6 Şubat 2010 Cumartesi

togolular öfkeli...

Haftaiçi Afrika Futbol Konfederasyonu'nun Togo'ya verdiği iki turnuvadan men kararı tepki görmeye devam ediyor. Togo'nun başkenti Lome'de yüzlerce kişini katıldığı bir protesto yapıldı. Issa Hayatou verdiği karardan döner mi bilinmez ama uzun süre Togo'ya uğramayacağı kesin. Uğrarsa başına hoş şeyler gelmeyecek...

5 Şubat 2010 Cuma

fk moskova'dan buraya kadar...

Dün yeni sezon için lisans aldığının açıklanmasının ardından bugün ligden çekildiğini açıkladı FK Moskova. 1997'de Torpedo Zil adıyla kurulan başkent kulübü Rus futbolunun vasat üstü takımlarından biriydi. Lâkin çoğu Rus kulübünde olduğu gibi onlardan finansal açıdan sadece bir kuruluşa güvenmesinin sonucuna katlanıyor. FK Moskova'nın finansal açıdan akış sağlayan ana sponsoru Norilsk Nickel artık kulübün sponsoru olamayacağını açıkladı. Şirket, Rusya’da hükümetin suyuna gitmeyen her kuruluşun başına gelenlerle karşılaştı ve işleri yokuşa sürülmeye, bürokratik açıdan zorlanmaya başladı. Bu da, FK Moskova’nın maddi açıdan üzerine düşen yükümlülüğü yerine getiremeyeceği anlamına geliyor.
FK Moskovalı futbolcular son bir umut olarak Norilsk Nickel’in Yönetim Kurulu Başkanına bir mektup yollasa da artık kulübün ligden mi düşeceği yoksa tamamen mi kapanıp kapanmayacağı konuşuluyor. FK Moskova’nın ligden çekilmesi ile bir alt ligde mücadele eden 1995-96 sezonunun şampiyonu Alania Vladikavkaz’a gün doğdu. Birinci Lig’i üçüncü sırada bitiren Alania, ligin yeni takımı olacak.
Rusya liginde çekilmeler FK Moskova ile sınırlı kalmayabilir. Geçtiğimiz sezonu 10. Sırada tamamlayan Krylya Soveto da geçtiğimiz ağustos ayından beri ödemelerde sıkıntı yaşıyor. Bazı futbolcuların maaşları ve primleri ödenemiyor. Samara kulübüne söz konusu borçlarını ödemesi için 15 Şubat’a kadar süre tanında. Bu sürede borçlar ödenemezse Krylya Soveto’yu da FK Moskova’nın kaderi bekliyor…

3 Şubat 2010 Çarşamba

olimpiyatların üç sıradışı atleti

Vancouvar Kış Olimpiyatları’nın başlamasına kısa bir süre kala, şimdiden bu spor şenliğine katılmaları tarihe geçecek üç isim var. Ganalı kayakçı Kwame Nkrumah-Acheampong ülke tarihinin kış olimpiyatlarına katılmak için gün sayan sporcusu olarak heyecan yaşıyor. Ülkesinde Kar Leoparı olarak tanınan sporcu, madalyadan uzak kalacağını bilse de “En azından Afrika’da kış sporlarına ilginin biraz olsun artmasına ön ayak olurum” diyor.


Vancouver’ın bir diğer sınırları zorlayan ismi ise olimpiyatların en yaşlı ismi Arjantinli Clyde Alejandro Getty olacak. 49 yaşındaki sporcu daha önce 2002 Salt Lake City ve 2006 Torino’da serbest atlayış dalında sırasıyla 25 ve 28. olmuştu.

Spor şenliğinin esas tarihe geçecek ismi ise Brian McKeever. 31 yaşındaki kayakçı, daha önce 2002 ve 2006’da Paralimpik Oyunları’nda ülkesi Kanada için biatlon ve cross-country dallarında madalyalar kazandırmıştı. Görme engelli atlet ağabeyi Robin’in rehberliğinde katıldığı bu yarışları şimdi bir üst seviyeye taşıyarak Paralimpik Oyunları’nın yanı sıra Vancouver’de engelsiz rakipleriyle hem de rehbersiz olarak yarışacak. Bu üç isim madalyadan uzak kalsalar da belli ki olimpiyat ruhunu en iyi temsil eden isimlerin başında yer alacak.
by Tarık Dağlı

2 Şubat 2010 Salı

vancouver'da kim ne yapar, ne kazanir?

transferler sonrası galatasaray

Devre arasında yoğun bir transfer gündemi yaşadı Galatasaray. Transferi her daim, her mevsim seven Türk futbolseveri, gazetecisi, yorumcusu da keyfini çıkardı bu hareketli dönemin. Transferleri, gerekçelerini, olası katkılarını değerlendirelim…

Önce gerekçelerinden başlayalım… Rijkaard Galatasaray'ının yapmak istediği şey, topu, sahanın her noktasında hakimiyeti altında tutmak. Bunun yolu top hakimiyeti yüksek futbolcularla oynamaktan geçiyor. İlk yarı Galatasaray'ın bu konuda sıkıntı yaşadığı iki pozisyon vardı; stoperleri ve önliberoları. Savunmada, bu işi hakkıyla yapabilen neredeyse hiçbir futbolcu yoktu. Servet, Gökhan Zan, Emre Aşık, Emre Güngör; pas özellikleri olmayan oyuncular; az dahi değil yok. Bu açığı kapatmak için stopere çekebileceğiniz Hakan Balta ve Mehmet Topal ise esasen stoper değiller. Kaldı ki isimlerini saydığımız altı oyuncunun Servet hariç diğerlerinin devamlılık sorunu da var. Ve savunmacılar, önliberolar dışında bir diğer ihtiyaç, Baros'un yokluğunda, Nonda'nın teknik yönetimi tatmin etmediği noktada, yerli alternatifsizlik de malum iken, santrafor sorunu.

İşte bu noktada savunmaya Lucas Neill transferi geldi. Geçmiş kariyeri, Premier Lig geçmişi artı hanede. Avustralyalıların önemli liglerinden birine (Petkovic, Djite, Troisi, Jedinak, tabii ki Kewell) ve onda da Avustralya futbolunun kralının takımına gelmiş olmak, lehine unsurlar. Mevkii itibariyle yaş konusu da sorun edilecek kadar ileri değil. Kalıyor geriye saha içi performansı ve uyumu. Karakteri ve duruşu itibariyle uyum konusunda sorun yaşamadığını görüyoruz, bu güzel. Ve en kritik nokta, saha içi performansı. Yukarıda yazdığım Galatasaray savunmasının teknik eksikliği, belli ki ikna turlarında kendisine uzun uzun anlatılmış. Defansif patronluk yapıyor, bu konuda liderliği zaman içinde diğer savunmacılar tarafından da net kabul görecektir. Pasör olmak için çaba sarfediyor, öne çıkmak istiyor. Bu bir ispat mücadelesi, bir yerde. Bu sebepten hata da yapıyor. Kaptırdığı toplar oldu, tehlike de yarattı. Olsun, kesinlikle ilk izlenim, Galatasaray'a faydalı olacak bir oyuncu. En önemli artısı, sahada bir duruşu olması. Silik, kayıp bir oyuncu değil. Özetle, doğru transfer olduğunu düşünüyorum.
Önlibero transferi, bence Galatasaray'ın en önemli hamlesiydi. Diyeceksiniz ki, Galatasaray önlibero almadı ki? Doğrudur, almadan yaptı transferi, hem de kadro içi birçok denge sorununu da çözerek. Mustafa Sarp, beklenenin üzerinde sergilediği performansı ile, bu sezonun önemli katkı sağlayan oyuncularından biri. Beklenti-sonuç dengesinden yaklaşırsak, birincisi. Yukarıda saydığım stoperlere paralel olarak, pas yönü kısıtlı. Teknik bir futbolcu değil. Ancak mevkii itibariyle en merkezi oyun kurma pozisyonunda forma buluyor. O mevkiiden yapılacak pasların servis kalitesi önemli, kıymetli hücumcularınızı oyuna dahil edebilmek için. Ayhan'dan ümitli idi herkes, Ayhan kötü bir sezon geçiriyor. Mehmet Topal ve Sarp yan yana fazla uzun ve defansif kalıyorlar. Tam bu noktada transferi takım içinden yaptı Rijkaard ve Elano'yu bir adım geri aldı. Dünya Kupası öncesi, kadroda yerini sağlamlaştırmak isteyen Elano, milli takımdaki görevine paralel bu pozisyonda geride bıraktığımız iki lig maçında, 90 dakika sahada tutulmasa da, önemli katkılar sağladı. Vatandaşı Jo'nun katılımı, alışma sürecini geride bırakması ve tekrar ediyorum Dünya Kupası etkisi, Elano'nun Galatasaray'ın en önemli devre arası transferi olduğunun göstergesidir.

Ve santrafor meselesi… Futbolcu transfer ederken, hele ki geleceği olan ve geleceğine yatırım yapma ihtimali olan futbolcuyu transfer ederken Avrupa Kupaları'nda oynayıp oynamayacağı detayında boğulmadan Jo'yu kadrosuna katan yönetim kararını desteklediğimi belirtmek isterim. Daha düne kadar değeri 20 milyon Euro'larla ifade edilen bir oyuncuyu bünyeye katmak, iyi bir iş. Doğrudur, herkes isterdi Avrupa Kupaları'nda da forma giyebilsin ama giyemiyor diye Jo'yu elinin tersiyle itecek bir takım değil Galatasaray. Santrafor sorunu Avrupa'da nasıl çözülür, işte onun cevabı zor. Yeni bir transfer daha yapılmayacaksa (ki yapılmamalı), Baros ve Kewell da en azından Madrid serisine yetişmiyorsa, kalıyor geriye Keita, Gio ya da Arda seçenekleri. Bu noktada tercihim Giovani dos Santos'tan yanadır. Arda ve Keita'yı bu şekilde kullanmak, onları gerçek katkılarından uzaklaştırmak demek oluyor, bence makul değil.
Yeri geldi, Giovani dos Santos transferini de değerlendirelim. Jo ve Gio için en kıymetli hadise, belirtildiği gibi ise,  satın alma opsiyonlarının Galatasaray'da bulunmasıdır. Geri dönülemez şekilde bağlandı ise opsiyon meselesi, zaten çok kıymetli olan oyuncuların transferleri çok daha kıymetli hale gelmiş demektir. İkisinin de ortak özelliği, yaşlarının son derece genç olması ve kendilerini göstermek için fırsat kolluyor olmalarıdır. Premier Lig'de yedikleri "başarısız" damgasını temizlemek için Avrupa'ya ve ülkelerine kendilerini kanıtlama yarışına girmişlerdir.

Kağıt üzerinde olumlu olarak nitelendirebileceğimiz, makul transferlerin gerçek kıymeti, sürekli olarak kadroda yer aldıklarında, bireysel katkıları ve kolektif uyumları sonucunda anlaşılacaktır. CV'lerinin kıymeti, sahada sonuca katkı sağlamadıkça kimseye bir şey ifade etmez. Rijkaard ve ekibi, gerçek şu ki, sezon başındaki kadroya oranla çok daha akıllarına yatan, sistemlerine yatkın bir kadroya sahipler şu an. Kadronun uyumu ve yıldızların etkin kullanımı konusunda sıkıntı yaşamazlarsa, başarılı bir sezon sonu Galatasaray'ı bekliyor olabilir. 

by Nurullah Bakır

super bowl'a 5 kala istatistikler...

1 Şubat 2010 Pazartesi

hassan shehata nijerya yolunda

Afrika Uluslar Kupası boyunca Shaibu Amodu'nun performansından memnun olmayan ve dünya kupası için teknik direktör arayışında bulunan Nijerya farklı bir çözüm peşinde. Nijerya Futbol Federasyonu, Mısır'ı üstüste üçüncü kez Afrika Uluslar Kupası şampiyonu yapan Hassan Shehata'ya dünya kupası boyunca takımın başında yer alması için teklifte bulundu.
Hassan Shehata'nın Mısır Futbol Federasyonu'nun onay vermesi halinde yapılan teklifi kabul edeceği söyleniyor. Mısır Milli Takımı'nın önünde çok yoğun bir program olmadığı düşünülürse Mısır Futbol Federasyonu'nun dünya kupası için Hassan Shehata'ya izin vermesi ihtimaller dahilinde.... 

150'nin ardından kulüpten kovulmak...

Flamengo'nun Sırp futbolcusu Dejan Petkoviç, Rio külübünün formasını 150. kez giydikten sonra kovuldu. En azından gelişmeler o yönde. Eyalet şampiyonasında kazanılan 5-3'lük  Fluminense maçının devre arasında oyundan alınan Petkoviç, doping testini beklemeden stadyumdan ayrılmış. Kulübün başkan yardımcısı Marcos Graz da Sırp futbolcunun yaptığı bu hareketin ardından bir daha Flamengo forması giyemeyeceğini açıkladı.
Konu hakkında henüz Petkoviç'ten bir açıklama gelmedi. Marcos Graz ile Petkoviç'in arasının limoni olduğu biliniyordu. Graz eline geçen ilk fırsatta Sırp futbolcuyu yollamış oldu.
Hafta boyunca 150 numaralı formayı resmi İnternet sitende sergile, ardından da adamı kulüpten kov. Oldu mu şimdi!

dusko vujosevic’in bir keşfi daha: jan vesely

Aleks Mariç sakatlanmış olabilir ama sorun değil Dusko Vujoseviç için. Sezonun MVP’si olmadan Atina’da Panathinaikos yenebiliyorlar genç yetenekleri sayesinde. Bu sefer sahneye çıkan 1990 doğumlu Jan Veselý. Çeklerin 2.10’luk bu genç yıldızı Aralık 2008’den bu yana Partizan’da. Coach Vujoseviç 2.10’luk boyuna karşın Veselý’i small forvet pozisyonunda kullanmayı tercih ediyor zorda kalıp da power forvet pozisyonuna kaydırmadığı sürece.
NBA scoutlarının dikkatini çeken Veselý’nin ilginç bir hikayesi var. İlk önce boyuyla ilgili konuşmak lazım. 2.10 olmasını Jan Veselý için son derece doğal. Annesi eski bir voleybolcu ve boyu 1.91, babası ise Ostrava’da basket oynamış 2.01 boyunda eski bir sporcu.
Jan,16 Yaş Çek Milli Takımı’nın Sloven Takımıyla maç yapmak için Ljubliana’ya gitmesiyle kaderi değişen bir isim. Slovenya takımının antrenörü Veselý’den etkilenir, anne ve babasını onu basketbol oynaması için Ljubliana’da kalması için ikna eder. Ailesi Olimpia ile Geoplin Slovan takımları arasında kararsız kalır. Nihayetinde altyapısının daha iyi olduğuna inandıkları Slovan’ı seçerler. – Ki Zdovc, Lakovic, Boisa, Vidmar, Preldzic, Slokar’ın yetiştiği takım- Ostrava’da lisenin ilk yılını bitirdikten sonra Ljubliana’ya gider Jan Veselý.
Lisede hem İngilizce hem de Slovence öğrenirken Slovan’ın A takımıyla birlikte Adriyatik Ligi’nde oynamaya başlar. Partizanla oynadıkları bir maçta Dusko Vujoseviç’in ilgisini çeker. Karadağlı teknik adam Çek çocuğu izlemeye alır. Henüz 16’sındayken 2007 yazında Partizan Geoplin Slovan ile anlaşır. 1.5 yıl daha Ljubliana’da kaldıktan sonra Belgrad’a gelir. Partizanla antrenmanlara çıkmasına karşın yabancı kontenjanı nedeniyle kadroya sadece Euroleague maçlarında dahil olur Jan Veselý. Gerçi Veselý için ilk etapta kadroda yer almak değil, Dusko Vujoseviç ile çalışmak önemlidir. Partizan’ı tercih etmesinin ana sebebi Karadağlı antrenördür. Vujoseviç de ona güvendiğini kritik maçlarda verdiği önemli sürelerle gösterir. Grup maçlarında Panionios’a karşı 19 sayı 10 ribaund ile oynar. Top 16 maçlarında 24 dakika ortalama ile sahada kalır. Rakamsal açıdan istatistikleri çok etkileyici olmasa da yüzde 83 2’lik yüzdesi ile oynaması şut seçimlerinde doğru tercihler yaptığının göstergesidir.
Bu sezon başında Dusko Vujoseviç onu ilk 5’e çeker. Oynadığı süreler değişken olsa da 2’lik, 3’lük ve serbest atış yüzdelerinde 50’nin üzerinde bir ortalama tutturulur. İstatistikleri etkileyici olmasa da oyunun her iki yönünü de çok iyi oynayabiliyor. Baskı altında iyi işler yapabildiğini geçtiğimiz hafta Atina’da oynanan Panathinaikos maçında gösterdi. 34 dakikada 13 sayı, 6 ribaund, 4 asist ve 3 top çalma ile oynadı.
NBA takımları Jan Veselý’i yakından takip etse de Darko Milicic misali bir hayal kırıklığına uğramamak için Avrupa’da daha fazla pişmesi gerektiğine inanıyorlar 2010 Draftında üst sıralardan seçilme potansiyeli olsa da 1990 doğumlu basketbolcunun. Zaten halihazırda Partizan ile beş yıllık bir sözleşmesi var Çek basketbolcunun. Jiri Welsch’in izinden gitmesi için en az iki ya da üç yıla ihtiyacı var. Muhtemelen de PAO, Olympiakos ya da Real Madrid gibi kulüpler Partizan’dan onu koparmak için uğraşacaktır. Kendisi de Real Madrid, Barcelona ya da CSKA Moskova’da oynamanın keyifli olacağını düşünüyor.
Partizan’ın Eylül ayında çıktığı Amerika turunda çıplak gözle izlendi Jan Veselý. Dusko Vujoseviç Denver maçında Carmelo Anthony’i savunmakla görevlendirdi. 11 dakikada 5 faul aldı genç Çek oyuncu. Phoenix maçında ise 16 sayı ile Partizan’ın en skorer ismiydi.
Dusko Vujoseviç, Jan Veselý ile özel olarak ilgilenmeye devam ediyor. Onu takım liderlerinden biri yapmaya uğraşıyor. Her antrenmanın ardından Çek oyuncu özel olarak şut çalıştırılıyor. Bunun yanı sıra fizik olarak kendini geliştirmesi için ağırlık da çalışıyor Veselý. Zaten bu yıl daha iyi performans göstermesini ve savunmada kendini geliştirmesini de yapılan bu özel çalışmalara bağlıyor.
Jan Veselý, Partizan taraftarları tarafından da çok seviliyor. Hatta kendisine Sırp vatandaşlığına geçmesi ve Sırbistan adına oynaması için teklif bile yapıldığı söyleniyor. Veselý bu teklif için mutlu olduğunu fakat Çek Cumhuriyeti Milli Takımı’ndan başka forma giymeyeceğini söylüyor.