Bu bir grup mücadelesi ise, gruptaki rakiplerinden birini deplasmanda mağlup ederek turnuvaya başlamak, güzel iştir. Galatasaray’ın etkili oyunculardan kurulu hücum hattı, rakipleri baskı altında tutuyor ve kimi yerde hataya zorluyor. Beşiktaş maçından sonra, Panathinaikos maçında da görülen buydu.
Yine Beşiktaş maçına benzer, çok erken gelen gol, maçın kimyasını değiştirdi. İlk golde aslan payı, müthiş bir çalımla pozisyonu hazırlayan Milan Baros’a aitti. Ve hakkını yemeyelim, bir de Panathinaikos stoperinin goldeki olağanüstü katkısının.
Stoper sıkıntısı, Galatasarayda bolluk ya da yokluk çizgisinde yaşanıyor her seferinde. Biri sakat ya da hasta olursa, kalanlar da peşpeşe ortadan kayboluveriyorlar. Son hadise de bunun örneği; Gökhan yok, Servet hasta, Emre sakatlanıyor. Hakan Balta ne kadar sol bek olmak istiyorsa, kaderi onu iki misli stopere doğru itiyor.
Galatasaray teknik heyeti dün bazı kritik kararlar verdi, onları tartışalım:
1. Arda’nın maça yedek başlaması: Bosna ve Beşiktaş maçlarında gördüğümüz Arda’nın Atina deplasmanında kenarda oturması, futbol adına tartışılabilecek bir karardı. Ancak Arda’nın kafasında olduğunu düşündüğümüz, vücut diline yansıyan, sıkıntıları üzerinden atması, bir nebze olsaun rahatlaması için de doğru bir karar. Teknik kadronun kararını destekliyorum. Kaldı ki yerine oynayan adamlar Harry Kewell ve Elano idi.
2. Emre Güngör’ün sakatlığı sonrası Uğur Uçar tercihi: Sert geçeceği düşünülen bir maçta, henüz oyunun başlarında ve skor 1-0 gibi kritik bir halde iken, elinizdeki stoperler de yukarıda özetlediğimiz gibi tükenmişken, Hakan Balta’yı içeri çektiğinizde elinizde üç alternatif bulunuyordu; iki yedek sol bek (Alparslan ve Caner) ve bir yedek sağ bek (Uğur). Alparslan’ın yetersiz, Caner’in ise uyumsuz olabileceğini düşünerek kritik bir kararla Uğur’u tercih etti Rijkaard. Alışık olmadığı pozisyonda zaman zaman ofsayt uygulamalarını bozsa da, Uğur’un savunma katkısı beklendiği gibi oldu.
3. M.Sarp-M.Topal ikilisi: Bunu ben yazmaktan bıkmayacağım. Bu oyuncular, birbirlerine alternatiftir, partner değil. Ayhan’ın yokluğunda alternatifi Barış Özbek olmalıdır. Eğer Barış Özbek bu görev için hazır değil ise, samimiyetle bunun nedenleri araştırılmalıdır. Barış Özbek, yaşı, potansiyeli ile Galatasaray geleceği için önemli bir değer ve sanki bu sezon olması gerekenden az kullanılıyor. Rijkaard ve ekibinin forma dağıtma adaletinden şüphem yok, bu sebeple sorun her neyse çözümü için çaba sarfedilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir de kişisel performansını mercek altına almamız gereken Elano Blummer var, maçı ikisi de kısmetli iki gol ve bir şahane asist ile bitiren oyuncu. Elano, bugüne kadar ortaya koyduğu performans ile bana bir “temiz ve basit futbol” kralı izlenimi yaratıyor. Zaman zaman ekstra estetik işler yapsa da, uzmanlık alanı oyunu açmak. Hücumda en önemli, en zor bulunan meziyet. Çapraza attığı 30-40 metrelik topların hayranıyım. Ama bir küçük not; dün oyundan çıkarılışından hiç memnun olmadı. Açıkçası ben de memnun olmadım. Elano ve Arda’yı alternatif yapmaktan çok, birlikte oynama alışkanlığı edindirmeye ihtiyacı var Galatasaray’ın.
Ve skor 3-0 iken bir hayli bunaldı Galatasaray. Deplasmandasınız, 3-0 galipsiniz, ne yaparsanız yapın bunun bir rehaveti var. Rakip de kendi seyricisinin baskısında ve hücum etmek mecburiyetinde. Ve Ayhan gibi bu anlarda orta alanda nefes aldıracak paslarınızı yapabilen bir adamınızdan yoksunsunuz. Bir kez daha Leo Franco’yu test etme imkanı olmuştur bu maç ve test yine başarıyla geçmiştir. Ve etkin özelliği hücum etmek olan Galatasaray takımı, ne yaparsa yapsın zaman zaman bu baskıları yaşayacaktır. İşte orda kritik olan önliberolar, savunmacılar ve kalecinin katkısıdır.
Son not; Beşiktaş ve Panathinaikos maçlarının 2’de 2 ile geçilmesi, sahası diğer takımlardan farklı, kendisi can derdindeki Kasımpaşa maçı için tehlike yaratmaktadır. Rakibin durumunun Galatasaray takımında ve teknik heyetinde rehavet yaratmaması lazım, aksi takdirde sezonun ilk mağlubiyetini almak çok sürpriz bir maça denk gelebilir.
by Nurullah Bakır
Yine Beşiktaş maçına benzer, çok erken gelen gol, maçın kimyasını değiştirdi. İlk golde aslan payı, müthiş bir çalımla pozisyonu hazırlayan Milan Baros’a aitti. Ve hakkını yemeyelim, bir de Panathinaikos stoperinin goldeki olağanüstü katkısının.
Stoper sıkıntısı, Galatasarayda bolluk ya da yokluk çizgisinde yaşanıyor her seferinde. Biri sakat ya da hasta olursa, kalanlar da peşpeşe ortadan kayboluveriyorlar. Son hadise de bunun örneği; Gökhan yok, Servet hasta, Emre sakatlanıyor. Hakan Balta ne kadar sol bek olmak istiyorsa, kaderi onu iki misli stopere doğru itiyor.
Galatasaray teknik heyeti dün bazı kritik kararlar verdi, onları tartışalım:
1. Arda’nın maça yedek başlaması: Bosna ve Beşiktaş maçlarında gördüğümüz Arda’nın Atina deplasmanında kenarda oturması, futbol adına tartışılabilecek bir karardı. Ancak Arda’nın kafasında olduğunu düşündüğümüz, vücut diline yansıyan, sıkıntıları üzerinden atması, bir nebze olsaun rahatlaması için de doğru bir karar. Teknik kadronun kararını destekliyorum. Kaldı ki yerine oynayan adamlar Harry Kewell ve Elano idi.
2. Emre Güngör’ün sakatlığı sonrası Uğur Uçar tercihi: Sert geçeceği düşünülen bir maçta, henüz oyunun başlarında ve skor 1-0 gibi kritik bir halde iken, elinizdeki stoperler de yukarıda özetlediğimiz gibi tükenmişken, Hakan Balta’yı içeri çektiğinizde elinizde üç alternatif bulunuyordu; iki yedek sol bek (Alparslan ve Caner) ve bir yedek sağ bek (Uğur). Alparslan’ın yetersiz, Caner’in ise uyumsuz olabileceğini düşünerek kritik bir kararla Uğur’u tercih etti Rijkaard. Alışık olmadığı pozisyonda zaman zaman ofsayt uygulamalarını bozsa da, Uğur’un savunma katkısı beklendiği gibi oldu.
3. M.Sarp-M.Topal ikilisi: Bunu ben yazmaktan bıkmayacağım. Bu oyuncular, birbirlerine alternatiftir, partner değil. Ayhan’ın yokluğunda alternatifi Barış Özbek olmalıdır. Eğer Barış Özbek bu görev için hazır değil ise, samimiyetle bunun nedenleri araştırılmalıdır. Barış Özbek, yaşı, potansiyeli ile Galatasaray geleceği için önemli bir değer ve sanki bu sezon olması gerekenden az kullanılıyor. Rijkaard ve ekibinin forma dağıtma adaletinden şüphem yok, bu sebeple sorun her neyse çözümü için çaba sarfedilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir de kişisel performansını mercek altına almamız gereken Elano Blummer var, maçı ikisi de kısmetli iki gol ve bir şahane asist ile bitiren oyuncu. Elano, bugüne kadar ortaya koyduğu performans ile bana bir “temiz ve basit futbol” kralı izlenimi yaratıyor. Zaman zaman ekstra estetik işler yapsa da, uzmanlık alanı oyunu açmak. Hücumda en önemli, en zor bulunan meziyet. Çapraza attığı 30-40 metrelik topların hayranıyım. Ama bir küçük not; dün oyundan çıkarılışından hiç memnun olmadı. Açıkçası ben de memnun olmadım. Elano ve Arda’yı alternatif yapmaktan çok, birlikte oynama alışkanlığı edindirmeye ihtiyacı var Galatasaray’ın.
Ve skor 3-0 iken bir hayli bunaldı Galatasaray. Deplasmandasınız, 3-0 galipsiniz, ne yaparsanız yapın bunun bir rehaveti var. Rakip de kendi seyricisinin baskısında ve hücum etmek mecburiyetinde. Ve Ayhan gibi bu anlarda orta alanda nefes aldıracak paslarınızı yapabilen bir adamınızdan yoksunsunuz. Bir kez daha Leo Franco’yu test etme imkanı olmuştur bu maç ve test yine başarıyla geçmiştir. Ve etkin özelliği hücum etmek olan Galatasaray takımı, ne yaparsa yapsın zaman zaman bu baskıları yaşayacaktır. İşte orda kritik olan önliberolar, savunmacılar ve kalecinin katkısıdır.
Son not; Beşiktaş ve Panathinaikos maçlarının 2’de 2 ile geçilmesi, sahası diğer takımlardan farklı, kendisi can derdindeki Kasımpaşa maçı için tehlike yaratmaktadır. Rakibin durumunun Galatasaray takımında ve teknik heyetinde rehavet yaratmaması lazım, aksi takdirde sezonun ilk mağlubiyetini almak çok sürpriz bir maça denk gelebilir.
by Nurullah Bakır