26 Aralık 2009 Cumartesi

yüzme 2009...


Michael Phelps’in alem yaparken çekilmiş fotoğraflarının basına düşmesi sonucunda almış olduğu cezayla 2009’a başlamıştık. Phelps, Roma’daki Dünya Şampiyonası için mart ayında antrenmanlara başlarken sezonun ilk dünya rekorları haberleri de Montpellier’den geliyordu. Fransa Ulusal Yüzme Şampiyonası’nda Alain Bernard ve Frederick Bousquet ikilisi 50 ve 100 metrede dünya rekorlarını kırarken, yılın renkli geçeceğinin haberini veriyordu.

Temmuz ayına gelindiğinde yüzmeseverleri dünya şampiyonası heyecanı sarmıştı. Roma’da Michael Phelps’in beklenen performansı sergileyip sergileyemeyeceği merak ediliyordu. Amerikalı yüzücü, dünya şampiyonasından ikisi takım performansı olmak üzere dört altın ile dönerken Milorad Čavić’i Pekin’den sonra Roma’da da geçti. 200 metre serbestte altın madalyayı dünya rekoruyla Phelps’e bırakmayan Paul Biedermann, 400 metrede de dünya rekorunu kırıyor, Almanya’da yılın sporcusu seçiliyordu.

Roma’da Asyalılar'ın onurunu Çinliler ve Japonlar korudu. Bayanlar takım yarışlarında altın madalyaları kimseye bırakmayan Çin, bireysel performanslarda da iki altın madalya ile dikkat çekiyordu. Japonya ise yüzmeye yaptığı yatırımın meyvesini Junya Koga’nın 100 metre sırtüstünde aldığı altın ile kutluyordu.
Kirsty Coventry Roma’da da zoru başarıyor, teknoloji ürünü mayoları kullanmadan 200 metre sırtüstünde dünya rekoru kırarak altın madalyayı kazanıyordu.
Şampiyonanın sürprizlerinden 16’lık genç kızımız Sarah Sjöström, Inge de Bruijn’un dokuz yıllık dünya rekorunu tarihe gömerek 100 metre kelebekte şampiyon oluyordu. 43 dünya rekoru izlediğimiz Roma’nın hayal kırıklıklarından biri de Stephanie Rice’tı. Avustralyalı yüzücü dünya şampiyonasından bir bronz madalyadan daha fazlasıyla dönmeyi bekliyordu.

Roma'da atlama yarışmalarında Çinliler favoriydi. Fakat büyük bir sürpriz yaşandı ve Meksikalı Paola Espinosa kadınlar 10 metre platformda olimpiyat şampiyonu Chen Ruolin'i geride bırakarak dünya şampiyonluğunu kazandı. Dünya şampiyonaları ve olimpiyatlarda üst sıralarda fazla yer almayan bir isimdi Meksikalı Espinosa. En önemli uluslararası başarısı Pekin 2008'de 4. sırada yer almasıydı Espinosa'nın. Ki ilk 3 ile arasında puan açısından büyük fark bulunuyordu. Meksikalı sporcunun altınları Pan American ve ünivesite oyunlarında kazandıklarından ibaretti. Zaten dünya sıralamasında da 27. sırada bulunuyordu Roma'daki yarışmalar öncesinde. Roma'da da yarı finalde yarışacak sporcular arasına 18. ve son sırada kendini atabildi. Bu, Paola Espinosa'dan altın madalya kazanmasını Dünya Yüzme Şampiyonaları tarihindeki en büyük sürprizlerden biri yapıyordu.
Roma'da alınan altın madalya Meksikalı sporcu kadar onun Çinli antrenörü Ma Jin için de büyük bir önemi vardı. 2002 yılında Meksika ile Çin arasında yapılan sportif anlaşma çerçevesinde Orta Amerika ülkesine giden 34 Çinli antrenörden biriydi Ma Jin. Yaklaşık 4 yıldır Espinosa ile çalışıyor Çinli antrenör.

2009’un unutulmazlarından biri de César Cielo Filho’ydu. Roma’da hem 50 hem de 100 metrede elde ettiği dünya şampiyonluklarının yanı sıra iki kategoride de dünya rekorlarını eline geçirdi Brezilyalı yüzücü. Böylece Brezilya spor tarihinin en başarılı sporcuları arasında kendine yer buldu Filho.
Aralık ayında Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’na İstanbul ev sahipliği yaparken László Cseh, Federica Pellegrini, Sanja Jovanović ve Evelyn Verrasztó’nun dünya rekorlarına canlı canlı şahitlik etme şansını yakaladık.

Luca Marin ile yaşadığı çalkantılı ilişkinin ardından kendini ancak Frederick Bousquet sayesinde toparlayan Laure Manaudou, eylül ayında yüzmeyi bıraktı. Sporu bıraktığını açıklayanların arasına yılın son günlerinde Libby Trickett da eklendi.
2009 dünya rekorları açısından çok özel bir yıldı. Uluslararası Yüzme Federasyonu'nun (FINA) teknolojik mayoların kullanımını önümüzdeki ocak ayından itibaren yasaklaması uzun bir süre dünya rekorlarından mahrum olmamız anlamına gelebilir.

23 Aralık 2009 Çarşamba

atletizm 2009...


Atletizmseverler adına 2009 keyifli bir yıldı. Berlin’deki Dünya Şampiyonası vesilesiyle Olimpiyat Stadyumu çok sayıda rekora şahitlik yaparken, unutulmaz anlara da tanıklık etti. 2008 Yaz Olimpiyatları’nda hem 100 hem de 200 metrede dünya rekorunu eline geçiren Usain Bolt, Berlin’de 100 ve 200 metrede bir yıl önce kırdığı rekorları geliştiriyordu. 9.58 ve 19.19’luk dereceler kitaplara geçerken, Tyson Gay’in 9.71 ile tüm zamanların en iyi üçüncü derecesini yapmasına karşın Jamaikalı’nın gölgesinde kalıyordu.

Berlin'de gözler Usain Bolt'un üzerinde olsa da tarih yazan başka bir isim daha vardı. Kenenisa Bekele 2003 Paris'ten beri devam ettirdiği geleneğini Berlin'de de sürdürdü. Berlin’e kadar katıldığı bütün 10 bin metre yarışlarını kazanan Bekele, Berlin’de de rakiplerini çok rahat geride bıraktı. Etiyopyalı, üst üste dördüncü dünya şampiyonluğunu elde ederken üstelik 2003'te Paris'te kırdığı şampiyona rekorunu 3 saniye daha geliştirdi Bekele. Yarışın ikincisi Eritreli Tadese; "O koşmaya başlayınca, yapabileceğiniz hiçbir şey yok" cümlesiyle 10 bin metre finalini özetlerken Bekele'nin rakipsizliğini de anlatıyordu. 5 gün sonra koşulan 5 bin finalinde de tek başına altın madalyaya ulaştı. Usain Bolt kadar fazla ön plana çıkmaması Kenenisa Bekele'nin uzun mesafede dünyanın en iyisi olduğu gerçeğini değiştiremeyecek...

Berlin’e giderken herkesin favorisiydi Rus güzeli Elena Isinbayeva. Herkes onun, yeni dünya rekorunun derecesinin kaç olacağını konuşurken, o şampiyonanın en büyük sürprizini gerçekleştirdi. 4.75 ve 4.80’deki haklarında başarılı olamayarak Polonyalı Anna Rogowska’nin dünya şampiyonu olmasını sağladı. Yarışmalar sona erdiğinde Polonyalı atlet şampiyon olduğuna inanmakta güçlük çekiyordu.
Isinbayeva, Berlin'de yaşadığı hayal kırıklığını Eylül ayında Golden League'in Zürih ayağında 5.06 ile kırdığı dünya rekoruyla bir ölçüde olsun üzerinden atıyordu.

Berlin’in Britanyalılar için farklı bir anlamı olacak 2009 denildiğinde. İki İngiliz sporcu dünya şampiyonu olurken atletizmde Britanyalılar’ın da iyi işler yapabileceğini tekrardan hatırladık. Jessica Ennis heptatlonda, Phillips Idowu’da üç adım atlamada dünya şampiyonu olurken rekor kırmayı da ihmal etmediler. Hırvat Blanka Vlasic yüksek atlamada geçilmez olduğunu Berlin’de bir kere daha hatırlatırken, Shelly-Ann Fraser 100 metre bayanlar yarışının 100 metre erkeklerdeki kadar heyecanla izlememizi sağlıyordu. 10.73’lük dünya rekoru 100 metrenin Jamaikalılardan sorulacağının belgesiydi adeta. Pekin’de Liu Xiang sakatlanmıştı Berlin’de ise Daylon Robles. 110 metrede şampiyon olmak yaramıyordu atletlere.

Takım yarışlarında Amerikalılar 4x400’de hem erkeklerde hem bayanlarda dünya rekorunu kırarken 100 metredeki bayraklarına sahip çıkamayarak yaşattıkları şaşkınlığı üzerlerinden atıyorlardı. Dünya Atletizm Şampiyonası’nın gölgesinde kalan Golden League’de 2009’un kazananları Berlin’in hayal kırıklığı Elena Isinbayeva; Sanya Richards ve Kenenisa Bekele 1 milyon dolarlık para ödülünü paylaştılar.

del potro / messi

Sporseverlere Messi mi yoksa Del Potro mu daha başarılı diye sorsanız cevapların yüzde 90'ı Messi olur herhalde.
Tabi bu soruyu Arjantin'de sormamak gerek. Arjantinli spor yazarları derneği 2009 yılının sporcusunu seçmek için yaptıkları oylamada ilk sırayı Del Potro'ya vermişler. Tamam Amerika Açık'ı kazanmak zor bir şey ancak sezonu 6 kupa ile tamamlayıp Fifa ve Altın Top ödüllerini kazandıktan sonra ülkesinde ikinci sıraya atılmakta ilginç bir şey.
Messi'nin Arjantin Milli takımında ki performanslarının tartışıldığını biliyoruz. Son olarak Barcelona'nın Kulüplerarası Dünya Kupası finalinde Estudiantes'i yenmesi de Messi'nin ülkesindeki imajını zedeleyen unsurlardan birisi oldu.
Arjantinliler de cezayı bu şekilde kestiler.

fildisi tam kadro angola'da


Dünya Kupası'nın yapılacağı yıla Afrika Uluslar Kupası konulunca Dünya Kupası'nda yer alacak Afrika takımlarını en güçlü kadrolarıyla izleme şansına sahip olacağız. Avrupa takımları homurdansa da dünya kupası'nda kesik yemek istemeyen futbolcular Angola'nın yolunu tutacak.
Bu yılki Afrika Uluslar Kupası'nın en büyük favorilerinden biri Fildişi Sahili. Bosnalı teknik adam Vahid Halilhodzic, disiplin sorunları nedeniyle çağırmadığı Sevillalı Romanic dışında tam kadro Cabinda'ya getiriyor takımı. Açıklanan 23 kişilik kadroda ASEC'de oynayan kaleci Vincent De Paul Angban dışındaki bütün futbolcular yurtdışında koşturuyor.
Halilhodzic'i en çok forvet hattındaki tercihler zorlayacak. Drogba'nın yanına kimi koyacağı konusunda ciddi ciddi düşünmesi gerekecek. Galatasaraylı Keita, Salomon Kolou ve Gervinho üçlüsünden Lille futbolcu birz daha ön plana çıkıyor. Gerçi bana kalsa Bakari Kone'yi koyarım Drogba'nın yanına.
Bakalım Halilhodzic ne tür bir formül ile hücum hattındaki madeni doğru kullanacak...

Kaleciler: Boubacar Barry (Lokeren), Aristide Zogbo (Maccabi Netanya), Vincent De Paul Angban (ASEC)

Defans: Kolo Toure (Manchester City), Emmanuel Eboue (Arsenal), Guy Demel (SV Hamburg), Souleman Bamba (Hibernian), Benjamin Angoua Brou (Kispest Honved), Arthur Boka (VfB Stuttgart), Abdoulaye Meite (West Bromwich Albion), Siaka Tiene (Valenciennes)

Orta saha: Yaya Toure (Barcelona), Didier Zokora (Sevilla), Emmanuel Kouamatien Kone (International Curtea of Arges), Cheik Ismael Tiote (FC Twente), Emerse Fae (Nice), Jean-Jacques Gosso Gosso (AS Monaco)

Forvet: Didier Drogba (Chelsea), Salomon Kalou (Chelsea), Bakari Kone (Marseille), Kader Keita (Galatasaray), Aruna Dindane (Portsmouth), Gervais Yao Kouassi "Gervinho" (Lille).

22 Aralık 2009 Salı

lille kimdir? nedir?


Biraz geç oldu ama yinede yararlı olacağını düşünüyorum. UEFA Avrupa Ligi kura çekimi sonrasında herkes Liverpool'dan bahseder oldu ancak ilk olarak Lille engelini aşmak gerekir.
Türk basınında ortak kanı Lille takımının Fenerbahçe seviyesinde olmadığı ancak uyarmak gerekir beklenmedik taş baş yarar.
Lille neyin nesidir biz Fransa'da sadece Lyon, Marsilya, PSG ve Bordeaux tanırım diyenler için mütevazı bir analiz:
Lille Fransa Ligi'nin en formda takımı (Fransa ile Türkiye ligleri arasında ne fark var diyenler için Lyon ile Bordeaux'nun bizim hiçbir takımımızın bulunmadığı Şampiyonlar liginde yollarına devam ettiklerini hatırlatırım).
Lille 33 golle Fransa Ligi'nin en çok gol atan takımı (Fransa Liginde gol mü atılıyor ki diyenler için Fransa Liginde maç başına gol ortalamasının 2,45 olduğunu hatırlatırım)
En tehlikeli oyuncuları Gervinho (o kimdir yaw diyenler için Fildişi Sahili futbolcunun Belçika'dan geldiğini henüz 22 yaşında olduğunu ve sezon başında isminin Arsenal ile anıldığını hatırlatalım)
Gervinho'nun yanısıra Frau, Landreau, Mavuba, Hazard, Rami gibi milli takım seviyelerinde oyuncuları bulunduğunu hatırlatıyorum...
Son olarak Lille takımının fizik gücü yüksek ve iyi pas yapan bir takım olduğunu da ekleyelim...
ve hayırlı olsun diyelim :)

Mancini... Man. City


Manchester City Mancini ile anlaştı... Bunu herkes biliyor, ama işin ilginç tarafı sportif başarısızlık nedeniyle teknik direktörüyle yollarını ayıran Manchester City yönetiminin transfere doymamış olması.
Bugün Daily Telegraph gazetesinde çıkan haberde Manchester ekibinin Ocak ayındaki transfer dönemi için 112 milyon euro ayırdığı iddia edildi. Bu sezon Premier League'de transfer için en çok para harcayan City'nin demek ki tek sorunu Mark Hughes değildi.
Suleyman Al Fahim ve arkadaşları takımdan da memnun değiller ki ufak çaplı bir takım kuracak kadar para ayırmışlar ara transfere.
Bakalım Ocak ayı ne tür sürprizler bizleri bekliyor.

20 Aralık 2009 Pazar

her yerde kar var...


Stockport'tan Floransa'ya, San Sebastian'dan Liege'e Avrupa futbolu kar yağışının muhalefetine takılmış durumda...