17 Ocak 2009 Cumartesi

nelson mandela bay #2

Dünya Kupası'nın ev sahiplerinen Port Elizabeth'teki Nelson Mandela Bay Stadyumu'nun son halinin gökyüzünden görüntüsü. Stadyumum, yapımının tamamlanması ve etrafındaki çevre düzenlemesinin yapılmasının ardından dünyanın "en hoş" stadyumları arasında yer alacak gibi görünüyor...

körfez güzelleri

19. Körfez Kupası'nın finali bu akşam Muskat'ta oynandı. Ev sahibi Umman ile Suudi Arabistan kupayı kaldırmak için karşı karşıya geldi. Grup maçları ve yarı finalde her iki takımda gol yememişti, final maçında da kalelerinde gol görmediler. 90 ve 120 dakikalar sonunda gol kaydına muvaffak olunamayınca kupanın sahibini penaltı vuruşları belirledi. Daha önce tarihinde hiç bu kupayı kazanmayan, Katar ve Birleşik Arap Devletleri'nde oynanan son iki kupada finale kadar yükselen fakat finalde kaybeden Umman, penaltı atışlarıyla da olsa bu sefer kupayı müzesine götürdü. Beni gözüme takılan maçla ilgili en ilginç enstantaneler Umman'ı desteklemek için tribündeki yerlerini almış bu iki güzel bayan. Sahada güzel futbol adına birşey göremesek de tribünlerin güzelliği futboldaki eksikliği geride bırakmış. AFP'nin foto muhabiri Karim Jaafar'i de tebrik etmek gerek bu fotoğraflar için...
Fotoğraf: KARIM JAAFAR/AFP/Getty Images

#22 transfer edilemez

Milan ile Fiorentina arasındaki bir lig maçından daha çok Kaka'nın son maçı mı acaba hadisesi etrafında dönen bir maç izledik. Tribünlerin bu transfer hadisesine tepkisi büyük. Pankart taraftarların görüşünü özetler nitelikte; "#22 transfer edilemez"...

16 Ocak 2009 Cuma

ibadet kutsaldır

Ummanlı futbolcular Suudi Arabistan ile yarın oynayacakları Körfez Kupası final maçı öncesi son antremanda ibadetlerini de yerine getirmeyi unutmuyorlar... Fotoğraf: MOHAMMED MAHJOUB/AFP/Getty Images

steelers X ravens

street fighter IV - trailer

ballı federer

Avustralya Açık'ta ana tablo belli oldu. Roger Federer şanslı bir fikstüre sahip. Ana tablonun alt tarafında yer alan İsviçreli, Djoko ile birlikte tablonun üst tarafına göre daha "kolay" rakipler ile eşleşecek. Tablonun üst tarafında ise Rafael Nadal, Andy Murray gibi turnuvanın en favorileri yer alıyor. Ayrıca Gael Monfils, Gilles Simon gibi sürprize açık isimler de Murray ile Nadal'ın tarafında. Ana tablonun üst tarafından gelecek arkadaş finale çıkana kadar oldukça fazla yıpranacak. Daha doğrusu yıpranırsa şaşırmamak gerek. Ana tablonun alt tarafında yer alan esas oğlanlardan Roger Federer ve Novak Djokovic'in bir sürprize kurban gitmemeleri halinde çok da zorlanmayacaklarını söylersek ayıp etmiş olmayız. Bakmak isteyenler için ana tablonun linkini de ekledik postun sonuna...

15 Ocak 2009 Perşembe

2 günde 2 transfer

Hafta başlarken tek bir forvete sahip olan Olympique Marsilya iki günde sorunlu bölgesine ikinci transferini de yaptı. Premier League ve Ligue 1'de şampiyonluk kupaları kaldıran sağlam bir kariyere sahip Sylvain Wiltord. Rennais'de Guy Lacombe'u eleştirmesi nedeniyle bu sezon sadece 6 maçta forma giyebilmişti. Kenarda köşe de beklerken Eric Gerets, 4 kupayı birden düşünmüş olmalı ki işi sağlam tuttu ve Brandão transferinin yanına eşantiyon olarak 6 aylığına onu da ekledi. Kariyerinin son 1-2 yılını yaşayan 34 yaşındaki Wiltord için çifte belki de üç kupa sevinci yaşanacağı bir 6 ay olabilir...

'fit' ronaldo...

Bir bana bu bira göbeğinin 6 ayda eriyeceğini söylese "oğlum de git, dalga mı geçiyorsun" derdim. Ronaldolar'ın esas olanı -32 yaşındaki- Temmuz'da İbiza'da şekilsiz şekilsiz dolaşıyordu. Derken önce Flamengo ile antremanlara çıktı, aralık ayında da Corinthians ile anlaştı. Noel dönüşü başladığı antremanlar sonucunda önümüzdeki ay forma giyecek kıvama gelmiş. Adamı takdir ettim; Sakatlık, göbek derken kondisyonu yakalamış. Bu sezon Corinthians adına iyi iş yapacak gibi görünüyor.

avustralya açık öncesi kehânetler - 1

Tenisteki Grand Slam turnuvaları içinde favorim Roland Garros olup, Wimledon'ın çim kortları hemen arkasından gelir. Ucundan kıyısından Avrupalı olduğumuz için herhalde, münasebetsiz saatlere denk gelen Avustralya ve Amerika açık turnuvalarında pek heyecanlanamam. Bunun tabii, yayınlandığı saatler bakımından bu iki turnuvayı çocukken seyredememiş olmamla da ilgisi var. Nadiren de olsa boks maçları için ya da NBA finalleri için karganın bok yemeye hazırlandığı saatlerde ayağa dikilip, uykulu gözlerle sporseverlik yapmışlığımız vardır ama anneme 'Lendl'la Edberg oynayacak, sabah beşte beni kaldır' demiş olsam muhtemelen, 'Lendl'la Edberg karnını mı doyuruyo, zıbar yat insan gibi' diye karşılık verirdi. Ama yine de benim gibi kış sporlarından (biatlon ne lan? önce kay, sonra ateş et: ergenekon sporu) pek haz etmeyen sporseverler için Avustralya Açık yılın bu zamanında hızır gibi yetişiyor. Elemeler zaten başladı, ağır toplar ise haftaya korta çıkacak. Onlar çıkmadan azıcık ileri geri konuşayım istedim. Centilmen bir insan olarak önce kızlara bakalım. (Tenis oldum olası böyledir ama. Bu sporu sevmeyip de sırf kızlara bakmak için izleyen bir sürü insan tanırım. Babası doktor olan bir arkadaşım anlatmıştı. Ankara'nın meşhur hastanelerinden birinde iki ağır doktor abimiz kıyasıya bir laf dalaşına girerler bir konuda. Uzun süren tartışmanın ardından doktorlardan birinin barış sağlamak için öne sürdüğü formül şudur: "Tuğrul Abi bırak bunları da gel kantine inip karıya kıza bakalım." Formül işe yaramıştır.) Girişi hayırlısıyla yaptık. O zaman ikinci bölümde, sakatlıktan ötürü turnuvaya iştirak etmeyen Maria 'seksi-fotoğrafları-için-tıklayınız' Şarapova'ya, çeyrek final bile göremeyecek olan Anaaaa Ivanovic'e, biz onlardan sıkıldığımız halde kendileri tenisten sıkılmayan Williams kardeşlere, ilk WTA kupasını gözlerimin önünde kaldıran Safin familyasının sağı solu belirsiz kızı Dinara'ya, Olimpiyat altınıyla coşan Elena'nın saçlarını dağıtıp dağıtmayacağına, çizgi gerisine kurduğu çadırdan elzem olmadıkça çıkmayan Jelena'ya ve 1'e 26 veren sürpriz şampiyonluk adayıma değinelim. (Oğlum blog dediğin böyle bi şey değil lan, kısa kısa yazacaksın. / Abi kendimi kontrol edemiyorum.)

eagles X cardinals

yeni kül kedisi eagles mı?

Pazar gününden beri yazmayı hedeflediğim iki yazıdan biriydi Philadelphia Eagles'ın Konferans finaline yükselme hikayesi. Pazar gününün en keyfili olaylarından biriydi geçtiğimiz sezonun kül kedisi, bu sezonun neredeyse açık ara en iyisi New York Giants'ı NY'de savunmalarıyla sahaya gönmeleri. Hikayeye sondan başladık, biraz geriye gitmekte fayda var. Sezonun bitmesine bir ay kala Philadelphia Eagles'ın playoff'a girmesi hayal gibiydi hatta biraz daha net ifade edelim neredeyse imkansızdı. Normal sezonun son 5 maçından 4'ünü kazanarak çıkmayan candan umut kesilmez misali inat ettiler en sonunda da 6. ve son takım olarak kapağı attılar playofflara. İlk turda Minnesota'yı yenerek Giants'ın karşısına geldiler. Eagles'ı ligin diğer takımlarından ayıran en büyük özellikleri savunmalarıyla Giants'ı geçtiler. Dört periyot boyunca Giants'a touchdown şansı tanımadılar. Giants'ın quaterback'i Eli Manning kariyerinin en kötü maçlarından birine imza attı. Maç boyunca 2 defa topu kaptıran Manning, 29 pas girişiminin 15'in de başarılı olabildi ve sadece 169 yardslık katkıda bulundu takımına. Gerçi Eagles ile Giants arasında da ters bir korelasyon söz konusuydu maç öncesinde. Eagles maçalarını kazanarak playoff'a girerken Giants ise tam tersi, oynadığı son 4 maçın 3'ünden mağlup ayrılmıştı.
Kaybettiği maçlara rağmen normal sezonu lider ve sezonun geri kalanını ev sahibi olma avantajını yakalayarak bitirdi. Fakat normal sezon ile playoffların çok farklı olduğunu geçtiğimiz sezon kendisi göstermişti Giants'ın. Bu sezon da başrolde onlar var fakat bu sefer hikayenin hüzünlü kahramını oldular. Normal sezonun son günü bir mucize ile playoff'a kalan Philadelphia Eagles ise bu yılın Ny Giants'ı olabileceğini gösterdi. Andy Reid'in takımı savunma konsantrasyonlarını playofflarda 2 katına çıkarmış durumdalar. Andy Reid demişken bir cümle ile geçmek olmaz. Tam 10 yıl olmuş sakin, ortalarda çok fazla görünmekten hoşlanmayan Reid'in Eagles'ın başına geçeli. Geride kalan 8 sezonda tam 5 defa konferans finaline yükselmeyi başardı Eagles. Sadece bir kez 2005'te Atlanta Falcons'u konferans finalinde yenerek Super Bowl oynamaya hak kazanmıştı. Onda da New England Patriots'a boyun eğmişti Eagles. Andy Reid için Philadelphia'daki kariyerinin 10. yılında Super Bowl'u kazanmak oldukça anlamlı olacak. Super Bowl'a kalmak için şansları oldukça yüksek. Normal sezonda - kasım ayı sonunda- Arizona Cardinals'ı yenerken sadece 2. ve 4. çeyreklerde 2 touchdown'a izin vermiş, savunma performanslarının yanı sıra hücum performansları da etkileyiciydi. Zaten istatistikler de hem hücum hem de savunma performansı açısından Eagles'ı daha şanslı gösteriyor. Tampa Bay yolcularının kim olduğunu öğrenmek için fazla beklemeyeceğiz, pazar gecesi hangi iki takımın Super Bowl oynayacağını göreceğiz...

çakarım osmanlı tokadını, oyarım gözünü

Resimler devre arası hazırlıklarını İspanya'da sürdüren Hamburg ile Hoffenheim'ın yaptığı hazırlık maçından. 88. Dakikada Olic, Edouardo'ya arkadan sert bir hareket yapınca Brezilyalı da sinirlenip Olic'e dokunuyor! Olic de bu harekete çıldırıyor "sen misin bana dokunan" diyerek önce bir Osmanlı tokatıyla Brezilyalı'ya girişiyor ardından da "gözünü oyarım" diyor. Demekle de yetinmeyip hareketi hayata geçirmeye çalışıyor. Maçtan sonra Eduardo "ben birşey yapmadım, durup dururken bana saldırdı" demiş. Hırvat topçu da "O bana saldırdı, ben de kendimi savundum" açıklamasında bulunmuş, bu nasıl bir savunmaysa artık!

14 Ocak 2009 Çarşamba

fin hamamında buz hokeyi

Resimleri görür görmez İnönü'de insanların bir maçı böyle seyrettiğini düşündüm, daha doğrusu düşünmeye çalıştım ama bir türlü gözümün önüne getiremedim! Helsinki'deki Hartwell Areena'da buz hokeyi maçlarını seyretmeye gelenler için her türlü konfor düşünürmüş. Saunada rahatlarken bir yandan da buz hokeyi maçlarını seyretmeniz mümkün. Benim bildiğim insan saunaya havlu ile girer, edebiyle de oturur sonra da duşunu alır ya da havuzuna girer her neyse. Finliler de ise durum biraz farklı olsa gerek. Sauna anlayışı açısından biraz fazla gelişmişler! Hani gol atınca ortaya çıkan sahneyi düşünmek bile istemiyorum. Şahsi fikrim insan bu kadar fazla rahat! maç seyredecekse mümkünse gitsin evinden televizyonun başında seyretsin...

#9 brandão

eurocup son 16 grupları

Türk Telekom'un EuroCup'taki son 16 grubu hiç de fena değil. Evinde maç kaybetmeden deplasmanda alacağı bir galibiyet ile ilk 2'ye kalır ve çeyrek final vizesini de alır. Grubunun avantajı, ilk 2'ye kalması halinde son 16'nın en zayıf grubundan gelecek 1. ile eşleşecek olması. Muhtemelen 2. olursa Rytas ile eşleşir. İşler iyi gitti grubu lider bitirirse, yarı final vizesi de ceptedir demek. Gruplara genel olarak bakınca I grubuna ayıp etmişler, 2 Yunan ile 2 Rus'u koymuşlar ne haliniz varsa görün demişler. O grupta son maça kadar kim çıkacağı bellli olmaz gibi. Lâkin iki Rus da bir adım önde. Üstelik Maroussi'nin de finansal sıkıntılar içerisinde olduğunu da unutmamak lazım.
K grubunda Azovmash ile Pamesa Valencia sürprize mahal vermde kalırlar 8'li finale...

united'ın asya turu

Manchester United'ın Macau'daki mağazasının açılışı için yolu Asya'ya düşen David Gill, Manchester United'ın önümüzdeki Temmuz ayında Çin, Endonezya, Malezya ve Güney Kore'yi kapsayan bir Asya turuna çıkacağı açıkladı. Juventus ile birlikte Asya'da en fazla taraftara sahip iki kulüpten birisi olun kıtaya özel ilgi göstermek gerekiyor. Bu arada United'ın Macau'da açtığı mağaza da hatırı sayılır! bir büyüklüğü sahip. En azından resimlerden gördüğümüz o yönde...

mastercard'ın yerine unicredit

Şampiyonlar Ligi'nin en eski sponsorlarından MasterCard, gelecek sezondan itibaren ligin sponsorları arasında yer almayacakmış. 1994'ten beri Şampiyonlar Ligi'nin resmi sponsoru olan MasterCard'ın yerini bir İtalyan bankası, UniCredit Grubu alacak. Avrupa'nın en üçüncü bankası olan UniCredit'i gelecek sezondan itibaren sık sık göreceğiz şampiyonlar ligi yayınları öncesinde ve sonrasında...

sky italia & rai

SKY Italia ile Rai, 2010 ve 2014 Dünya Kupaları'nın televizyondan yayınının paylaşımı konusunda anlaştılar. Varılan anlaşmaya göre SKY Italia turnuvadaki 64 maçın tamamını yayınlayacak. Rai ise en fazla 25 maçı yayınlama hakkına sahip olacak. Ki bu maçların içerisinde İtalya'nın maçları olacağı kesin. -en az 4, en fazla 9 maç- SKY Italia ayrıca 2009 ve 2013 Konfederasyon Kupası'nın yayın haklarına da sahip oldu. Futbolun en önemli organizasyonunu seyretmek için para ödemek zorunda olmak da bir futbolsever için "acı" olsa gerek.

"turp gibiyim"

Uzun bir zamandır Jose Mourinhho'nun "haklı olarak" hışmına uğrayan Adriano, aylar sonra Genoa ile oynanan kupa maçında 11'de forma şansı buldu. Şansını da fena kullanmadı Brezilyalı, en azından golünü attı. Golünü attıktan sonra "Turp gibiyim, sahaya çıkarım golümü de atarım" demiştir tabi içinden...
Fotoğraf: DAMIEN MEYER/AFP/Getty Images

umut

Dakar Rallisi'nin 10. etabında kaza geçiren İspanyol motosikletçi Cristobal Guerrero'nun yakınları için "umut" etmekten başka çare yok. Geçirdiği kaza sonucu komaya giren 48 yaşındaki İspanyol motosıkletçi için beklemekten başka yapılabilecek birşey yok...

13 Ocak 2009 Salı

30 derece

Biz burada soğuktan donar ve kat kat giyinirken Brezilya'da havalar oldukça hararetli. Yeni sezona kaplıca cenneti Atibaia'da hazırlanan Palmeiras'da futbolcular 30 derecelik sıcaklıktan bezmiş olmalılar ki soluğu havuz kenarında almışlar.

bafta adayları - "en iyi erkek oyuncu"

Benicio del Toro - “Che Part One” Brad Pitt - “The Curious Case of Benjamin Button” Christian Bale - “The Dark Knight” Colin Farrell - “In Bruges” Dev Patel - “Slumdog Millionaire” Frank Langella - “Frost/Nixon” George Clooney - “Burn After Reading” Javier Bardem - “Vicky Cristina Barcelona” Josh Brolin- “W.” Leonardo DiCaprio - “Revolutionary Road” Michael Fassbender — “Hunger” Michael Sheen - “Frost/Nixon” Mickey Rourke - “The Wrestler” Richard Jenkins- “The Visitor” Sean Penn - “Milk”

solano'nun halefi ilic

Galatasaray'a transfer olduğunda çok sayıda kişi onun için burun kıvırmıştı. Fakat İstanbul'da geçirdiği iki sezonda sarı kırmızılı kulübün fayda/maliyet oranı en yüksek isimlerinden biri oldu Sasa Ilic. Zaten iki sezondaki performansı ile de fena sayılmayacak bir paraya Salzburg'a satıldı. Trapattoni'nin takımın başında olduğu ilk sezonda 11'in devamlı isimlerindendi. 27 maçta 8 gol atarak sezonu kapadı. İtalyan teknik adamın İrlanda Milli Takımı'nın başına geçmesi Sasa Ilic için yedek kulübesinde geçecek günlerin habercisiydi. Salzburg'un yeni teknik direktörü Co Adriense'nin 11'inde bir türlü yer bulamadı Sırp oyuncu. Sezonun ilk yarısında sadece 3 maçta forma giyince Larissa'ya kiralandı sezon sonuna kadar. Yunanlılar Nolberto Solano'nun yerini onun kadar iyi bir isimle doldurmuş oldular.

gerets'in brandão çözümü

Djibril Cisse'nin sezon başında Sunderland'e kiralnmasıyla Olympique Marsilya'nın kaleye en yakın isimleri Mamadou Niang ve Bakari Kone olmuştu. Sezona iyi bir ortaklıkla girmişti Niang & Kone ikilisi. Peşisıra golleri sıralıyorlardı fakat ilerleyen haftalarda Kone'nin fiziğinin de etkisiyle yaşadığı düşüşten dolayı gol yollarında bütün yük neredeyse Niang'ın üzerine yıkıldı. Tabi bu duruma ek olarak Niang'ın sağ ayak kemiğinden beklenmeyen sakatlığı da gelince Eric Gerets, acil bir transfere ihtiyaç duydu. Olympique Marsilya'nın adı sıkça Henrik Larsson ile anılsa da Gerets, 37 yaşındaki İsveçlinin 4 kulvardaki tempoyu kaldıramayacağını düşünmüş olmalı ki tercihini ondan yana kullanmadı. Belçikalı, Rusya dışındaki Eski Sovyetler Birliği'nin en etkili yabancı hücum oyuncusunu kadrosuna katmayı tercih etti. 2002'de São Caetano'dan geldiği Shakhtar Donetsk'te tatminkar bir performans sergiledi Brandão. Toplam 128 defa formasını giydiği Ukrayna ekibinde 68 gol attı. Bu neredeyse her 2 maçta 1 gol gibi yüksek bir ortalama anlamına geliyor. Bu istatistiği verirken, fizik gücüne dayalı bir ligde oynadığını da unutmamak gerek. Eric Gerets'in aklında Brandão'yu mümkün olduğunca ceza sahası içerisinde kullanmak bulunuyor. En azından onun ceza sahasındaki meziyetlerini ve etkinliğini ön plana çıkarmasından bunu anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Brandão'nun ikili mücadelerde kolay kolay pes etmediğini, son vuruşlarının da idare ederin oldukça üzerinde olduğunu göz önünde bulundurursak onun için ödenmiş olan 10 milyon avro çok da büyük bir para değil. Üstelik Mamadou Niang'ıon takıma katılmasıyla birlikte güçlü ve yıpratıcı bir forvet hattına sahip olacak Eric Gerets. En azından rakip savunmaların gözünü korkutacak iki güçlü hücum silahına sahip olmayı her teknik adam ister.

550 dolara 9 maç

2010 Dünya Kupasî'nın biletleri önümüzdeki ay satışa çıkacak. Organizasyona ev sahipliğini Afrika kıtası yapınca bilet fiyatları da geçmiş turnuvalara oranla daha mâkul fiyatlardan satışa çıkarılacak. 4 kategoride satışa sunulacak biletler her keseye uygun görünüyor. Eğer sahadan çok fazla uzak olmak sizi etkilemeyecekse, ortama dâhil olmak size yeterse açılış maçı dışındaki maçları - 4 grup maçı ve 16, çeyrek, yarı final, 3.'lük ve final maçları- seyretmek için 550 dolar ödemeniz yeterli. Bu, maç başına 61 dolar anlamına geliyor. Benim param var, zengin adamım diyenler için ise açılış dâhil toplam 10 maçın maliyeti 3390 dolar. Burada da maç başına 339 dolar ödüyorsunuz. Hem 1. hem de 4. kategoriye bakınca 4 yılda bir olan dünyanın en önemli futbol etkinliği için gözden çıkarılabilecek bir meblağ söz konusu. Gerçi Güney Afrika'ya geliş-gidişin maliyetini düşünce yol masrafları (İstanbul'dan Johannesburg'a gidiş-geliş uçak bileti 1300 dolar civarında) biraz da olsa maliyetin seviyesini eski organizasyonların seviyesine getiriyor. Tabi Güney Afrika'da sizi konuk edecek bir arkadaşınız varsa o zaman iş değişiyor, baştan sona seyredebileceğiniz bir turnuva sizi bekliyor...

stada akarken...

Fotoğraf bana vapurla İnönü yolunu tutan Beşiktaş taraftarlarını hatırlattı. Lâkin arada birkaç bin kilometrecik uzaklık mevcut. Pittsburg Steelers taraftarları Charges maçı için feribotlarla Heinz Field'e doğru yol alıyorlar.
Fotoğraf: Gregory Shamus/Getty Images

cavcav'ın son gözdesi

Avustralya basınında son birkaç gündür Gençlerbirliği'nin Hyundai A-League'in gol kralı Shane Smeltz'i transfer etmek istediği yazılıp, çiziliyor. Bu sezon oynadığı Wellington Phoenix formasıyla 19 maçta 12 gol attı Yeni Zelandalı forvet. Ki takımın attığı toplam gol sayısı 22. Phoenix'in gollerinin yarısındna fazlası Smeltz'e ait. Zaten son iki sezonda da 36 maçta 21 gol atmış. Gol istatistikleri fena değil. Çok kolay adam geçebiliyor, bitirici vuruşlarda da fena değil standartın üstünde demek mümkün. Üstelik alt liglerde de olsa 3 yıllık bir Ada tecrübesi de mevcut. Hani Avrupa'da görmüş bir adam, transfer edilmesi akıllıca olur. Avustralya basınında transfer haberlerinin çıkmasıyla birlikte ligin yeni takımı Gold Coast United'ın da tepesi attı. Ligin "expansion"ı bu sezon sonundan geçerli olmak üzere Shane Smeltz'e 3 yıllık sözleşme imzalattırdı. Yani anlayacağımız Smeltz'in önümüzdeki 3 yıl nerede oynayacağı belli. Belli de belli olmasına Avrupa'da bir kulüpten, üstelik de bünyesinde 3 tane de Okyanusyalı bulunduran bir kulüpten teklif gelince Smeltz'in kafası karışabilir. United Başkanı Clive Palmer bu durumdan korkmuş olmalı ki "Kim takar Türkleri, o bizim sözleşmeli oyuncumuz" türünde bir laf etmiş. Palmer'a göre zaten Shane de yapılan teklifle ilgilenmiyormuş. -Açıklamayı yapan adamın Queensland'in en zengini olması da ilginç bir not.- Bu transfer ile ilgili ne Smeltz'den ne de Gençlerbirliği'nden bir ses yok. Hani doğru da değil mi onu da bilmiyoruz. Yalnız görünen o, İlhan Cavcav çok fena sarmış bu Okyanusyalı oyunculara. Keşke biraz daha erken düşünseydi de Premier League ya da Serie A'ya gidenlerden birkaç tanesini getirseydi bizim memlekete.

stil sahibi...

Amerikan erkek dergisi GQ'nun Şubat sayısının kapağı LeBron James. Sports Illustrated, Fortunue, Vogue gibi birbirinden farklı dergilere kapak olma koleksiyonuna GQ'yu da ekledi "The King". LeBron'ın henüz 24 yaşında bu kadar tavan yaptığını düşünürsek, önündeki 10 yıl da ne işlere imza atacağını düşünmek istemiyor. James'in GQ'ya kapak olmasıyla birlikte çıkan haberlerden özel bir modacısı olduğunu, Obama'nın seçim kampanyası için 20 bin dolar bağışladığını, gelecek haftaki yemin töreninde Washington D.C'de olamayacağı için -takım batı turnesine çıkıyor önümüdeki hafta- üzüldüğünü de çok da gerekli olmamasına karşın öğrendik...

12 Ocak 2009 Pazartesi

100. yıl ziyaretleri

100. yılını kutlayan kulüplerin devlet erkânını ziyaret etmesi bir gelenek olsa gerek. 4 Nisan'da 100. yılını kutlayan kulüpler kervanına katılacak olan Internacional de Devlet Başkanı Lula'yı 100. yıl forması ile ziyaret etmiş.

21-15

Zalgiris Kaunas, hem maddi hem sportif anlamda istediği gibi bir yıl geçiremese de Euroleague'in istatistik kağıdına her hafta rekorlar ekliyorlar. Geçtiğimiz hafta oynanan Zalgiris Kaunas-Sluc Nancy maçında da yeni bir rekora şahit olundu. Maçın son çeyreğinde 41 sayı atan Kaunas, bir çeyrekte en fazla sayı atan takım rekorunu ele geçirdi. Gerçi rekorlar bununla da kalmadı. Basketbol tarihinde bugüne kadar maçların son 1 dakika skoru tutulmadığından, vereceğimiz bu istatistiğin rekor olup olmadığını bilmek mümkün değil. Maçın ilk 39 dakikası sonunda skor 87-79'du. Geride kalan 1 dakika da ise 21-15 Zalgiris Kaunas'un üstünlüğü vardı. Bu neredeyse her 2 saniye hatta 1.87 saniye de bir basket anlamına geliyordu. Toplam 36 sayının 20'si takımların birbirlerine yaptıkları fauller sonunda kazanılan serbest atışlardan geldi. Zalgiris son 1 dakikalık süre içerisinde 3 tane de 3'lük atınca 21'e ulaştı. Böylece ilginç bir rekora da imza attılar.

mario jardel 1995*

Fotoğraf 1995 yılına ait. Mario Jardel, Gremio forması ile gollerini sıralıyor. Gremiolu taraftarlar o sezon 42 maçta 31 gol atan ve Atletico Nacional'i finalde geçip kupayı getiren Super Mario için "Seni hiçbir şey tarihten silemez" pankartını asıyorlar. Şimdi o günlere bakıp bakıp hayıflanıyordur belki de Mario Jardel, haksız da sayılmaz.

11 Ocak 2009 Pazar

sezon açılışı #2

Botafogo teknik direktörü Ney Franco yeni sezon hazırlıkları için plajları seçmiş. Rio de Janerio kulübü eyaletin sınırları içerisinde yer alan Niterói'nun sahil şeridi Icaraí'da eyalet şampiyonası için hazırlıklarını sürdürüyor. Plajda antrenman yapınca ister istemez şehir halkının da ilgi odağı oluyor Botafogolu futbolcular. Geçtiğimiz sezona felaket bir başlangıç yaptıktan sonra Geninho'nun yerine Ney Franco'yu göreve getirmek Başkan Maurício Assumpção'nun yaptığı en doğru işti. Franco takımı son 5 sıra içerisinde ilk 8'e taşıdı. Bir ara ilk dördü de zorlayan Botafogo, sezonun 7. sırada tamamlamıştı. Ligin ikinci yarısında gösterdikleri performansı eyalet şampiyonasına taşıyabilirlerse şampiyonluk şansları olabileceğini düşünüyorum.

bafta adayları - "en iyi film"

"The Boy in the Striped Pajamas" "Burn After Reading" "Changeling" "The Curious Case of Benjamin Button" "The Dark Knight " "Doubt" "Frost/Nixon" "In Bruges" "I've Loved You So Long" "Milk" "The Reader" "Revolutionary Road" "Slumdog Millionaire" "Wall-E" "The Wrestler"

internacional 100 yaşında...

1909-2009

saša ognenovski

Hyundai A-League''deki en iyi defans oyuncusu desek yanlış olmaz Saša Ognenovski için. Hatta sergilediği performans ile Makedonya'da yılın futbolcusu sıralamasında Laziolu Pandev'in arkasından 2. sırada yer aldı. Ki Melbourne doğumlu futbolcu, sadece etnik anlamda Makedonya ile bağlantılı. Bir de yaz tatillerini Makedonya'da geçiriyor Adelaide Unitedlı futbolcu. Bunun dışında ne Makedon Milli Takımı forması giydi ne de Makedonya'da herhangi bir takımda. Adelaide United'ın başarısında defans hattında onun olmasının etkisinin büyük olduğu söyleniyor. İyi bir sezon geçiren her futbolcu gibi Saša Ognenovski de iyi bir sözleşmeye imza atmak istedi. Her ne kadar Avustralya kulübü onu bırakmak istemese de Ognenovski, geçtiğimiz hafta içerisinde Güney Kore'nin Seongnan Ilhwa takımıyla 2 yıllık sözleşme imzaladı. Aslında Şenol Güneş'in takımı FC Seoul da onu çok istiyordu. Fakat 2 yıl için önerilen 710 bin dolar Saša Ognenovski için ikna ediciydi. Koreliler, Avustralyalı futbolcu için 250 bin dolar da bonservis bedeli ödeyecek. Adelaide United ise son 6 ayda 3. önemli oyuncusunu kaybetti. Bruce Djite ve Nathan Burns'ü Avrupa kulüplerine satmak zorunda kalmıştı Asya Şampiyonlar Ligi finalisti. Saša Ognenovski'nin gitmemesi için de ellerinden geleni yaptılar. İlk başta 1 milyon dolar olarak açıkladıkları bonservisi futbolcunun gösterdiği tepki karşısında 250 bin dolara indirmek ve onun takımdan ayrılmasına izin vermek zorunda kaldılar. Saša Ognenovski, Güney Kore'ye transferi ile birlikte daha fazla ilgi çekeceğini böylece milli takımda yer bulabileceğini düşünüyor. Ama milli takımı Avustralya mı yoksa Makedonya mı olur onu zaman gösterecek. 30 yaşına gelmiş Asya kıtasının en iyi defans oyuncularından birinin kariyerini 2/3'ünü geride bırakmasına karşın milli takım forması giyememesi de ilginç bir nokta.

langırt dünya kupası #2