Brezilya'nın elenmesine gerçekten şaşırdım.
"Yıllarca çok güzel, çok artistik oynuyorlar, ama işin şovundalar, defansı düşünmüyorlar, rakipler
işi onlardan daha ciddiye alıyor, o yüzden de sonunu getiremiyorlar" dedik, durduk. Pereira onlara zamanında, nihayet "önce defansı sağlam tutma"yı da öğretti diye sevinmiştik. Golü zaten her hâlukarda atıyorlar...
Bu sefer defansları gerçekten taş gibiydi. İtalya'da defans yapmanın ilmini yapmış adamlardan kurulu defansları portakal yağmuruna tutulunca 10 dakika içinde çöküverdi.
Ayaktopunun topu dalga geçti benimle, daha doğrusu beklentilerimle. "taş gibi" dediğimiz defans kendi kalesine golü atıverdi; defans taş kesildi Hollanda'lılar uyanık, "demek bu defans, golü böyle yiyor!" diye düşünürek birkaç dakika sonra aynı pozisyondan bu sefer kendileri atıp öne geçtiler. Brezilya ilk yarı kaçırdıklarını atmış olsaydı, Hollanda şimdi Uruguay maçına değil,
Uruguay'ın Brezilya ile oynayacağı maçı seyretmeye hazırlanıyor olurdu.
Geçelim Almanya Arjantin maçına. Almanlar daha çok güven veriyordu ve Arjantin bu maça kadar dişlileri iyi çalışan, makine gibi oynayan "dişli" bir takımla henüz karşılaşmamıştı. Oysa, Almanya geride kalan 4 maçının ikisini 4'er golle geçmişti. Maradona'anın saha kenarı tutumu ne kadar şov gibi duruyorsa, Löw'ün duruşu da bir o kadar disiplin kokuyordu. Hatta "ne suratsız!" bile dedirtiyordu.
Sonunda Almanya Arjantin'i de (yani son 5 maçın üçünde rakipleri '4'leyerek) hakladı. Ertesi gün gazetelerdeki haberlerden en çok şu başlık hoşuma gitti. "Don't cry 4 me Argentina!" Doğrusu maç sonu demeçlerde daha doğal olan bu kez Löw değil, Maradona'ydı. Löw, "Arjantin her zaman ciddiye alınması gereken bir takım" diye adeta tevazuda ters manyel atarken Maradona "suratıma tekme yemiş gibiyim, bütün enerjim bitmiş durumda" diyebilecek kadar mütevazıydı.
Millet "Maradona süper bir futbolcuydu ama iyi bir hoca değil" diyedursun (mesela Ömer Üründül bunu aynı maçta 3 kere söyledi) Arjantin Türkiye ile oynamadıktan sonra yenmiş, yenilmiş bana ne! Maradona sonuna kadar sahada olsun, o kupayı kaldırsın o bana yeterdi. Çünkü onun bulunduğu 'bench'e doğru taca çıkan toplar bile beni maç içinde kaleye çekilen şutlardan daha çok heyecanlandırıyordu, "acaba şimdi fantastik bir hareket çeker de görür müyüz?" diye...
Maradona'nın hocalığına laf edip takım oyunundan dem vuran Ömer Üründül'e fırsatım olsa ben de şunu sorardım: Siz, spikerlerin yanında maça yorum katarken futbola, futbolu seyir zevkimize ne kadar katkı sağlıyorsunuz acep? Değişik bir şeyler söyleme ümidinizi siz de yitirdiğiniz için mi, arada bir mesela "Lahm çok zeki bir oyuncu" gibi toptan bağımsız bir yorum yapınca bunu çeyrek saat içinde üç-dört kere tekrarlıyorsunuz?
Klose bir maç cezalı olmasına rağmen tüm zamanların en skorer Dünya Kupası golcüsü olma unvanını yakalamak üzere. 1 gol daha atarsa egale edecek, 2 gol atarsa rekoru kıracak. Hem de "kötü bir sezon geçirdi, milli takıma neden çağrıldı?" diye Löw'e hesap soranlara inat! Messi ise harika bir sezon geçir(miş)di sanki de n'oldu? Görünen o ki, "Baby Face" hatta artık "Crying Baby Face" Messi, bizi mavi beyaz çubuklu forma altında değil, lacivert kırmızı çubuklu forma altında mest etmeye devam edecek.
Son 16 takımın 7'si Amerika kıtasındandı, Bu yüzden Brezilya/Arjantin'den birinin finale kalacağından daha da emindim. Kim bilebilirdi ki, son dörde gelindiğinde bu 7 takımdan kala kala geriye bir tek Uruguay kalacak!
Top yuvarlak(tır) da ondan, di mi Ömer Bey?
(Tenis topu da yuvarlak ama, Nadal sürekli kazanıyor Ömer Beyciğim!)
Sonracığıma, biz eskiden Avrupa'ya muz, portakal, narenciye ihraç eder, karşılığında buzdolabı, çamaşır makinesi alırmışız... Amerika Avrupa'ya sürekli futbolcu ihraç ediyor, karşılığında modern futbol, takım oyunu vs. alsa ya!
Finali kimle kim (mi) oynar?
Bana ne!
Che imajlı, tespihli, siyah-beyaz sakalına, gri takım elbisesine, at nalı gibi kocaman siyah kol saatine rağmen renkli ve tespihli Maradona artık yok ya, gerisi boş!
Suratsız Löw'ün karşısına biri (muhtemelen Hollanda) çıkar, Almanlar kupayı alamasa da biz medyaca ve milletçe Özil'in finalde bir geri pasından dahi fazlasıyla mesut olmasını biliriz.
1 yorum:
Yorumcularla ve spikerlerle ilgili birsey eklemek lazim; Oyuna bakarak yorum yapmak yerine ('su ana kadar' vs gibi sozlerle) falciliga soyunuyorlar ve rezil rusva olduklarini bile unutacak kadar tutarsizlar. Bilgiden yoksun, uc bes gun ders calissalar gelmeden once en azindan 'x takiminda oynuyor, bu yil cok parlak gecti veya sans bulamadi' geyiginden oteye gecebilecekler.
Yorum Gönder