16 Nisan 2010 Cuma

isinbayeva'nin ara verdi mi?

Geçen hafta içerisinde Yelena Isinbayeva spora bir süre ara vereceğini açıkladı. En azından ajanslara düşen haberler bu yöndeydi. Rus atletin bu yaz Barcelona’da yapılacak olan Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda da yer almayacağı da yazıldı. Isinbayeva’nın antrenörü Vitaly Petrov geçen gün Rus gazetesi Sovetskiy Sport’a verdiği röportaj da çoğu konuya açıklık getirdi. Biz de Petrov’un bu röportajından ilginç bulduğumuz bölümleri bloga taşıyalım dedik.

Isinbayeva’nın son durumu ve ne olduğu konusu sorulduğunda Vitaly Petrov, her şeyin normal olduğunu söylüyor. Rus antrenör, Isinbayeva’nın antrenmanlarına devam ettiğini, zaten antrenmanları da bırakması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, aksi takdirde Yelena Isinbayeva’nın formunu kaybedeceğini belirtiyor ve ekliyor Barcelona’daki Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Rus atlet yer alacak. Hatta sadece Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda değil, Ağustos sonunda yapılacak –ki muhtemel Zürih’e denk gelecek- IAAF Diamond League’in son ayağında da mücadele edecek Isinbayeva.

Yelena Isinbayeva’nın doğal olarak çeşitli sponsorları bulunuyor. Rus atletin bu sponsorlara karşı herhangi bir sorumluluğunun söz konusu olup olmadığını sorusuna Vitaly Petrov, Isinbayeva’nın Diamond League ve Çinli spor malzemeleri üreticisi Li Ning anlaşması olduğunu fakat Rus atletin sağlığının her şeyden önemli olduğunu vurguluyor. Yelena Isinbayeva’nın dinlenmeye ihtiyacı olduğu söylüyor ve ekliyor Petrov, “Bazen uzun bir tatil, bütün başarılar ve rekorlardan daha değerlidir”.

Yelena Isinbayeva’nın bu arayı daha önce vermesi gerekmiyor muydu sorusuna “Evet” diyor Vitaly Petrov, “2008 Yaz Olimpiyatları’nın ardından böyle ara vermemiz gerekirdi. 2009’da yarışmayıp, 2010’a dinlenmiş bir şekilde başlayabilirdik. Fakat 2008’e baktığımızda böyle bir kararı almak çok zordu ve biz bunu yapmadık. Bu nedenle de sezonun ikinci yarısı ve kışın Yelena çok yorgundu”. Petrov, Rus atletin Berlin ve Doha’da aldığı kötü sonuçların birbirleriyle karşılaştırılmaması gerektiğini söylüyor.

Berlin’de fiziksel olarak herhangi bir sorunun olmadığını, psikolojik açıdan Isinbayeva’nin sorunları olduğunu belirten Petrov, birkaç gün aradan sonra Zürih’te kırılan dünya rekorunu hatırlatıyor. “Bu sezon Doha’daki Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nda ise Yelena Isinbayeva, fiziksel olarak hazır değildi” diyen Vitaly Petrov’a neden dünya şampiyonasına katıldıkları sorulduğunda ise, kış sezonuna başladıklarında her şeyin planladıkları gibi gittiğini; Moskova’da 4.85 metrelik atlayışı yaptıklarını hatırlatıyor. “Onun yavaş yavaş formunu yakaladığını gördüm. Fakat sponsor için fotoğraf çekimine Hong Kong’a gitti ve orada bir hafta kaldı. Bu durum Yelena’yı olumsuz etkiledi. Çünkü Moskova’da -20 dereceden Hong Kong’da 33 derecelik bir havayla karşılaştı. Bu durum onun bünyesini olumsuz etkilemekle kalmadı, üç kilo verdi ve tendonundan sorunlar yaşamaya başladı. Donetsk’te 6 Mart’taki yarışlarda 4.85’i rahat geçti fakat onun normal tekniğiyle sıçrayamadığını gördüm. Dürüst olmam gerekirse de Doha’da derecesini geliştirmesini beklemiyordum. Yelena’nın yeni bir dünya rekoru kırmaya hazır olmadığını biliyordum. 4.85-4.90’ı atlayabileceğini düşündüm. Bu da kazanmak için yeterliydi. Fakat o, psikolojik açıdan çok yorgundu” diye açıklıyor Vitaly Petrov Yelena Isinbayeva’nın son dönemdeki düşüşünü.

Vitaly Petrov’un bu açıklamaları Yelena Isinbayeva hakkında çıkan çoğu söylentiyi de kesecek gibi görünüyor…

3d farkıyla fransa açık keyfi

Fransızlar oldukça şanslı. Panasonic, Oranje ve Eurosport arasında yapılan anlaşmayla bu yılki Fransa Açık Tenis Turnuvası, Orange’ın IPTV yayını alan 28 bölgedeki 3 binin üzerindeki mekanda 3D olarak seyredilebilecek. 23 Mayıs – 6 Haziran arasında yapılacak olan ve Eurosport’un yayınlayacağı turnuvanın ayrıca 3D belgeselinin de yapılması imzalanan anlaşmanın kapsamı içerisinde yer alıyor.
Eurosport’un Fransa Açık’ı, ESPN İngiltere’nin de Dünya Kupası’ndaki 25 maçı 3D olarak yayınlaması önümüzdeki dönemde spor yayıncılığının şekillenmesinde 3D’nin önemli bir unsur olacağını gösteriyor…

tnt'nin yüzü güldü

NBA’de normal sezonun sonu soluk soluğa olunca bu işten kârlı çıkan ligin resmi yayıncıları oldu. TNT’nin dün yaptığı açıklamaya göre, normal sezonda kanalın kablolu yayındaki toplam izleyici sayısı maç başına 1 milyon 700 bin kişiye ulaşmış. Bu, Michael Jordan’ın emekliliğinden sonra profesyonel basketbola döndüğü ilk sezondan -1995-1996- beri ulaşılmış en yüksek ortalama izleyici sayısı. NBA’in dijital platformunu yöneten Turner Sports da NBA.com’daki videoların izlenme oranının bu sezon yüzde 65 arttığını açıkladı. Geçtiğimiz sezonun sonundan bu yana sitedeki videoların izlenme sayısı 1 milyarı geçmiş durumda.
David Stren açıklanan bu verilerin ardından hem saha içerisindeki rekabet hem de bu rekabetin televizyon izlenme oranlarına yansımasından dolayı oldukça mutlu olsa gerek.

15 Nisan 2010 Perşembe

kahire derbisine taraftar protestosu

Dünya üzerinde bu hafta oynanacak önemli derbilerden bir tanesi Kahire’de. Al Ahli ile Zamalek arasında yarın akşam oynanacak maç öncesi her iki takımın taraftar grupları da keyifsiz. Al Ahli ve Zamalek’in “Ultras”ların keyifsiz olmasının nedeni hükümet tarafından alınan aşırı güvenlik önlemleri.
Al Ahli’nin taraftar grubu “Ultras Ahlawy”den yapılan açıklama da hükümetin stadyuma sokulacak pankartlara kadar her türlü şey için bilgilendirmek istendiğin, bunun da doğru olmadığını söyledi.
Yaşanan bu gelişmelerin ardından hem Al Ahli hem de Zamalek taraftarları özel hazırlık yapmayacaklarını açıkladılar Kahire derbisi için. Bu, önceki derbilere göre tribünler açısından zevksiz bir maç bizi bekliyor demek. Tabi bir son dakika sürprizi olmazsa.

partizan 1992 & sasha djordjevic

Partizan’ın 1992 yılında İstanbul’daki sürpriz şampiyonluğunda Predrag Daniloviç ile birlikte en büyük pay Sasha Djordjevic’indi. 18 yıl aradan sonra Partizan’ın o günkü gibi genç bir kadro ile sürpriz bir şekilde dörtlü finale kalması o takımdaki isimleri de gündeme getirdi. Sırp Tanjug haber ajansı, bu haftasonu Eurosport için EuroCup dörtlü finalinde yorumculuk yapacak Djordjevic ile keyifli bir röportaj yapmış. Biz de röportajı elimizden geldiğince buraya aktaralım dedik.
İstanbul’daki dörtlü finali, kulüp kariyernin en güzel anı olarak nitelendiriyor Sasha Djordjevic. Çok genç bir takımın hayalinin gerçekleştiğini söyleyen Sasha, o günkü savaş konjonktüründe evlerinde hiçbir maç oynamadıklarını vurguluyor, 2010 model Partizan’ın bu açıdan şanslı olduğunu müthiş seyirci desteğini arkasında bulduğunu belirtiyor. Ayrıca da bu atmosferde oynayan Partizanlıları kıskandığını da söylüyor Sasha Djordjevic. Maccabi maçı sonrası Djordjevic’i en fazla etkileyen şey, takımın bu başarıyı normal karşılaması, deliler gibi kutlamaması olmuş. “Basketbolcuların hepsi mutluydu, gülümsüyordu, sevinçten havaya sıçramıyorlardı ya da şampanya patlatmıyorlardı. Bu onların karakterini ve daha fazla başarı istediklerini gösteriyordu” diyor Sasha Djordjevic.
Dörtlü finalde ezeli rakip Kızıl Yıldız gibi başka bir kırmızı-beyazlı takımlı oynuyor Partizan. Sezon içerisinde oynadıkları iki maçtan birini kazanmıştı Belgrad ekibi. Djordjevic’e göre tecrübe ve büyük maçların baskısı önemli faktörler bu tür maçlarda özellikle de büyük miktarda para yatırıp, çok fazla yatırım yapan takımlar için. Sasha Djordjevic dörtlü finalde rakip olarak Barcelona ya da Olympiakos’u tercih ediyor. CSKA’nın oldukça büyük tecrübeye sahip olduğunu, bu yıl da şampiyonluk için diğer takımlara göre daha az şans tanınmasının onların üzerinde baskı olmamasını sağladığını, bunun da Rusların avantajı olduğunu düşünüyor.
Röportajın sonunda ise “Şampiyonlukları getiren savunmadır. Partizan belki de Avrupa’nın en iyi savunma yapan takımı. Benim onlara vereceğim mesaj oyunlarını oynamaları” diyor Sasha Djordjevic.

güney afrikalıların fendi fifa'nın kurallarını yendi...


FIFA’nın Dünya Kupası bilet satışları ev sahibi ülkeye ayırdığı kontenjanlar için istediği rakamı yakalayamadı. Bu durumun kaynağının yerel halkın online ya da belirtilen banka şubelerindeki satış merkezlerinden bilet almaya ilgi göstermemesi olarak ifade ediliyordu. Ki online satış da işlemlerin çok karmaşık olması bilet almak isteyen ve azimli olan insanları bile vazgeçirmişti. Turnuvanın başlamasına 60 günden az bir süre kala FIFA satılamayan 500 bin bileti de göz önüne alınarak kendi kurallarını çiğnedi ve süpermarket ile alışveriş merkezlerinde FIFA’nın bilet satış noktalarının kurulmasına izin verdi. Güney Afrikalılar, Dünya Kupası biletlerini kurulan bu satış noktalarında satılmaya başlandı.
Güney Afrikalılar da bu kararı bekliyor olsalar gerek ki sadece Cape Town’da binlerce kişilik kuyruklar oluştu. Bir Güney Afrikalı, en son bu tür bir kuyruğu Nelson Mandela’nın hapisten çıktıktan sonra katıldığı ilk seçim olan 1994’te gördüğünü söylemiş BBC muhabirine.
Biletlerin süpermarket ve alışveriş merkezlerinde satışa çıkmasına karşın sorunlar yaşanmaya devam ediyor. 64 yaşındaki bir futbolsever bilet satış kuyruğunda beklerken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Yine satış sırasında çıkan teknik aksaklıklar nedeniyle ilk gün 3.5 saat boyunca sadece 32 kişi bilet satın alma şansına erişebildi. Bu da zaman zaman gerginliklerin çıkmasına neden oldu. Fakat bütün bu olumsuzluklara rağmen gösterilen ilgi, biletlerin turnuva başlayana kadar satılacağına işaret ediyor.

vasco taraftarının forma isyanı!

Mart ayında Vasco da Gama taraftarlarının oylarını bu sezon takımın giyeceği üçüncü forma için seçenekler sunuldu. Yapılan oylamada en çok oyu alan forma sezon boyunca giyileceklerin arasına alındı. Fakat şu ana kadar Vasco’nun oynadığı eyalet şampiyonası maçlarında taraftarların seçtiği forma ile çok fazla sahaya çıkılmadı. Bu duruma kızan Vasco taraftarları takımın maçlarını oynadığı Estádio São Januário’nun bitişiğindeki bir billboardu kiraladı. Billboarda asılan pankartta ise taraftarın seçimine saygı duyulmasını isteniyor. Bu sezon üçüncü forma olarak belirlenen taraftarın seçimi ile daha fazla maça çıkılması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca Vasco yönetiminin de aldığı kararlar da daha şeffaf olması isteniyor.
Kulüp yönetimi ise söz konusu formanın fazla giyilmemesinin sebebi olarak kulübün renklerini ve sembolünü taşımamasını gerekçe gösteriyorlar. O zaman da sormazlar mı “Neden bu formayı taraftarın beğenisine sundunuz” diye Vasco da Gama yönetimine…

14 Nisan 2010 Çarşamba

kahire derbisine busacca

Cuma akşamı Mısır liginde sezonun en önemli maçı oynanacak. Lider Al Ahli ile ikinci sırada bulunan Zamalek Kahire derbisinde karşı karşıya gelecek.
Son bir kaç sezondur ligde vasta bir görüntü çizen Zamalek, Hossam Hassan'ın teknik direktörlüğe gelmesiyle seri galibiyetler alsa da Al Ahli'nin dokuz puan gerisinde ve şampiyonluk şansı oldukça zor.
Fakat takımın içerisinde bulunduğu motivasyon Al Ahli-Zamalek maçını farklı bir noktaya taşıyor. Mısır Futbol Fedearsyonu da bu durumun farkında olsa gerek, Kahire derbisine ülke dışından bir hakem atadı. Federasyon Sözcüsü Medhat Shalabi yaptığı açıklamada Cuma akşamı oynanacak maçı İsviçreli Massimo Busacca'nın yöneticeğini söyledi. 
Gerilimli maçlar açısından tecrübeli olan Busacca'nın bu karşılaşma için doğru isim olduğu kesin. Tabii ki parmağına hakim olur ve taraftarları çileden çıkarmazsa... 

13 Nisan 2010 Salı

dunya kupası bileti

Dünya Kupası bileti bize uzak olsa da FIFA, resmi İnternet sitesinde bilet ile ilgili ayrıntıları uygulamalı olarak yayımlamış. Biz de bloga koyalım dedik meraklıları için...

yunan devşirme hareketi

Kadınlar basketbolunda erkeklerde olduğu kadar başarılı değil Yunanlılar. Düzenli olarak Avrupa şampiyonalarına katılsalar da pek iç açıcı dereceler elde edemiyor Yunan kadın basketbolcular. Tabi geçtiğimiz yıl düzenlenen turnuvada aldıkları beşinciliği saymazsak.
Bu durumdan sıkılmış olmalılar ki erkek basketbolunda 1990’larda yaptıklarına benzer bir devşirme planını devreye sokmuşlar mı bilemem ama bu sezon Galatasaray formasıyla izlediğimiz Katie Douglas bu yaza Yunanistan Milli Takımı’nın formasını giyecek. Douglas’ın Yunan vatandaşlığına geçme hikayesi eşinden geliyor. Beş yıl önce Yunanistan’da basketbol oynarken tanıştığı basketbol menajeri Vasilis Giapalakis ile evlenen Douglas, beş yılın da geçmesinin ardından Yunan Milli Takımı’nda oynamaya hak kazandı.
Yunanistan Milli Takımı antrenörü Kostas Misas, Douglas’ın Evanthia Maltsi ile birlikte iyi işlere imza atabileceğini düşünüyor. Maltsi, Bourges, Zaragoza gibi takımlarından ardından WNBA yolunu tutan Yunanlıların en ünlü kadın basketbolcusu. Connecticut Sun ile WNBA’de oynayan Evanthia Maltsi, Anastasia Kostakis’in ardından WNBA’de forma giyen ikinci Yunan basketbolcu. Connecticut’ta bir yıl forma giyen Maltsi, bu tecrübenin ardından tekrar Avrupa’ya geri döndü. 29 yaşındaki basketbolcu, erkeklerin aksine, Yunanistan’ın kadın basketbolunda güçlü bir lige sahip olmadığından dolayı yurtdışında spor hayatını sürdürüyor. Evanthia Maltsi, 2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda hem sayı kralı olmuş hem de turnuvanın “En değerli oyuncusu” seçilmişti.
Douglas ve Maltsi’nin yanı sıra Yunan Milli Takımı’nda WNBA tecrübesine sahip bir başka oyuncu da bulunuyor. Amerika asıllı Yunanlı Olga Chatzinikolaou da Yunan Milli Takımı’nın önemli isimlerinden biri.
Katie Douglas’ın Yunan Milli Takımı’nda neler yapacağını görmek için Eylül ayında Çek Cumhuriyeti’nde düzenlenecek olan Dünya Şampiyonasını beklememiz gerekecek. Her ne kadar aynı grupta yer almasalar da grup maçlardan öteye geçilmesi halinde Rusyalı Becky Hammon ile Katie Douglaslı Yunanistan’ın eşleşmesini izlemek zevkli olacak gibi.

pit girişini es geçmeyelim...

Sözde Sinan (Kolat) ile birlikte keyifli yazılar yazacaktık Pit Girişi'nde. Fakat benim tembelliğimden dolayı Sinan tek başına çok iyi bir iş çıkararak motor sporları konusunda okunası bir bloga imza attı. Dünya Ralli Şampiyonası'nın İstanbul'u ziyaret edeceği haftasonu da pilotlara soru sorma fırsatını yakaladı. Eğer sizin de pilotlara soracağınız sorular varsa kaçırmayın Sinan'a iletin. Ben kendi adıma öyle yapacağım...

pistonların fiyatı düşmüş

NBA ve diğer Kuzey Amerika liglerinde en sevdiğim unsur denge. Bugün ligin en iyisi olmanız her daim en iyi olmanızı gerektirmiyor. Hatta iki yıl öncesinin en iyisi iki yıl sonra ligin en kötü takımlarından biri olabiliyor. Detroit Pistons da bu inişi yaşan takımlardan. Michiganlılar 2001’den bu yana ilk kez play-off bileti alamadılar.
Bununla da kalmadı Pistons’ın kötü geçen sezonu, 1980-81 sezonundan bu yana ilk defa 30 galibiyetin altında tamamladı normal sezonu Detroit.
Pistons yönetimi kötü geçen sezonun ardından gelecek yıl bilet fiyatlarının yüzde 10 ile yüzde 50 arasında indirileceğini açıkladı. Bu indirimin en önemli nedeni olarak ise Birleşik Devletler’in otomotiv merkezi olarak bilinen Michigan’ın ekonomik açıdan içerisinde bulunduğu zor koşullar. Sadece Michigan’ın ekonomik koşullarının değil Pistons’ın da bu sezonki performansının bu indirimde payı olduğu yadsınamaz bir gerçek.

hırvat futbolu sıkıntılı

Hırvat futbolu yetiştirdiği ve yurtdışına pazarladığı futbolcular açısından sıkıntı çekmese de Hırvatistan futbol ligi, Prva HNL zor günler geçiriyor. Şampiyonlukların Dinamo Zagreb ve Hajduk Split arasında paylaşıldığı Prva HNL’de seyircilerin maçlara olan ilgisi dikkat çeker oranda azalmış durumda. Son 10 yıldır 3 bin seyirci ortalaması ile oynanan lig maçlarına bu sezon ilgi gösterilmiyor. Ligin 24. haftasında oynanan sekiz maçın toplamında stadyumlara gelen seyirci sayısı 12 bin 150 oldu. Bu, maç başına 1517 taraftar anlamına geliyor. İki hafta önce oynanan lig maçlarında da tribünlere gelen toplam seyirci sayısı 12 bin 650’yi ancak bulabilmişti.
Haftanın en fazla ilgi çeken maçında Hajduk Split 4 bin kişiyi tribünlere çekmeyi başardı. Croatia Sesvete ile Inter Zaprešić arasında oynanan maçı ise sadece 150 kişi izledi.
Tribündeki sayılar açısından Hırvatistan komşuları Sırbistan ile karşılaştırıldığında daha fazla taraftar tribünlerde yer alıyor. Fakat Sırp futbolseverlerin, polisin maçlar sırasındaki tutumu nedeniyle bu sezon lig karşılaşmalarını boykot ettiği de bilinen bir gerçek. –Sırbistan’da lig maçlarının seyirci ortalaması 1370 –
Hırvatistan liginde takımlar arasında rekabetin olmadığı, Dinamo Zagreb ya da Hajduk Split’in hegemonyası devam ettiği sürece tribünlerin dolması da zor görünüyor.

12 Nisan 2010 Pazartesi

woods etkisi!

Tiger Woods’un Amerikan medyasının neden bir numaralı gündem maddesi olduğunu US Masters Turnuvası vesilesiyle bir kere daha anladık. Geçtiğimiz haftaki US Masters, Amerikan kablolu televizyon yayını tarihinde en fazla reyting alan golf etkinliği olmuş. Bloomberg’in –HT olmayanı -:)- verilerine göre turnuvayı yayımlayan ESPN, televizyon başına 4 milyon 940 bin kişiyi çekmiş. Bir önceki en fazla seyredilen golf etkinliği, 2008’deki US Open’mış. Tiger Woods ile Rocco Mediate arasındaki play off 4 milyon 760 bin kişiyi ekran başına toplamış.
US Masters’a ilişkin televizyon verileri bunlarla da sınırlı değil. Tiger Woods’un beş aylık aradan sonra oynadığı ilk turnuva, US Masters’ın ilk gününü Amerikan kablolu tv halkının yüzde dördü izlemiş. Bu rakam geçen yıla göre de yüzde 47’lik bir artışı ifade ediyor.
US Masters’ı Phil Mickerson kazansa da, Tiger Woods -dördüncü olsa da- sahip olduğu bu popülerliği ve skandallarıyla en azından reytinglerde golfü üst sıralarda tutmayı başaracak gibi.

ispanyollar para basıyor

İspanya Milli Takımı’nın saha içerisindeki başarıları İspanya Futbol Federasyonu’na nakit akışı olarak geri dönüyor. Dünya Kupası arifesinde federasyonunun imzaladığı sponsorluk anlaşması sayısı 17’i bulmuş durumda. Bu anlaşmalarla birlikte elde edilecek gelirin 27 milyon avroyu bulması bekleniyor.
İspanyol Milli Takımı’nın üç resmi sponsoru; Expert, Banesto ve Cespa, federasyonla 1 milyon 500 bin avro değerinde anlaşmalara imza attı. Bu üç resmi sponsordan gelecek toplam para da 4 milyon 500 bin avro. Bu sponsorluk anlaşmaları şirketler, sonucunda bizdekine benzer avantajlara – maç biletleri, reklam filmlerinde milli takım oyuncuların rol olması ve özel davetler- sahip oluyor. İspanyol Futbol Federasyonu üç resmi sponsorun yanı sıra dokuz adet de co-sponsora sahip. Bu sponsorlardan elde edilen gelir de 4 milyon 500 bin avro. Her co-sponsor 500 bin dolarlık bir ödeme de bulunuyor İspanyol Futbol Federasyonuna.
İspanyol Futbol Federasyonu yalnız sponsorlardan gelir elde etmiyor, yaptığı özel karşılaşmalarda da ceplerini dolduruyor. Her hazırlık maçı için İspanyol Futbol Federasyonu’nun kasasına 2 milyon avroya yakın meblağda bir para akıyor.
Bu gelirlerin karşılığında da İspanyol Futbol Federasyonu, Güney Afrika’daki Dünya Kupası’nın kazanılması halinde 23 kişilik kadroda yer alan futbolcuların ve teknik ekibin her birine 550 bin avroluk prim vaadinde bulunabiliyor. Bu da minimum 12 milyon avronun prim olarak dağıtılması anlamına geliyor.
İspanyol Futbol Federasyonu sponsorlardan ve yaptığı reklam anlaşmalarından bu parayı kazandığı için kimse “Nereden geliyor bu primin suyu ya da Vicente Del Bosque ne kadar para aliyor?” sorularıyla taciz etmiyor.