Campeonato Brasileiro'ya teknik direktörler konusunda bir sınırlama koymak gerekiyor herhalde. En azından bir teknik direktörün bir yılda en fazla 2 takım çalıştırması kuralı koyulmalı. Tabi böyle bir giriş tuhaf oldu şimdi. Hayırdır olay ne derseniz şöyle ifade edeyim: Geçtiğimiz yılın dördüncüsü Fluminense, Temmuz ayında Copa Libertadores finalini kaybettikten sonraki yokuş aşağı gidişini sürdürüyor. Ligin bitimine 10 hafta kala sondan ikinci sıradalar. Başkan Roberto Horcades Ağustos ayında teknik direktör Renato Gaucho'ya yol verip Stival Cuca'yı göreve getirmişti. Cuca'nın da Fluminense'deki ömrü 9 haftayla sınırlı kaldı. 2 galibiyet, 2 beraberlik ve 5 mağlubiyet onun görevine son verilmesinin nedeni. Dün açıklandığı üzere Rio kulübünde sezonun üçüncü teknik direktörü de Renê Simões oldu. Simões, Jamaika futbol tarihinin en önemli isimlerinden biri. Jamaika'yı 1998 Dünya Kupası'na taşımıştı kendisi. 10 yıl sonra bu yılın başında yine aynı işi yapar mı diye göreve getirdiler fakat Honduras'a 3-0 yenilince milli takımdaki görevine son verildi. Şimdi daha zor bir işe kalkışıyor, yokuş aşağı giden Fluminense'yi düzlüğe çıkarmak için uğraşacak.
Bu arada sezona Fluminense'de başlayan Renato Gaucho da son sıarda yer alan diğer bir Rio takımı Vasco De Gama'nın başına geçti. Gerçi buna şaşırmamak lazım. Bu bir Brezilya geleneği. Misal Geninho sezona Atletico Minerio'da başladıktan sonra yaz dönemini Botafogo'da geçirdikten sonra Eylül başında Atletico Paranaense ile anlaştı. 10-15 teknik adamın ve sabırsız kulüp başkanlarının olduğu bir ortamda bu tür kısrı döngü daha çok devam eder...
3 Ekim 2008 Cuma
flavio briatore
Hatırlatmakta fayda var Flavio Briatore, Queens Park Rangers'ın hissedarlarından aynı zamanda da başkanı.
2011 bayanlar dünya kupası...
Etiketler:
dünya kupası,
ecnebi,
futbol
2 Ekim 2008 Perşembe
sovyet tipi sezon açılışı
Olympiakos basketbol takımı sezonu açmış. Sezon açılışının resimlerini görünce sanki Sovyet dönemi Rusyası'ndan bir takım izlenimini uyandırdı bende. Yöneticiler önde, oyuncular arkada dizilmişler. Uzun boylular arkada diyeceğim ama takımda 180'in altında oyuncu yok, uzunlar önde olsa ne olur. Düzen yalnız hakkaten iyi kurgulanmış. Önce açılış yapılmış arkasından da basketbolcular formalarını göstermiş.
Formalar demişken şu forma hususunda Yunanlıları bir türlü anlamıyorum. Neden Yunanlı oyuncuların ismi Yunanca, Yunanlı olmayan oyuncuların ismi Latin harfleri ile yazılır? Ya hepsini birden Yunanca yazın ya da Latince. Takım içi bir ayrılık oluşturuluyor baksanıza. Milliyetçi bir söylem varsa "bakın onlar yabancı biz Yunanlıyız" diye, tamam makul deriz. Ama öyleyse neden yabancı oyuncuları alıyorsun o zaman. Bu Yunan harfleri-Latim harfleri olayını çözebilmiş değilim bir türlü...
1 Ekim 2008 Çarşamba
nicolás sumsky
River Plate'in 2009'daki ilk transferi Nicolás Sumsky. Henüz 14 yaşında olan bu Çek çocuk, Türkiye'de yapılan 16 yaş altı Avrupa Futbol Şampiyonası'nda da Çek Milli Takımı forması giymişti. Hikayesi ilginç. 10 yaşında Monaco'ya geliyor, orada geçen 3 senenin ardından geçtiğimiz Aralık ayında Cannes Futbol Akademisi'ne kayıt oluyor hani Zidane'ı keşfeden futbol okulu. Yalnız bu çocuğun yeteneklerini herkes farketmiş durumda. Geçtiğimiz mayıs ayında Boca çok bastırıyor ama anlaşamıyor kadrosuna katmak için. Kısmet River Plate'ymiş. Babası Victor, 3-4 yıl Arjantin'de oynar 18-19 yaşında Avrupa'ya döner diyor ve değerinin de en az 30 milyon dolar olacağına inanıyor. Nicolás Sumsky, yılbaşından itibaren River ile antrenmanlara çıkacak. Bakalım harbiden iyi bir topçu mu yoksa yeni bir Freddy Adu mu bizi bekleyecek. Gerçi hem Boca Hem de River'ın peşine düştüğü çocuk da boş olamaz...
30 Eylül 2008 Salı
ilk 6 hafta sonunda premier league...
Evinde Bütün Maçlarını Kazanan
West Ham United
Deplasmanda Bütün Maçlarını Kazanan
Chelsea
Evinde Puan Alamayan
Everton
Deplasmanda Puan Alamayan
Middlesbrough
Bolton Wanderers
Fulham
Galibiyet Alamayan
Tottenham Hotspur
Mağlubiyet Almayan
Liverpool
Chelsea
En Uzun Mağlubiyet Serisi
4 - Newcastle United (devam ediyor)
En Uzun Galibiyet Serisi
3 - Aston Villa (devam ediyor)
3 - Arsenal
Gol Krallığı
5 - Amr Zaki (Wigan Athletic)
4 - Gabriel Agbonlahor (Aston Villa)
4 - John Carew (Aston Villa)
4 - Jermain Defoe (Portsmouth)
Asist Krallığı
4 - Emmanuel Adebayor (Arsenal)
4 - Mikel Arteta (Everton)
3 - Denilson (Arsenal)
3 - Stephen Ireland (Manchester City)
3 - Steed Malbranque (Sunderland)
3 - Ashley Young (Aston Villa)
En Fazla Faul Yapanlar
19 - Kevin Davies (Bolton)
16 - Lassana Diarra (Portsmouth)
15 - Vincent Kompany (Manchester City)
14 - Carlton Cole (West Ham)
14 - Wilson Palacios (Wigan Athletic)
14 - Bobby Zamora (Fulham)
Etiketler:
ecnebi,
futbol,
istatistik
29 Eylül 2008 Pazartesi
porte alegre derbisi
Birkaç hafta öncesine kadar Gremio açık ara Campeonato Brasileiro liderliğin keyfini çıkarıyordu. Fakat ardarda alınan beraberlik ve yenilgilere en son Porte Alegre derbisinde Internacional'den alınan 4-1'lik mağlubiyet eklenince liderlik artık onların değil. Averajla da olsa Palmeiras yeni lider. Gremio'nun aldığı sonuçların ardından lig liderleri Palmerias ve Gremio ile 10. sırada yer alan Vitoria arasındaki puan farkı sadece 10. İlk beş sıranın lideri ile sonuncusu arasındaki puan farkı 4. Campeonato Brasileiro'da bu sezonun sonu bayağı keyifli olacak. Geçtiğimiz iki sezonda da São Paulo son haftalara rahat girmişti. Bu sezon ise öyle olmayacak. Ligin sonuna 11 hafta kaldı. En az 3-4 takım işi sonuna kadar bırakmaz. Unutmadan haftanın diğer derbisi Rio'daydı. Botafogo ile Fluminense puanları 1'er golle paylaştı. Ligin zirvesi gibi dibinde de herkes birbirini kovalıyor. Sonunculuğa düşen Fluminense 26, 12. Atletico Mineiro ise 34 puanda.
global kriz & futbol
Yüzyılın en önemli ekonomik krizlerinden birinin içine girmek üzereyiz. Lehman Brothers iflas etti, Fortis ancak Belçika, Hollanda ve Lüksemburg hükümetlerinin mali yardımlarıyla ayakta kalıyor ve devletin kontrolüne giriyor. Ha keza İngiliz hükümeti de Bradford and Bingley'i kamulaştırıyor. Le Figaro, Fransa-Belçika ortaklığı finans grubu Dexia'nın acilen bir sermaye artırımına gidebileceğini öne sürdü. Durum pek içaçıcı değil.
Ekonomik sorunlar ister istemez futbola da yansıyor. Hatta bu nedenlerden dolayı söylentiler ortaya çıkıyor. Bunlardan biri Tottenham'ın Asyalılara satılacağı. Hatta Abramovich'in Chelsea'yi almasına aracı olan Pini Zahavi'nin geçtiğimiz hafta görüşmeler için Asya'ya gittiği söyleniyor. Tottenham'ın sahibi Joe Lewis'in son krizden etkilendiğini düşünürsek söylentiler hakkında asılsız diyemeyiz. Lewis'in şirketi Enic investment group kulübü 2001 yılında satın almıştı. Joe Lewis, yatırım bankası Bear Stearns'in hisselerinin yüzde 80'inin sahibiydi. Bankanın yaşadığı finansal zorluklar 400 milyon sterlinden fazla para kaybettirdi ona. Ayrıca Tottenham'ın da bu sezon yaptığı harcamalar ortada. Buna karşılık hem ekonomik hem de sportif açıdan istenilen yerde değiller. Joe Lewis'in 300-400 milyon sterlinlik bir paraya kulübü satacağına inanılıyor.
Satılacağına yönünde dedikoduların yayıldığı bir başka kulüp de Portsmouth. 3 yıl önce Alexandre Gaydamak tarafından satın alınan Portsmouth, Harry Redknapp ile birlikte iyi işler yapmaya başlamıştı. Gaydamak Redknapp'a iyi bir bütçe sunmuştu. O da sunulan bütçeyi orantılı oranda kullandı. Futbolcular transfer ederken aynı değerde oyuncuları sattı. Defoe alınırken Benjani satıldı. Crouch, Muntari'nin Inter'e satılmasından kazanılan parayla alındı. Finansal açıdan çok da korkutucu bir tablo yok Gaydamak'ın önünde. Zaten o da "bizim satmak gibi bir amacımız yok fakat iyi bir teklif gelirse de düşünürüz" diyor. Bu iyi tekliften kasıt, 20 milyon satış bedeli ve 60 milyonluk borcu üstlenmek olduğu ifade ediliyor İngiliz basınında.
Söylentiler demişken Afrikalılar Newcastle'ın peşini bırakmıyor. Nijeryalılar istiyor derken şimdi de Güney Afrikalı bir konsorsiyum Unitd'ın talibi olmuş.
İngiliz futbolundaki bu karışık tabloya finansal zorluklarla boğuşan (AIG gibi) önemli sponsorları da eklersek Premier League'in geleceğinde büyük taşlar yer değiştirebilir gibi...
selanik derbisi
Komşuda haftasonu Selanik derbisi vardı. PAOK, Iraklis'i ağırladı. Muslimovic'in golüyle maçı 1-0 kazandılar. PAOK, Olympikos ile birlikte zirveyi paylaşıyor geride kalan 4 haftanın sonunda. Geçtiğimiz yıl felaket bir sezon geçirmiş ve ligi 9. sırada tamamlamıştı. Thodoris Zagorakis kulübe başkan olduğunda zamana ihtiyacı olduğunu söylemişti. Dediğinde haklı çıktı Fernando Santos'a veteran yabancılardan oluşan bir kadro teslim etti. Pablo Gabriel Garcia, Sérgio Conceição, Ibrahima Bakayoko, Zlatan Muslimović, Pablo Contreras, Vasilis Lakis gizi zamanında iyi iş yapmış isimler şimdilik PAOK'u taşıyor. Sezon sonuna kadar böyle giderlerse Zagorakis, PAOK tarihindeki en önemli başkanlardan biri olur. Sezonun henüz başı, 6-7 hafta daha geçsin belli olur PAOK'un bu yıl ne yapacağı.
fernando alonso & singapur
Herhalde Formula 1 tarihinin sayılı yarışları arasına geçecek iki yarışı arka arkaya izleme şansına sahip olduk bu sezon. Önce İtalya Grand Prix'i, ardından da Singapur. Bu kadar atraksiyonun bir arada olacağını bir yarışı 40 yılda bir görürüz herhalde. Üstelik tüm bunları Formula 1 tarihinin ilk gece yarışında olması. Uzak ara yarışı kazanacak izlenimi veren Felipe Massa'nın pit stopta yaşadığı tuhaf sorun, Rosberg'in 10 saniye pit cezası almasaydı belki de kazanacağı yarış, Nelson Piquet Jr.'un Renault'nun takım emri çıksa olmayacak bir zamanlamayla kaza yapması. 1 saat 45 dakika içerisinde bu kadar heyecanı insan zor kaldırıyor. Fernando Alonso'ya mucize gerekiyordu, takım arkadaşı mucizeyi gerçekleştirdi. Aslına İspanyolun hakkıydı yarış, antrenman ve sıralama turlarının ilk etabında gösterdiği performansa yazık olacaktı podyuma çıkamasaydı. Yine Williams'ın yıllar sonra podyumda görmek de insanı keyiflendiriyordu. Bu arada her takımın pitinde çalışmak zor olsa gerek ama Ferrari'nin ki ekstradan insanı kasıyor olsa gerek. Schumacher zamanında bir pit görevlisinin ayağı ezilmişti yanlış hatırlamıyorsam, bu sefer neredeyse bir kişi ölecekti. Ferrari bu yaşanılanların ardından bir önlem alır herhalde. Hem yarıştan puan alamadılar hem de bir çalışanlarını kaybediyorlardı, ciddi bir sorun.
Nasıl olur bilmiyorum ama Ferrari ve McLaren'in mücadelesine daha çok takım girmeli. En azından bunun için çalışılmalı. Yoksa sadece iki büyüğün çekiştiği iğrenç yarışlarla dolu bir sezonu kimse izlemek istemeyecektir. 1990'lı yıllarda olduğu gibi Willliams, Benetton, Ferrari ve McLaren'in dönemsel şahlanışları zevkli kılıyordu Formula - 1'i.
Etiketler:
ecnebi,
fernando alonso,
formula 1
haile gebrselassie
Pekin'de de gördük artık 5 bin ve 10 bin metro temposuna ayak uyduracak kadar atletik ve sprint yapabilecek güçte değil. Tabi 35 yaşına gelmiş bir sporcudan bahsediyoruz. Lâkin 42 kilometre 195 metrenin hâlâ en iyisi o. Haile Gebrselassie haftasonu koşulan Berlin Maratonu'nu ilk sırada tamamlamakla kalmadı kendine ait olan ve geçen yıl yine Berlin'de kırdığı dünya rekorunu 35 saniye geliştirdi, 2 saat 3 dakika 59 saniyeye taşıdı. Yarış öncesinde planlamış olmalı ki "dünya rekorunu geliştirmek istiyorum" demişti. Dediğini de başardı Etiyopyalı. Maraton demişken aklıma geldi bilmem kaç yıldır yaparız şu Avrasya Maratonu'nu, ama bir kere olsun Haile Gebrselassie'yi getiremedik, yarıştıramadık. Bu kadar zor mu onu getirip, bir efsaneyi canlı canlı seyrettirmek İstanbullulara. Zor ki bir türlü olmuyor. Postu bitirirken "The Science of Sport"ta yayınlanan ve Haile Gebrselassie'nin dünkü yarıştaki temposunu gösteren grafiği de ekleyelim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)