Birkaç gün önce Fenerbahçe –Bursaspor maçını izlerken Guiza’nın kaçırdığı goller sonrasında ıslıklanmasına ve ardından tribünlerin büyük bir çoğunluğunun “Se-mih...Se-mih...” diye tempo tutmasına şahit olduk. Bunlar futbolda hep var. Golcü art arda beceriksizilik yaparak gol kaçırırısa, kaleci üst üste hatalı goller yerse ıslıklanır. Özellikle bizim seyircimiz bu konuda acımasızdır. Aynı maçın ertesinde Ercan Saatçi bu protestonun önemi olmadığını vurgulamak için “bu seyirci Aykut’u da Rıdvan’ı da ıslıkladı” diye yazdı. Kaldı ki, bu vefasızlık sadece Fenerbahçe’ye has da değil, Türk seyircisine has... Sarı-kırmızı tribünler de geçen sezon, yıllarca takımı uğruna tekmeye kafa koyan Hasan Şaş’ını son 10 dakikalık performansına bakarak yuhlamamış mıydı?
Bunlara maalesef alıştık da, asıl garibime giden, Cristoph Daum’un bu ıslıklı protestoya göğüs gerer gibi tribüne dönüp abartılı el kol hareketleri ve mimiklerle “hayır-hayır” yaptıktan en fazla 5 dakika sonra seyirciye aynen uyarak Guiza’yı oyundan alması ve Semih’i sokması oldu. Hani, tam “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” durumu... Seyirciye o kadar tepki gösterdikten sonra Guiza’nın formsuzluğunu kabul ediyorsan, bari onun yerine Semih’i değil, Gökhan’ı oyuna alırsın ki “dahi”liğine yakışsın.
Sonra sakin kafayla düşününce, Türk futboluna yön veren isimlerin hangisinde tutarlılık söz konusu ki? Üç sezon önce kovulup tekrar getirilen Daum tutarlı olmak zorunda olsun dedim kendi kendime... Türk Futbolunun lokomotifi konumundaki kulüplerin yönetimlerinin son yıllardaki icraatlerine bir göz atınca tutarsızlığın her şeylerine, demeçlerine bile yansıdığını görüyorsunuz.
Şenol Güneş’i (sayısını şaşırıp bir eksik ya da bir fazla söylüyor olabilirim) 3 kere kovup 4. kez göreve getiren Trabzon camiasından “Şenol Güneş, Trabzonspor’un Alex Fergusson’u olacak” açıklaması gelmedi mi? “Pess yani!” dedirtmediler mi?
Aziz Yıldırım 2 kere istifa ve yemin billah edip 3 kere geri dönmedi mi kulübün başına, en son Kulüpler Birliği Başkanlığı’ndan da istifa ediyorum deyip bir hafta geçmeden geri dönmedi mi? Çocuk oyuncağına çevirmedi mi görev ve sorumluluklarına ve de sözlerine sahip çıkma konusunu.
Galatasaray "para yok" denile denile en pahalı transferleri yapmadı mı? Son yıllarda takıma en etkili ve güzel futbolu oynatan Gerets’i gönderip Kalli’yi onu gönderip Skibbe’yi getirtmedi mi? Gerets’in takımına Inamoto’lar Cihan’lar yerine bugünkü Baros’u, Kewel’i, Neil’i, Keita’yı koysaydınız Rijkard’dan daha güzel futbol oynatamaz mıydı sanki? Ya da Beşiktaş’ın yönetimine bir bakın: Yıllardır “Beşiktaşlı duruşu, Beşiktaşlı duruşu” deyip duruyorlar, bu tabiri bir kere bile kullanmayan Süleyman Seba’nın duruşunun 10’da birini sergileyebildiler mi?
Tutarlı olmadan istikrarlı olunabilir mi?
by Plaza Gurusu
1 yorum:
Kesinlikle öyle. Her geçen maçta değişik performanslar gösteren bir sürü inişli çıkışlı takımımız mevcut. Nerdeyse hiçbiri belli bir potansiyelde ilerleyemiyor. Hal böyle olunca bahis piyasası da kızışıyor. Sürekli yeni kampanyalara rastlıyoruz. Son olarak oley.com un yüzde on kampanyası çıktı mesela. kaybetsen bile kupon fiyatının yüzde onunu geri ödüyomuş. Futboldaki istikrarsızlık her türlü etken hayatta.
Yorum Gönder