28 Kasım 2009 Cumartesi

belgrad derbisinin ardından...



Kızılyıldız eline kadar fırsatı tepti. Yaklaşık 40 dakika 10 kişi oynayan Partizan'a kendi sahasında 2-1 yenildi. Böylece puan farkı da 7'ye çıkacakken 1'e düştü.
Partizan'ın 10 kişi kaldıktan sonra eski Kızılyıldızlı Cleo'nun harika golüyle öne geçmesi evsahibinin maça ne kadar konsantre olamadığının bir göstergesiydi. Maçtan önce Kızılyıldız'a gol atacağını söyleyen Brezilyalı ftubolcu da boş konuşmadığını gösterdi.
Partizan'ın golünün ardından ve maç sonunda tribünler karıştı. Hem Partizanlılar hem de Kızılyıldızlılar itfaiyenin müdahelesiyle karşılaşmak için elinden geleni yaptılar ve başarılı da oldular. Benim dikkatimi çeken koltukları sökecek ve  polise atacak kadar güçlü kadın taraftarın olmasıydı tribünlerde...

anlayan varsa beri gelsin...


Hristo Stoichkov, Güney Afrika'da Mamelodi Sundowns'un teknik direktörlüğünü yapıyor şu günlerde. Bulgar teknik adam Güney Afrika futbolu için bir şans olabilir. Lâkin Güney Afrikalı gazeteciler için bir kabus olmalı. Güney Afrika televizyonuna verdiği bu röportajda ne demek istediğini anlayan varsa beri gelsin...

st. pauli her yerde...


Seattle, Qwest Field'da Real Salt Lake ile Los Angeles Galaxy arasındaki MLS finalinde bile...

soytarı futbolcu


Sudan'da oynanan Cezayir - Mısır maçının kahramanıydı üçüncü kez milli takım kalesine geçen Faouzi Chaouchi.
Cezayir'in dünya kupası vizesi almasının ardından Chaouchi bir televizyon programına katılmış. Milli takım için yapılan şarkı eşliğinde de oynamış.
Ben de futbolcunun soytarı olanından sadece bizim ülkede var zannederdim. Sağolsun Faouzi Chaouchi beni yanıltmış...

bob marley top peşinde...


önce karaiskakis ardından barış ve dostluk spor salonu...


Dün gece yazmıştık haftasonunun futbol bayramında Olympiakos ile Panathinaikos arasındaki maçı. Atinalılar arasındaki maçı yazmıştık yazmasına ama önemli bir detayı da atlamışız.
Pazar günü sadece futbolda Olympiakos  - Panathinaikos mücadelesi yok. Aynı iki takım basketbol maçında da karşı karşıya gelecek. Önce saat 19.00'da Karaiskakis'te futbol maçı oynanacak. Ardından ise saat 22.00'de yine Olympikos'un ev sahipliğinde A1 Ethniki maçı için Barış ve Dostluk Spor Salonuna geçilecek.
"Geçilecek" diyorum çünkü Google Maps'ten alınan resimde de görüldüğü gibi stadyum ile spor salonu arasında sadece bir otoban ve 5 dakikalık yürüme mesafesi mevcut. Durum böyle olunca insan ister istemez futbol maçının çıkışı ve stadyumdan spor salonuna kadar ki zaman dilimini düşünüyor.
Atina polisinin işi pazar gecesi çok zor olacak. Lâkin ayrı ayrı iki haftasonunda bu gerilimle uğraşmak varken tek bir gün içerisinde ikisinden birden kurtulmak da fena bir çözüm olarak görünmüyor.
Bizim pazar gecesi programımız belli. Önce futbol, ardından ise basketbol maçı. Yemişim El Clasico'yu...

27 Kasım 2009 Cuma

tevez'in forehand'i


ATP World Tour Finals Londra'da O2 Arena'da devam ediyor. Geçtiğimiz akşam Andy Murray ile Roger Federer'in maçında geçtiğimiz haftanın 5 gollü yıldızı Jermain Defoe'yi seyircilerin arasında görmüştük.
Dün akşam ise Fedex'in Juan Martín del Potro ile yaptığı ve 2-1 keybettiği maçta bir başka futbolcu vardı tribünlerde. Carlos Tevez, Manchester City'de 11'de yer bulamadığından istifade etmiş olsa gerek Hull City maçı öncesi soluğu vatandaşının maçında aldı.


Maç öncesinde del Potro ile sohbet eden Tevez, Defoe'nin aksine korta da çıkmaktan çekinmedi. Eline raketi alıp 1-2 vuruş da denedi. Forehand'i yoksa backhand'i mi kuvvetli onu anlayamadık. İyisi mi onu kortlarda değil, yeşil sahalarda görelim. Raket de eline pek yakışmamıştı zaten...

corinthians - flamengo izdihamı


Corinthianslılar'ın şampiyonluk iddiaları söz konusu değil. Fakat şampiyonu onlar belirleyebilir. Pazar günü Estádio do Pacaembu'da Flamengo'yu ağırlayacaklar. Rio de Janeirolıları yenmek demek belki de ezeli rakip São Paulo'nun 4. kez üstüste şampiyonluğu anlamına gelecek.
Corinthianslı olsam São Paulo yerine Flamengo'nun şampiyonluğunu isterdim. Ama futbol bu, sahaya kazanmak için çıkılıyor rakip kim olsa da.
Corinthianslılar şampiyonluk maçı misali bu karşılaşmaya çok fazla ilgi gösterdiler. Sabah 11.00'de başlanacak bilet satışları için 05.00'te kuyruğa girildi. Ortaya çıkan kargaşada güvenlik görevlilerinin önlemleri yetersiz kaldı. Sadece bir saat içerisinde satışa çıkan 27 bin biletten 13 bini satıldı.

zorro maskeli de rossi


4 aralık'a geri sayım...


Tarihin en şaaşalı Dünya Kupası grup kuralarına şahitlik edeceğiz gibi görünüyor.  En azından gelen haberler o yönde. 4 Aralık günü Türkiye saati ile akşam 8'de başlayacak kura çekimine Cape Town'daki International Convention Centre ev sahipliği yapacak.
Fotoğrafta da görüldüğü gibi kura çekimine 10 gün kala salon tamamlanmış gibi görünüyor. 90 dakika sürecek olacak kura çekiminin 200 ülkede canlı olarak yayınlanması bekleniyor. 2006 Dünya Kupası grup kuraları 137 ülkede yayınlanmış ve 134 milyon 500 bin kişi canlı olarak izlemişti.
Organizasyon komitesi sağlam bir kura çekimi akışı hazırlamış gibi görünüyor. Öğlen 12'de Cape Town sokaklarındaki festival ile başlayacak heyecan, akşam kırmızı halı eşliğinde kura çekimiyle sona erecek. Bir nevi Oscar ya da Grammy Ödül törenini izleyeceğiz Cape Town'da.
Cape Town International Convention Centre'da 1000'i medya görevlisi olmak üzere 3 bin kişi ağırlanacak kura çekimi sırasında. Son anda bir değişiklik olmazsa kura çekimini Charlize Theron yapacak. Bu bile, kura çekimini izlemek için başlı başına bir sebep.


Afrika'dan dünya sporuna damga vurmuş isimler o akşam Cape Town'da bulunacak. Kura çekimine katılacağını resmi olarak açıklayan ilk isim ise Haile Gebrselassie oldu.
90 dakikalık kura çekimi sırasında Soweto Gospel Korosu, Johnny Clegg ve Batı Afrikalı şarkıcı Angelique Kidjo da canlı performanslarıyla sahne alacaklar.
Stade Vélodrome'daki Fransa 1998 Dünya Kupası grupları kura çekimiyle birlikte en keyifli kura çekimlerinden birini izleyeceğiz galiba 4 Aralık akşamı...

seçim vaatleri


River Plate'de 5 Aralık'ta başkanlık seçimleri var. Adaylardan Antonio Caselli bir başkanlık seçiminde yapılacak en iyi seçim vaadini, futbolcu transferi sözünü vermiş. Caselli'nin seçimi kazanması halinde transfer edeceği isimler Roma'da kadroya giremeyen Julio Baptista ve Fenerbahçeli Diego Lugano.
Brezilyalı futbolcunun Roma'daki durumunu düşünürsek transfer edilmesi söz konusu olabilir de sezon başında Fenerbahçe ile tekrar anlaşan Diego Lugano transferi sözü fazla iddialı olmuş Caselli için...

derbiler haftasonu


Her ne kadar haftasonunun en önemli hadisesi Nou Camp'daki El Clasico olsa da futbol adına sağlam derbiler dolu bir haftasonu bizi bekliyor.
Everton - Liverpool , Arsenal - Chelsea bu haftasonunun bilinen derbileri. Lâkin bu maçlar kadar heyecanlı başka derbiler de söz konusu haftasonu boyunca. Yunanistan'da yılın maçı pazar akşamı 7'de Karaiskakis'de oynanacak. Panathinaikos, Olympiakos'a konuk olurken Pire ekibinin 2 puan önünde lider. Henk ten Cate'nin takımı için beraberlik iyi sonuç. Zico da Olympiakos'un başında ilk PAO maçına çıkacak. Fenerbahçe - Galatasaray maçlarından tecrübelidir bu kadar gerilime. Maçtan sonra bir gazeteci çıkıp da sorsa keşke İstanbul derbisi ile Atina derbisi karşılaştırmasını.
Haftanın bir başka şehir derbisi de İber Yarımadası'nda. José Alvalade'de Sporting, Benfica'yı ağırlayacak. Benfica ve Braga'nın 11 puan ardında olan Sporting için bu maçın kaybedilmesi ligde sezona havlu atılması anlamına geliyor. Benfica için ise son yıllarda Sporting deplasmanında çıkacağı en rahat maç yarın akşam 23.15'teki karşılaşma.
Haftasonunun Balkanlar'daki bir başka derbisi Belgrad'da oynanacak. Cumartesi 17.15'te Kızılyıldız Stadyumu'nda Kızılyıldız ile Partizan karşılaşacak. Uzun bir aradan sonra Kızılyıldız bir Belgrad derbisine lider - hem de 4 puan farkla- çıkacak. Maçın adamı geçtiğimiz sezon Kızılyıldız'da forma giyen, sezon başında ise Partizan'a transfer olan Cleo. Brezilyalı futbolcunun 90 dakika boyunca işi zor olacak. Transfer döneminde Partizan'a imza atınca Kızılyıldız taraftarlarlarından tehdit mesajları almıştı Brezilya futbolcu. Kızılyıldızlı taraftarların Cleo'ya özel çalışmaları olacaktır tribünde elbet.
Dolu dolu bir bayram haftasonunda futbolun bayramı bizi bekliyor...

ha gayret rüştü, sadece iki gol kaldı


Baştan söyliyeyim: Ben çarşamba günkü maçı bize TV’de aktaran ve anlatım stili Ümit Aktan’la İlker Yasin karışımında veya karmaşıklığında olan Ertem Şener gibi öyle “her yerinden öpüyorum Rüştü” falan diyemeyeceğim, çünkü öpülecek yeri var; öpülmeyecek yeri! Sahi çarşamba günkü maçı keşke İlker Yasin anlatsaydı. Ahh keşke..! İlk CSK maçında Rüştü’ye futbolu bırakmasını öğütlüyordu hatırlarsanız. Acaba, o anlatıyor olsaydı ve çarşamba günü dakikalar ilerledikçe Rüştü’nün neresini öpmeye kalkardı?

Bir de Saatçi’nin yorumu var bugün gazete(sin)de. “-Zorlu Maçların Sakat Futbolcusu- unvanını anasının ak sütü gibi hak eden kaleci Rüştü de sahada...” falan yazmaz mı? Tam da bugün! Son beş gün içinde bir Fenerbahçe maçından, bir de Man. Utd. maçından fazlasıyla alnının akıyla çıkmış Rüştü için bunları yazabilmiş bir Saatçi var bu âlemde. Kimsenin dilinin kemiği yok, tamam da, onunki kemiksizlikten öte. Malum.

Çarşamba akşamının panteri Rüştü üçüncü kez Old Trafford’daydı.Hatırlar mısınız, ilki 14 sezon önceydi. O gece de devleşmişti kalesinde. O zaman Fenerbahçe formasını giyiyordu ve Boliç, çarşamba akşamı Tello’nun vurduğu kadar estetik ve güzel olmasa da ona benzer şekilde fakat diğer kanattan ve ikinci yarıda rakip ceza sahası içine driplingle girmeye çalışırken kaleye vurmuş, kontrada yakalanan Man. Utd. kalecisini avlamıştı. O maç 1-0 bitmişti. Rüştü’nün ikinci macerası beş sezon önceydi ve maalesef 6-2 yenilmişti Rüştü’lü Fenerbahçe. çarşamba akşamı bunları düşündüm. Özellikle de maçtan sonra o her zamanki mütevazı haliyle “ben değil, yıllar sonra 1-0 lık zafer hatırlanacak. Önemli olan takımın aldığı sonuç; biz sadece takımımıza faydalı olmaya çalışıyoruz” deyişini dinlerken kendi kendime “her kalecinin korkulu rüyası Old Trafford” 6 - Rüştü 4 oldu” dedim. Az kaldı, durumu eşitlemesine. Yıllanan şarap gibi yaşlandıkça kalitesi artan Rüştü, ister misiniz futbolu bırakmadan bir iki sezon içinde tekrar çıksın Old Trafford’a ve durumu eşitlesin!

Aslında bu yazı sadece bir “Rüştü’ye övgü” yazısı olacaktı ama sözcükler onunla birlikte tevazuya değince bir-iki kelam da Mustafa Denizli için sarf etmeden duramayacağım. Denizli’nin demeçlerini takip ederken, onun kılı kırk yararak kelimeleri nasıl da özenle ve dikkatle seçtiğine şahit olurken aklımdan ister istemez Denizli - Terim kıyaslaması da geçiveriyor. Mesela çarşamba günkü maçta Denizli’nin pozisyonunda Terim olsaydı ve maçtan sonra mikrofonlar/kameralar Terim’e yöneltilmiş olsaydı, sözcükleri, mimikleri, yorumları kimbilir nasıl olurdu, hayal edebiliyor musunuz? Biri, kendi hanesine yazdırdığı her yeni zafer sonrasında biraz daha olgunlaşırken diğeri nasıl da... Neyse, konuyu daha fazla dağıtmayalım.

Küçüklerimin gözlerinden, Rüştü'nün (sadece) yanaklarından öper, bayramınızı kutlarım!

by taytay

25 Kasım 2009 Çarşamba

morumbi'de AC/DC zamanı


São Paulo, Campeonato Brasileiro Série A'da son 2 hafataya girilirken 1 puan farkla da olsa Flamengo'nun önünde lider. Takım, haftasonu Goiás ile deplasmanda karşılaşacak. Son hafta evlerinde oynayacakları Recife maçını da düşünürsek Goiânia'dan galibiyetle dönülmesi 4. kez üstüste şampiyonluk anlamına da gelebilir.
Bu nedenle São Paulolar için keyifli bir haftasonu ihtimali hiç de az değil. Sadece futbol açısından değil AC/DC konseriyle de eğlencelibir haftasonu başlangıcı söz konusu. Avustralyalı grup cuma akşamı Morumbi Stadyumu'nda konser verecek. Stadyumda 65 bin kişinin olması bekleniyor.
Kim bilir belki önce AC/DC, ardından da São Paulo 7. lig şampiyonluğu kutlamalarına evsahipliği yapar Morumbi Stadyumu bu haftasonu...

23 Kasım 2009 Pazartesi

uyku sonucu


Arda, Keita, Elano, Kewell aynı anda hazır durumda olduklarında ne yapacak Rijkaard diye sormuştuk, hatırlarsanız. Genel çoğunluğun 4-3-3'ün defansif güvenliğinden ziyadesiyle memnun olduğu sıralarda. Rijkaard ve ekibi de, genel çoğunlukla aynı fikirde olmalı ki, Arda ve Keita'yı yanında oturttu ve 4-3-3'ü muhafaza ederek başladı maça.

Galatasaray'da bazı oyuncuların önemli misyonları var. Örnek; Barış Özbek sahaya dinamizim katan bir oyuncu. Baros, Keita, Sabri de öyle. Elano, Arda, Ayhan gibi oyuncuların temel becerileri, pas üzerine. Nonda ve Kewell ise bitiricilikleri ile öne çıkıyorlar. M.Sarp, M.Topal, Hakan Balta'yı bu takımda var eden ise fiziksel kuvvetleri.

Sahaya çıkan 11'de pas yükü Ayhan ve Elano'ya, bitiricilik vazifesi Nonda, Kewell, direnç vazifesi ise M.Sarp ve M.Topal'a verilmişti. Ancak takıma dinamizm kazandıracak oyuncu sahada yoktu. Nitekim durarak oynadı Galatasaray, savunma hatası da içeren bir pozisyonda usta işi golünü de attı. Ama ilk 45 dakika boğucu bir Galatasaray'dan, hareketli bir Galatasaray'dan söz etmek mümkün değildi.

Nitekim ikinci yarıda da manzara çok değişmedi. Rakip Manisaspor ise dirençli bir futbol takımıydı. Ustalık işi Joshua Simpson'a bırakılmış, Ergin, Mehmet, Nizamettin ve Yaser ile de mücadele gücü hedeflenmişti. Kuvvetli bir orta saha ile oynamak, durarak oynayan Galatasaray karşısında dik durmasını sağlamıştı Manisaspor'un.

Açıkçası tribünler, takım ve teknik kadro maçı kafalarında 1-0'a bağlamış halde bitimi beklerken geldi Manisaspor golü. Ve o gol geldiğinde uykudan uyanan Galatasaraylılar gördüler ki sahada pas niteliği olan tek oyuncuları bile kalmamış. Ayhan yerini Linderoth'a, Elano yerini Keita'ya bırakmış. Gol yendikten galibiyet golünü arayacak olan sahadaki 11 şöyleydi :

Franco; Sabri, Gökhan, Servet, Uğur; M.Sarp, M.Topal, Linderoth; Keita, Kewell; Nonda

Uzatmalar dahil, kalan 10-15 dakikada sağ kanat bindirmeleri dışında gol opsiyonu kalmamıştı Galatasaray'ın. Tam da o sırada, bu hamleye karşılık Simpson-Kemal Okyay hamlesi geldi Mesut Bakkal'dan. Manisaspor adına, maçı 1-1'e bağlayacak en doğru hareketi yapmıştı Bakkal. Galatasaray, durarak oynadığı maçta, ikinci yarı değişikliklerinde dikkatsiz davranmanın cezasını, Fenerbahçe ile puan eşitliğini yakalama fırsatını teperek ödemiş oldu.

by Nurullah Bakır