12 Haziran 2010 Cumartesi

dünya kupası tahminleri: b grubu

Maradona'ya rağmen, Maradona'dan ötürü

B Grubu'nun favorisi Arjantin ve benim sloganım da belli: "Maradona'ya rağmen, Maradona'dan ötürü!"

Bizim bücür, 1986'nın yari finalinde İngiliz savunmacıları bamya gibi ipe dizip "o gol"ü attığında kısa pantolon giyiyordum, televizyonlar siyah-beyaz, ceketler vatkalı, sokaklar çocuk cıvıltılıydı ve bizim mahallenin gazoz kapağı borsasında Alman fantası kapağı 250 Sen-sun'a kapış kapış gidiyordu. 1990'da Almanlar, Almanlıkları'nı yapıp bücürün takımını finalin 87. dakikasında gelen golle devirdiğinde yalnızca ben değil Maradona da biraz yaşlanmış, eski zamanların futboluna bir şeyler olmuş, dernek tabelası altında kumarhane işleten tanıdığımız henüz terk-i diyar eylememiş, final maçını birlikte izlerken penaltı golünü atan Brehme'ye en sunturlu küfrü eden o olmuştu. 1994'de Maradona'nın her şeye rağmen turnuvada yer alacağını öğrendiğimde sevinmiş, Yunanistan maçında attığı golden sonra kameraya yaptığı o tuhaf hareketlerin ve şişmiş suratın ilaçlarla alâkalı olabileceğini çözememiştim. Maradona'nın diskalifiye edildiği o turnuva da zaten son zamanların en sıkıntılı, en yürek kırıcı turnuvası oldu.

Ama ben aradan geçen 16 yılda Maradona'yı hiç aldatmadım, aldatmaya da niyetim yok. İster Messi'yi libero oynatsın, ister Samuel'den gizli forvet yaratmaya çalışsın, hatta isterse Milito'yu kaleye geçirsin. Uluslararası bir turnuvada Maradona varsa, benim safım bellidir. Bu gerçek yine değişmeyecek ve Maradona, Arjantin'e oynatacağı topla, kendisiyle dalga geçenlere okkalı bir tokat aşk edecek, Lionel Messi, "yeni Maradona" olarak yıldızlaşırken, Maradona da söz verdiği üzere turnuvadan sonra Buenos Aires sokaklarında anadan üryan tur atacak. Netice itibarıyla, Arjantin bu gruptan üç galibiyetle çıkar.

Nerede o eski Nijerya?



Grubun diğer takımlarından Nijerya, kokmaz bulaşmaz hoca tercihiyle beni şaşırttı. Yedek kulübesinden çok Göteborg Endüstri Meslek Lisesi'nin öğretmenler odasına yakışan Lagerback Hoca kusura bakmasın ama ben onun 10 senelik İsveç macerasından bir şey öğrenemediğim gibi, Nijerya macerasından da hiç umutlu değilim. Zaten takımın yıldızı Mikel'in de sakatlanmasıyla birlikte umutlar iyice azaldı. Oysa 98'deki Nijerya neydi öyle. Yekini'li, Amunike'li, Amokachi'li, Okocha'lı kadroyla ortalığın tozunu atmışlar, uluslararası turnuvaların Trabzonspor'u olan İspanya'yı fena halde hacamat etmişlerdi. Bu sefer hiç umudum yok Nijerya'dan, sırf Kanu'yu son kez görmek için izleyeceğim onların maçlarını, o da tabii Lagerback oynatırsa. Taklacı Obafemi'yle ise hiç aram yok. Hakkında gerçek yaşının 37 civarında olduğuna dair dedikodular çıkarılan Martins'in gerçek yeri yeşil sahalar değil, jimnastik salonlarıdır kanımca. Gitsin orada perendenin dibine vursun...

Sebebimsin Yunanistan



Yunanistan milli takımını düşününce arabesk şarkılar geliyor aklıma. Sebebimsin Yunanistan, kaderimsin, kederimsin, feryadımsın Yunanistan. Niye varsın Yunanistan. Nasıl oluyor da katılıyorsun bu turnuvalara. Katılmakla da kalmıyor, allem edip kullem edip birkaç puan topluyorsun. Aklım almıyor Yunanistan, gönlüm hiç almıyor. Oysa severim Yunan kültürünü, müziğini, ucundan da olsa Egelilik var serde. Ama senin yaptığın ne futbola sığar Yunanistan, ne de insanlığa. Yine geleceksin Güney Afrika'ya, başında sinekten yağ çıkaran Kral Otto'yla. Yine allem edip kullem edip, 4 puan toplayacak ve gruptan çıkacaksın, yazık edeceksin Nijerya'yla Güney Kore'ye. Hatta ikinci tur da Meksika çıkarsa, sen onu da elersin Yunanistan. Sebebimsin Yunanistan, derdimsin, elemimsin... Nasıl oluyor da grubun Arjantin'den sonraki favorisi oluyorsun Yunanistan?

Güney Kore: Uluslararası Gaziantepspor

Güney Kore de uluslararası turnuvaların Gaziantepspor'u değil midir sevgili okur? Her turnuvaya gelirler, ara sıra parlak sonuçları da olur, inerler çıkarlar ama tıpkı Antepspor gibi orta sıralardan hiç şaşmazlar, ne kokar ne bulaşırlar. 2002'de Hiddink faktörüyle, FIFA etkisi birleşince sağlam bir rüzgâr estirmişlerdi kendi memleketlerinde ama bu kez umudum yok Kore'ye dair. Tıpkı Gaziantepspor gibi ortalama bir performans bekliyorum onlardan: Bir galibiyet, bir beraberlik, bir yenilgi ve grup üçüncülüğü. Turnuva sonunda kaptandan demeç: "Gerçek yerimiz bu değil!"

NETİCE: Arjantin üç galibiyetle grup birincisi olur, Yunanistan da arkasından ikinciliği alır. Nijerya ilk maçta Arjantin'den fark yerse, turnuvanın ilk hoca değişikliğini de görebiliriz.

REHAVET

11 Haziran 2010 Cuma

dünya kupası tahminleri: a grubu

Kıymetli okur, ayıptır söylemesi 2006 Dünya Kupası'ndan önce Türk futbol medyasının bloglar-öncesi döneminin en kıyak sitelerinden biri olan Verkaç'a bir tahmin yazısı yazmış ve İtalya'nın gruplarda hacamat olacağını, Fransa'nın ise ikinci turdan ötesini göremeyeceğini öne sürmüştüm. O turnuva öncesi yaptığım tahminler ceza sahasına yeni girmiş Arif Erdem gibi çökmüş olsa da, bu yenilerini yapmaya engel değil. O zaman buyrun grup grup ilerleyelim, hem eğlenelim, hem biraz spekülasyon yapalım. Önce ilk maçların Cuma akşamı oynanacağı A Grubu.

Nereye Domenech nereye?



En azından kâğıt üstünde grubun favorisi görünen Fransa'dan başlayalım. 2002 yılında bir dizi tesadüf sonucu İstanbul Esenler Otogarı'ndaki izbe bir yazıhanede Fransa-Senegal maçını izlerken, El Hadji Diouf'un asistiyle Diop'un Fransızlar'ı deviren golü geldiğinde uzun yolların yolcuları olarak hep beraber alkışlamış, bizim aracın muavininin, golü atan "Arap'ın üreme organlarını yemeye yönelik" dileğini tebessümle karşılaşmıştık. Bu kez o izbe yazıhanede Fransa-Uruguay maçı seyredilir mi bilmiyorum ama Uruguay, açılış maçında Fransa'ya bir şok daha yaşatacak ve Meksika'nın galibiyet golü yalnızca Esenler Otogarı'nda değil dünyanın dört bir yanındaki Irish Pub'larda merasimle kutlanacak. Sonraki maçlarında bir çelme de Meksika'dan yiyecek olan Fransa'nın gruptaki son maçında Güney Afrika'yı yenmesi ise hiçbir anlam taşımayacak. Bakınız koca bir paragraf yazdım Fransa hakkında ama Raymond Domenech'e değinmedim. Yıllar içinde, görünüş itibarıyla tır şoförlüğünden azgelişmiş Fransız entelektüelliğine terfi eden Raymond Hoca için Dünya Kupası'ndan sonra düşlediğim kariyer, Avrupa'nın gözden düşmüş hocaları için rehabilitasyon merkezine dönüşen Ankaragücü'nde Ümit Özat'ın yardımclığı.

Gençlerbirliği Meksika



Meksika biliyorsunuz Dünya Kupaları'na Gençlerbirliği kontenjanından katılıyor. Blanco'nun (79) kadroda olmasına bakmayın, Gençlerbirliği'ne benzetmem yaştan ötürü değil her turnuvaya iyi başlayıp, oynadıkları futbolla taraflı tarafsız herkesi etkiledikten sonra son düzlükte beygirlere geçilmelerinden ötürü. Bu kez de farklı olmayacak ve bir zamanlar Mahmutpaşa'nın en dip köşelerinde bile bulamayacağınız zevksizlikte kaleci formalarıyla bir neslin dimağını zehirlemiş olan Campos'un ülkesi, gümbür gümbür ikinci tura çıkıp, sonra da muhtemelen Arjantin'e yenilerek turnuvaya veda edecek.

İrlanda'nın intikamını Lugano alacak



Sizi bilmem ama ben Uruguay'ı, bir Arjantinli olmasına rağmen bu ülkeden de sık sık söz eden Jorge Luis Borges'in öykülerinden, 2002'de Rodriguez'in Danimarka'ya attığı şahane golden ve bir de sürekli Güney Amerika elemelerini beşinci bitirip Avustralya'ya play-off oynamalarından hatırlarım. Uruguay neyse ki bu kez play-off için uzaklara gitmeden, Kosta Rika'yı eleyerek turnuvaya katılmayı başardı. Biz onları Lugano'dan tanıyoruz ama Diego Forlan gibi, gittiği her yerde leblebi gibi gol atan sıkı bir golcüleri ve çoğu Avrupa'da istihdam edilmiş sıkı futbolcuları var. Uruguay bu gruptan çıkar çıkmasına da gerisini getirebilir mi orası kuşkulu. Özel bir tahminim de var: Fransa-Uruguay maçında Lugano, Henry'den gururlu İrlandalılar'ın öcünü şöyle okkalı, oturaklı bir kafayla alıp, turnuvanın ilk kırmızı kartını görecekmiş gibi geliyor bana.

Evsahibi dert sahibi



Evsahibini özellikle sona bıraktım. Tamam başlarında, İlker Yağcıoğlu'ndan uzun saçlı, fuleli (Metin Tekin futbolu bırakalı beri şöyle gönlümüzce "fuleli" sıfatını kullanamaz olduk sevgili okur, farkında mısın?) bir Maicon, Kemalettin Şentürk'ten ise sol eğilimli bir Gattuso yaratmayı başarmış olan Parreira var. Tamam seyirci desteğini arkalarına alacaklar, durmaksızın öten vuvuzelaların rakip oyuncularda neden olacağı geçici duyma bozukluğunu bir avantaj olarak değerlendirecekler. Ama her şeye rağmen, takımın en büyük yıldızı olan Pienaar iki yıl önce Dortmund'da oynarken, hafiften ırkçı bir büyüğümüzün verdiği, "Bu hiphopçu kılıklı genç kim lan, Tarlabaşıspor'dan mı transfer etmişler?" beyanatına hedef oluyorsa, o takım için pek umutlanmamak lazım.

NETİCE: Meksika ve Uruguay gruptan çıkar. Grup birincisini kendi aralarında yapacakları maç belirler. Lugano, Henry'ye kafa atar. Domenech elendikleri maçın gecesi Fransa televizyonunda canlı yayına çıkıp, "Şanssız goller yedik," şeklinde beyanat verir.

Rehavet