30 Mayıs 2009 Cumartesi

brezilya'da ücretler

Brezilya'nın en popüler futbol dergisi Placar haziran sayısında Campeonato Brasileiro en fazla kazanan futbolcuların listesini yayınlamış. İlk sırada açık ara Ronaldo yer alıyor. Yıllık 820 bin dolar (R$ 1.133.000) kazanan Ronaldo'yu Adriano takip ediyor. Bu haftasonu top başı yapan Adriano'nun Flamengo'dan aldığı para 262 bin dolar (R$ 362.000). Ki bu rakam Ronaldo'nun aldığını 1/3'üne denk geliyor neredeyse. Listede yer alan ve R$ 1 milyon üzerinde kazanan tek futbolcu olan Ronaldo'nun bu ücretinin yüzde 80'i sponsorlardan tarafından karşılanıyor. Adriano'da ise ödenen miktarın 82 bin doları Flamengo tarafından karşılanıyor. Maaşın geri kalan bölümünü ise yerel spor malzemeleri üreticisi Olympikus üstlenmiş. Listede yer alan ve 260 bin kazanan Nilmar ise kupalar ve primlerle birlikte 1 milyon €'luk bir ödeme de söz konusu. İlk 4 sırada yer alan isimlerin Avrupa'da top koşturmuş olmaları ilginç notlardan biri. Listenin tamamı aşağıda yer alıyor...
Campeonato Brasileiro'da Futbolcu Ücretleri -$-
1°- Ronaldo (Corinthians) 820.000
2°- Adriano (Flamengo) 262.000
3°- Nilmar (Internacional) 260.000
4°- Fred (Fluminense) 253.000
5°- Leandro Amaral (Fluminense) 202.000
6°- Kléber (Cruzeiro) 202.000
7°- Thiago Neves (Fluminense) 195.000
8°- Edmílson (Palmeiras) 173.500
9°- Rogério Ceni (São Paulo) 166.000
10°- Washigton (São Paulo) 159.000
11°- Marcos (Palmeiras) 144.600
12°- D’Alessandro (Internacional) 144.600
13°- Léo (Santos) 144.600
14°- Fábio Costa (Santos) 144.600
15°- Lúcio Flávio (Santos) 133.750
16°- Kléber (Internacional) 130.000
17°- Maxi López (Grêmio) 130.000
18°- Souza (Corinthians) 126.500
19°- Kléber Pereira (Santos) 125.800
20°- Fábio (Cruzeiro) 125.000
21°- William (Corinthians) 108.500
22°- Kléberson (Flamengo) 108.500
23°- Carlos Alberto (Vasco) 108.500
24°- Mozart (Palmeiras) 101.200
25°- Léo Moura (Flamengo) 94.000
26°- Acosta (Náutico) 90.300
27°- Keirrison (Palmeiras) 86.750
28°- Diego Souza (Palmeiras) 86.750
29°- Marcelinho Paraíba (Coritiba) 86.750
30°- Tcheco (Grêmio) 86.750
31°- Alex Mineiro (Grêmio) 86.750
32°- Souza (Grêmio) 86.750
33°- Fabão (Santos) 79.500
34°- Emerson (Flamengo) 79.500
35°- Obina (Palmeiras) 79.500
36°- Fabiano Eller (Santos) 72.300
37°- Diego Tardelli (Atlético-MG) 65.000
38°- Reinaldo (Botafogo) 65.000

üçleme

moreno bremen'de...

Mircea Lucescu'nun beklediğini bulamadığı oyunculardan biri Marcelo Moreno. Vitória ve Cruzerio'da oynadığı 2 sezon boyunca 43 defa fileleri havalandırınca çok sayıda talibi çıkmıştı Brezilya asıllı Bolivyalı'ya. Fakat Lucecu'nun isteği üzerine Ukraynalılar 9 milyon €'yu basıp almıştı Moreno'yu. Romen hocanın istedikleri yapmamaktan olsa gerek Moreno çoğu zaman resimde gördüğünüz gibi yolculuk yapıp yedek kulübesinde oturdu.
Toplam 14 maçta 2 gol ile tamamladı sezonu. Herhalde UEFA Kupası finali nedeniyle Shakhtar'ı yakından incelemiş olan Bremen aradan çıkıp Moreno'yu kadrosuna kattı. Bolivyalı futbolcu 1 sezon kiralık + satış opsiyonu formulü uygulanmış. Bremen Sportif Direktörü Klaus Allofs, Bolivyalı'yı kenardo oturduğu için değil, taa kaç senedir izledikleri ve bildikleri için kadroya kattıklarını söylemiş. Bir aksilik olmazsa yeni bir Diego hikayesi bekliyorum. -bkz. Avrupa'daki ilk takımında kendini bulamayan ama Bremen'e geldiğinde patlayan ve değerini 4-5 katına çıkartan futbolcu modeli-

newcastle'da tensikat

Newcastle United Premier League'e veda edince bütçeyi küçültme çalışmaları da başladı. İlk etapta Michael Owen, Mark Viduka gibi yüksek ücretli futbolcuların biten sözleşmeleri yenilenmeyecekmiş. Bunun yanı sıra kulübün yönetim ofisi ve ticari işler departmanında çalışan 120 kişi işten çıkarılacakmış. Ki bu sayı çalışan sayısının 1/3'ünden daha fazlasını ifade ediyor. Mike Ashley'nin bütçede yapacğaı kısıntılar bununla da sınırlı kalmayacak gibi görünüyor...

rakamlarla güney afrika 2010

Danny Jordaan, Güney Afrika 2010 ile ilgili olarak New York'da 40 dakikalık güzel bir sunum yapmış ilginç detaylara dikkat çekmiş. Biz de onun bu sunumundan birkaç veriyi posta taşıdık.
* Şu ana kadar satılan dünya kupası biletlerine en çok ilgi Amerikalılardan gelmiş. 93 bin 300 bilet Amerikalılara satılmış.
* FIFA, 2010 Dünya Kupasının yayın anlaşmaları ve ticari ortaklıklarından 3 milayar 200 milyon dolar kazanmış. Ki bu rakam bir önceki kupadan elde edilenin 400 milyon dolar fazlası anlamına geliyor.
* Amerikalılar sadece bilet satışında değil, televizyon yayın haklarına harcadıkları parada da ilk sıradalar. ABC/ESPN 2010 ve 2014 Dünya Kupalarının İngilizce ve İspanyolca yayın hakları için FIFA'ya 325 milyon dolar ödeyecek.
* Dünya Kupası için gelecek yıl Güney Afrika'ya 450 bin turistin gelmesi bekleniyor.
* Güney Afrika daha önce aralarında 1995 Rugby Dünya Kupası, 1996 Afrika Uluslar Kupası ve 2003 Kriket Dünya Kupası'nın da bulunduğu 146 önemli organizasyona ev sahipliği yaptı. Bu organizasyonlarda güvenlik adına hiçbir sorun yaşanmadı.
* 2010 Dünya Kupası'nda 15 bin basın mensubunun görev yapması bekleniyor. Taraftarlar için ihtiyaç duyulacak otel odası sayısının 45 bin olması bekleniyor.
* Güney Afrika'da 2010 Dünya Kupası için 25 yeni otel inşa edildi. 415 bin kişiye iş olanağı sağlandı. Sadece stadyumlarda çalışan kişi sayısı 20 bin.

ligue 1'e çıkamayınca...

Ligue 2'de sezon tamamlandı. Son haftaya ikinci sırada giren Strasbourg, Montpellier deplasmanından 2-1'lik mağlubiyetle dönüp; Boulogne da küme düşen Amiens'ı farklı geçince Ligue 1'e yükselen şanslı son iki takım Montpellier ve Boulogne oldu. Neredeyse bütün sezon boyunca ilk üç sırada yer alan Strasbourg'un son hafta lige çıkma hakkını kaybetmesi hem futbolcularda hem de taraftarlarda büyük bir travma yaratmıştır.
Montpellier Ligue 1'in eskilerinden. 2002-2004'te düştükleri lige tam 5 sezon sonra geri dönüyorlar. Takımın en karizmatik ve bilinen ismi Rolland Courbis. Bakalım kurt teknik adam Ligue 1'de kendininde söz ettirmeyi başaracak mı tekrardan. Yeri gelmişken 37'lik Bruno Carotti de hâlâ iş yapıyor Montpellier'de.
Ligue 1'in diğer yenisi Boulogne, Franck Ribéry'nin top koşturduğu takımlardan. 111 yıllık bir kulüp olmalarına Ligue 1'de ilk kez yer alacaklar. Zaten takımın kaderi de 2004'te teknik direktörlüğe gelen Philippe Montanier ile değişmiş. Montanier, 2005'te henüz o zamanlara amatör ligde olan Boulogne'u Coupe de France'da çeyrek finale çıkartarak kendinden bahsettiriyor. Aynı yıl Ulusal Lige, 2 sezon sonra 2006-2007'de ise Ligue 2'ye çıkıyor Bolougne. Philippe Montanier'nin takımı geleneğini devam ettirip her ligde 2 yıl geçirme uygulamasını Ligue 2'de de sürdürdü ve 2009-2010 sezonu için Ligue 1'deki kontejanlardan birini kaptı. Boulogne başlı başına ele alınması ve incelenmesi gereken bir konu aslında.
Neyse bizim bu postu asıl yazma nedenimize dönelim. Yukarıdaki fotoğraflar Metz - Guingamp maçından. Son haftaya 60 puanla giren Metz'n ilk 3'te yer alması ve Ligue 1'e tekrar yükselmesi çok zayıf bir ihtimaldi. Guingamp'ı 2-0 yenmelerine karşın üstlerindeki takımlardan ikisi de kazanınca lige çıkma vizesini alamadılar doğal olarak. Metzli taraftarlar da Ligue 1'e çıkamama ihtimaline karşı hazır geldiklerini maç sonrası Stade Municipal Saint-Symphorien'i savaş alanına çevirerek gösterdiler. Havada uçuşan meşalelerden tutun da kırılan kale direklerine kadar oldukça fazla aksiyon vardı saha içerisinde. Polis ve güvenlik güçleri de doğal olarak olaylara müdahale geldi. Yaşananların ardından Metz'e oldukça sağlam bir ceza gelecektir.

Fotoğraflar: JEAN-CHRISTOPHE VERHAEGEN/AFP/Getty Images

29 Mayıs 2009 Cuma

mümkünse ercüment sunter...

Türk Telekom yönetimini anlıyorum. Tamam neredeyse 20 yıldır takımın başında, ülkemizdeki Jerry Sloan olma yolunda emin adımlar atıyor Ercüment Sunter. Bu nedenle ona saygı duyup
görevinde tutuyorlar. Ama hani Türk Telekom gelecek sezonda BBL'deki varlığını sürdürürse 1 yıllığına Ercüment Sunter'e izin versinler ya da Ercüment Sunter'in kendisi 1 yıl izne çıksın da takımın başına Jasmin Repesa gibi bir adam gelsin. Hani geride kalan 18 yılı geçtim son 2 yıldır nedir Türk Telekom'un yaptığı. Harcanan o kadara paralara, alınan onca oyuncuya rağmen sahada oynanan bir hiç. Ne savunma ne de hücumda birşeyler söz konusu. İnsan geride kalan yaklaşık 80-90 maça bakar da bırakır görevi. Amaç nedir anlayabilmiş değilim. Umarım ya Türk Telekom yönetimi ya da Ercüment Sunter işlerin böyle yürümediğini/yürüyemeyeceğini anlar da yeni sezona daha yeni bir takım ve teknik ekiple girerler. Yok öyle olmazsa yine boşuna harcanacak onca paraya ve başarısızlıklara şahitlik edeceğiz. Avrupa'da kupa kazanacak bir takımın bu şekilde harcanması gerçekten üzücü...

küçülme yüzde 30

Daha önceleri de bahsetmiştik CSKA Moskova'da önümüzdeki sezonki bütçe küçülmesinden. Konu hakkında resmi bir açıklamadan ziyade dedikodular dolaşıp duruyordu. Kulübün Genel Menajeri Andrey Vatutin, Rus SportBox İnternet sitesi açıklama yapmış. Haliyle biz Rusça bilmeyince bu açıklamayı sağolsun The Hoop'dan okuduk. Valutin bütçede kısıntı yapılacağı söylentilerini doğrulamış hatta bu oranın yüzde 30 olacağını söylemiş. Geçtiğimiz sezon 50 ile 60 milyon dolar civarında bir bütçeye sahip olan CSKA'nın bu küçülme ile birlikte 35-40 milyon dolarlık bir bütçe ile mücadele etmesi bekleniyor. Bu rakam bile onları finansal anlamda en büyük 3 kulübü içerisinde yer almasını sağlıyor. Anlayacağımız gelecek sezon da CSKA'da işler pek fazla değişmeyecek...

en sonunda milli takım

Sezonun en başarılı isimlerinden biriydi belki de en başarılısıydı Sergio Pellissier. Chievo'nun ligde kalmasında hem attığı 13 golle hem de attırdıklarıyla en büyük pay onundu. Sadece Chievo'yu ligde tutmadı Torino'da attığı 3 golle Juventus'u da şampiyonluk yarışından koparmıştı. Bu kadar geçen iyi bir sezonundan ardından en büyük hediye Marcelo Lippi'den geldi Pellissier'e. İtalya'nın 6 Haziran'da Kuzey İrlanda ile oynayacağı hazırlık maçı için milli takıma çağrılan 8 yeni oyuncudan biri de Chievo kaptanı. Nisan'ın 12'sinde 30 yaşını dolduran Sergio Pellissier, milli formaya hak giymeye hak kazanan en yaşlı futbolcular kulübüne de girmeyi başardı. Pellissier her klasik futbolcu gibi en büyük rüyasının gerçek olduğunu söylüyor. Gerçi ona haksızlık etmemek lazım 25 yaşında bir futbolcu için milli takıma çağrılmak normal olabilir ama 30 yaşında bir ftubolcunun hem de İtalyan Milli Takımı'na seçilmesi gerçek anlamda rüya olsa gerek...

roland garros'un fransızları

Roland Garros'un tribündeki ünlü konukları şimdilik spor dünyasından ibaret. NBA'de sezonu erken kapayan Ronny Turiaf ve Tony Parker'ın yanı sıra Fransa Milli Takımı teknik direktörü Raymond Domenech ve uzatmalı sevgilisi Estelle Denis de Roger Federer'in 4 sette kazandığı Jose Acasuso'yla oynadığı 2. tur maçında tribündeki yerlerini almışlardı.

childress'a şükür

Olympiakos zor olanı başardı ve 2–0 geriye düştüğü seride süpürülmekten kurtuldu. Normal koşullarda kendi evinde oynayacağı bir maçtan galip ayrılma ihtimali yüksek olsa da henüz 48 saat önce 27 sayı fark yemiş olduğu bir rakibe karşı psikolojik açından da yenik durumda olduğunu düşünürsek işleri zordu Yannakis’in öğrencilerinin. Bunlara ek olarak maçın hemen başında da Papaloukas’ın sakatlanarak devre dışı kalmasıyla oyun kurma işi Teodosic’e kalınca 3-0 süpürülmemek için bir mucizeye ihtiyaç vardı. Allah’ı var Sırp oyun kurucu iyi iş çıkardı maç boyunca. Hem takımı iyi oynattı hem de doğru zamanda doğru kişilerle buluşturdu topları. Dün yazmıştık Olympiakos’un maça büyük bir saldırganlıkla başlayarak farkı erken açmak isteyeceğini. Dediğimiz gibi de oldu 22–10 ile başladı maç. Tıpkı bu geceki Cleveland – Orlando maçında olduğu gibi. Fakat yine o maçta olduğu gibi bu maçta da işler dakikalar ilerledikçe değişti. Jasikevicius’un oyuna girmesiyle 13-1’lik bir seri yakalayan PAO, 24-25 öne geçmeyi de başardı. Fakat 20 milyon dolarlık Josh Childress ilk maçta olduğu gibi bu maçta da sazı eline aldı ve bir ölçüde ilk maç sonrası yaptığı açıklamalardan dolayı muhtemelen kendisine kızan ya da kırılan Olympiakos taraftarının gönlünü aldı. Amerikalı’nın gayreti çeyreğin sadece 3 sayı geride kalmasına yardımcı oldu ev sahibinin. 3. Çeyrek serinin geride kalan 110 dakikası içinde en kısır hücumu izlediğimiz bölümdü. Her iki takımda çok kötü şut yüzdeleriyle hücum ettiler. Childress’ın 2. çeyrekte başlayan kıpırdanışı bu çeyrekte de sürünce 30. dakika sonunda skorboardda 54–53 Olympiakos üstün görünen taraftı.
4.Çeyrekte oyun Olympiakos’un kontrolünde derken Jasikevicius neredeyse downtowndan salladığı bir üçlük ile skoru 71-69’a getirdi ve PAO’yu saniyeler kala oyuna ortak etti. Lâkin ev sahibinin serbest atış çizgisinden istediğini alması ve Litvanyalı’nın kaçan üçlüğü maçın Olympiakos’a geldiğini müjdeliyordu. Olympiakos seriyi çevirmek için bir kez daha şansını deneyecek pazartesi akşamı AOKA’da.
Gecenin adamı Sarunas Jasikevicius’tan bahsetmemek olmaz. Abi 32 yaşına gelse de hâlâ üst düzey maçlarda oyunu çevirebileceğini, maçın adamı olabileceğini bir kere daha gösterdi. Maça dair son iki not ise 40 dakika bittiğinde saatlerin gece yarısını gösterdiği ve ilk iki maçın aksine gece boyunca sahada yanan bir şeylerin olmamasıydı…

sülük

5. maç oynanıyor şu sıralar Cleveland - Orlando serisinde. 32-10 geride kapatılmış bir çeyreğin ardından Magic oyunan tekrar tutundu. 4. Çeyrek başladı kaçmaya çalışan Cavs'ı yine yakaladı Magic. Sülük misali yapıştıkları anda maçı sonuna kadar kovalıyorlar, hiçbir zaman bırakmıyorlar. Umarım gecenin sonunda 4-1 ile finale çıkarlar da Mo Williams'ın mosmor olmuş suratını izleriz...

28 Mayıs 2009 Perşembe

wilkinson ayak bastı...

Jonny Wilkinson'ın kariyerinin tamamını geçirdiği Newcastle Falcons'tan ayrılıp Toulon'a gittiğini yazmıştık. Wilkinson, küçükbir Côte d'Azur keyfinin ardından dün Toulon'a geldi. 40 dakikalık bir basın toplantısı yaparak soruları cevapladı. Bu basın toplantısındaki ilginç detaylardan biri Jonny Wilkinson'ın oldukça iyi bir Fransızca ile sorulara cevaplamasıydı.
Wilkonson hakkında en fazla merak edilen konu doğal olarak sakatlığı. Dizindeki sakatlık nedeniyle Ekim ayından beri oynamayan İngiliz oyuncu, anlaşmadan önce sağlık kontrolünden geçtiğini, tek eksğinin antrenman ritmine alışmak olduğunu söyleyerek kafalardaki soruları cevpalmış oldu en azından şimdilik. Gerçi bu iş sahada belli oluyor. Ne kadar sağlıklı olduğunu antrenman ve maçlarda göreceğiz. Muhtemelen Tana Umaga onu yavaş yavaş deneyerek oynatacaktır.
Kariyerinin ilk transferini 30'un da yapan Jonny Wilkinson basın toplantısında bu soruyu da es geçmedi ve Newcastle'dan ayrılma kararını vermenin zor,sonrasının ise kolay olduğunu söyledi. Toulon'a gelişinin kendisini heyecanlandırdığını "30 yaşına bastım fakat 20 gibi hissediyorum" sözlerinden anladık.
Postun sonunda Times'ın konu hakkındaki haberinde kullandığı resim altı yazısına da dikkat etmenizi öneriyoruz -:)

serinleten gol...

Copa Libertadores'in bu yılki sürprizi Caracas, Gremio'yu ağırladı. Son 10 dakikaya 1-0 yenik giren Brezilyalılar, Fabio Santos'un kafa golüyle beraberliği kurtarıp ikinci maç öncesi avantaj sağladılar. Maçın ilginç anlarından biri, Fabio Santos'un golü attıktan sonra stadyumdaki çim sulama sisteminin Santos'un olduğu bölümde devreye girmesiydi. Brezilyalı savunma oyuncusu oldukça serinletici ve sulu bir gol tebriğine maruz kaldı...

final sonrasi...

Final sonrası kupa sevincini fazla abartıklarını düşünmüş olmalı ki Barcelona polisi oldukça sert bir şekilde taraftarlara müdahale ediyor. Haksız da sayılmaz diyeceğiz en azından son resimde ellerde bulunan demir çubukları! görünce...

kalıyorum gidiyorum bilmiyorum

Papatya falına döndü Cristiano Ronaldo'nun Real Madrid'e gidip gitmeyeceği. İnsan, "Başkente git de biz de rahatlayalım sende" demek istiyor. Dün gece final maçının ardından düzenlenen basın toplantısında gelecek sezon Manchester United'da olup olmayacağı sorusuna "Bilmiyorum" diyerek yanıt vermiş Portekizli. Florentino abimiz aklını çelmiş galiba Ronaldo kardeşimizin. Hani "Kaka'yla filan oynayacaksın" dersen adama o da muhtemelen tuttuğu takıma gelmek ister. Haziran ayı boyunca bu Ronaldo geyiği oldukça fazla meşgul edecek gibi görünüyor.

süpürülmek

Gazeteler durumu gayet net şekilde açıklıyor 27 sayı farkla biten maçtan sonra. Olympiakos yanlısı gazeteler genelde Ketsbaia ile olayı geçiştirmeye çalışmış haklı olarak. 27 sayı farkla biten bir maçın ardından konuşulabilecek ne olabilir ki. Olympiakos için işin kötüsü birbirinden çok farklı 2 maç oynadılar bu seride. Önce bir hakem hatası ile uzatmaya gidebilecek bir maçın kaybedilmesi. Bu moral bozucu maçın etkilerinden kurtulmaya çalışılırken 27 sayı farkla biten bir ikinci maç. Üstelik 6-10 önde başladığınız bir maçta 7 dakika boyunca bir basket bulamayıp 17-1'lik bir seri yiyorsunuz. Buna karşın 10 sayı geride kapadığımız bir ilk yarının ardından daha kötüsü de olabilir mi diye kendi kendinize sorarken her istatistik kategorisinde döküldüğünüz bir ikinci yarı; hezimet. Serinin üçüncü maçı bu akşam yine Olympiakos'un ev sahipliğinde oynanıyor. İster istemez çok gergin bir maç olacak. Süpürülme tehlikesiyle karşı karşıyasınız üstelik de ev sahibi olduğunuz maçta. Sürüpülmek bir yana ezeli rakibinize evinizde 2 maç üstüste kaybederek şampiyonluğu da teslim etmek de cabası. Hele ki şampiyonluk kupasını 18 bin Olympiakoslu'nun önünde kaldırtırlar mı adama bilemiyorum. Tabi bunları ilk maçta olanları gördükten sonra söylüyorum. Olympiakos'un belki de tek avantajı PAO'nun şampiyonluk kutlamasını AOKA'da yapmak istemesi olabilir. Gerçi bahsettiğiniz takımın başında Obradovic gibi psikopat bir antrenör varsa bu dediğimiz biraz düşük bir ihtimal.
Olympiakos'un ikinci maçın başlangıcına benzeyen bir girii yapıp farkı açması maçı kazanmak için kilit nokta olabilir. Bourisis'in pota altı etkinliği kullanılabilirse ve Josh Childress da 2. maçtaki felaket oyunundan uzak durabilirse işin 4. maça gitme şansı var. Yalnız PAO'nun içeri drivelarını durdurmadıkları sürece atarak kazanmak dışında şansları yok. Bu seride de atarak kazanılmıyor, tutarak kazanılıyor.
Bu arada serinin her maçında karşılaşmanın saati daha da geçe alınıyor. Salı akşamı 9.30'da başlamıştı maç bugün ise 10.30'da. Herhalde maçın bitiminde Pire ve Atina sokaklarının boş olması isteniyor olsa gerek...

27 Mayıs 2009 Çarşamba

google & şampiyonlar ligi

espn magazine & messi

ESPN Magazine'in önümüzdeki pazartesi günü piyasaya çıkacak sayısının kapağı Lionel Messi olmuş. Amerika'da bir spor dergisinin hele hele ESPN' Magazine'in bir futbolcuyu kapak yapması neredeyse 40 yılda bir rastlanacak olaydır. Derginin 1 Haziran sayısını sabırsızlıkla beklerken, Chad Nielsen'in yazısı da önden haber vermiş gibi...

check this out!

Fotoğraf: ALBERTO PIZZOLI/AFP/Getty Images

26 Mayıs 2009 Salı

beyaz forma & manchester united

Manchester United, Barcelona ile oynayacağı final maçına beyaz forma ile çıkacak. Reuters'ten Mark Meadows, beyaz forma ile ilgili ilginç bir ayrıntı yakalamış. Manchester United beyaz formayı en son 18 yıl önce, 1991'deki Avrupa Kupa Galipleri Kupası finalinde giymiş.
Rotterdam'da oynanan o final maçını İngilizler, Mark Hughes'un ikinci yarıda attığı iki golle 2-1 kazanmıştı.
İnsan bu ayrıntıyı öğrenince "Tarih tekerrür edecek mi?" demekten kendini alamıyor...

roland garros

Tennis dergisinin Haziran 2009 sayısından... -Orjinal hali için resmi tıklamak yeterli-

sharapova'nın selülitleri

Yaklaşık 1 yıl sonra kortlara geri dönen Maria Sharapova Roland Garros'un ilk turunda Anastasia Yakimova'yı 3 sette geçerken sadece oyunu değil, selülitleri de dikkati çekmiş...

copa libertadores'te brezilya mesaisi

Güney Amerika'da haftaiçinin gündemi Copa Libertadores. Kupada çeyrek finalde ilk maçlar oynanıyor. En zorlu eşleşme São Paulo ile Cruzerio arasında. Cruzeriolu taraftarlar çarşamba günü Mineirão Stadyumunda oynanacak maça büyük ilgi gösteriyor. Dün başlayan bilet satışlarında uzun kuyruklar oluştu. 10 ile 70 Real (5 ile 35 dolar) arasında satılan biletlere ilgiye bakacak olursak 75 bin kişilik stadyumun tamamen dolacağını söylemek yanlış olmaz.

diego yerine jadson

Diego'yu Juventus'a satan Werder Bremen onun yerini doldurmak için çalışmalara başlamış bile. Hedefteki ilk isimde İstanbul'a kupayı Shakhtar'a getiren golü atan Jadson. Almanlar Brezilyalı için girişimde bile bulunmuş, futbolcunun menajerini görüşmek için Bremen'e çağırmış. Jadson için Shakhtar'a önerilen para ise 9 milyon avro. Ukraynalılar'ın 4 yıl önce Jadson için Atletico Paranaense'ye 5 milyon avro ödediklerini düşünürsek Bremen'in fiyatı biraz daha arttırması gerekecek. Jadson için de zor bir transfer eğer gerçekleşirse. Hani Diego'nun yerini doldurmak öyle kolay değil beklentiler büyük olacaktır. Fakat basamak atlamak için de hem iyi bir lig hem de iyi bir takım kendisini bekliyor...

dinamo kiev'in gazzayev tercihi

Sovyet coğrafyasının en başarılı teknik adamlarından biri olunca iş bulmakta pek de zorlanmıyorsunuz. Aha işte Valery Gazzayev örneği. Rus teknik adam geçtiğimiz Aralık ayında CSKA'daki görevinden ayrılmıştı. Aradan 6 ay geçmeden Dinamo Kiev'in başına geçti.
Ukrayna'da sezonun sona ermesine 3 hafta var. Ve ayın başında 12 puan farkla şampiyonluğunu ilan etmişti Dinamo Kiev. Peki o zaman şampiyon takımın teknik direktörü Yuri Semin neden kapının önüne konuluyor. Siz UEFA Kupası'nda yarı finale gelip de ezeli rakibinize elenirseniz, sonra o rakibiniz de kupayı alırsa tabii ki kapının önüne konulursunuz. Yuri Semin'in de başına gelen bu. Valery Gazzayev'den lig ve kupa şampiyonluğundan ziyade Avrupa'da başarı bekliyor Dinamo Kievliler. Sonuçta o coğrafyaya son 5 yıldaki ilk Avrupa kupasını kazandıran adamı göreve getirince bu tür beklentilerin olması da çok doğal.

florentino perez sağolsun

Florentino Perez'in teknik direktör adayları arasında olunca Jose Mourinho Inter de işini şansa bırakmak istemedi ve Portekizli ile olan sözleşmesini 2012'ye kadar uzattı tabi bayağı bonkör davranarak. Sözleşme sonrasında Portekizlinin kazancı 46 milyon £'i buluyor. En azından Times öyle diyor. Sezon başına 1 milyon 300 bin £'i geçen bir artışla 15 milyon 400 bin £ kazanarak dünyada en çok kazanan teknik direktör olma unvanını da sürdürecek Jose Mourinho.

130'dan 4000'e...

130 €'dan satışa çıkan biletler 2 hafta öncesine kadar Internette 480 €'ya satılıyordu. Finale 2 gün kala neredeyse 25 katına çıkmış biletin fiyatı. En azından elindeki bileti satmaya çalışan "akıllı vatandaş"ın istediği fiyat bu. Muhtemelen bileti olmayan ama Roma'ya gelen 5 bin kişiden biri verir bu parayı.
Bu arada Roma Belediyesi de kazasız belasız bir final geçirmek istediklerinden olsa gerek bu gece saat 01.00'den perşembe sabahı 06.00'ya kadar alkol satışını durdurmuş. Gerçi içki bulmak isteyen adam ne yapar ne eder bulur...

25 Mayıs 2009 Pazartesi

turlayanlar...

Haftasonunun şampiyonluk sevinci yaşayanlar listesi oldukça kabarık. Asya'dan Avrupa'ya çok sayıda ligde son hafta heyecanları ve şampiyonluk kutlamaları yaşandı. Kutlamaların en keyifli olanından başlamakta fayda var. Belçika'da Standart Liege, 1-1'in rövanşında Anderlecht'i Axel Witsel'in 40'ta attığı penaltı golüule yenerek tarihindeki 10 şampiyonluğa ulaştı. Standart Liege aynı zamanda 1981-82 ve 82-83 sezonundan bu yana da ilk kez üstüste ikinci kez şampiyonluk sevincini yaşadı. İşin ilginci o sezonlarda da şampiyonluk yarışı Anderlecht ile geçmiş, Brüksel ekibi tıpkı bu sezon olduğu gibi ikinci sırada yer almıştı. Liege'in bu şampiyonluğunda en büyük pay tabii ki Sinan Bolat'ın. Genç kaleci geçen haftaki Gent maçında son dakika penaltısını kurtarmasa şampiyonluk kupasının sahibi Anderlecht olacaktı. Belçika ile birlikte İsviçre ve Danimarka'da da şampiyonlar belli oldu. İsviçre'de Zürih, Basel'in 4 puan önünde tarihindeki 13. şampiyonluk sevincini yaşadı. Son 4 sezonda ise 3. kez şampiyonluk kupasını kaldırdı. Bu aynı zamanda Bernard Challandes'in takımın başında kazandığı ilk şampiyonluk. daha önceki iki şampiyonlukta şu sıralar Hertha Berlin'i çalıştıran Lucien Favre'ın imzası vardı. İsviçre'ye ilişkin ilginç bir ayrıntı da son 6 sezonda şampiyonlukların eşit sayıda Basel ile Zürih arasında paylaşılmış olması.
Danimarka'da ise FC Kobenhavn'ın tekeli bu sezon da devam etti. Başkent ekibi 2000-2001 sezonundan bu yana 6. şampiyonluğunu kazandı. Ki bahsettiğimiz kulübün tarihi 1992'ye dayanıyor. Son iki sezondur sallantıda olan Brondy ise Aarhus deplasmanından 1-0'lık mağlubiyetle dönünce Fc Kobenhavn'ın 5 puan gerisinde ligi 2. sırada tamamladı. Kobenhavn'ın bu şampiyonlukla Brondy'nin en fazla şampiyon olan takım unvanına ortak olduğunu da belirtelim.
Sadece Avrupa kıtasında belli olmadı şampiyon takımlar bu haftasonu. Birleşik Arap Emirlikleri'nde de lig sona erdi. 22 haftalık mücadelenin sonunda Dubai temsilcisi Al Ahli, Shabab deplasmanında aldığı 3-1'lik galibiyetle tarihindeki 5. şampiyonluğuna ulaştı. En son 2006'da şampiyonluk kupasını havaya kaldıran Lamine Diatta'nın takımı bu şampiyonlukla bu yıl Abu Dabi'de düzenlenecek olan FIFA Kulüpler Dünya Kupası'nda ev sahibi kontejanından mücadele etme hakkını kazandı. Ligin favorilerinden Abel Braga'nın Al Jazira'sı ise Ajman'ı 1-0 ile geçmesine karşın Ah Ahli'nin 1 puan gerisinde ligi 2. sırada tamamladı. Braga, takımını şampiyonluğa ulaştıramasa da sözleşmesi 2 yıl daha uzatıldı...

aston villa'nın yeni kreasyonu...

Sevmediğim formalar arasında yer alır Aston Villa. Fakat Nike müthiş bir iş çıkarmış ve gelecek sezon harika bir deplasman forması tasarlamış Birmingham ekibi için. Özellikle mavi seçimi muazzam...

veda

Liverpool taraftarları 10 yıllık Anfield Road kariyerinin ardından Bayer Leverkusen'e transfer olan Sami Hyypiä'a Tottenham maçında veda etmeyi ve teşekkür etmeyi ihmal etmedi...

Fotoğraf: TONY SPENCER/AFP/Getty Images

24 Mayıs 2009 Pazar

mısır'da playoff

Mısır'da şampiyonu 24 Mayıs'ta oynanacak playoff maçının belirleme ihtimalinden bahsetmiştik. Beklenen oldu ve Al Ahly ile El Ismaily ligi aynı puanla tamamladılar. Mısır Futbol Federasyonu'nun da tarafsız saha olarak seçtiği İskenderiye'deki 22 bin kişilik Haras El Hedood Stadyumu'nda oynanıyor şampiyonu belirleyecek playoff karşılaşması. İlk yarısını 1-0 Al Ahly'nin önde kapattığı maçta sinirler oldukça gergindi. Taraftarlar arasında herhangi bir olay çıkmaması için ana tribüne seyirci alınmadı ve polis konuşlandırıldı. Ayrıca sivil polis de rahat durmayan taraftarlara müdahale etmekten de geri kalmadı.

Fotoğraflar: REUTERS/Amr Abdallah Dalsh

"time for heroes"

Shunsuke Nakamura'nın Celtic'te kalıp kalmayacağı hala belirsiz. Celtic taraftarı Japon topçunun Hearts ile oynanan maçta Celtic Park'a son defa çıkması ihtimalinden olsa gerek ona teşekkür etmeyi ihmal etmemiş...

Fotoğraf: PAUL ELLIS/AFP/Getty Images

asya avrupa farketmez brawn gp geçilmez...

Postun başlığı aynı zamanda bu sezonun da sloganı. Hakikaten de kıta, iklim şartları, pistler fark etmiyor Brawn GP'nin pilotları puanları 18'er 18'er topluyor. Üstelik bunu yaparken sadece otomobilleri ile değil, pit stop stratejileriyle de başarıyorlar. Özellikle son iki yarışta gördük ki işler yolunda olmasa da bir şekilde yarıştaki pozisyonlarını koruyabiliyorlar. Bugün süper yumuşak lastiklerin azizliğine uğradıkları bölümde bile pit stoplardan ilk iki sıarada çıkmayı başardılar. Markalar şampiyonluğunu cebine koymuş Ross Brawn'ın takımı. 2-3 yarış daha 10'ar puanla giderse Jenson Button da pilotlar şampiyonluğunu elde etmekle kalmayacak bilinen McLaren ve Ferrari ezberini de bozacak.
Zaten şu sıralar Formula 1'in heyecanı da pist içinden daha çok idari alanda dönüyor. 29 Mayıs gelecek sezon kayıtları için son gün. Kim blöf yapıyor kim taviz veriyor hadiselerini bu hafta boyunca yakından izleyeceğiz.
7 Haziran'da İstanbul Park'taki yarışla bütün takımlar eteklerinde olan taşları ve paketleri de dökecekler. Kimin ne kadar gelişim kaydettiğini kesin olarak bu yarışta göreceğiz galiba. Toyota'nın gerilediği Ferrari'nin en azından yarış kazanabilecek pozisyona geldiğini gördük. McLaren ise bu sezon pek takılmayacak gibi duruyor.
Postun son notu TRT'ye dair. Sezon başında şüpheliydik bu işi hakkyla yapacaklar mı diye. Sezonun 1/3'ü geride kalırken her yarış daha iyi bir yayıncılık sergiliyorlar. Üstelik F1 Racing'in Caretta İletişim tarafından -Serhan Acar öyle dedi yayında- tekrar piyasaya çıkmasında onların da payı var. Ki yeri gelmişken 1 Haziran'ı da sabırsızlıkla bekliyoruz. Bakalım ne tür yenilikler ya da değişiklikler olacak F1 Racing'de...

rekoru kıracak mı?

Bugün öğlen itibariyle sezonun ikinci Grand Slam'i Fransa Açık başladı. Cuma günü belli olan ana tablonun ardından Rafael Nadal'ın bir mucize olmazsa elini kolunu sallayarak finale çıkacağını gördük. Roland Garros'ta hiç kaybetmeyen adam, eğer bu yıl da kazanırsa organizasyon tarihinde arka arkaya 5. kez şampiyon olan ilk isim olacak. Toplam şampiyonluk sayısında da 6 defa turnuvayı kazanan Björn Borg'un arkasına yerleşecek.
Toprak kortun en iyisi olan Nadal'ın 5 setlik toprak kort mücadelerinde 45-0'lık bir de rekoru mevcut. Hani bir mucize olur mu sorusunun cevabı geçen haftaki Madrid Açık'ta belki sorusunu gündeme getirdi. Gerçi o maçta İspanyol çok rahattı. Hani ikinci sette maçın en kritik oyununda 3 defa servis kırma şansını geri tepince Roger Federer de sürpriz bir şampiyonluk elde etti.
Fransa Açık'ın ana tablosuna bakınca insanın aklına Avustralya Açık'ın ana tablosu geliyor. Melbourne'de bütün zorlu rakipler ana tablonun üst tarafında yer almıştı. Bu sefer ise Roger Federer'in bulunduğu ana tablonun alt tarafı oldukça kalabalık. Juan Martin Del Potro'dan Jo-Wilfried Tsongo'ya, Gael Monfils'ten Andy Roddick'e ve tabii ki Novak Djokovic'e kadar sorun çıkartma potansiyeli isimler Roger Federer'i bekliyor. Zaten en kötü senaryoda Djoko'nun Federer'i yarı finalde elemesi büyük ihtimaldir.
Bayanlar için birşey söylemek zor. Safina kardeşimiz o kollarla filan geleni gideni yener gibi görünüyor. Hani kendisine yapılan "Ne biçim 1 numara, Grand Slam kazanmadan zirveye çıksa" laflarını yedirmek için büyük çaba sarf edecektir. Tabi bizim gönlümüz geçen yılın şampiyonu güzeller güzeli Ana Ivanovic'ten yana...