Şimdi bu ilk 11 tercihi ve Aurelio-Tuncay değişikliği münasebetiyle herkes Hiddink'e sallayacak. Haklı olarak, ben de yapacağım aynını birazdan. Sonra da denecek ki, "Bu ülkede amma çok adam toptan anlıyor, 70 milyon teknik direktör var". Ama bu oyun bu yüzden güzel bir oyun işte. İlkokuldaki çocuğun yapmayacağı hatayı senede bir kamyon avro kazanan Hiddink'e yaptırır, yamulur kalırsın. Tıpkı milli takıma olduğu gibi.
Maçı götüren bence üç önemli konuyu, üç başlıkta değerlendirelim, tane tane.
Madde 1- İlk 11 tercihi:
Teknik direktörün işi insanladır, cetvelle, pergelle değil. Mimarlık mantığıyla hocalık yapmaya kalkınca, elinize yüzünüze bulaşır. Kendince yazılmış bir senaryonun karşılığı, Sabri ve Hamit'ten sol kanat icat ederseniz, gülünecek hale gelirsiniz. Sabri'yi sol bek yapmak, ancak acizlik anınızda, çaresizlikten düşünülebilir, o kadar. Böyle bir acziyet sözkonusu olmadığına göre, hoca oyundan rol çalmak istemiştir ama üzgünüz, herkes affeder de futbol affetmiyor. İster süratinden deyin, ister tecrübesinden; her ne sebepten olursa olsun Sabri sol bek oynatılamaz. Hele Berlin Olimpiyat'ta, asla. İspanya deplasmanına da Fatih Terim, Emre Aşık ve İbrahim Üzülmez ile çıkmış, aynı senaryoyu paylaşmıştı.
Madde 2- Gurbetçi seçimi:
Hocanın Hamit ve Ömer seçimlerinin gurbetçilikle bir bağlantısı yok, onlar klasik kadronun oyuncuları idi. Nuri ise son dönem çok formdaydı, Almanya'da olması maçın, seçimi etkilemiş olabilir. Halil tamamen gurbetçi kontenjanından sahadaydı. Özer'in varlığı ise anlamsızdı hazır olmadığı bir dönemde ancak gurbetçiliğinin kriter olduğunu düşünüyorum. Bakınca duygusal bir seçim yapıldığı, gurbetçi ağırlığının bilinçli olarak verildiği gözlemlenebiliyor. Sonuç; hüsran. Bu çocukların Türkiye'yi tercih etmemeleri için her şeyi yapıyoruz, Mustafa İzzet, Yıldıray, Sinan Bolat, Nuri Şahin örnekleri, karşısında Gökhan İnler, Mezut Özil. Yeni nesilde Avrupa'dan futbolcu bulmak kolay olmayacak.
Madde-3 Aurelio değişikliği:
Bir sürü rakam kalabalığı ile sistem analizi yapabilirsiniz ama ben modern futbolda iki tane diziliş olduğuna inanıyorum. Ya 4-1-4-1 oynarsınız, ya da 4-4-1-1. Çok temel farklılıkları, biri gerçek tek önliberoludur, diğeri ise iki. Bu yazıyı okuduğunuza göre, FM/CM aşinalığınız mutlaka vardır. Oranın jargonu ile anlatalım. Aurelio gerçek bir DMC'dir, itirazı olan var mı? Emre ve Nuri ise "D" özellikleri de barındıran birer MC'dir. Kariyerlerinin baş zamanlarında AMC iken, değişen futbol şartları ve rekabet onları MC'liğe mecbur bırakmıştır. Yahu koskoca Hiddink, nasıl öyle bir anda Aurelio sakatlanınca, Tuncay ile değiştirir Allah aşkına? Ne oldu hocamın pergeli, cetveli, sistemi, solbeki Sabrili çözümlemesi? Yerle yeksan... Ne Aurelio kaldı sahada, ne Nuri, ne de Emre. Ne hücum kaldı, ne müdafaa. Ne de maç...
Almanya maçı ciddi bir geçiş maçı idi. Bugüne kadar çok bariz şekilde Oğuz Çetin kadroları ile varolan Hiddink, bu maçta kontrolü ele almak istedi ama üzgünüm, kılavuzları da, veri tabanı da bunun için yeterli değildi. Hiddink'in bu yardımcıları ile başarılı olabilmek için bu ülkede çok daha fazla zaman geçirmesi şart. Keşke Hiddink'in yanına, teknik adam olarak daha önce az olsa sorumluluk alabilmiş birileri olsa idi. Oğuz Çetin'in bir teknik adamlık başarısı olmadığı gibi, sorumluluk almışlığı da yok maalesef. Devrini de Fatih Terim ile doldurmuş, misyonunu yerine getirmişti. Yeni dönem yeni isimlerle başlamalıydı ancak olmadı.
Şu an bu takımın başında Hiddink olduğunu, sadece Sabri sol bek oynarken anladık. Bundan başka yeni birşey yoktu maalesef. Ve hocanın Emre ve Nuri'ye ne kadar uzak olduğunu da, yine Tuncay oyuna girerken anladık. Şu an Hiddink ile milli takımımız arasında, üzgünüm, çok ciddi mesafe var ve Oğuz Çetin bu mesafeyi kısaltabilecek bir teknik adam değil. Mesafeyi kısaltacak olan, yine Hiddink'in bizzat kendisidir.
NURULLAH BAKIR