21 Şubat 2009 Cumartesi

oscarla ilgili az bilinen 5 gerçek

Business Pundit'te yakaladım Oscarla ilgili az bilinen 5 gerçeği. Temsil misal ben hiçbirini bilmiyordum bu vesile ile öğrendim. İşte Oscarla ilgili az bilinen gerçekler:
1- İlk Oscar ödülleri 1929 yılında Hollywood'daki Hotel Roosevelt'ta yapılan bir akşam yemeğinde sahiplerini bulmuş. Söylenenlere göre törene katılan kişi sayısı 250'den azmış.
2- İlk 10 yıl boyunca ödül kazananların listesi Akademi tarafından ödül gecesi 11'de gazetelere veriliyormuş. Fakat bir ödül töreni öncesinde Los Angeles Times mızıkçılık yapıp kazananları yayınladığı günden beri zarf açılana kadar Akademi dışında kimse bilmiyor Oscar heykelciklerini kazananları.
3- Oscar heykelciği Britanyum'dan yapılıyor ve 3.8 kg ağırlığında. Boyu bir ayaktan biraz daha uzun heykelciğin.
4- Akademi'nin 1950'den beri uyguladığı ilginç bir kural var. Ödülü kazananlar ödülü satmaya karar verdiğinde öncelik hakkı Akademi'ye ait. Akademi heykelciği 1 dolar karşılığında alabiliyor. Ödülü kazanan bu koşulu kabul etmezse Akademi heykelciği geri alıyor. Yani ödülü kazanırsanız ve birgün paraya ihtiyaç duyarsanız heykecikten medet ummayacaksınız. Tabi bu kuralın getirildiği 1950 yılına kadar çok sayıda Oscar ödülünü milyon dolarlara satıp para kazanan olmuş.
5- "Oscar" isminin nereden geldiği kimse tarafından bilinmiyor. Konu hakkında iki rivayet var. Bunlardan birincisi; Bette Davis'in ilk kocasının ismi Harmon Oscar Nelson'mış. İsmin onun kocasından geldiği söylenir. Bir diğer hikaye ise Akademi'de yönetici asistanı olarak çalışan Margaret Herrick'ın amcasının ismiymiş Oscar.

hiddink sahada...

18 yıl sonra

Kendi kendime kesin bu bir rekordur derken NY Times imdadıma yetişti. Phoenix Suns, bu haftaki 140'lık üçlemesiyle 18 sezon sonra arka arkaya 3 maçta da 140 sayı barajını geçen ilk takım olmuş. Bu performanstaki aslan payı için LA Clippers'a da bir teşekkür gerek.
20 Şubat: Phoenix 140 - Oklahoma City 118
18 Şubat: Phoenix 142 - LA Clippers 119
17 Şubat: Phoenix 140 - LA Clippers 100

stil sahibi adamlar #2

takımı izlemek...

Seattle Times'tan Jose Romero hem Sounders'ın antrenman maçını izliyor hem de haberini gazeteye yetiştirmek için uğraşıyor. Allah için oldukça konforlu çalıştığını da söylemeden geçemeyeceğim...

nhl'cilerin futbol geleneği

New York Times sağolsun zaman zaman ilginç haberler yapıyor biz de alıntı yapıp bloga koyuyoruz. Dave Caldwell, fotoğrafçı Tim Shaffer ile birlikte çoğu NHL takımının bir geleneğini Philadelphia Flyers özelinde yakalamış, yakalamakla kalmamış yazmış. Flyers oyuncuları her maçtan 75 dakika önce salona geldiklerinde otopark ile soyunma odaları arasında bulunan geniş alanda bir çember oluşturarak bir oyun oynamayı adet edinmişler. Çemberde bulunan oyuncular bir topu düşürmeden aralarında paslaşıyorlar. Top düşüren oyun dışı kalıyor. Oyunun kuralları arasında vücudun her tarafıyla pas vermek mümkün, şut çeken ise oyun dışı kalıyor. 20 dakika civarında süren bu oyunda en son kalan kişi oyunu kazanıyor. Bizim pek yabancı olmadığımız bir oyun bu, en azından eskiden mahallede bu tip oyunlar oynardık. Bu tip oyunlar ufak farklıllıklar gösterse de çoğu NHL takımı tarafından oynanıyor(muş). Neredeyse her NHL takımında en az 1 Avrupalı oyuncu olduğundan dolayı oyuncuların bu oyuna yabancı olmadıklarını söylemek mümkün. Paslaşma oyununu oynarken arada ufak tefek kazalar oluyor fakat bu tür antrenmanları engellemiyor. Futbol, adımlarını ufak ufak atsa da Amerikan geleneğinde kendine yer ediniyor. NHL oyuncularının oynadıkları bu oyun da bunun bir göstergesi.

yardımsever cottbus taraftarı

Energie Cottbus bugün Werder Bremen'i konuk edecek Stadion der Freundschaft'ta. Bunu da 30 yardımsever taraftarına borçlu. Hafta boyunca süren kar yağışı Cottbus ve çevresinde de etkili olmuş. Yağıştan nasibini alan mekanlardan biri de Stadion der Freundschaft. Stadyumun tamamı karla kaplanınca temizleme çalışmaları başlamış fakat çalışmaların hızı nedeniyle stadyumun Werder Bremen maçına yetişmesi imkansızmış. Bu noktada haber alan ve devreye giren 30 Cottbus taraftarı sabah girdikleri stadyumdan akşam saatlerinde çıkmış. Bu süreçte Stadion der Freundschaft neredeyse tertemiz hale gelmiş, Werder Bremen maçının oynanabileceği bir hal almış. Kulüp yönetimi bu yardımsever taraftarların stadyumun temizlenmesine yardım etmelerini de karşılıksız bırakmamış. Hepsine bu soğukta çalıştıkları için sıcak içecek ikram edip, büyük ödül olarak da Werder Bremen maçına bilet vermiş. Muhtemelen o taraftarlar kulüp yönetiminden bileti kapmasalar da Bremen maçında tibündeki yerlerini alacaklardı. Sezon sonunda eğer "yılın taraftarı" ödülü verilecekse ödülü kazananlar belli...

abramovich'e paspas olmak

Resimler Rusya Futbol Federasyonu'nun protesto edildiği gösteriden. Sosyalistler Rusya Futbol Federasyonu'nun binası önünde toplanmışlar ve Rusya Futbol Federasyonu'nun Guus Hiddink'in Chelsea'nin başına geçmesine izin vermesine olan kızgınlıklarını dile getirmişler. Açtıkları pankart oldukça anlamlı: "Abramovich'e paspas olma". Devir para devri olunca, Roman Abramovich de Guus Hiddink'in maaşını ödeyen kişi olunca Rusya Futbol Federasyonu sosyalistlerin deyimiyle daha çok "paspas" olur...

20 Şubat 2009 Cuma

satışlar başladı

2 gün önce yazmıştık 2010 Dünya Kupası biletleri cuma günü satışa çıkacağını. Beklenen gün geldi ve First National Bank belki de tarihinin en yoğun günlerinden birini yaşıyor. Resimlere bakınca sanki dünya kupası bileti değil de bir ÖSS ya da KPSS sınavı başvurusu gibi geldi. Gerekli formları al, doldur daha sonra da kredi kartını al ve nihayetinde bilet için başvurunu yap. Ajanslar geçtikleri haberlerde bilet fiyatlarının 20 ile 900 dolar arasında olacağını belirtmişler. En çabuk tükenecekker 4. aşama yani 20 dolarlık biletler olacaktır tabi Güney Afrikalılar için bu belirttiğimiz. Bakalım kaç günde satılacak 3 milyon dünya kupası bileti...

espn kapakları #16

23 Mart 1998

stanojevic'in şansı

Global ekonomik kriz spor dalları içerisinde en fazla basketbolu özellikle de Rus ve Ukrayna takımlarını etkiledi. CSKA Moskova dışında her takım neredeyse sezon öncesinde kadrosuna kattığı isimlerden bir ya da birkaçıyla yollarını ayırmak zorunda kaldı. BC Kiev ekonomik sorunları en yakından hisseden kulüp oldu Avrupa'daki. Bu hafta içerisinde kadrosundaki tüm yabancı oyuncular ile yollarını ayırdı Ukrayna temsilcisi. Ukrayna Kupası finalinde Azovmash'a yenilmesinin ardından Clay Tucker, Scoonie Penn, Brent Wright, Kenan Bajramovic, Goran Jeretin, ve Jovo Stanojevic'in takımdan ayrıldığı açıklandı. Bu isimler içerisinde en bahtsızı da Stanojevic. Adam sezon başında Beşiktaş ile anlaşmıştı. Beşiktaş'ta paralar ödenmeyince "ailevi sorunlar" denilip soluğu Kiev'de almıştı. Aradan 3 ay geçti Kiev'den de aynı sebeple ayrılıyor. Onun olduğu takımın yanından geçmemek lazım. BC Kiev'in sitesinde takımdan ayrılan oyuncular duyurulurken teknik konulara değinilmesi tuhafıma gitti. Artık hücumdaki en önemli ismin Artur Drozdov olacağı, Lukashov, Saltovets, Kravtsov'un da 5 başlayacağı belirtilmiş. Metni yazan arkadaş kendini coach gibi hissetmiş olmalı ki ayrıntıları da vermiş. Yakında hücum setlerini de resmi siteden yayınlar BC Kiev...

laf arısı #4

Skibbe Bordeaux maçı sonrasında "0-0'ı sevmedim" demiş.
Hoca kusura bakmasın ama biz de onun taktik anlayışını sevmedik. Çeyrek yıldır maç oynamayan Harry Kewell'i ilk 11'de sahaya sürmek ne kadar doğruydu? En formda zamanında bile sol kanatta daha verimli oynayan Kewell, 60 dakika boyunca sahada ve sağda kalmakla ne yaptı? En azından rakip yorulduğunda, mesela son yarım saatte oyuna alınsaydı daha faydalı olmaz mıydı?
by taytay

global kriz #26

gelmene gerek yok!

Olayın bu hal alacağı belliydi. "Sen bizi istemiyorsan biz de seni istemiyoruz" tavrını haklı buluyorum LA Galaxy taraftarının. Ne onlar David Beckham'da ne de Beckham LA'de ve Galaxy'de aradığını bulamadı. Son 3 sezonu başarısız geçiren bir takımda Beckham ile de bu gelenek devam etti. Zaten futbol da beyzbol, Amerikan futbolu ya da basketbol gibi bir süper yıldızın sizi sırtlayabileceği bir spor dalı değil. İngiliz topçunun MLS'e gelişi ise "süper yıldız" temeli üzerine kuruldu. Beklentiler gerçekleşmeyip, Beckham da doğal olarak bir "LeBron James" olmayınca, üstüne üstlük bunlara ek olarak takım ligin en kötü 2 ekibinden biri olarak her iki sezonu da kapayınca iki tarafın memnumiyetsizliği daha da arttı. David Beckham eline geçen fırsatı iyi değerlendirdi ve Milan'daki performansıyla işi kotardı. Galaxy taraftarına ise 300 bin forma, binlerce bilet sattıran, takımlarından daha fazla insanın haberdar olmasını sağlayan önemli topçuyu izleyerek geçen 2 sezon kaldı. Bu tepkilerden sonra Galaxy yönetimi de Beckham için Milan ile anlaşmak zorunda. Beckham geri gelse de kimsenin onu ipleyeceği yok zaten...

sounders faktörü

Grafik MLS'in söylentiler sitesinden. MLS'i, NHL'i ve NBA'in 2009 yılı maç başına ortalama seyirci öngörülerini ortaya koyuyor. NHL'de hafif bir yükseliş, NBA'de de farkedilebilecek oranda bir düşüş bekleniyor. Konunun ana materyali MLS'in seyirci ortalamasında ise belki de lig tarihinin en yüksek ortalamasının yakalanılacağına inanılıyor. Bu varsayım, tabi ki öylesine yapılmış bir tahmin değil. Ligin bu sezonki yeni takımı Seattle Sounders'ın seyirci ortalamasını oldukça yükselteceği düşünülüyor. Bu sezon için 18 bin adet kombine bilet satan Sounders'ın evinde oynayacağı maçlarda ortalama 20 bin olacak gibi. Tabi bu durum da haliyle ligin seyirci ortalamasına yasıyacak. 2008'de MLS'de maç başına seyirci ortalaması bir önceki yıla göre yüzde %2 daha düşüktü. Geçtiğimiz yıl ortalama maç başına 16 bin 459 seyirciye oynayan MLS takımları, 2009'da 17 bin 500 binlik maç başına seyirci ortalamasına sahip olacaklar. En azından yapılan öngörü bu. Stadyumların kapasite ortalamasının 20-25 bin dolayında olduğu bir ligde bu ortalama oldukça iyi. Üstelik MLS'in seyirci ortalaması NHL ile aynı neredeyse. NHL'in 2009 sezonu seyirci ortalaması, bir önceki yıla göre yüzde %1 ile %2'lik bir artış beklentisiyle 17 bin 512 olacak deniyor. NBA ile ilgili rakamlar telaffuz edilmese de MLS'in NBA'i geçtiği grafikte net ve açık bir şekilde görülüyor. 15. sezonuna hazırlanan bir lig için Kuzey Amerika'nın en önemli liglerinden birini geride bırakıp, diğeriyle ise aynı ortalamaya sahip olmak ligin yöneticilerini memnun etmeli.

19 Şubat 2009 Perşembe

psg'nin sırrı

clive owen & liverpool

Sabah Gazetesinden Şirin Sever, Clive Owen ile Dublin'de röportaj yapmış. Ben bugün Medyatava'dan görünce farkettim, Günaydın ekinde yayımlanan bu röportajı. Clive Owen'ın Liverpoolluluğu da röportaja konu olmuş. Şirin Sever'in köşesinden alıyoruz aynen;
"Koyu Liverpool taraftarı olan aktör, 2005 yılında İstanbul'daki Liverpool- Chelsea maçına gelmediğine üzüldüğünü de söyledi: 'Daha önce gelmediğime pişmanım.' "
Biz de görmek isterdik Liverpool - Chelsea finalini ama sadece biz değil kimse göremedi henüz. Hani diyeceğim geçen yıl aklı Moskova'ya gitmiş olsun orada da Liverpool yoktu. İki yıl üstüste yarı finalde Chelsea ile karşılaşmak Liverpoollu Clive Owen'ın aklını karıştırmış olsa gerek. Yok röportajın editlenmesinde yapıldıysa bu hata o zaman söyleyecek lafımız yok arkadaşa...

dikkat kanguru çıkabilir! çıktı...

Johnnie Walker Classic'e ev sahipliği yapan The Vines Resort & Country Club'ın golf sahasının beklenmeyen bir konuğu var. Tesis yetkilileri "Dikkat kanguru çıkabilir!" levhasını unutmuş olmalı.

Fotoğraf: Ian Walton/Getty Images

sarkozy soyunma odasında

PSG dün akşam Wolfsburg'u yedek sayılabilecek bir kadroyla -Makalele, Guily, Landreau ve Sessegnon 11'de yoktu- 2-0 geçerken Nicolas Sarkozy de Parc de Princes tribünlerindeydi. Maç sonrası PSG'nin soyunma odasına inen Sarkozy, son 10 dakikada 2 gol birden atan Fransız futbolunun yeni gözdesi Guillaume Hoarau'yu da kutlamadan geçmedi.

brit awards 2009'un yıldızı duffy

Dream TV yayınlar diyorduk son 2 yıldır olduğu gibi ama bizi yanılttı. Neyseki İnternet üzerinden yakaladık Brits Awars 2009'u. Bol şenlikli ve eğlenceli bir ödül töreni izledik. Canlı performans seçimleri yerindeydi. U2, Kylie kız, Cold Play, Take That ve Pet Shop Boys'un performansları vasatın üzerindeydi. Galli kız Duffy gecenin yıldızıydı. En iyi Britanyalı Kadın şarkıcı, En İyi Albüm ve En İyi Yeni Çıkış olmak üzere 3 dalda ödül kazandı kendileri. Tabi bu ödüllerden En İyi Çıkış Yapan şarkıcı ödülünü farklı bir kategoriye koymak gerekiyor. Bu ödül, BBC One dinleyicilerinin oylarıyla belirlendiği için bir nevi İngiliz halkının da desteği almıştı diyebiliyoruz bu hanım kızmız için. Gecenin en önemli ödülleri Duffy'e gidince doğal olarak gecenin konuşulan kişisi de o oldu. Diğer ödüllere baktığımızda; En İyi Erkek Şarkıcı ödülü Paul Weller'a gitti. Açıkçası biraz dudak büktüm ama neden aldı diye çok da hayıflanmadım. Ha keza En İyi Britanyalı Grup ödülünün de Elbow'a gitmesini normal buldum.

En kötü ihtimal Estelle'in Kenya West destekli "American Boy"u Yılın Britanyalı Şarkı ödülünü alır derken Girls Aloud'un isminin anons edilmesine "aaa olmadı" tepkisini verdim. Tabi ödül adaylarından biri Girls Aloud olunca, eşi Cherly'e destek vermek amaçlı Ashley Cole'un da ödül töreninde bulunması kaçınılmazdı. Muhtemelen Milan'ın Bremen deplasmanındaki maçı olmasa Victoria ve eşi David'i de görürdük Earls Court'ta.

Kenya West bu yıl bütün ödül törenlerinin olduğu gibi Brit Awars 2009'un da konuşulanlarındandı. En İyi Uluslararası Erkek Şarkıcı ödülünün favorisiydi, favori kazandı. Yine Katy Perry de MTV European Music Awards'un ardından Brit Awars'ta da kendini gösterdi, ödülünü de aldı. Kings of Leon "Only by The Night" ile Uluslararası Albüm ödülünü götürdü. Ayrıca canlı performaslarıyla da geceye katkıda bulunmaktan geri kalmadı.

Postu bitirirken ödülleri kazananları topluca bir sıralayalım dedik.

MasterCard Britanyalı Albüm: Duffy - Rockferry

Britanyalı Grup: Elbow

Britanyalı Single: Girls Aloud - The Promise

Britanyalı Kadın Şarkıcı: Duffy

Britanyalı Erkek Şarkıcı: Paul Weller

Britanyalı Yeni Çıkış: Duffy

Britanyalı Canlı Performans: Iron Maiden

Uluslararası Albüm: Kings of Leon - Only by The Night

Uluslararası Erkek Şarkıcı: Kanye West

Uluslararası Kadın Şarkıcı: Katy Perry

18 Şubat 2009 Çarşamba

hep destek tam destek

İngiltere'nin önümüzdeki ay iki önemli sınavı var. Önce Slovaklar ile bir hazırlık maçı ardından ise Ukrayna ile Dünya Kupası eleme grup maçı. The FA, Wembley'in tamamen dolmasını istiyor ve bu nedenle hem biletleri neredeyse 1.5 ay önceden satışa çıkarıyor hem de fiyatları bir Wembley maçı için oldukça düşük seviyeye çekiyor. Bu iki unsurun ardından Slovakya maçında olmasa da Ukrayna ile oynanacak DK eleme grubu maçında Wembley'in dolacağını söylemek mümkün. Yeri gelmişken bizim herhangi bir milli maçımızın biletleri 1.5 ay önceden satışa çıkmış mıydı, hatırlayamadım da...

2010 güney afrika biletleri

2010 Dünya Kupası'nın biletleri cuma günü itibariyle satışa çıkarılıyor. Bugün Johannesburgh'da yapılan basın toplantısı ile biletler hakkında bilgi verildi. Organizasyon komitesinin biletler sorumlu Başkanı David Will, toplam 3 milyon adet biletin satışa çıkarılacağını söyledi. Tabi turnuvanın yapılacağı kıta Güney Afrika olunca kıta ve ülke halkının da maçları izleyebilmesi için bu 3 milyon biletten 120 bin adetini cüzî fiyatlardan satışa sunulacağını da belirtildi.

Biletlerin satışları Amerikan Doları üzerinden yapılacak. Bir kişinin 7 maç için bilet alma hakkı olacak. Her maç için bir kişinin alabileceği bilet sayısı 4. Ayrıca getirilen kurallardan bir tanesi de aynı gün oynanan maçlardan sadece biri için bilet satılacak. Aynı kişi aynı günkü iki maça birden bilet alamayacak. Bu kuralla birlikte çok daha fazla kişinin bilet alması hedefleniyor.

2010 Dünya Kupası'nın yerel sponsorlarından First National Bank'ın belirlediği döviz kurundan Güney Afrikalılar biletleri satın alabilecek. Ayrıca First National Bank, Dünya Kupası temalı kredi kartlarını da biletlerin satışıyla birlikte piyasaya sunuyor. Son bir not biletlerin 4 kategoride satışa çıkarılacağı ve 4. kategorinin satışının sadece Güney Afrikalılara yapılacağı.

Fotoğraflar: GIANLUIGI GUERCIA/AFP/Getty Images

if

gecenin etkinliği

Daha önce yazmıştık Brit Awards 2009 adayları hakkında bir post. Aradan bir ay filan geçti ve ödüllerin sahiplerini bulacağı gece geldi. Bugün saat 22.00'de başlayacak Brit Award 2009. Haftasonunu adaylara ayıran Dream TV'nin canlı canlı yayınlacağını düşünüyorum. Olmazsa İnternetten izleyeceğiz. Arada Galatasaray maçını yolumuz düşer mi bilmiyorum ama gecenin etkinliği Brit Awards 2009'dur benim için. Şiddetle tavsiye edilir...

17 Şubat 2009 Salı

uefa'da son 32

Billmapsports her zamanki çalışkanlığıyla UEFA'da son 32'nin de haritasını eklemiş. Biz de ondan alıp koyduk buraya.

majesteleri #46

17 Şubat 1963...

hey gidi pau orthez hey

Fransız basketbolu denilince aklıma gelen ilk şeydir Pau Orthez. Lise ve üniversite yıllarında her sezon bir Limoges ya da Pau Orthez maçı denk gelir yolum da Abdi İpekçi'ye düşerdi. Önce Limoges o şaşalı günlerini arar oldu daha sonra da ikinci Lig'in (Pro B) yolunu tuttu. Şu sıralar tekrar Pro A'ya çıkmak için uğraşıyor. Gelecek sezondan itibaren bu mücadelede eski bir dost da Limoges'a katılabilir.
Çok değil, daha 3 sezon önce normal sezonun lideriydi Pau Orthez. Fakat 2005-2006 sezonunun ardından her geçen sezon daha kötü bir performans sergilmeye başladı Frasızn basketbol tarihinin en başarılı kulübü. Bu sezon ise ligin bitmesine 12 hafta kala son sırada Pau. Geride kalan haftaları düşünecek olursak büyük bir mucize olmazsa Pro B'nin yerini tutacak Fransız basketbolunun efsanesi. Boris Diaw, Pietrus kardeşler, Antoine Rigaudeau, Stéphane Risacher, Laurent Foirest, Moustapha Sonko gibi isimleri yetiştiren koca bir kulübün çöküşünü görmek üzücü...

günün tuhaf haberi: futbol topu rokete çarptı - 4 ölü

Günün tuhaf ve bir o kadar da üzücü haberi Irak'tan. Anadolu Ajansı'nın haberini aynen aldık.
"Irak’ta futbol oynayan gençlerin topunun bir rokete çarpması sonucu 4 kişi öldü. Polis, güneydeki Amara kentinde futbol stadı yakınında oynayan 14-15 yaşındaki gençlerin topunun bir rokete çarptığını belirtti. Roketin patlaması sonucu 4 gencin öldüğü, 11’inin yaralandığı bildirildi."
Fakat insan bazı şeyleri anlamıyor bu haberde. Top nasıl olup da rokete çarpar. Roket uçak gibi uçuyor mu ki top çarpsın ya da roket topu mu hedef aldı. Tabi bir de roketin durup dururken ne işi vardı. 4 satırlık haberde haberin kendisi kadar soru geliyor insanın aklına.

telstra dome'da kim oynayacak?

Tuhaf bir tartışma var bu aralar Avustralya Futbolu Federasyonu (AFL) ile A-League arasında. Tartışmanın nedeni de resimlerini gördüğünüz Melbourne'deki Telstra Dome. Avustralya spor takviminde 28 Şubat için iki spor etkinliği yazıyor. Bunlardan biri A-League "Büyük" Finali, diğeri ise NAB Cup'taki Collingwood - Richmond karşılaşması. Ne tesadüf ki her iki maç da Telstra Dome'da oynanacak. Tabi oynanmayacak ama takvimde oynanacak mekan olarak aynı yer görünüyor. Bu durumda her iki taraf da "ben oynayacağım, hayır ben oynayacağım tartışması içerisinde". AFL CEO'su Andrew Demetriou NAB Cup fikstürünün ekim ayında belli olduğunu bu nedenle de Telstra Dome'un kullanım haklarının kendilerinde olduğuna inanıyor. Tabi işin bir de Ben Cousions yönü var. Söz konusu arkadaş Avustralya Futbolu tarihinin en başarılı ismi. Lâkin saha içerisinde başarılı işler yapan Cousions saha dışında başta uyuşturucu olmak üzere birçok belaya karıştığı için 2007'den beri cezalıydı. Cezası bu yıl biten Ben Cousions'ın Richmond forması ile sahalara geri dönüş maçı çok fazla ilgi çekecektir doğal olarak. AFL de bu fırsatı kaçırmak istemediğinden Telstra Dome'da diretiyor.

A-League cephesinden ise Büyük Final'in Melbourne'de oynanacağı belliydi. Lig yönetiminin tercihi Melbourne Cricket Ground idi. Fakat MCG'nin o tarihte kullanılmaya müsait olmadığının söylenmesi işleri içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Olaya bir çözüm bulmak isteye Telstra Dome'un İletişim Direktörü Bill Lane ise NAB Cup maçının pazartesi ya da perşembe akşamı oynanabileceğini, konuyla ilgili bir çözüm için uğraştıklarını söyledi. Olay bir stadyumun paylaşımı kadar iki federasyon arasındaki güç savaşını da kapsadığı için kolay kolay çözüm bulunmayacak gibi. Bu noktada da Bill Lane'in canı çıkacak gibi görünüyor.

Son Not: Telstra Dome yetkileri stadyumun A-League "Büyük Finaline" ev sahipliği yapacağını açıkladılar...

16 Şubat 2009 Pazartesi

çin'de yasak kalktı

Kasım ayında Çin Hükümeti kötü yönetim, şike skandalları ve en önemlisi taraftarlar arasındaki şiddet olayları nedeniyle Çin Süper Ligi'nin televizyondan yayınını yasaklamıştı. Tianjan ile Pekin takımları arasında oynanan maçın ardından Pekin taraftarlarının Tianjan futbolcularını taşıyan otobüse saldırmaları hükümetin bu kararı almasındaki en önemli olaydı.
Aradan 4 ay geçti. Önümüzdeki ayın 21'in de Çin Süper Ligi'nde yeni sezon başlıyor. Ligin resmi yayıncısı CCTV yetkileri 4 aydır süren yasağın kalktığını ve yeni sezonun televizyondan yayınlanacağını açıkladılar. Tabi akla ilk gelen soru bu 4 aylık yasağın ne kadar etkili olduğu ve bir sonuca ulaşıp ulaşmadığı. Bunun anlaşılabilmesi için yeni sezonda takımların sahaya çıkması ve taraftarların taşkınlık yapıp yapmayacağını görmek lazım.

"çakarsam fena olur bebek yüzlü!"

laf arısı #3

Antalya - Galatasaray 14/02/09
Şut : Ant. 7 - GS 17
İsabetli Şut: Ant. 3 - GS 6
Ofsayt: Ant. 0 - GS 3
Gol Pozisyonu: Ant. 2 - GS 5
Topa sahip olma: Ant.%43 - GS %57

Galatasaray maç boyunca istatistik tarafından alenen aldatılmıştır, sarı kırmızı camia her iki Adnan'dan birinden (tercihen Polat'tan) şiddetli bir kınama duyurusu daha beklemektedir.

by taytay

3 milyon dolar

Haftayı David Beckham ile açtık Beckham ile devam edelim. Geçtiğimiz hafta boyunca Milan'ın LA Galaxy ve MLS'e İngiliz topçu için 10 milyon dolar teklif ettiği konuşuldu. Lâkin Washington Post'tan Steven Goff'a göre İtalyan kulübünün önerdiği rakam 10 değil, 3 milyon dolarmış. Bu rakam hem Galaxy hem de MLS tarafından beğenilmemiş doğal olarak. Hatta Bobby Convey'in 5 yıl önce Reading'e transferinde bile 1 milyon 500 bin dolar ödendiği ifade edilmiş. Gerçi bu karşılaştırma bir nevi elma ile armut misali olmuş. Convey İngiltere yolu tuttuğunda henüz 20 yaşındaydı. David Beckham ise neredeyse 34'üne geldi. Emekliliğine 2 hadi bilemedin 3 yıl kalmış topçuya hangi salak kulüp 10 milyon civarında bir para öder ki. Adriano Galliani'nin önümüzde henüz 20 gün var demesine karşın bu hafta boyunca herhangi bir görüşmenin yapılması beklenmiyor iki taraf arasında. Hem MLS'den Don Garber ve Todd Durbin hem de LA Galaxy'nin Başkanı Tim Leiweke'nin seyahatte olmaları karşılıklı konuşmanın zor olacağını gösteriyor bu hafta boyunca.

zor dostum zor

"Burada kalmak istediğimi söylemiştim. Eğer geri dönersem bu biraz zor olacak. Bekleyip neler olacağını göreceğiz."

David Beckham'ın Milan ile LA Galaxy'nin anlaşmaması ve kendisinin Los Angeles'a dönmesi ile ilgili yorumu...

15 Şubat 2009 Pazar

rekor kırmak onun işi

Yelena Isinbayeva'nın dünya rekorlarına alıştık. En son olarak aynı günde iki rekor kırmayı başardı Rus Alet. Donetsk'teki salon şampiyonasında 4ç95'lük dünya rekorunu önce 4.97'ye daha sonra da 5.00'a çekti. Henüz 26 yaşında olduğu aklıma geldi. Muhtemelen birkaç düzine dünya rekoru daha izleriz kendisinden...
Fotoğraf: Alexander KHUDOTEPLY/AFP/Getty Images

maçın kahramanı çağdaş atan

Çağdaş Atan Borussia Dortmund - Energie Cottbus maçının adamı oldu. En azından maçı seyreden kime sorsanız 1-1'lik maç skorunun onun eseri olduğunu söyler. Maçın 32. dakikasında Bundesliga kariyerinin ilk golünü Dortmund'a atmayı başardıktan sadece 3 dakika sonra yukarıdaki resimlerde de görebileceğiniz gibi Sebastian Kehl'i ceza sahasında yere indirerek penaltıya sebep oldu Çağdaş. Alexander Frei'nin Gerhard Tremmel'i mağlup eden vuruşu maçın da skorunu belirledi. Çağdaş Atan, Bundesliga kariyerinde şu ana kadar ki en önemli maçta iki ucu birden yaşaması ilginç bir tesadüf.
Gerçi Çağdaş'a haksızlık etmemek gerek. 3. Haftadan itibaren takımda düzenli olarak forma giyiyor kendisi. Son 17 maçın tamamında 11'de sahaya çıktı ve 90 dakika boyunca forma giydi. Hatta onun takıma girmesiyle birlikte Igor Mitreski Germinal Beerschot'e kiralandı. Çağdaş'ın forma giydiği takım Bundesliga'nın en düşük bütçeli ve en zayıf kadrosuna sahip ekibi olabilir. Fakat bu onun sergilediği performansı değersiz kılmıyor. Beşiktaş ve Trabzonspor'da sergileyemediği futbolun daha iyisini Bundesliga'da oynuyor.

stil sahibi adamlar #1