28 Şubat 2009 Cumartesi

topla gel usta!






A-League "Grand Final"i baştan sona gergin geçti. Bir ara Sasa Ognenovski ile Kevin Muscat fazla ateşlenmiş olmalılar ki bir türlü birbirlerinden ayrılamadılar. Onları ayırması gereken takım arkadaşları ise Ognenovski & Muscat ikilisine katılmayı tercih etti...

partizan'ın son saniye sürprizi

Dünya üzerindeki futbol yoğun haftasonunda Belgrad derbisini unutmamak gerekiyordu. Partizana'da 20 bin kişi Sırp futbolunun en üst düzey rekabeti için tribünde yerini almıştı. Siyasi motifler görmeye alışık olduğumuz Sırp tribünlerinde bu sefer Radovan Karadzic'in dev resmi açıldı. Maçla ilgili notlara gelirsek; Kızılyıldız sezona kötü başlamıştı fakat son haftalarda yakaladığı seri ile toparlanmıştı. Partizana'da alınacak 3 puan lider ile arasındaki puan farkının 4'e inmesi anlamına geliyordu. Maça iyi de başladılar. Özellikle duran toplarda etkili oldular. Zaten 33'te Tutorić'in kafası Kızılyıldız'ı öne de geçirdi. Lâkin 2. yarı neredeyse Kızılyıldız'ı sahasına hapsetti Partizan. İnanılmaz goller kaçırdılar, bir topları içeriden çevrildi. Maç bu skorla biter derken futbolun adaleti kendini gösterdi. 90+7'de kaleci Božović ileriye oynadı, Diara kafası ile Moreira'nın önüne indirdi. Portekizli ceza sahasının yayından mükemmel bir plase ile topu 90'a yolladı. Zaten golle birlikte maç da sona erdi. Kızılyıldız bu kadar çok yaklaştığı galibiyeti sadece birkaç saniye ile elinden kaçırdı.Partizan 37, Vojvodina 34 ve Kızılyıldız 31 puan ile zirve yarışını sürdürüyorlar.



zafer "victory"nin

Futbol açısından ilginç bir haftasonunu yaşıyoruz. 3 farklı kıtada 3 farklı final maçı oynandı/oynanacak bu 48 saatlik dilimde. Önce Asya kıtasında J-League'de sezona 1 hafta kala Süper Kupa sahibini buldu. Kashima Antlers Gamba Osaka'yı 3-0 ile geçerek çifte kupanın sahibi oldu geride kalan sezonda. Ardında Avustralya'da Melbourne'de A-League'in "Grand Final"i oynandı. Ayrıntılara değineceğiz. Haftanın kapanışı ise Ada'da. Tottenham ile Manchester United Lig Kupası için mücadele edecekler. Asya doğan final günüşü Okyanusya'ya uğradıktan sonra Wembley'de batacak.
Melbourneluler için keyifli bir cumartesi akşamı geride kaldı. Southern Cross'ta indikten sonra ulaştıkları Telstra Dome'da Melbourne Victory'nin 2 yıl aradan sonra 2. şampiyonluğuu kutladı 55 bin 273 kişi.
Allah için Avustralya Futbol Federasyonu güzel bir organizasyon hazırlmaıştı "ver çoşkuyu" cinsinden. Maç öncesinde Başbakan Kevin Ruud bile bir konulma yaptı. Ülkedeki haftasonun en büyük spor etkinliğine ilgi iyi çekilmişti. Tribünler muazzamdı. Zaten Melbourne taraftarını ayrı bir yere koymak lazım. Futbolu iyi biliyorlar, sahayı ve futbolcuları da etkileyebiliyorlar. En azından bizim bilgisayar başında seyrettiğimiz kadarıyla gördüğümüz bu. Neyse biz maça geçelim. İki yıl öncesinden bahsetmiştik hafta başındaki "preview" yazısında. İki yıl önceki finale benzer bir maç oldu bazı açılardan. Kazanan yine Melbourne'du. Adelaide maçı yine 11 kişi tamamlayamadı 2 yıl öncesinde olduğu gibi. Ernie Merrick kazanılan 11 bozulmaz kuralına uymuş, ay başında oynanan ve 4-0 kazanılan maçın 11'i ile sahaya çıkmıştı. Aurelio Vidmar ise 4-0'lık maçtaki 11'den Alemao ve Cassio yerine Salley ve Barbiero'yu tercih etmişti. Aslında bu 11 önceki hafta oynanan Quennsland karşısında maça başlamıştı oldukça da iyi bir performans göstermişti.
Maçın nasıl geçeceğini anlayacağımız dakikalara gelemeden maçın tüm kurgusunu değiştiecek bir karar geldi hakem Matthew Breeze'den. Daha doğrusu onu uyaran yardımcısından. Adelaidelı Cristiano ile Melbournelu Rodrigo Vargas kafayı çıkmış yere inerken Vargas'ın kafası kanlar içinde kalmıştı. Bu hareket sonucunda da Cristiano daha 10. dakikada kırmızı ile oyundan atıldı. Poziyonun tekrarını izleyince Vargas'ın kafasının kanaması bir talihsizlik ama Cristiano'nun pek de fazla suçu yokmuş diye gördük. Yani Vargas'ın kafasının yarılmasına kurban gitti Brezilyalı. Bu kırmızı maçı izleyen herkesin aklına 2 yıl önceki finali getirdi. O finalde de Ross Aloisi 2. sarı karttan ilk yarının ortasında oyun dişi kalmıştı. Tabi daha 10. dakikada Adeilade 10 kişi kalınca maç bitti dedim kendi kendime. Vidmar'ın bir nevi deplasmanda oynadıkları final maçında oyunu 80/ belki de 110 dakika tutmalarının pek ihtimali yoktu.
Gerçi yanıldım Adelaide oyunu 60. dakikaya kadar tutumayı başardı. 60'da ise Tom Pondeljak'ın ceza sahasının dışından mükemmel plasesi ile Eugene Galekovic'ı izledik. Ki tam oyun Victory'e iyice döndü diyecek olduk, 65'te Danny Allsopp gereksiz bir kırmızı ile oyunun tekrar dengeye gelmesini -en azından sahadaki futbolcu sayısı açısından- sağladı. Fakat Adelaide geride kalan 55 dakika boyunca sarf ettiği enerjiden dolayı oyundan düştü. Bunun sonucunda da Aloisi oyuna gidese de hücum yollarında beklediğimiz etkinliği bir türlü gösteremedi.
90 dakika tamamladığında Victory A-League tarihinde 2. kez şampiyon olan ilk takım unvanını da ele geçiriyordu. Ernie Merrick de A-League tarihinin en başarılı teknik adamı olarak Avustralya futbol atrihinde kendine bir yer bulmuştur. Adelaide United için üzücü bir sezon oldu. Hem Asya Şampiyonlar Ligi'nde hem de A-League'de final oynamayı başardılar. Fakat her iki finalden de mağlup ayrılarak sezonu kupasız kapadılar. Üstelik Asya Şampiyonlar Ligi'e ancak 2010'da katılabilecekler.
Yeri gelmişken Avustralya'da fikstürün azizliğinden de bahsetmek gerekiyor. Grand Final'a yükselen takımlar Asya Şampiyonlar Ligi'nde ancak bir ertesi yıl mücadele edebiliyor. Lig şubat ayında sona erdiği kupa da Mart'ta başaldığı için böyle tuhaf bir uygulama söz konusu. Örneğin bu yıl geçtiğimiz yılın şampiyonu ama bu sezonun lig sonuncusu Newcastle Jets ile Central Coast Mariners, Asya Şampiyonlar Ligi'ndeki A-League temsilcileri olacak.

MELBOURNE 1 ADELAIDE UNITED 0
SCORER: Pondeljak (60)
LINE-UPS — MELBOURNE: Michael Theoklitos, Matthew Kemp, Kevin Muscat (c), Rodrigo Vargas, Sebastian Ryall, Carlos Hernandez, Billy Celeski, Nick Ward (Evan Berger 56', Jose Luis Lopez 89'), Tom Pondeljak (Grant Brebner 83'), Archie Thompson, Danny Allsopp (red card 65'). Subs not used: Mitchell Langerak (gk), Ney Fabiano.
ADELAIDE UNITED: Eugene Galekovic, Scott Jamieson (Cassio 73'), Robert Cornthwaite, Sasa Ognenovski, Daniel Mullen, Jonas Salley, Fabian Barbiero, Paul Reid, Lucas Pantelis (Paul Agostino 63'), Travis Dodd (c), Cristiano (red card 10'). Subs not used: Mark Birghitti (gk), Rostyn Griffiths, Michael Marrone.
YELLOW CARDS — ADELAIDE UNITED: Ognenovski (37), Jamieson (56), Barbiero (64), Cornthwaite (81), Dodd (90).
RED CARD
— Cristiano (10)

barack obama verizon center'da...





Barack Obama'nın basketbol ve Chicago Bulls fanatiği olduğuna dair geyikler dolaşıyordu seçim dönemi ve sonrasında. Bu gece söz konusu "geyiğin", gerçek olduğunu gördük. Chicago Bulls, Washington Wizards ile oynamak için D.C.'ye gelince Obama'da Verizon Center'ın yolunu tutmuş. Önce Wizards'ın sahibi Abe Pollin'i locasında ziyaret etmiş. Ardından kendisine 44 numaralı Wizards forması hediye edilmiş. Bol bol imza dağıtmış. Maçın sonunda Bulls'un attığı 3'lüğe sevinmiş. Lâkin Bulls ligin en kötü galibiyet/mağlubiyet yüzdesine sahip takımına 113-90 yenilmekten kurtulamamış. Hani klasik tabirle "Başkan uğurlu gelmemiş..."

Fotoğraflar: Ned Dishman/NBAE via Getty Images - Michael Reynolds-Pool/Getty Images

fifty dead men walking - trailer

İngiliz sinemasından çıkan çoğu siyasi ve polisiye filmi sevmişimdir, sonuna kadar izleyebilmişimdir en azından. Hollywood'a göre daha gerçekçi ve "cool" bir tarzları var İngilizlerin. Bu da beni cezp etmeye yetiyor.
"Fifty Dead Men Walking" de bu tür filmlerden biri. Hikaye IRA'nın eski üyelerinden Martin McGartland'ın 1997'de yazdığı aynı adla otobiyografisinden uyarlama. Film 1987-1991 dönemi ele alıyor.
Filmin yönetmeni Kari Skogland, oyuncular ise Jim Sturgess, Rose McGowan, Ben Kingsley ve Kevin Zegers.
Film ilk kez geçtiğimiz Eylül'de Toronto Uluslararası Film Festivali'nde izleyicilerin beğenisine sunuldu. Bu yıl içerisinde de vizyona girecek. Biz gelir mi, biz de gösterime girer mi göreceğiz. Postu bitirirken filmin trailer'ını da ekledik.


27 Şubat 2009 Cuma

kobe byrant & george bush

Kobe Byrant ile George Bush'un ortak bir istatistikte buluştuklarını ESPN'de okuyunca öğrendim. Byrant, George Bush'un 8 yıllık başkanlık döneminde potalara 17 bin 340 sayı bırakarak bir başkanlık döneminde en fazla sayı atan basketbolcular sıralamasında 2. sırada yer almış.
Rekorun sahibi ise 1980-90 yılları arasında Denver Nuggets forması giyen Alex English. English, Ronald Reagan'ın başkan olduğu 1981-1989 yılları arasında 17 bin 423 sayı atmış rakip potalara. -bu deyimi de çok severim- Anlayacağımız Kobe 83 sayı daha fazla atsa Alex English'in sahip olduğu bu tuhaf rekoru eline geçirebilecekti. Ki bu tür rekorların kırılması da oldukça zordur. Görünen o ki Alex English daha uzun bir süre söz konusu rekoru elinde bulunduracak gibi...

slum slog


Hindistan ile Yeni Zelanda arasındaki kriket maçında Hindu taraftarlar Oscarları silip süpüren "Slumdog Millionaire"e göndermede bulunmayı ihmal etmiyorlar...

bağdat'tan manzaralar...


AFP'den Ali Al-Saadi'nin yolu Bağdat'taki çarşılara düşmüş. Çarşıyı gezerken bir spor dükkanına da rast gelmiş Al-Saadi. Resimdeki Mahcbester United bayrağını almak isteyenler 2 dolar ödemek zorunda. Yok eğer Milan logolu bu saati beğendiniz ve duvarınıza asmak istiyorsanız onun için de 4 dolar çıkmalı cüzdanınızdan...

ukrayna premier league 2009

"kadınlara kombine yok!"

Başlık benim söylemim değil Zenith St. Petersburg'un. Kulüp yetkileri gelecek sezondfan itibaren kadın taraftarlara kombine bilet satılmayacağını açıkladı. Buna neden olarak da taraftar gruplarının liderlerinden gelen istek gösterildi. Taraftar gruplarına göre etraflarında "güzel" kadınlar taraftarlar olduğu için istedikleri gibi zıplayıp, hoplayamıyorlar. Tabi bununla da kalmayıp istedikleri gibi küfür edemiyorlar. O nedenle kadınlara kombine bilet satılmaması istenmiş. Kulüp yönetimi de taraftarı kırmayıp! kabul etmiş. Basına (daha doğrusu yerel gazete Gorod 812'ye verilen röportajda) konu hakkında herhangi bir tartışma girilmeyeceğini açıklamış kulüp sözcüsü Ruslan Dryuma.
Bu açıklamanın ardından konu hakkında fikirlerini dile getirenlerden biri olan Ukraynalı gazeteci Natalia Antonova yaklaşımın ırkçılık ve ayrımcılık olduğunu düşünüyor ki düşününce ona hak vermemek elde değil. Bir futbolseverin cinsiyeti nedeniyle cezalandırılması ayrımcılığa girmiyor diyemez kimse. Üstelik bu uygulamayı getiren Zenith'in resmi İnternet sitesinde de kulübün ırkçılık ve ayrımcılığa karşı olduğunu beyan ettiğini söylüyor Antonova. Kararın uygulaması hayata geçene kadar ve geçtikten sonra tartışmalar devam edecektir.

evlenen evlenene

Haftanın ilk evlenme haberi Marko Jaric ile Adriana Lima'dan almıştık. Dün gece de Gisele Bundchen ile Tom Brady rahip karşısına çıkmış. En azından US Weekly'nin verdiği haber o yönde. New England Patriots'un quarterback'i ile Brezilyalı model ilk çıktıklarında 1 haftaya kalmaz ayrılırlar deniliyordu. Aradan 3 yıl geçti ve bu işi evlilikle bağladılar. Düğünle ilgili ilk bilgiler aile arasında yapıldığı ve sade olduğu yönünde. Brady'nin Bridget Moynahan'dan olan oğlu da düğünde yerini almış. Düğün törenine Dolce & Gabbana'nın da eli değmiş bu arada.
Evlilik haberini okurken yeni birşey daha öğrendim. Forbes'un araştırmasına göre Gisele Bundchen yıllık 35 milyon dolarlık kazancı ile dünyanın en çok kazanan süpermodeliymiş aynı zamanda.
İki süpermodel aynı hafta içerisinde spor dünyasının iki ünlü ismiyle evlendi. Hadi sözleşip yapsanız bu kadar denk getiremezdiniz.

top kavgası


Biri bu foroğrafın nerede çekildiğini sorsa; Adamlar pikniğe gitmiş, eğleniyorlar derim. Hani görüntü gerçekten de o cinsten. Lâkin bu arkadaşlar piknik yapmıyor, Amerikan Beyzbol Ligi (MLB) takımlarından San Francisco Giants'ın Los Angeles Dodgers maçı öncesi Scottsdale Stadyumu'nda yaptığı antrenmanı izliyorlar. Biranı al, battaniyeni ser çimlere ve yayılarak antrenmanı seyret. Daha zevkli bir antrenman keyfi olamaz herhalde. Lâkin Aaron Rowend'ın antrenmanda vurduğu top piknik yapan! arkadaşların arasına düşünce iki taraftar arasında top benim kavgası başlamış. Topu kim kapmış bilmiyorum ama mücadele muazzam...

Fotoğraf: Kevork Djansezian/Getty Images

soyunma odası

Maç Öncesi...


Maç Sonrası...

bir tuhaf İstanbul finali

Arkadaşlara diyordum "şanslıyız ya bizi yuhaf bir final bekliyor İstanbul'da" diye. Dediğimin çıkmak üzere olduğunu UEFA'da son 16 eşleşmelerine bakınca daha iyi anladım.
Sezon başlarken kendime göre gerçekçi bir tahmin yapmıştım UEFA Kupası finali için; Milan, Sevilla ve Tottenham üçlüsünden ikisinin İstanbul'a geleceğini düşünmüştüm eşleşme kurbanı ve ŞL'den gelecek takımlarından bir sürpriz olmadığı takdirde. Evet ŞL takımlarının hiçbiri aşırı güçlü değildi. Lâkin kupanın en formda ekibi "köy takımı" Metalist Kharkiv'in olacağını kim düşünürdü. Hatta onu da geçtim yahu son 16'da iki Ukraynalı'nın birbiri ile eşleşeceği üzerine bahis açan bir insan çıkarmıydı bu koca 5 milyarlık dünyada. Elbette çıkmazdı ama bugün son 16'de 2 Ukraynalı birbiri ile eşleşebiliyor. Onunla da kalmıyor zaten doğalgaz hadisesi nedeniyle birbirlerine "uyuz" olan iki komşunun takımları da birbirleriyle eşleşebiliyor. CSKA Moskova - Shakhtar Donetsk maçı bu turun en sert eşlemesi olmaya adaydır.
UEFA Kupası'ndaki tuhfalıklar sadece bu örneklerle de sınırlı değil. Paul Le Guen'ın rotasyon adı altında 11'in değişmez 4 ya da 5 ismini kenara koyduğu PSG'de çekirge misali sıçramaya devam ediyor. Wolfsburg'u hem Parc des Princess hem de Almanya'da yenerken Makalele, Guily kenarda bankın iyi yerinden maç seyrediyordu. PSG son 16'ya kalırken Marsilya'da onları izleyip 120+penaltılar ile Twente'yi geçti. İstanbul olasılıklarımız arasında PSG - Marsilya finali de bulunuyor hatırlatmakta fayda var. Gerçi Allah saklasın da finale kadar gelemesinler yoksa olan İstanbul'a olur .
Braga, Aalborg ve St. Etienne'in buraya kadar geleceğini kimse tahmin etmezdi. Alan Perrin "UEFA'yı umursamıyorum Ligue 1'e bakıyorum" diye diye son 16'ya kapağı attı. Herhalde amaç UEFA olmayınca maçlara daha rahat çıkılıyor, daha iyi futbol oynanıyor olsa gerek. En azından iki Fransız bize bunu gösterdi. İhtimaller çok. Galatasaray'ı bilemem -Hamburg şu anda kupanın en formda takımı. Martin Jol kısmen rotasyona gitse ve Alex Silva, Trochowski ve Guerrero'yu 11 dışında bıraksa da kadrosu geniş ve belirli bir seviyenin altına düşmüyor. Bordeaux'ya oynanan futbol elbet yetmeyecektir standart topunu sergileyen Hamburg'a- Bu ihtimallerden en kötüsü iki Ukraynalı'nın ya da Aalborg ile Braga'nın oynayacağı bir final olur.
Liverpool-Milan finali seyretmiş bir şehir olarak daha iyi bir UEFA Kupası finali haketmiştik ya neyse...
Hamburg - Galatasaray
Werder Bremen - St. Etienne
CSKA Moskova - Shakhtar Donetsk
PSG - Braga
Manchester City - Aalborg
Udinese - Zenit St. Petersburg
Marsilya - Ajax
Dinamo Kiev - Metalist Kharkiv


Fotoğraf: JOHN THYS/AFP/Getty Images

26 Şubat 2009 Perşembe

eşit taraftar

Geçtiğimiz haftasonunun etkinliklerindendi Yunanistan Kupası. Finali Panathinaikos ile Olympiakos oynadı. PAOlular'ın maç öncesinde aşırı adrenalin nedeniyle çıkardıkları olaylar basketbolculara pozitif yansımış olacak ki kupayı PAO kazandı. Maç içerisinde dikkat çeken hususlardan biri eşit taraftar hadisesiydi. Yunanistan Kupası finalinde her tarafın da eşit seyirciye sahip olması nedeniyle sadece pota arkalarına taraftar alındı. Salonun yüzde 50'si ise güvenlik nedeniyle boştu. Tabi bu durumda kimsenin başına birşey gelmedi ama maçın keyfi de çıkmadı. Tribünlerdeki görüntü gerçekten de tuhaftı.

beşiktaş alaturka!

Dünya üzerinde Beşiktaş'ın basketbol şubesinde yaşanılan olayların bir benzeri var mıdır merak ediyorum. İsim sponsorluğunuzu satıyorsunuz yani gelir elde ediyorsunuz fakat buna karşın her sezon basketbolcular paralarını alamama sorunu ile karşı karşıya kalıyor. Paraları ödenmediği için gidip gelen yabancı oyuncuların sayısını tutmakta zorlanıyoruz. Hani bu süreç sadece bu sezon ya da bir önceki sezon yaşansa anlayacağız ama Cola Turka'nın sponsor olduğundan bu yana mâli krizler bir türlü bitmiyor. Sadece yönetimin paraları zamanında ödenmemesinden dolayı oluşan ortamdan dolayı 2 şampiyonluk kaçtı.
Hani bununla da kalsa iyi; Geçtiğimiz sezon parasını ödeyemediğin oyuncun için 750 bin avro bonservis bedeli teklif ediliyor, oyuncu da teklifi yapan takıma gitmekten yana ama sen oturup onu zorla elinde tutuyorsun. Peki sonra ne oluyor? O oyuncu sezonun geri kalanında sahada hayalet gibi. Belki de onun o isteksiz oyunu nedeniyle takım Türk Telekom'a yarı finalde eleniyor. Üstelik sezon sonunda da bedelsiz rakip takımlardan birine gidiyor. Bütün bu yaşanılan süreçlerin hepsinde şubeden sorumlu kişi ise "abuk subuk beyanlar" ile durumu açıklamaya çalışıyor.
Fenerbahçe, Ülker'in desteği ile Euroleague oynuyor, ligde de şampiyon oluyor. Galatasaray'ın gelecek sezon Türk Telekom ile ortaklık yapacağı söylentileri ayyuka çıkarken Beşiktaş'ın basketbol şubesinde durum ne? Oyuncular antrenör ile anlaşamıyor, yabancı basketbolcular 1.5, Türkler ise ise 2.5 aydır maaş alamıyor. Herhalde ekonomik düşünceden olsa gerek! takım menajeri istifa eden antrenörün yerine takımın başına geçiyor. Hani sponsorluk paralarının harcandığı futbol takımı da açık ara lider olsa bu yapılanları anlayacağım ama öyle bir durumda söz konusu değil.
Pişmiş kelle gibi dolaşmakla işler yürümüyor, yürümeyecek de. Rakiplerin sınıf atlamak için uğraşırken Beşiktaş Cola Turka basket takımının içler acısı haline üzülmemek, kızmamak elde değil...

kobe & futbol

Yaklaşık 1 ay önce yazmıştık ESPN'in Barcelona formalı kapağı hakkında. ESPN sağolsun her sayıyı kapımıza kadar ulaştırdığı gibi bu sayıdan da mahrum bırakmadı bizi. Gerçi 1 sayı geriden takip ediyoruz dergiyi ama olsun 10 bin kilometre uzaktan gelen dergide de bu kadar kusur olur. Neyse biz konuya geçelim. ESPN'in Kobeli sayısında farklı spor dallarında farklı takımları veya sporcuları destekleyen profesyonel sporcuları ele alınmış. Kobe Bryant ve Barcelona bölümün konuklarından sadece biri. Minnesota Vikings'in defans oyuncusu Jared Allen, Amerikan güreşçisi Brock Lesnar'ın hayranıymış. Chicago White Sox tutucusu A. J. Pierzynski Florida Gaters'ı, Nascar yarışçısı Matt Kenseth Green Bay Packers'ı, olimpiyat rekortmeni yüzücü Natalie Coughlin de Oakland Raiders'ı tutuyormuş. ESPN söz konusu kişilerin farklı takım tutkularıyla ilgili ilginç notları yayımlamış.
Bu postun konusu Kobe Bryant olduğu için biz onun futbola merakına yazalım dedik.
"İtalya'da büyüdüm, futbolu sıkı bir şekilde takip ediyordum. Ronaldinho Barcelona'da oynarken onların taraftarı oldum. Onu 2005'te Roma'dayken izleme fırsatı da buldum.
Pau Gasol Barcelona'da büyümüş, onunla takip ediyoruz. Maçları İnternetten izliyorum, izleyemediğimiz zaman bile takımla ilgili olarak konuşuyoruz. Sasha Vujacic de Real Madrid taraftarı. Soyunma odasında birbirimize takılıyoruz...
Harika bir forma koleksiyonum var. Lionel Messi Olimpiyatlarda bana formasını verdi. Pele çocuklarım için futbol topu imzaladı. Maradona ile birlikte çektirdiğim resmim var.
Futbolu ve onun etkisini seviyorum. Futbol oynayarak büyüye Avrupalı basketbolcuları baktığınızda oyuna farklı açılardan baktıklarını görünüyorsunuz, bunu izlemekten zevk alıyorum."

25 Şubat 2009 Çarşamba

"save our club"

Weymouth FC 1890 yılında kurulan ve bugün amatör kümede mücadele eden bir kulüp. Weymouth FC taraftarları bugünlerde mutsuz ve keyifsiz. Kulüpleri finansal zorluklar içerisinde; kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Taraftarlar bu duruma kayıtsız kalamazdı, kalmamışlar da. saveourclub adlı bir web sitesi açan Weymouth FC taraftarları kulüpleri için bu site üzerinden para topluyorlar. Para toplama şekilleri ise daha önce benzerlerini gördüğümüz bir yöntemin uygulaması. Piksellere bölünmüş bir alan bulunuyor. Bu alandan piksel büyüklüklerine göre bağışta bulunabiliyorsunuz. Bulunduğunuz bağış ve piksel alanına göre logonuz tabloda yerini alıyor. 10 x 10 pikselden 10 £'den başlayan ve 100 x 100 piksel 1000 £'e kadar olan seçeneklerden biriyle Weymouth FC'nin ayakta kalmasına yardım etmeniz mümkün. Postu sonlandırırken Weymouth FC taraftarlarının sitede yayınladıkları anlamlı manifestoyu da ekleyelim dedik.

IT'S hard to explain to a non-fan what it is that drags us out on a freezing cold night to stand on the terraces and shout ourselves hoarse supporting our club.

How can you describe the highs and lows that football can bring? The feeling of unity, the passion, the despair, the pride and the joy all in the name of sport.

If they don't know how it feels they can't understand how supporting a club simply BRINGS US TOGETHER.

A group of people who would never meet each other in the outside world suddenly have a common bond - OUR CLUB.

OUR CLUB is Weymouth FC, formerly one of non-league football's biggest and most successful sides, its proud history dotted by giant-killing cup runs. The club fell on hard times but after nearly 20 years in the wilderness the Terras - so called after the early terracotta-coloured kit - finally clawed its way back to the top flight of non-league football in 2006..

However, this success came at a price and a series of near-catastrophic financial crises have followed. The latest situation we have been plunged into threatens our very existence.

But we have followed our team through thick and thin, have ridden the highs and the lows and the challenges have only strengthened the pride we have in OUR CLUB.

We are not going to let this club die without a fight and we are hoping that anyone who has ever pulled on a football scarf of any colour will understand our plight.

Football is not for the big-shots who can buy up a few shares and cast them aside when they are bored. Clubs cannot be "owned" no matter how many shares a person holds because a club is more than a commodity.

It is more than the bricks and mortar of the stadium, more than the players on the pitch, more even than the fans who sing its name with pride.

OUR CLUB is our past, our present and OUR FUTURE.

wps'in formaları

WPS'te ilk sezonun başlamasına 1 ay kaldı. Ligle ilgili son hazırlıklar devam ederken ligin resmi sponsoru Puma'nın takımalr için hazırladığı formalar tanıtıldı. Ligin en güzel ve ünlü topçularının kullandığı tanıtıma ilişkin fotoğrafları görünce aklıma formaların yaka kısımlarının neden rahibe kıyafetlerine benzediğini bir türlü çözemedim. Hani formaların hiç birinin de albenisi yok açıkçası. Hani belki biraz Johanna Frisk'in giydiği Los Angeles Sol formasının eli yüzü düzgün ama diğerleri geçer not alıt gibi görünmüyor...

24 Şubat 2009 Salı

iş bitiricilik

Ajanslara düşen haberlerden biriydi Malezyalı havayolları şirketi Air Asia'nın Manchester United ile forma reklamı için görüştüğü. Kaynak olarak da şirketin CEO'su Tony Fernandes'in blogu gösterilmiş.
Tony abimiz çok iş bitirici biri olmalı. Üşenmemiş bloguna kendisinin üstüne giydiği Air Asialı Manchester United formasıyla poz verdiği resimleri yayımlanmış. Hatta daha ileri gidip Cristiano Ronaldo resmini photoshop'ta Air Asia logosu ile allayıp bullamış.
Bu iş bitiricilikle kendisinin diğer rakiplerini ekarte edip Manchester United ile anlaşırsa şaşırmamak lazım.

martin o'neill'in tercihi

Muhtemelen Chelsea maçı kaybedilmese, en azından berabere kalında böyle bir karar vermeyecekti Martin O'Neill. Rusya'ya CSKA'yla rövanş maçına gidecek kadroya neredeyse ideal 11'in tamamını almamış Kuzey İrlandalı teknik adam.
Gareth Barry, Brad Friedel, Emile Heskey, James Milner, Ashley Young, Gabriel Agbonlahor, Carlos Cuellar ve Stiliyan Petrov Birmingham'da evlerinde maçı seyrederken ayıp olmasın kontejanından Luke Young, Curtis Davies, Zat Knight ve John Carew ise 18'de yer almasına karşın kuvvetle muhtemel yedek bankında yer alacak. Pazar günkü Stoke City maçı O'Neill için daha değerli elbette. 6 sezondur değişmeyen Şampiyonlar Ligi dörtlüsünü değişltirmek gibi büyük bir fırsatı UEFA Kupası'nda geçilip geçilemeyeceği belirsiz bir tur ve zorlu iklim koşullarına harcamak istemiyor elbetteki. İlk 4'teki yeri garantilemek ve CL bileti almak Avrupa'nın 2 numaralı kupasından daha değerli doğal olarak. O nedenle bu tercihe saygı göstermek gerekiyor.

edmundo karnavalda...


Edmundo futbolu bıraktıktan deyim yerindeyse gününü günü ediyor. En son olarak Rio Karnavalı'nın 2. günündeki samba okullarının geçit kortejinde yer almış. Yanında da Brezilya'nın tanınmış artistlerinden Eri Johnson bulunuyor.

laf arısı #6


Kayahan'ın şarkılarından...
Yılandan korkmam, yalandan korktuğum kadar!

Takımın ağırlığını genç Skibbe kaldıramıyormuş
Bundesliga'da "en genç" teknik direktör olma unvanına erişmiş Skibbe'nin kaldıramadığını
Genç Korkmaz nasıl kaldıracak?

Bülent'ten korkmam, tutarsızlıktan korktuğum kadar!

by taytay

skibbe kehâneti

Michael Skibbe'nin kovulması Türk futbol tarihine ikinci Löw/Hiddink vâkâsı olarak geçecektir. Bu adamı çok değil on yıl sonra falan Alman futbolunun tepelerinde dolanırken gördüğümüzde, 'Biz Skibbe'yi bile bu ülkeden kovmuş adamlarız' diye yazıp çizeceğiz.

Bu dediğimin sağlamasını yapmak için bir on sene falan beklemek gerekecek, kim öle kim kala bilinmez ama ben tarihe notumu düşer, sonra gidip kalan maçlarında destekleyeceğim Sivasspor'un fikstürünü incelemeye giderim.

Geçmiş olsun. Artık Bülent Korkmaz'ın mutad 'hakem bizi doğradı, kokoreç tahtasında helâk olduk, satır kıymasından beter olduk' demeçlerini dinleriz bol bol.

Bonus matematik sorusu:

Belirli bir mantığa göre sıralanmış olan aşağıdaki dizide boş olan kısmı doldurunuz:

Rıdvan Dilmen - Oğuz Çetin - Rıza Çalımbay - Gheorghe Hagi - Ertuğrul Sağlam - ???

Yetmedi mi:

Halka ve Olaylara Gardiyan gazetesi Skibbe'yi, Scatman John'a benzetmiş. Buyrun bakın.

23 Şubat 2009 Pazartesi

claudio ranieri & frank lampard

"Onu seviyorum. O olmasıydı belki de şu anda olduğum yerde olmayacaktım. Chelsea'ye beni o getirdi. Futbolumu geliştirdi, bana oyunun diğer yönünü gösterdi."
Frank Lampard'tan Claudio Ranieri üzerine...

capello'nun aslanları

Setanta'nın İngiltere Milli Takımı için yaptırdığı billboardları görünce ATV'nin milli maçlar öncesi dönen reklam aklıma geldi. Maçın anonsunu yapan perforeci arkadaş "Fatih'in aslanları" deyip duruyordu sakin hani bizim milli takımımız değil de Fatih Terim'in kendi takımı gibi. Bu afişi görünce aklıma o reklam geldi. Hani İngiltere ile bizim milli takım karşılaşsa manşetler belli: "Fatih'in aslanları Capello'nun aslanlarına karşı..."

22 Şubat 2009 Pazar

madalya amcadan

Mallorca adasının tarihindeki en başarılı sporcu olması muhtemeldir Rafael Nadal'ın. Elde ettiği başarılardan dolayı Mallorca-Racing Santander maçı öncesinde kendisine madalya hediye ediliyor. Madalyayı ailenin en tanınmış ismi amca Miguel Angel Nadal'in elinden alıyor Rafa.

Ardından da Mallorca takımı ile maç öncesi poz verip, resim çektiriyor. Bütün bunları da üzerindeki Mallorca formasıyla yapıyor. Rafael Nadal takıma da uğur getirmiş olmalı ki Mallorca maçı 1-0 alıyor.

afrika ulusal şampiyonası

Afrika Ulusal Şampiyonası düzenlenen açılış töreni ile başladı. Turnuva ile ilgili ayrıntıları daha önce yazmıştık. Şampiyona ile ilgili gelişmeleri ara ara yazarım diye umuyorum...
Fotoğraf: ISSOUF SANOGO /AFP/Getty Images