7 Kasım 2009 Cumartesi

yankees şehir turunda


Geçen gün yazmıştık Bronx'taki kavga vesilesiyle MLB'deki "Dünya Serisi" hadisesini. New York Yankees serinin 6. maçında Philadelphia Phillies'i yenerek seriyi 4-2'ye getirdi ve toplamda 27. şampiyonluğuna ulaştı.  Yankees'in 2000 yılından beri kazandığı ilk "Dünya Serisi" şampiyonluğunun şehir turu da oldukça görkemli oldu.
Yankees'in topladığı bu kalabalıktan daha fazlası ancak New York Knicks şampiyon olursa toplanır...

6 Kasım 2009 Cuma

raikkonen'in tercihleri


Geçtiğimiz sezonun en fazla kazanan Formula 1 pilotuydu Kimi Raikkonen. İtalyan takımı Alonso ile anlaşıp Finli de boşa çıkınca önünde farklı seçenekler oluştu. Raikkonen için en ciddi söylenti McLaren ile anlaşacağı yönünde. İngiliz takımı Finli pilota bir sezon için 5 milyon € öneriyormuş Alman basınında yazılanlara göre.
Raikkonen'in Ferrari ile yaptığı anlaşmaya göre ise gelecek sezon yarışmaması halinde 17 milyon €'luk bir kazancı söz konusu. Eğer McLaren ya da bir başka takımla anlaşarak yarışması durumunda ise İtalyanların ödeyeceği para 10 milyon €. Kaba bir hesapla geçtiğimiz sezon sadece Ferrari'den 20 milyon € kazanan Finli pilotun  McLarenle anlaşması halinde önümüzdeki sezon alacağı para bir önceki sezondan 5 milyon € daha düşük.
Kimi Raikkonen'in menajerleri Steve ve David Robertson, İngiliz takımı ile anlaşmanın detayları üzerine çalışa dursun, McLaren'in Finli pilot ile ilgili sorun çıkması halinde "B planı" olarak Nick Heidfeld'i yedekte tutuyor.

sven göran eriksson & kleenex

türkiye'de kaleci mi yetişmiyor golcü mü??


Hep söylenen şudur: Türkiye'de kaleci yetişmiyor.
Süperlig'deki takımlarımızın çoğunun kalesini yabancıların koruması, yerli kalecilerin yıllarca yedek bekliyor olması.

Volkan, Rüştü, Ömer, Hakan, Serdar... Saymaya kalkınca milii takım kalesini emanet edecek 10 tane kaleci sayarsınız, hatta ligin ilk 10 haftasında en az gol yiyen ilk 3 takımın ikisini Türk kalecileri koruyor.

Dolayısyla kaleci yetişmiyor geyiğini bir kernara bırakıyorum asıl sıkıntı forvette olmasın sakın!

Süperlig'deki golcülerimizin durumuna hiç dikkat ettiniz mi?

Asıl sorun gol yollarında "yerli malı" yoksunluğunda olmasın?
Süperlig'in ilk 10 haftasında gol krallığı listesinin aşağıya aktarıyorum; göz atınca ne demek istediğimi daha net anlaşılacaktır:

SÜPERLİG 10.HAFTA GOL KRALLIĞI
1) Makukula - Kayserispor 6
2) Nonda - Galatasaray 6
3) Souza - Gaziantepspor 6
4) Alex - Fenerbahçe 5
5) Baros - Galatasaray 5
6) ColmanTrabzonspor 5
7) Kahe - Gençlerbirliği 5
8) Güiza - Fenerbahçe 4
9) Isaac - Manisaspor 4
10) Kewell - Galatasaray 4

by taytay

seçimler ve muhtemel sorunlar


Dinamo önünde, Keita ve Elano’nun cezaları tamamlanmış olduğu halde, Rijkaard’ın nasıl bir 11 ve sistem tercih edeceği merak konusuydu. Hoca Sivasspor önündeki sistemini de, 11’ini de değiştirmedi. Peki bunun için bir B planı denebilir mi? Kesinlikle hayır, zira göreve başladığında, misal Tobol deplasmanında ve oynanan birçok hazırlık maçında, öncelikle tercih ettiği diziliş tam olarak bu idi.

Akabinde, takımın hücum silahlarının fazlalığı Rijkaard ve ekibini ofansta 4-2-3-1 uyarlaması bir sisteme itmiş, bol gollü galibiyetler ile bu tercih alkış almıştı. Biz de alkışlayanlar arasındaydık. Ancak, ekstra ofansif bu diziliş, zaten yeterlilikleri tartışmalı olan Galatasaray defans hattını, Ankaragücü ve Fenerbahçe maçlarında alınan mağlubiyetlerle eleştirilerin hedefi haline getirince Sivasspor önünde bir değişiklik yaşandı.

Bu, kritik bir karar, önce onu söyleyelim. Rijkaard’ın Galatasaray’da en fazla zorlandığı konular arasında bence en üst sırada, ofans hattındaki yıldızların 11 çıktıkları ve çıkmadıkları maçlar, aldıkları dakikalar, memnuniyet ve memnuniyetsizlikleri geliyor. Şöyle ki, hangi teknik adama verseniz Elano, Keita, Kewell, Arda, Baros, Nonda’dan müteşekkil bir hücum hattını, istisnasız hepsi farklı bir kombinasyon tercih ettiğini söyleyecektir. Hadi Nonda ve Baros birbirlerinin alternatifi ve Baros’un sakatlığı buradaki konuyu rafa kaldırdı diyelim; santraforun arkasında oynayacak 2 kişi için 4 eşdeğer ve yıldız alternatifiniz var ise, bu formayı dağıtma konusunda sıkıntı yaşarsınız. 4-2-3-1 oynarken tek kişinin yedeklik ya da rotasyon nazını çekerken, şimdi bu iki kişiye çıkıyor. Ve bu adamların hepsi maliyetli, yıldız, ülkelerinin milli takımlarında direk oyuncu pozisyonunda. Sivas ve Dinamo maçlarındaki, defansif güvenliği biraz daha sigortalı 4-3-3’ün devamı, yıldızların memnuniyetsizliği sonucu doğruacaktır, bizden söylemesi.

Ancak aslolan takımın kazanması ve daha sağlıklı bir futbol ortaya konması ise, teknik adamın da adı Frank Rijkaard ise, kadro kimyasındaki dengeyi korumak da onun görevi ise; 4-3-3 bugünün şartlarında Galatasaray için daha doğru bir seçimdir.

Buradaki sıkıntıyı aşma yolunda dün bir tercih daha yaptı Rijkaard ve Mustafa Sarp’ı Elano ile değiştirdi. Doğrudur, Elano ülkesinin milli takımında buna yakın bir pozisyonda tercih ediliyor ancak Galatasaray’da o pozisyondan beklenen asgari mücadele gücünü gösterecek midir, kısa vadede; emin değilim.

Elano özelinden devam edelim, Deivid de Souza’nın ilk sezonunu andıran bir dönem yaşıyoruz. Genel olarak Elano konusunda memnuniyetsizlik olduğu bir gerçek. Ancak bazı oyuncuların uyum sürecini diğerlerine göre daha uzun sürede atlattıkları da bir diğer gerçek. Kaldı ki Elano ummadığı ölçüde ciddi bir forma rekabeti buldu karşısında, gelir gelmez. Havaalanındaki karşılamada muhtemeldir ki elini kolunu sallaya sallaya oynayacağı bir takıma geldiğini düşünmüştü ama işin aslı o değil.

Galatasaray’ı uçuracak olan da, hatta uçuran da, düşürecek olan ve zaman zaman düşüren de, esasen bu hücum hattındaki rotasyon, doğru ve adaletli forma dağıtımı, bu adaleti futbolcuların da bünyelerinde kabul etmeleridir. Rijkaard masaya yumruk vuran tarzda bir teknik adam değil, tüm bu çalışmasını ikna yolu ile yapmaya çalışıyor. İyi niyetli çabasının karşılığında aynı paralelde cevap bulması dileğimizdir.

Maç hakkında çok fazla birşey söylemeye gerek yok. Barış-Topal-Sarp üçlüsü, buraya katılacak Linderoth ve Ayhan takviyesi ile, Galatasaray stoperlerini defansif anlamda, beklerini ise ofansa çıkış anlamında rahatlatırlar. Son iki maç da bunu birazcık işaret etti. Kewell fark yaratıyor ve rotasyonda kesinlikle en öne çıkmış durumda, ki sezon öncesi herkes onun en sonra kalacağını düşünüyordu. Mehmet Topal’ın golü ise tek kelime ile muhteşemdi...

by Nurullah Bakır

4 Kasım 2009 Çarşamba

şampiyonlar....






Sporda efsane isimler vardır. Mesela futbol denince Pele, Maradona, Di Stefano gibileri gelir ilk insanın aklına, teniste McEnroe, Borg, Formula 1'de Senna, Prost, Bisiklette Eddy Merckx gibi örnekleri çoğaltabiliriz...
Bu isimlerin hiçbirisini canlı bir şekilde izleme imkanım olmadı, ben 1982 doğumluyum, spor için aklımın erdiği dönemlerden hatırladığım ilk organizasyon 1988 Avrupa futbol şampiyonası o da hayal meyal...
Ama bugüne kadar izlediğim şampiyonların listesini yaparsam kendimi oldukça şanslı hissediyorum...Mesela futbolda Ronaldo, Zidane, Baggio, Van Basten, Lineker, Romario, Stoichkov gibi efsaneleri görme şansım oldu...
Basketbolda akla ilk gelen isim tabi ki Michael Jordan olur. Benim neslimdeki tüm insanların ilk tuttuğu veya duyduğu basketbol takımı herhalde Chicago Bulls'dur..LeBron James ve Kobe Bryant'ta izlemekten keyif aldığım oyuncular...
Formula 1'de bakacak olursak tartışmasız Michael Schumacher demek gerekir...bu sporun gelmiş geçmiş en büyük ismi...Akranlarım sokakta oynarken ben Pazar günleri televizyon başında onun yarışlarını izlerdim...
Bisiklet konusunda beni en çok etkileyen isim ise İspanyol Miguel İndurain olmuştur...Fransa Bisiklet turunda tartışmasız hakimeyeti çok etkileyiciydi. Tour'daki son patron benim için İndurain'dir...Armstrong falan hikaye....
Golf eşittir Tiger Woods...Bir spor bu kadar da domine edilmezki...Bir zencinin basketbol, futbol veya atletizm dışında başarılı olduğunu ispatlayan isimdir...
Atletizm deyince akıllara son dönemlerin fenomeni Usain Bolt geliyor, ancak kariyerinin sonlarına doğru olsa da Carl Lewis'i izleyebilmiş olmak büyük bir şanstı...
Yüzme de tabi ki Phelps krallık tahtına oturur ancak Van den Hoogenband, Ian Thorpe çekişmesini de büyük heyecanla takip ettim...
Amerikan futbolunda aklıma gelen ilk isim Brett Favre...dünyanın en ünlü 4 numarası sihirli pasları ile uykusuz gecelerde büyüledi beni...
Boks'ta Mike Tyson ne olursa olsun her zaman boks kelimesinin anlamıdır benim için....Onun tahtından indirebilecek birisi yok...
Tenis'te Roger Federer gibi bir efsaneyi izlemek büyük bir şans olsa da Agassi - Sampras çekişmesinin tadı artık hiçbir maçta yok...
Daha birçok sporda birçok ismi unutmuşumdur...onları da sizin yorumlarınız da bekliyorum...
Bütün bu şampiyonları izleme imkanına sahip olduğumuz için şanslı değil miyiz?

3 Kasım 2009 Salı

bronx'ta taraftar kavgası


MLB'de şampiyonun belli olacağı Dünya Serisi'nde   New York Yankees ile Philadelphia Phillies karşılaşıyor. Seride Yankees'in 3-2 üstünlüğü var. New Yorklular bu gece oynayacakları maçı kazanmaları halinde tarihlerinde 27. kez Dünya Serisi'nde şampiyonluğa ulaşacaklar.
Phillies'in maçı alması halinde ise serinin galibini Yankee Stadyumu'nda oynanacak son maç belirleyecek.
Yukarıdaki görüntüler geçtiğimi perşembe oynanan serinin ilk maçından bir kaç saat önce çekilmiş. Bronx'ta Yankees taraftarları ile Philliesliler birbirlerine girmiş. Kavga serinin ilk maçıyla sınırlı kalmış, gerisi gelmemiş...

kaka san siro'da...


kraliçe teftişte


Londra 2012 için geri sayım başladı. En azından geçtiğimiz hafta 1000 gün kalması kutlandı. Artık 1000 günden daha az kaldı organizasyonun başlamasına.
Çalışmalarda  2012'nin başına yetişecek şekilde devam ediyor. 1000 günden az kalması şerefine Kraliçe II. Elizabeth de Olimpiyat Stadyumu'nun son durumunu görmek istemiş, 83 yaşında olmasına bakmaksızın çalışmaları yerinde izlemiş...

tataristan'da soğunda antrenman

Barcelona yarın akşam Kazan deplasmanında Rubin ile karşılaşacak. Tataristan'ın başkentinde hava koşulları Katalanları özellikle de Guardiola'yı zorluyor gibi. barcelona teknik direktörü zorlanmakta da haksız sayılmaz. gece -13'e kadar düşen sıcaklık gündüz saatlerinde -2'ye kadar yükseliyor.
Yarın akşam maç saatinde -8 olması bekleniyor. Guardiola'nın kendisi bir yana sahadaki futbolcularının işi pek kolay olmayacak Rubin Kazan karşısında.

öğütücü makinası bulgarlar


Avrupa'nın bu sezon en fazla teknik direktör öğüten ülkesi Bulgaristan. Komşuda sezon başlayalı 2.5 ay olmasına karşın şimdiden 13 teknik direktör koltuğundan oldu.
En son bu haftasonu 3 teknik direktör daha görevine veda etti. Velizar Popov Cherno More Varna'daki , Ivan Marinov Lokomotiv Plovdiv'daki ve Diyan Petkov da Slive'deki görevlerinden alınan kötü sonuçlar nedeniyle istifa ettiler.
Bulgaristan futbolunda haftanın teknik direktör kovulmalarıyla birlikte bir diğer gündem maddesi de CSKA Sofya'nın 9 oyuncusunun birden Luboslav Penev'in isteğiyle yönetim tarafından kadro dışı bırakılması. Söz konusu 9 futbolcunun maç ertesinde gece kulübünde sabahladıkları ortaya çıkınca Penev bu eğlenceli gecenin cezasını fena kesti.
Futbolcuların ne kadar kadro dışı kalacağı ise belli değil. Anlaşılan Bulgaristan futbolundaki hareketli günler bir süre daha devam edecek.

nba biletleri düşüşte


İllinois merkezli spor araştırmaları şirketi  Team Marketing Report bir araştırma yapmış. Araştırmanın sonuçlarına göre NBA biletlerinin bu sezonki fiyatları yüzde 2.8 düşüş kaydetmiş. En son NBA biletlerinin bir önceki yıla göre düşüş kaydettiği sezon 2001-2002'ymiş. O sezon yaşanılan düşüşün ortalaması ise yüzde 2.3. Bu sezon herhangi bir NBA maçının ortalama fiyatı 48.90 dolarmış.
Araştırmaya göre NBA dşındaki profesyonel liglerde bilet fiyatlarında artış söz konusu. Bilet fiyatları NHL'de yüzde 0.1, NFL'de yüzde 3.9, MLB'de ise yüzde 0.5  oranında artış kaydetmiş. Tabi MLB'deki artışın en önemli nedeni iki New York takımı Mets ve Yankees'in yeni stadyumları.

serena'nın haftası


Serena Williams için çok keyifli bir hafta geride kaldı. Doha'daki Sony Ericsson Şampiyonası'nda ablasını yenerek şampiyon oldu. Bu şampiyonluk aynı zamanda onun dünya sıralamasında ilk sıraya yükselmesini sağladı. Dinara Safina'yı geride bırakan Serena büyük olasıklıkla da yılı dünyanın 1 numarası olarak tamamlayacak.
Serena Williams için haftanın olumlu haberleri bununla sınırlı değil. Bu sezon turnuvalardan kazandığı toplam para ödülü 6 milyon 545 bin 586 dolara ulaştı. Bu, bir bayan tenisçinin bir sezonda kazandığı en yüksek para ödülü anlamına geliyor. Yani anlayacağımız Serena bu alanda rekorun sahibi oldu.
Son olarak haftanın keyifli geçmesini sağlayan bir diğer not Serena Williams'ın kendi otobiyografisini yayınlaması. Bir hafta bir insan için ancak bu kadar keyifli geçebilir. Postun başlığında "Serena'nın haftası" derken abartmadığımızı anlamışsınızdır.

bu akşama ikinci bilet...


Beşiktaş futbol takımını 1938-1939 yılındaki kadrosu nedir?

Yukarıdaki soruyu bilen arkadaş Beşiktaş - Wolfsburg maçına Numaralı tribün bileti kazanacaktır. Lütfen cevaplarınızı yorum bölümüne yazanız. Elektronik Posta adreslerinizi ve telefonlarınızı yorum bölümüne YAZMAYINIZ. Elektronik Posta adreslerini ve telefonlarını yazan arkadaşların cevapları kabul edilmeyecektir.


İkinci bileti Muharrem Çoban adlı arkadaş kazanmıştır. kendisi telefon numarasını yorum bölümüne bırakırsa bilet kendisine ulaştırılacaktır.

ilk bileti kazanan...


Avea'nın sponsorluğunda Beşiktaş - Wolfsburg maçına verdiğimiz 2 Numaralı tribün biletinden ilkini kazanan belli oldu.

Google'ın işe yaramayacağı bir soru sormuştuk. Beklediğimiz gibi de oldu Google işe yaramaktan çok kafaları karıştırmış. Cevaplarda o kafa karışıklığının bir yansıması oldu.

Yorum bırakan arkadaşlardan bazıları uyarılarımıza rağmen e-posta ve telefonlarını yazmışlar. Bu seferlik o arkadaşları diskalifiye etmedik. Fakat bundan sonra e-posta ve telefonlarını yazan arkadaşların cevaplarını dikkate almayacağımızı belirtmek isteriz.

Beşiktaş'ın son 30 yıldaki forma reklamlarından 19'unu birden fazla arkadaş yazdı. Bu arkadaşlar içerisinden en hızlı davranan Vermante isimli arkadaşımız ise bileti kazandı. Kendisini tebrik ediyoruz.

Beşiktaş - Wolfsburg maçına ikinci bileti ise yarın sabah saat 10.00'da vereceğiz...

2 Kasım 2009 Pazartesi

ilk bilet için soru....

Son 30 yılda Beşiktaş'ın göğüs reklamlarında hangi markalar bulunmaktadır?

En fazla markayı bilen kişi Beşiktaş - Wolfsburg maçına Numaralı tribün bileti kazanacaktır. Lütfen cevaplarınızı yorum bölümüne yazanız. Elektronik Posta adreslerinizi ve telefonlarınızı yorum bölümüne YAZMAYINIZ....


Yarışmanın sonuçlanma saatini sabah 9.00 olarak açıklamıştık. Fakat şehir dışında yaşayan arkadaşların haklı uyarısı ile saat 24.00'de cevapları almayı durduracağız. Sorunun cevabıyla birlikte en fazla bilen arkadaşı  da gece yarısı itibariyle açıklayacağız....

20:45 beşiktaş - wolfsburg maç bileti...


Avea sponsorluğunda Beşiktaş - Wolfsburg maçına  bu akşam ve yarın  sabah olmak üzere 2 adet "Numaralı" tribün bileti veriyoruz. İlk bilet için 20.45'te soruyu bloga asacağız.
Unutmadan Ekşi Beşiktaş da maç biletleri veriyor. Bu akşam 21.45 ve 23.55'te sorulan soruları cevaplayarak oradan da maç bileti kazanmanız mümkün...

van persie



Lig maçında Adebayor'dan çok çekmişti Van Persie..suratına tekmeyi yediği pozisyon geçen sezon Getafe maçında Pepe'nin yaptığı hareketi gözümde canlandırmıştı...
Şimdi Arsenal Carling Cup çeyrek finalinde Manchester City ile eşleşti. Londra kulübü için güzel bir rövanş fırsatı. Mücadele deplasmanda oynanacak. Arsenal ligdeki karşılaşmayı 4-2 kaybetmişti...
Bu maç sonrasında Adebayor 3 maç ceza almıştı.
Van Persie Carling Cup maçında illa kadroda olmak istediğini belirtmiş. Arsene Wenger kupa maçlarına genellikle yedek bir kadroyla çıkıyor bakalım Hollandalı golcünün isteğini yerine getirecek mi?

bridgestone formula'dan çekiliyor


Formula 1'in tek yetkili lastik tedarikçisi Bridgestone 2010 sezonundan sonra formula 1'den çekileceğini duyurdu...
2006 yılında Fransız Michelin firmasının formula 1'den çekilmesinden sonra tek tedarikçi olarak kalan japon firması yaşanan ekonomik kriz nedeniyle 2010 sezonundan sonra formula 1'den çekilme kararı aldığını açıkladı.
1997 yılında Formula 1 macerasına 5 takıma lastik tedarik ederek başlayan Bridgestone markası Michelin ve Goodyear firmalarının Formula 1'den çekilmesiyle sahnede tek kalmıştı...
Lassa için iyi bir fırsat ne dersiniz ?

tatsız ve tuzsuz


Bir anda soğuyan hava, durmak bilmeyen yağmur, gündüz maçlarının netice anlamındaki uğursuzluğu, kaybedilen Fener maçı, tatsız Buca maçı, özetle keyifli olması ihtimali çok düşük bir maçtı. Keyifsiz de oldu. Maç sonu Rijkaard’ın basın toplantısına, futbolcu görüşlerine bakınca, bir toparlanma arzusu olduğunu, bunun için çaba sarfedildiğini görüyorum; aşırı iyimserlik bunun sonucu ancak esasen ortada iyimser fikir beyan edecek bir futbol yoktu.

Galatasaray’ın 11.hafta maçında en büyük artısı, rakibinin konumuydu. Sivasspor’un, tek kelime ile “bitmiş” olduğunu söylersek, kesinlikle abartmış olmayız. Allah Muhsin Ertuğral’a sabır versin. Söze Sivasspor ile başlayalım. Bülent Uygun’un oyuncularını etkisi altına aldığı, teknik ve taktik beceriden öte inanç ve itaate dayalı futbol anlayışı, malumunuz bu sezon başında çöktü. Bülent Uygun ile yollar ayrıldı ancak onun öne çıkardığı futbolcular, Bülent Uygun’a olan hayranlıkları ve bağlılıkları ile hala takımın parçası konumunda. Uygun’un gidişini içlerine sindirmiş değiller, çok bariz. Musa Aydın’ın gol atıp asker selamı vermesi, buna en güzel örnek.

Oyundan alındığı dakikaya kadar sahada en küçük bir varlık göstermeyen Sezer Badur’un oyundan çıkış anında sergilemiş olduğu münasebetsiz tavır, Muhsin Ertuğral’ın daha sağlam ruh sağlığına sahip yeni bir oyuncu grubu ile zaman içinde mevcut kadroyu değiştirmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Mevcut kadro, mental olarak bitik vaziyette. Oyuncuların bir günahı yok, geride kalan iki senenin stratejisidir onları bu hale getiren. Sportif çöküş, ruhsal çöküşün neticesiydi zaten. Bu adamları yeniden hayata, futbola, Sivasspor’a ve başarıya alıştırmak, mevcudu yıkıp yenisini yapmaktan zor.

Bu sebeplerle Muhsin Ertuğral’ı çok zor günler beklemekte. Alternatiflerden biri de “canınız cehenneme” deyip bırakıp gitmektir. Sivasspor kadrosunun hadiselere yaklaşımları, beden dilleri, boşvermişlikleri tahammül edilebilir sınırları zorluyor. “Safi gaz” tipi kısa vadeli hocalık modelinden Türk antrenörlerinin kendilerini kurtarmaları gerektiğini de hatırlatalım, yeri gelmişken. Orta vadede sonuçlarını görmek isteyen, Sivasspor’u alıcı gözle seyretsin.

Galatasaray, Rijkaard’ın biraz da mecburiyet neticesinde yaptığı sistem revizyonu ile sahadaydı. Dörtlü savunmanın önünde Mehmet Topal biraz daha gömülü önlibero pozisyonunda, Mustafa Sarp ile Barış ise orta alan organizasyonundalardı. Önceki haftalara göre orta alan göbeğinde mücadele eden popülasyon bir kişi artmıştı.

Buna karşılık Arda ve Elano’nun tercih edildiği forvet arkası pozisyonundan vazgeçilmiş, tek santraforun sağ ve sol arkasında, Arda ve Kewell ile 3’lü bir hücum hatta oluşturulmuştu. Bu yeni diziliş, Rijkaard’ın Barca’daki anlayışına çok benzeyen, sezon öncesinde de denenen ancak kadro kimyası mecbur ettiği için vazgeçilip revize edilen diziliştir. Ve olumsuzluğu, yeteri kadar dinamizm olmadığı zaman, hücum bölgesinde etkin şekilde çoğalamamaktır. Sİvasspor maçı ölçü olmamakla beraber Galatasaray bu sistemde çoğalma sorunu yaşamadı. Ama açık konuşalım, Elano ve Keita geldiklerinde takıma, bildiğimiz 2-3-1 orta alan dizilişine geçeriz yeniden.

Taktik, teknik bir yana; Galatasaray hala tatsız. Ritmini yakalamış değil. Şevki kırılan oyuncular var, Arda başta olmak üzere, onlar hala keyifle oynamıyorlar. Bu da takımın performansına etki ediyor. Olumsuz yorum ve değerlendirme okumaktan bıktığınızın farkındayım, tekrarlamayacağım. Olumlu bulduklarımı yazacağım müsaadenizle:

Sabri Sarıoğlu; temposu, arzusu, mücadelesiyle gayet formda bir dönemini yaşıyor. Ofansif katkısı üst düzeyde. Nefesi de inanılmaz kuvvetli. Mücadelesinin hakkını tribünden de fazlası ile alıyor.

Mustafa Sarp; yılın sürprizi istikrarla vazifesini yapmaya devam ediyor. Bu kez Mehmet Topal tek önlibero oynarken, Mustafa orta alanda görev aldı ve top dağıttı. Pasörlük ve hücuma katkı konusunda Galatasaray’daki en iyi maçlarından birini oynadığını ekleyelim.

Harry Kewell; en vasat maçlarından biri olmasına karşın, bambaşka bir adam Kewell. Önümüzdeki sezon Galatasaray’da olması çok önemli. Kim ikna edilecekse, eşi mi, kendi mi; zaman kaybetmeden bu yapılmalı ve asgari 1 sezon daha Kewell Galatasaray forması giymeli.

by Nurullah Bakır

1 Kasım 2009 Pazar

fernando caceres'e kurşun...


Arjantin'de günün olayı Real Zaragoza ve Celta Vigo'nun eski oyuncularından Fernando Caceres'in vurulması. Pazar sabahı arabasıyla Buenos Aires'in banliyölerinden Ciutadella'da dolaşan Caceres'in arabasını çalmak isteyen soyguncular, Caceres'in direnişiyle karşılaşınca eski River Plateli'ye ateş açıyorlar. Kurşunlardan biri Caceres'in sağ gözüne isabet ediyor. Ajanslardan gelen ilk bilgilere ve Ole'de yazılanlara göre hastanede ameliyata alınan Caceres'in gözündeki kurşun çok riskli olduğu için çıkarılamıyor. Ek olarak da Caceres'in durumunun ciddi, hatta kendisinin komada olduğu ifade ediliyor. Ve 48 saatlik bir bekleme süresi söz konusu.
Caceres'in durumunun kesinlik kazanması için biraz daha zaman geçmesi gerekiyor anlaşılan...

orlando stadyumu


Bir önceki postta bahsettik Orlando Stadyumu'ndan. Ayrıntılarını bu postta verelim dedik. 1959 yılında yapılan bir stadyum Orlando. 24 bin kişilik kapasiteli olarak inşa ediliyor ve 1990 yılına kadar da "Soweto Derbilerine" evsahipliği gibi önemli bir misyona sahip.
2010 Dünya Kupası planı çerçevesinde 2006'da bakıma alınıyor.28 milyon $ harcanarak yapılan yenilme çalışmaları sonucunda Kapasitesi 40 bine çıkarıldıktan sonra geçtiğimiz yılın Kasım ayınca açıldı. Konfederasyon Kupası'nda takımların antrenman yaptığı sahalardan biri olarak kullanıldı. Gelecek yılki dünya kupasında da aynı işlevi görecek. Tabii sahip olduğu sorunlar giderilebilinirse.
İki hafta önce oynanan Güney Afrika Kupası finalinde stadyumun ışıkları söndü. Yaklaşık 1 saatlik beklemenin ardından ışıklardaki sorun giderildi. Dün oynanan Soweto Derbisi'nde saha zeminin çok kötü olması nedeniyle 14 Kasım'da Japonya ile oynanacak hazırlık maçı da Johannesburg'daki Rand Stadyumuna alındı.
Kupaya yaklaşık 200 gün kala Dünya Kupası Organizasyon Komitesi'nin bu tür sorunları halletmesi için hızlı hareket etmesi gerekiyor. Kupaya az bir süre kala bu tür sorunların yoğunlaşması Danny Jordan ve ekibinin işlerini zorlaştıracaktır.

sıkıcı ve golsüz bir soweto derbisinin ardından...


Afrika kıtasının önemli futbol etkinliklerinden biri diyorlar "Soweto Derbisi" için. Maçın adı derbi olunca insanın da ilgisini çekiyor doğal olarak.
Fakat Kaizer Chiefs ile Orlando Pirates arasında oynanan "Soweto Derbisi" sezonun en kötü maçlarından biriydi. Karşılaşmanın kötü olmasının sebeplerinden biri maça evsahipliği eden Orlando Stadyumu'nun zemini. Konuyla ilgili ayrı bir post yazacağız lakin belirtelim ki insan önce bir sahayı inceler de ondan sonra maç yapalım der. Zemin kötü, Orlando Pirates da ölümüne savunma yapayım deyince 90 dakikalık bir eziyet seyredildi. Tribüne gelen çoğunluğu Cheifsli 31 bin kişinin günlerce önceden aldığı biletlere verdikleri paraya pişman olduklarını düşünüyorum. Ki bir de para verip de sahte bilet alıp maça giremeyenler var. Onlar da maçı televizyondan izlediklerinde sadece paralarının gittiğine yanacaklardır.
Yazıya karışık girdik azcık toparlamakta fayda var. Dün oynanan "Soweto Derbisi"nin ayrı bir önemi vardı. Tam 20 yıl sonra ilk kez Orlando Stadyumu'nda karşı karşıya geldi Chiefs ile Pirates. Maçın en eğlenceli anektodu Kaizer Chiefs kalecisi Arthur Bartman'ın olması gereğinden farklı bir kaleci kazağı giyerek çıkmasıydı. Bartman'ın bu vurdum duymazlığı derbinin 15 dakika geç başlamasına neden olurken Kaizer Chiefs'i de disiplin komitesine sevk edildi. 
13 lig maçında 10 gol atan Orlando Pirates'ın seyirci üstünlüğünün Kaizer Cheifs de olduğu bir maçta hücum etmesi sürpriz olurdu ki Pirates da beklentileri karşılıksız bırakmadı. Maç boyunca ettikleri hücumun sayısı bir elin parmağını geçmedi. Ki puan durumunda da göreceli olarak Chiefs'ten daha rahat bir konumdaydı.
Ortada oynanan bir oyun olmayınca maça dair yazacaklar sınırlı. Seyirci stadyumda bulunmaktan keyif aldı. Orlando Stadyumu'nun bizdeki Kadir Has Stadyumu'nun açılışına benzer bir saha sorunu var. Bu sorunu halledene kadar başka maç oynanmayacaktır muhtemelen. Oynanırsa da sahaya çıkan takımlara yazık olacaktır.