Milli takımımızın Estonya maçı le ilgili değerlendirme yazısı için size bir iyi, bir de kötü haberim var değerli okurlar. İyi haber, maçı bizzat Kayseri Kadir Has Stadyumu tribünlerinden seyretmiş olmamdır. Kötü haber ise, havayolu şirketinin azizliği sebebiyle maça 40.dakikada girebilmiş olmam. Bu münsebetle, 40 dakika ve 3 golünü izlemediğim maçla ilgili teknik taktik ahkam kesmemeye çalışacağım. Ama bu kadar yolu teptikten sonra ulaştığım maçın ikinci yarısı ve tribünlerle ilgili izlenimlerimi de sizlerle paylaşmadan edemedim.
Öncelikle ilk defa bulunduğum Kayseri Kadir Has Stadyumu’nu son derece etkileyici bulduğumu belirtmek isterim. Nüfus kütüğü Kayseri olan, yanı sıra 4 yıllık üniversite hayatını da Kayseri’de geçiren bendeniz, geride kalan 10 küsür senede Kayseri’nin tesis anlamındaki gelişimini sadece takdirle izledim. Bahsettiğim kadar süre önce, Maraton tarafının arkasından bakınca beton aralarındaki boşluklardan Kapalı tribünü görebildiğiniz, her zaman “ya çökerse” endişesi yaşadığınız, beton üzerinde (ki sonradan koltuklanmıştı ama olsun) maç seyrettiğiniz eski staddan bu muhteşem tesise geçiş, masal gibi bir şey. Yanısıra A milli takımın bir haftadır Kayseri’deki tesislerde ağırlanmış olması da ayrı bir güzellik. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.
Senelerdir, milli takımın Anadolu’ya açılması gerektiğini savunan bir insan olarak bunun gerçekleşiyor olduğunu görmek gerçekten memnuniyet verici. Tabii bu uygulamanın bazı olumsuzlukları da yok değil. Türkiye’de tribün kültürü yerleşik Anadolu şehirleri olduğunu biliyoruz. Bursa, Sakarya, Kocaeli, Eskişehir, Adana bunlar arasında sayılabilir. Ama içinde fazlası ile bulunduğum için çok iyi biliyorum ki Kayseri bu şehirler arasında değil. Hoş, İstanbul’da da sponsor tribünleri nedeniyle organize tribün desteği alamayan milli takım için belki aynı desteği Kayseri’de alamamak şaşırtıcı olmayabilir ama bu bir realite.
Kayseri’de, 30.000’den fazla insan ikinci ya da üçüncü kez bir maç seyretmek için biraraya gelmişti. Yani, kuvvetle muhtemel 10.000 kadar insan belki de hayatlarında ilk defa maça gelmişti ya da yılda gittikleri maç adedi 2’yi geçmiyordu. Haliyle bu kalabalığın tezahurat anlamında organize edilmesi, Kayseri gelenekleri arasında yer alan “Bir baba hindi” ve Mexico ile sınırlı kaldı. Bu konuya, ortamın rakip üzerinde yaratacağı olumsuz etki penceresinden bakarsak, ürkütücü bir stad, dolu ve uğultulu tribünler olarak özetleyebiliriz.
Milli takımın trübün desteği meselesi, malum İstanbul’da da kangren konulardan biri. Sponsor tribünlerinin malum kopukluğu ile maçın oynandığı stadda ev sahibi olan tribün gruplarının kendi takımı lehine/ligdeki rakiplerinin oyuncuları aleyhine zaman zaman yaptıkları çirkinlikler hatırımızda.
Oyun açısından birşeyler söyleyebileceğim zaman dilimi, daha önce de belirttiğim gibi ikinci kırkbeş dakika olacak. Önder Turacı’nın yıllardır mücadelesini verdiği A milli formaya kavuşmasını ve Arda Turan’ın milli takım tarihine 600.golü atarak geçişini tebrik ederek başlayalım.
Herkesin düşüncesi, milli kadronun hücum hattındaki eksiklerinin sorun olabileceği yönündeydi. Doğrudur, Mevlüt, Semih, Nihat’ın yokluğu önemli ancak Sercan Yıldırım bu yokluğu hissettirmeyecek kadar özel bir oyuncu ki benim izlediğim dönemde de gayet iyiydi.
Benim düşüncem ise, orta alan göbeğinde yaşadığımız sıkıntının daha önemli olduğu ve Bosna maçında başımızı ağrıtması ihtimalidir. Emre’nin sakatlığının derecesini henüz bilmiyor olmakla beraber, umalım ki Bosna’da oynamasına mani bir durum yoktur. Mehmet Topal, Aurelio ve Ayhan’ın aynı maçta kadroda bulunamıyor oluşları, Terim’de Hamit’e göbekte görev verme zorunluluğu doğurdu. Hamit-Emre göbeği ile Estonya maçı oynayabilirsiniz belki ama Bosna deplasmanı zor biter. Ceyhun ya da Mustafa Sarp alternatiflerini değerlendireceğini düşünüyorum teknik heyetin.
< Pisi pisine kaybedilen puanları şimdi anmamak ve üzülmemek mümkün değil. Olağanüstü iyi bir jenerasyon ve takım ile Dünya Kupası’nda fırtına gibi esebilecekken, bu kaderin bir Bosna deplasmanına kalması ve hatta bunun da yeterli olmaması ihtimali kahrediyor beni, açık söyleyeyim. Umalım ve dileyelim ki herşey dilediğimiz gibi gelişsin.
by Nurullah Bakır
1 yorum:
eksik olan yönler var ama. sanırım bosna maçına mutlaka m. sarp veya ceyhun gülselamla başlamalı yani bildiğimiz bir önliberoyla, başka bişeye ihtiyaç yok gibi duruyor. bi de kazım kesik yesin mümkünse.
Yorum Gönder