16 Temmuz 2010 Cuma

aragones, del bosque, rijkaard, schuster...

Dünya Kupası bitti, ertesi gün Hürriyet'te Erman Toroğlu "Gördünüz mü 'Yeniköy Kasabı'nı?" gibi bir başlık attı. Yani sözüm ona, Beşiktaş camiasını taşladı... İspanya'yı dünya şampiyonu yapan hocanın kıymetini bilemedikleri için...

Oysa, her söylemi iddialı, her benzetmesi sansasyonel olmaya özentili Erman Hoca'dan, yukarıdaki cümlede kastettiğinin tam tersine şöyle bir başlık gelmiş olsaydı (ilk bakışta daha antipatik dursa da) çok daha fazla hak verirdim kendisine: Kabzımal Erman olarak İspanya'yı ben de şampiyon yapardım, Yeniköy Kasabı'na gerek yoktu!

Dönemin en iyi jenerasyonunu yakalamış İspanyol takmını önce Aragones Avrupa şampiyonu yaptı (sonra gelip Fenerbahçe'de ne yaptığını gördük; üstelik, Fenerbahçe o suratsız "dede"ye, Beşiktaş'ın bu sempatik dedeye sabrettiğinden çok daha uzun süre sabretti) ve iki sene sonra gelen ilk büyük turnuvada da BJK'den kovulan/kovalanan Del Bosque Aragones'ten devraldığı İspanya'yı dünya şampiyonu yaptı.

Gerçekten de, sürekli, eskiden top oynamışlığıyla, dolayısıyla topu hakemlikten öte iyi bildiğini iddia eden Erman Hoca bu turnuva öncesinde İspanya'nın başına geçmiş olsaydı (yabancı dil bildiğini varsayıyorum) İspanya bugün yine final oynamış olmaz mıydı?

Oyuncular arasındaki arkadaşlığı, harmoniyi sağlasa yetmez miydi? Hatta belki bir iki küfürlü fırça ile süzgün Torres'i bile canlandırırdı! (Burası espiri!)

Nasıl Barcelona'lı Rijkaard geçen sezon GS'de fazla bir varlık gösteremediyse, eminim şu sıralar İspanya'da ve zaman zaman bizim basında yere göğe sığdırılamayan Guardiola da 3 Büyükler'imizden birinin başına gelse ekstra hiçbir sey yapamaz. Hele ki kısa sürede... Ve bu insanlara yüksek borçlanma pahasına inanılmaz paralar ödüyor kulüplerimiz. Bunu biraz şuna benzetiyorum: Petrol şirketleri en yüksek kârı elde ediyorlar diye, onların CEO'larına "dünyanın en iyisi demek" ve geçtikleri her şirkette başarılı olacaklarını varsaymak gibi absurd bir şey.

Yurt dışında çok güçlü ve köklü takımlarla büyük başarı gösteren antrenörleri astronomik ücretler ödeyerek her sene en az %33 olasılıkla şampiyon olacak (Bursa bu oranı nihayet bozdu, sahi) bir takımın başına getirip altyapıya, gençlere yıllarca hiç yatırım yapmadan, oluşturduğun herhangi bir ekol olmaksızın ondan ilk senede ve hatta uzun seneler başarı beklemek...! Saçma! O adamları 3 Büyükler'in başına değil de Gençler'in, Antep'in hatta Bursa'nın başına geçir, belki de (belki değil, yüksek ihtimalle) küme bile düşürürler.

Tigana biraz gençlere, altyapıya önem verdi ama ona da sabrımız yetmedi. Kürdanına taktık. Derwal'e zamanında Galatasaray bu anlamda sabır gösterdiği için 15 sene sonra gelen Avrupa şampiyonluğunun kökünü bile taa onun attığı tohumlara bağlayabilmiştik.

Oysa "Üç Büyükler" için antrenör seçiminde doğru model "Kısıtlı imkânlarla orta düzey takımları alıp sürpriz başarılara götüren antrenör" tipidir ki, buna şu sıralar en iyi örnek Felix Magath'dır mesela... Asıl onu getirmek marifettir ve doğru karardır diye düşünüyorum. Bu anlamda (küçük ve orta ölçekli takımları alıp başarıya koşturan anlamında) getirilenler içinde en iyi örnek de maalesef Daum'dur. “Maalesef” diyorum çünkü o da, bana göre dünyanın en sevimsiz adamıdır. Türk toplumunun zaaflarını bu kadar aşikar sömüren başka bir antrenör henüz gelmemiştir Türkiye'ye... (Werner Lorant da bir o kadar antipatikti ama hiç olmazsa bizi sömürmemişti!) Veya Jose Mourinho'yu getir, getirebiliyorsan... (Ne diyor bu adam? Kafayı mı yemiş..? Aragones'ten FB'yi 3 sene üstüste Süper Lig Şampiyonu ve arada da Avrupa şampiyonu yapmasını beklemek daha az bir iştah mı gerektirir kafa yeme konusunda?)

Antrenör tercihine ulusal takım boyutunda bakarsak Dünya Kupası'nda, Avrupa Kupası'nda şimdiye kadar beklenenden daha fazlasını yerli hocalarla yakalamış olmamıza rağmen ulusal takımın başına yabancı bir antrenör getirilmesi de pek içime sinmiyor ama getirilecekse yine en doğrusu Guus Hiddink'tir. Çünkü Hiddink de yukarıda izah etmeye çalıştığım kalıba uyuyor (Güney Kore, Avustralya ve Rusya takımlarının hepsini şampiyonalarda belli yerlere getirdi). 

Dönelim yine BÜYÜK kulüplerimize ve konuyu noktalayalım: Magath'ı getiremiyorsan Rijkaard'a, Del Bosque'ye ya da Aragones'e verdiğin paranın beşte birini yerli bir hocaya vererek aynı başarıyı hatta daha fazlasını kesinlikle yakalarsın. Üstelik yakalayamadığın zaman kovmaya kalktığında da gariban Türk Hocan, kontrattan dolayı seni FİFA nezdinde yabancılar kadar rezil de etmez dünyaya... 

İşte bu yüzden Aykut'un, Schuster'den de, Rijkaard'dan da daha başarılı olmasını istiyorum bu sene. Sezon sonunda geçilecekse de onlara değil, yine "sağlam" birilerine geçilir umarım!

lindsay vonn'un gönlü jessica biel'de

ESPY ödülleri sırasında Lindsay Vonn ile ayaküstü röportaj yapılmış. Vonn, beyazperdede kendisini Jessica Biel'in canlandırmasının güzel olacağını söylemiş. Bunun nedeni olarak da, "Biel atletik, güçlü ve aynı zamanda kadınsı" bu nedenle de beni oynayacak kişi olarak da harika bir seçim demiş.
Lindsay Vonn'un bu açıklamaları güzel hoş da Eurosport'un dövüş sporları anlatıcısı Umut Işık'ın konu hakkındaki yorumuyla postu sonlarıyoruz, "İyi hoş da Lindsay Vonn ne yapmış da beyazperdede canlandırılmayı hak etmiş..."

us open series tanıtımları - rafael nadal....

US Open Series, Temmuz ayı sonu itibariyle başlıyor. Altı hafta sürecek ve on turnuvayı kapsayan organizasyonun toplam ödülü 40 milyon dolar. ESPN'in resmi yayıncı olduğu US Open Series ile ilgili tanıtım videoları da dönmeye başladı. Biz de her gün bloga birer "eglenceli" video ekleyeceğiz bir aksaklık olmazsa. Açılışı Rafael Nadal ile yapalım dedik...
Dünya kupasına ev sahipliği nedeniyle çok sayıda yeni ve yüksek seyirci kapasiteli stadyuma kavuşan Güney Afrika, bu yeni stadyumlar vesilesiyle kriket sporunda da yeni bir ülke rekoruna imza atmaya hazırlanıyor. Hintlilerin Güney Afrika'ya gelişinin 150. yılına denk gelen  9 Ocak'ta Hindistan ile Güney Afrika arasında Twenty20 maçı oynanacak. Son anda bir değişiklik olmazsa karşılaşma, İspanya ile Almanya arasında oynanan yarı final maçı da dâhil olmak üzere yedi maça ev sahipliği yapan Durban'daki Moses Mabhida Stadyumu'nda oynanacak. 70 bin kişi kapasiteli Moses Mabhida Stadyumu böylece Güney Afrika kriket tarihinin en kabalık maçına da ev sahipliği yapacak. Ülkenin en büyük kriket stadyumu 34 bin kişilik Wanderers. 
Dünyanın en büyük kriket stadyumu ise 100 bin kişilik Melbourne Kriket Stadyumu.

15 Temmuz 2010 Perşembe

lyon'dan farklı bir forma tanıtımı...

Bu yıla kadar Umbro'nun giydirdiği Lyon, yeni sezondan itibaren Adidas tarafından giydirilecek. Adidas, yeni müşterisi için farklı bir forma tanıtım gecesi düzenledi. Ayrıntılar yukarıdaki videoda...

peter lundgren'in ikinci isviçreli seferi...

Peter Lundgren'i ilk kez Marcelo Rios'un antrenörlüğü ile duymuştuk en azından ben duymuştum. İsveçli daha sonra Roger Federer ile çalıştı ve İsviçreli'nin ilk Grand Slam şampiyonluğunda da antrenörüydü. Federer ilk Wimbledon şampiyonluğunun ardından, 2003'ün sonunda Lundgren ile yollarını ayırmıştı. 
Peter Lundgren, Federer'in ardından Marat Safin, Marcos Baghdatis ve Grigor Dimitrov ile çalışsa da Federer dönemindeki kadar ses getiremedi İsveçli antrenör.
Roger Federer ile yolların ayrılmasının üzerinden yedi yıl geçmişken Lundgren yeni bir İsviçreli'yle sefere çıkıyor. Bugüne kadar antrenörsüz çalışan Stanislas Wawrinka, Aftonbladet'in haberine göre Peter Lundgren'le anlaştı. İsveçli antrenör Wawrinka'yı daha agresif bir tenisçi yapmayı hedeflediğini söylemiş. Lundgren, Federer dönemi sonrası yakalayamadığı istikrarı bir başka İsviçreli raketle yakalayabilecek mi acaba?  

14 Temmuz 2010 Çarşamba

hidayet'in phoenix'e takası...

new yorklu henry II

Get Microsoft Silverlight

new yorklu henry I

Birkaç gündür teaserları dönüyordu Red Bull New York'un 14 Temmuz'da tanıtacağı yeni futbolcusuyla ilgili. Her ne kadar basına tanıtımı yarına kalsa da Thierry Henry Red Bull New York formasını giydi. Fransız futbolcunun ilk maçına da 22 Temmuz'da Tottenham karşısında oynaması bekleniyor. Red Bull New York günler önceden yaptığı Thierry Henry'nin PR çalışmalarına da online satış mağazasından start vermiş. Fransız futbolcunun ismi yazılı forma ve t-shirtler satışa sunulmuş...
İngilizler tarihin en gösterişli olimpiyatlarına imza atmak istiyorlar belli ki. Geçen ay 2012 Londra Yaz Olimpiyatları'nın açılış töreninin kreatif direktörü olarak Oscar ödüllü yönetmen Danny Boyle ile anlaşılmıştı. Ayrıca daha önce üç defa Oscar adayı olan yönetmen Stephen Daldry de açılış töreninin kreatif takımında yer alan bir diğer isim olmuştu.
2012 Yaz Olimpiyatı takımına katılan ünlü isimler kervanına en son Stella McCartney eklendi. Dünyanın en fazla talep gören stilistlerinden biri olan McCartney, Büyük Britanya'nın 2012 Yaz Olimpiyatları'nda giyeceği kıyafetleri dizayn edecek.
Stella McCartney daha önce de spor kıyafetlerinin dizaynı ile ilgileniyordu. Adidas'ın spor ayakkabı dizaynlarını yapan İngiliz stilist, bu yıl Wimbledon'da giyilen kıyafetlerin dizaynını üstlenmişti şekil 1a'da Caroline Wozniacki'nin üstündeki elbisede de görebileceğimiz gibi. 
Büyük Britanya 2012 Yaz Olimpiyatları'nda sportif açıdan nasıl bir performasn sergileceğine dair bir fikrimiz olamasa da organizasyonun diğer alanlarında iddialı! olduğunu şimdiden attığı adımlarla gösteriyor...  

bahtsız gol!

Görüntüler İrlanda İkinci Ligi'nde oynanan Waterford United ile Mervue United maçından. Ev sahibinin 3-0 kazandığı maçta futbol tarihinin en bahtsız gollerinden birini de izleme şansı bulmuşlar futbolseverler...

13 Temmuz 2010 Salı

tarihe geçen anlaşma

Kriket dünyasının en önemli isimlerinin başında gelir Mahendra Singh Dhoni. Hindistan Milli Takımı'nın kaptanı da olan Dhoni, yıllık 10 milyon dolarlık kazancıyla kriket dünyasının en fazla kazanan sporcusu unvanına sahip. 
29 yaşındaki Hintli kriketçi bu unvanının yanına yeni birini daha ekledi. Dhoni, Hindistan merkezli spor yöneticiliği şirketi "Rhiti Sports" ile imzaladığı sözleşmeyle "Spor tarihinin en büyük pazarlama antlaşmasına" imza attı. 
Mahendra Singh Dhoni iki yıllık anlaşmayla 48 milyon dolar kazanacak. Bunun karşılığında da Rhiti Sports da sporcunun merchandise, reklam, digital ve sosyal platform sitelerindeki haklarına sahip oldu. Geçen hafta imzalanan anlaşmanın deyatları, şirketin genel menajeri Sanjay Pandey tarafından Hindistan Haber Ajansı'na açıklandı. İmzalanan anlaşmayla ilgili olarak Dhoni'den henüz bir açıklama gelmedi. Hintli kriketçi aynı zamanda 2006 yılında bir başka spor yöneticiliği şirketi Iconix ile 40 milyon dolarlık bir anlaşma yapan Sachin Tendulkar'ı da geride bıraktı. Ki Tendulkar da 8 milyon dolarlık kazancıyla dünyanın en çok kazanan ikinci kriketçisi.
Dhoni, geçtiğimiz hafta içerisinde 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Saskhi Singh Rawat ile evlenerek gündeme gelmişti. Hindistan Milli Takımı kaptanının aralarında Pepsi, Reebok, Aircel, Godrej ve Hersheys gibi markaların da bulunduğu 22 sponsoru bulunuyor.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

empire state building'e ispanyol damgası

Caner Eler keşfetti sağolsun. Empire State Building renkten renge bürünüyormuş. İspanya'nın Dünya Kupasını kazanmasıyla birlikte kulenin tepesi de İspanyol bayrağı renklerine bürünmüş. Bununla da sınırlı değil Esmpire State Building'in renk değiştirmesi. Özel günler için farklı renklere bürünebiliyor ayrıntılar için şuraya tıklamak yeterli....