Dün Galatasaray Ali Sami Yen'de son lig maçına çıktı.
İnsanın kötü gitmesin işi, muhallebi yerken kırılır dişi.
Kaldı ki, futbol bu, muhallebi değil! Her ne kadar Gençlerbirliği bu sıralar ligin kolay lokmalarından sayılsa da, yağışlı zemin artı genç kaleci Ufuk'un hatası onlara daha dakika dolmadan, ilk ataklarında golü getirdi. Ondan sonra Cimbom için "uğraş dur" durumları... Nitekim santrforsuz ikinci sezonunun ortalarına kadar gelen Galatasaray gol için beyhude uğraşıp dururken, ikinci golü de yedi. Olabilir. Futbol bu!
Galatasaray gibi bir takıma böyle bir "son maç" ortamında bu skor elbette yakışmadı. Skor 0-2 olduktan sonra kameralara yansıyan Hagi'nin yüz ve mimik ifadeleri de ("Allah sizin belanızı versin"der gibi kafa sallamalar falan) bir takımın, hele hele büyük bir takımın hocasına hiç yakışmadı ama ya o seyircinin ('taraftar' diyesim yok) hâli neydi peki?
Koltukları nefretle sökmek (eve götürmek için sökenleri ayrı tutuyorum) onları sahaya fırlatmak... Bu mudur Ali Sami Yen'in adını alan stadın son maçta hak ettiği muamele peki?
O Ali Sami Yen'in kim olduğunu hiç hatırlayanınız, bileniniz var mı?
1924 Paris olimpiyatlarına katılan Türk kafilesinin başkanlığını yapan, 1926-1931 yılları arasında Türkiye Milli Olimpiyat komitesi başkanlık görevini yürüten, Galatasaray'da 1905-1918 arasında 13 yıl, 1925'te 1 yıl olmak üzere iki dönemde 14 yıl başkan olarak hizmet veren, Galatasaray Müzesinin kurulmasını sağlayan, 1905 yılında yönettiği Moda-Kadıköy karşılaşması nedeniyle ilk Türk hakemi olabileceği çeşitli kaynaklarca iddia edilen, Milli Takımın Romanya ile yaptığı ilk maçta teknik adam olarak takımın başında olan, yani Türk Milli Takımın da ilk teknik direktörü olan ve futbolda Avrupanın ilk ("ve tek" demeye de dilim varmıyor, devamı gelsin istiyorum/umuyorum) şampiyonunu çıkartan bu stadın isim babası bu kepazeliği hak ediyor mu peki?
Poyraz, soğuk, ayaz ve kar vız gelir, bu son lig maçında Ali Sami Yen tıklım tıklım dolar diye düşünürken ben, tribünlerdeki boşlukları görünce 'vefa'nın marketlerde satılan bir boza markası kadar bile kalıcı olamadığını anladım. Bu güzel duygunun hava ve takımın içinde bulunduğu kötü koşullara yenik düştüğünü gördüm. Gelen az sayıda seyirciye "Helâl olsun! İşte bunlar vefalı" demiştim. Meğer onlar da, koltukları fırlatıp sahada elinden geleni yapıp skoru değiştirmek için didinen futbolcu kardeşlerinin kafalarını yarmaya, kaptanları Ayhan'ı yuhlamaya, her topu kurtardığında genç kalecilerini alay ederek alkışlamaya, kimisine ana avrat küfür etmeye, yönetimi ilk yarım saat dolarken istifaya davet etmeye gelmişler Ali Sami Yen'e.
E bravo! Sayenizde Ali Sami Yen Stadı'na veda yalnızca hazin olmadı aynı zamanda çirkin de oldu.
Siz bu kafayla, güllük gülistanlık zamanlarda gidip Arena stadını doldursanız ne yazar?
3 yorum:
sonunda bir soyleyen cikmis. ali samiyenin utan aksamidir dun aksam. oynanan futboldan degil zamaninda dalga gectigimiz fenerbahce besiktas tribunlerine benzemesiyle..
Galatasaray'lı olmayanların..o tribüne misafir bile olarak gelemeyenlerin anlayabileceği şeyler değil...arabesk bir yorum olmuş sizinki..biz orada kimleri yendik kimlere yenildik ne maçlar yaşadık...son dakika golleri ile coştuk son dakika golleri ile yıkıldık ama sahadaki oyuncumuzla her zaman gurur duyduk..son iki yıldır formayı giyenlerin büyük bölümü bu formayı haketmiyor..siz Galatasaray taraftarını antipatik bulabilirsiniz onu anlarım ama 3-5 gazete muhabirinin yazarının yaptığı kolaycı yazı tavrını hemen benimsemiş olmanız sadece yer işgali..
Galatasaray taraftarını değil, yaptığını antipatik buluyorum. Tam da o, söylediğiniz sebepten dolayı... O statta ne zaferler görmüş/tatmış taraftara yakışmadı bu veda. O büyük zaferlere, o coşkulara ev sahipliği yapmış bir statla küfür yerine şarkılar marşlar söyleyerek vedalaşmak için Gençlerbirliği'ni illa ki yenmesi mi gerekiyordu Galatasaray'ın?
Yorum Gönder