23 Mart 2010 Salı

red bull arena

MLS'de yeni sezon başlarken yılın en büyük atraksiyonlarından biri New York Red Bulls'un maçlarına oynayacağını yeni stadyumu Red Bull New York'un geçtiğimiz haftasonu açılmasydı. Eylül 2006'da temeli atılan stadyumun yapım sürecinde kulüp el değiştirdi. New York/New Jersey MetroStars olan kulüp Red Bull'a satıldı. Buna bağlı olarak stadyumun hakları da  100 milyon dolar karşılığında AEG'den Red Bull'a geçti. 
Red Bull, yapımına devam edilen stadyuma kendi adına verdi doğal olarak Avusturya'da Salzburg'da izlenilen sürecin bir benzeri olarak. 25 bin 819 kapasiteli Red Bull Arena, şu anda Birleşik Devletler'deki en modern futbol stadyumu. HD ve 3D yayına imkan verecek şekilde yayın ortamı söz konusu Red Bull Arena'da. 
Ayrıca stadyumda 30 adet loca bulunuyor. Bu localardan her biri 12'şer kişilik. Herşey öte Red Bull Arena ile birlikte ev sahibi avantajını da yaşayacak Red Bull New York. Geride kalan 15 sezon boyunca maçlarını 80 bin kişilik Giants Stadyumu'nda oynadı. Stadyumun asıl işlevini Amerikan futbolu maçları olduğunu bir kenara koyalım, herşeyden önce ortalama 20 bin kişinin geldiği maçlarda büyük boşluklar söz konusuydu. Artık bu tür sorunlar yaşamayacak Red Bull New York. 
Red Bull Arena'nın açılış maçında Red Bull New York, Santos'u konuk etti. Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzerine karşılaşmaya ilgi büyüktü. Santos karşısından sahadan 3-1 galip ayrılan Red Bull New York, bu sezon  başarıyı yakalarsa, bunda Red Bull Arena'nın da payı oalcak gibi görünüyor. 

philadephia union


MLS'in en yeni takımı Philadelphia Union. Bu sezonun "Extension Team"i olarak play-off'a girmesine ihtimal verilmiyor Union'ın doğal olarak. Onların en büyük görevi Philadelphialıları tribünlere çekebilmek. Bakırköyspor'da bir zamanlar forma giyen Piotr Nowak'ın teknik direktörlüğünü yaptığı Philadelphia Union, Red Bull Arena ile birlikte ligin en yeni ve modern stadyumuna PPL Arena'ya sahip. Hâlâ yapım aşamasına olan PPL Arena, tamamlanana kadar maçlara Lincoln Financial Field ev sahipliği yapacak...

kızılyıldız'da işler kötü...

Kızılyıldız'da saha dışında işler iyi gitmiyor. Mâli sorunlar takımı olumsuz şekilde etkiliyor. Adriyatik liginden ilk 10'un içerisinde değiller. EuroCup'da Türk Telekom'a yenilerek çeyrek finale kalamadılar.
Kulübün 12 milyon avro borcu bulunuyor. Sezon başında bütçe 5 milyon, gelirler de 1 milyon avro olarak planlanmıştı. Fakat bu planlar yapılırken bazı oyunculara iki yıldır maaşları ödenemiyordu. Hâlihazırda kulübün 16 bin avro ödenmemiş telefon faturası borcu duruyor. Kulüp doktoruna 12 aydır maaş verilmiyor. Kulübün güvenlik görevlileri de 15 aydır maaşlarını alamıyor. Bunlara ek olarak kulübün logosu da rehine düşmüş durumda 300 bin avroluk borç nedeniyle. Kulüp yönetimi ödenecek borçlar sıralamasında ilk maddenin bu olduğunu belirtiyor.
Bu kadar zor koşullarda maça çıkan Kızılyıldızlı basketbolcuları ve antrenör Aleksandar Trifunović'i takdir etmek gerekiyor.

22 Mart 2010 Pazartesi

cbs tiger woods 'u neden reddetti?

Amerikan basınının bir numaralı gündem maddesini oluşturuyor Tiger Woods'un seks skandalının ardından ESPN vasıtasıyla basına verdiği ilk röportaj. Golfu sevmeyen ve golfle ilgilenmeyen biri olarak bu röportajla birlikte Woods'un budist olduğunu öğrendim. Sağolsun EurosportNews röportajın bu bölümünü haber bültenine alınca Woods'un budizimden saptığı için başına bunları geldiği cümlesini yakaladık.
Röportaj kadar, röportajın yapılış şekli de ilginç. Tiger Woods'un menajeri ESPN'e perşembe günü röportaj teklifini sunuyor. ESPN'e röportajı yapacak muhabiri seçme şansı da sunuluyor. Kanal da golf muhabiri Tom Rinaldi'yi bu iş için görevlendiriyor.
Röportajın yayımlanması ve ses getirmesinin ardından CBS, teklifin ilk kendilerine geldiğini açıkladı. CBS Sports'un sözcüsü LeslieAnne Wade gelen teklifi rddetme nedenlerini röportajın 5 dakika ile sınırlı olmasını gösterdi. Gelecek ay başlayacak olan ve Tiger Woods'un da katılacağını açıkladığı US Masters'ın resmi yayımcısı da olan CBS, Woods'u  "60 Minutes" programına davet ediyor fakat red cevabı alıyor. Muhtemelen de bu red cevabına karşılık olarak 5 dakikalık röportaj teklifini reddediyor CBS. Sonuçta da kazanan ESPN oluyor... 

2014'ün ilk resmi sponsoru oi

Güney Afrika'daki dünya kupası başlamadan 2014'te Brezilya'da düzenlenecek bir sonraki kupanın çalışmaları devam ediyor. FIFA, turnuvanın ilk resmi sponsorluk anlaşmasının Brezilya'nın en büyük telekomünikasyon şirketi "Oi" ile yapıldığını açıkladı. 2011'de başlayacak olan sponsorluk anlaşması 2014 Dünya Kupası'nın sonuna kadar devam edecek.
Oi ,1998 yılında kurulan Rio de Janeiro merkezli bir şirket. 2009 finansal verilerine göre 25 milyar 200 milyon dolar değerinde olan Oi, bünyesinde 37 bin 690 kişiyi istihdam ediyor. Şirket aynı zamanda Brezilya Olimpiyat Komitesi, São Paulo Fashion Week, 2007 Pan American Oyunları'nın da sponsoru.
FIFA, geçen hafta içerisinde yaptığı açıklamada 2014 Dünya Kupası çalışmalarını içine alan dört yıl boyunca 3 milyar 800 milyon dolar gelir beklediğini ifade etmişti. Oi ile yapılan anlaşma bu yönde atılmış ilk adım oldu.

romelu lukaku...

Mustafa yeniden yazmaya başlamış bende utandım, adam bize bloğunu açtı biz katkıda bulunamıyoruz.
Belçika'da normal sezon tamamlandı. Avrupa'da alışık olmadığımız bir sistemde oynanıyor Belçika Jupiler Ligi (bu arada Türk televizyonlarında hatalı olarak Jüpiter ligi olarak anılır). 16 takımdan oluşan ligde takımlar deplasmanlı olarak 2'şer maç yapıyorlar ve bu maçların ardından ligi ilk 6 sırada bitiren takımlar şampiyonluk play-off'u, geride kalan takımlar ise Avrupa Ligi play-off'u oynuyorlar. Bu sezon Mouscron'un iflası nedeniyle lig 28. haftada sona erdi.
Bu teknik bilgileri verdikten sonra asıl hikayeye geçelim. İspanyol ve Fransız basınının da dikkat çektiği gibi Anderlecht'te bir yıldız doğuyor. 16 yaşında ki Kongo asıllı Belçikalı forvet Romelu Lukaku 28 maçta attığı 15 golle gol kralı oldu. Lukaku Belçika liglerinin aynı zamanda en genç gol kralı unvanını da ele geçirdi.
Aslında takımlarımıza transfer olarak önermek isterdik ancak Marca ve L'Equipe'ten öğrendiğimiz kadarıyla Real Madrid, Barcelona ve Chelsea "yeni Drogba" olarak tabir edilen genç golcünün şimdiden peşindeymiş...
Eee ne diyelim geçmiş olsun bari...

bu sefer sydney fc

A-League'de geçen yıllara göre uzun bir sezon geride kaldı. Sekiz takımlı lige iki takımın daha ilave olmasyla fikstür Mart ayı sonuna kadar sarktı. Normal sezon ve play-offların ardından beklendiği gibi, ligi ilk iki sırada tamamlayan Melbourne Victory ve Sydney FC finale yükseldi.
Normal sezonu ilk sırada tamamlayan Melbourne Victory, "Grand Final"a ev saipliği yapma hakkını da kazandı. Etihad Stadyumu'nda oynanan maç sonucunda lig tarihinde bir ilk de yaşandı. A-League'in beşinci yılı geride kalırken ilk kez bir takım penaltı atışları sonucunda şampiyon oldu.
Sydney FC  ile  Melbourne Victory'nin şampiyonluk sayısı da bu final maçının ardından eşitlendi. Her iki takımın da ikişer şampiyonluğu bulunuyor. İkisinin arasına ise Newcastle Jets girmiş durumda.
Ligin güney yarımküreye kurban giden fikstürü nedeniyle Melbourne ile Sydney FC, 2011 yılındaki Asya Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edebilecek.
A-League'de sezonun sona ermesiyle birlikte dünya kupasına gidecek Avustralya kadrosunda yer almak isteyen futbolcular K-League ve J-league'in yolunu tutmaya başladı. Simon Colosimo, Güney Afrika aşkına soluğu K-League'de alırken Jason Culina da beş hafta boyunca eski takımı PSV ile antrenmanlara çıkacak...





seri roma'da son buldu...

Siena son iki sezondur olduğu gibi bu sezonun da İtalya'daki en büyük favorisi. Normal sezonun 2/3'ü geride kalırken Montepaschi hem sezonun ilk yenilgisiyle tanıştı hem de  bir yılı aşkın bir rekor da sona erdi.
Ligin 23. haftasında Roma deplasmanında Lottomatica'ya konuk olan Siena, ilk çeyrekte yediği 14 sayılık farkı maç sonuna kadar eritemeyince, Toscanalılar'ın Mart 2009'dan bu yana süren yenilmezlik serisi son buldu. Ligde en son, şu sıralar ikinci ligde mücadele eden Fortitudo Bologna'ya yenilen Siena, 41 maçtır sahadan mağlup ayrılmıyordu. İtalya Kupası'nda oynadığı ve kazandığı üç maç da dikkate alınırsa Siena, yenilmezlik serisini 44 maça çıkarmıştı.
Roma, Siena'yı yenerek hem yenilmezlik serisine son verdi hem de play-off yolunda önemli bir adım atmış oldu...