31 Ekim 2009 Cumartesi

turizm elçisi rafael nadal


Rafael Nadal bu kez kortta değil, bir restoranda poz veriyor. Mallorca'yı da içine alan Balear Adaları'nın tanıtımına yönelik bir katalogun çekimi için poz vermiş Rafa. Bölgenin yerlisi olunca İspanyolu ikna etmekte pek de zorlanmamışlardır muhtemelen. Resim için ise yorum yapmamak en iyisi...

iyi topçu, kötü teknik direktörlerden...

Oleg Protasov iyi futbolcu olmanın iyi teknik direktörlüğün şartı olmadığını gösteren örneklerin en sonuncusu. 80'lerin sonundaki Dasayevli, Kuzetsovlu, Mikhailichenkolu; Lobanovsky yönetimindeki Sovyetler Birliği'nin 10 numarası olarak iyi iş yapardı. Kulüp kariyeri milli takım kariyeri kadar parlak olamadı Protasov'un.

İyi futbolcu olmanın iyi teknik direktör olmak için yeterli olmadığını gösteren örneklerden biri Oleg Protasov. Kariyerine başladığı ve 2 şampiyonluk kazandığı Olympiakos'u bir kenara koyarsak vasat takımlarda teknik direktörlük yaptı Ukraynalı.
En son sezon başında Iraklis'in başına getirilmişti. Sezona sağlam! bir giriş yaptı Ukraynalı'nın takımı. İlk 8 hafta sonunda 7 puan toplayabilen Selanik ekibi sondan üçüncü sırada dolanırken Yunanistan Kupasında 3. li takımlarından Trikala'ya 1-0'lık sonuçla yenilerek elendi. Maçın ardından kulüp başkanı Antonis Remos, Protasov'a kapıyı gösterdi.
Ukraynalı teknik direktörlük kariyerindeki 6. tecrübesinde 4. kez kapıya konulmuş oldu.

lyonlular'ın kasık sorunu


Olympique Lyon için zor bir hafta başlıyor. Bu akşam bölge derbisinde Stade Geoffroy-Guichard'da St. Etienne'e konuk oluyor. Ardından hafta içi Anfield'da Delgado'nun uzatmalardaki golüyle 2-1 yendikleri Liverpool'u Gerland'da ağırlayacaklar.
Bu iki maç öncesinde Claude Puel'in canı biraz sıkkın. Kadrodaki 10 oyuncunun tamamı aynı sakatlıkdan muzdarip. Hugo Lloris, Jean-Alain Boumsong, Aly Cissokho, Mathieu Bodmer, Cleber Anderson, Cris, Cesar Delgado, Jeremy Toulalan, Kim Kallstrom ve Lisandro Lopez  kasık sakatlıkları ile uğraşıyor.
Boumsong ile Bodmer maç kadrosuna alınmadı. Delgado ile Lopez de riske edilmek istenmiyor. 11'in 4 futbolcusu St. Etienne karşısında oynamayacak.
Puel ve Olympique Lyon'un sağlık ekibi bütün sakatlıkların kasıktan olmasının nedenini araştırmasına karşın, şu ana kadar birşey anlamış değiller.  Kasık bölgesinde gelen sakatlıkların tekrarlaması halinde Puel'in yaptırdığı antrenmanları bir kere daha gözden geçirmesi gerekecek gibi görünüyor.



30 Ekim 2009 Cuma

pekin'de bilet kavgası


Çin Süper Ligi'nde sezon sağlam bir foto finiş ile sona eriyor. Son haftaya Beijing Guoan ile Hénán Jiànyè aynı puanla giriyorlar. İki takım arasında Pekin ekibi lehine olan +5'lik bir averaj söz konusu. Guoan'ın şampiyon olması için İşçi Stadyumu'nda sondan ikinci sırada bulunan Hangzhou Greentown'ı yenmesi yeterli. şampiyonluk maçını kaybetme ihtimali düşük olsa da Hangzhou'nun Pekin'den çıkaracağı 3 puan ligden düşmesini engelleyebileceğinden işler o kadar kolay olmayacaktır.
Tarihinde ilk kez şampiyonluğa bu kadar yaklaşan Beijing Guoan'ın  evinde oynayacağı maça da ilgi büyük. Maç biletlerinin satışa çıkmasıyla birlikte uzun kuyruklar oluştu. Bilet alamayanların çıkaracağı olaylara karşın 6 bin polis görev yaptı. Bilet alamayanlar beklendiği gibi tepki gösterince polis oldukça sert müdahalede bulundu.
Gösterilen tepkinin haklı olduğunu belirtmek gerekiyor. 64 bin kişilik İşçi Stadyumu'nda satışa çıkarılan bilet sayısı 13 bin. Sezonluk 15 bin bilet sahibi de hesaba katılırsa stadyum kapasitesinin yarısından fazlasına ait bilet satışa sunulmadı. Bilet almayı bekleyen ve alamayan 10 bin taraftarın az sayıda biletin satışını protestosu sonuçsuz kaldı.
Pekin'de bu gelişmeler yaşanırken ikinci sırada bulunan Hénán Jiànyè ise Shenzhen Asia Travel deplasmanında galip gelip, Pekin'den gelecek sürpriz sonucu bekleyecek. İlk iki takımın puan kaybetmesi halinde ligin üçüncüsü Changchun Yatai'nin de cıkmayan candan umut kesilmez misali şampiyon olabilmesi söz konusu. Yatai, mucizenin gerçekleşmesi durumunda 2 yıl aradan sonra Çin Süper Ligi'ndeki ikinci şampiyonluğunu kazanmış olacak.

derbi muhabbeti yalnız galatasaray’ı mı küçük düşürüyor?


Derbinin üzerinden neredeyse bir hafta geçti. Yarın 11. hafta maçları oynanacak ancak hâlâ geride kalan derbi konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor. Maç içi enstantaneler bitti, şimdi de hakemin aldığı (ya da alamadığı) tavır konuşuluyor. Fenerbahçe’nin bu sezon arayı erken açma ihtimali yüksek olmasa, dolayısyla da ileriki haftalarda reytinglerde düşüş yaşama ihtimali olmasa şimdi hakem (maçı oynatma - oynatmama insiyatifi) de o kadar konuşulmazdı diye düşünüyorum.

Fenerbahçe bu maçı (maçın geneline baktığımızda ilk golün ofsayt olmasının pek önemi kalmıyor) fazlasıyla hak ederek kazandı. Hatta son yıllarda oynanan FB-GS maçlarına baktığımızda, Anelka’lı FB’nin 4-0 kazandığı (gollerden biri ardışık 36 pas sonrasında gelmişti, hatırlayan iyi hatırlar) maçtan sonra belki de en iyisiydi son derbide izlediğimiz Fenerbahçe. Bu sezon kolay gol yediği zaten bilinen, ancak yediğinden fazlasını atmakla öne çıkan Galatasaray ilk 45 dakika boyunca Fenerbahçe kalesini yoklayamadı dahi. (Ayhan’ın ilk yarıda uzaktan savurduğu bir şuta, Volkan o kadar artistik plonjon yapmasaydı o pozisyonu da şimdi hatırlamazdık) Tek başına bu bile Fenerbahçe’nin maçtaki üstünlüğünü belgelemekte.

Gözüken o ki, yıllar ilerledikçe Galatasaray’ın Kadıköy’de kazanma olasılığı gitgide zorlaşacak; çünkü her yeni hoca ve oluşturulan yeni kadro “biz şeytanın bacağını kıracağız, istatistiği bozan biz olacağız” gibi bir misyon üstlenip taktiksel akılcılığı bir kenara bırakıp adeta donanımsız şovalye ruhuna bürünüyor; o büyülü atmosferde yenilgi de kaçınılmaz oluyor. Son derbinin ardından reyting kaygısı duyanlarca bir de şu söylem öne çıkarıldı: Fenerbahçe’nin 55,000 kişilik stadı hem rakibi hem de hakemi etki altına alıyor, dengesiz bir güç gösterisine dönüşüyor(muş!) Hani Ali Sami Yen Satdyumu da “cehennem”di, oradan “çıkış yok”tu. Dünya devleri bile orada dize gelmedi mi? Ali Sami Yen’deki son 10 maça baktığımızda benzer üstünlüğü Galatasaray Fenerbahçe’ye karşı kuramadı diye (son 10 lig maçında GS’nin 5 galibiyet, 2 beraberliği var; yani Fenerbahçe rakibin “cehennem”inde çıktığı maçların yarısında yenilmemeyi bilmiş, hatta 3’ünde galip gelmiş) güzelim Fenerbehçe stadının günahı ne?

Ancak bu istatistikler, son 10 yılın derbi istatitikleri, aynı döneme denk gelen başka gerçekleri gölgelemeli mi, bundan emin değilim. Fenerbahçe sadece Galatasaray’a karşı son 10 yılda sağladığı Kadıköy üstünlüğünü bu kadar büyütürse iddia ettiği gibi gerçek bir “dünya takımı” nasıl olacak, iyi düşünülmeli. Çünkü aynı 10 yılda lig şampiyonlukları konusunda Fenerbahçe’nin rakibine herhangi bir üstünlüğü söz konusu değil.

Galatasaray 4, Fenerbahçe 4, Beşiktaş 2 kez şampiyon olmuş.

Başka ne olmuş? O arada Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası hasreti 15 yıldan 25 yıla çıkarken, Galatasaray bu arada o kupayı 2 kez daha götürmüş müzesine, üstelik de birinde Fenerbahçe’yi yenerek (5-1) ! (Mesela GS’lilere o maçın tarihini sorsanız hatırlamıyorlar, ama Fenerbahçeli çocuklara dahi 6 Kasım ezberletildi) Dahası ki, mesele rekabetse en fenası, yine aynı 10 yıl içinde Galatasaray bir EUFA kupası, bir de Avrupa Süper Kupası kazanmış.

Bunları düşününce, Fenerbahçe’nin Kadıköy derbilerindeki üstünlüğünü bu kadar büyütmek/uzatmak Fenerbahçe’nin büyüklüğüne de gölge düşürmüyor mu?

by taytay

fifa world player 2009 adayları


21 Aralık'ta İviçre'deki Gala ile ödüller sahiplerini bulacak. Geçtiğimiz yıl Cristiano Ronaldo ile Marta kazanmıştı "Yılın En İyi Oyuncusu" ödüllerini. Bu yıl erkeklerde 23, kadınlarda 10 aday var. Sürüsüne bereket İspanyol'un olduğu listede İtalyanlara ayıp olmasın diye Buffon aday gösterilmiş. Bir aksilik olmazsa beklentimiz Messi'nin ödülü kapması...
Michael Ballack (Germany), Gianluigi Buffon (Italy), Iker Casillas (Spain), Cristiano Ronaldo (Portugal), Diego (Brazil), Didier Drogba (Côte d'Ivoire), Michael Essien (Ghana), Samuel Eto'o (Cameroon), Steven Gerrard (England), Thierry Henry (France), Zlatan Ibrahimovic (Sweden), Andrés Iniesta (Spain), Kaká (Brazil), Frank Lampard (England), Luis Fabiano (Brazil), Lionel Messi (Argentina), Carles Puyol (Spain), Franck Ribéry (France), Wayne Rooney (England), John Terry (England), Fernando Torres (Spain), David Villa (Spain) and Xavi (Spain).
Kadınlarda da gönül ister Kelly Smith alsın en azından Finlandiya'da attığı aşırtma golün hatırına. Ama onda da Birgit Prinz sağlam geçen sezonun ardından açık ara ödülü kazanır.
Nadine Angerer (Germany), Sonia Bompastor (France), Cristiane (Brazil), Inka Grings (Germany), Mana Iwabuchi (Japan), Simone Laudehr (Germany), Marta (Brazil), Birgit Prinz (Germany), Kelly Smith (England) and Abby Wambach (USA).

biletleri kazananlar

Avea'nın Beşiktaş - Ankaragücü maçına verdiği numaralı tribün biletlerini kazanan arkadaşlar belli oldu. Yusuf Al'a ek olarak scoand ve umut diğer iki bileti kaptılar. Arkadaşların e-posta ya da yorum bölümüne telefon numaralarını bırakmalarını rica ediyorum ki ilgili arkadaşlar onlara ulaşabilsinler...

rosberg brawn'a gidiyor


Son 2 aydır konuşulan bir haberdi Nico Rosberg'in sezon sonunda Williams'tan ayrılacağı. Alman pilot en sonunda beklenen açıklamayı yaptı ve gelecek sezon yarış kazanacağı bir takımda yarışacağını açıkladı. Beklenen senaryo Rubens Barrichello yerine Brawn GP'nin yeni pilotu olması Rosberg'in.
Nico Rosberg Brawn'a geçerken Rubens Barrichello'ın da Williams'a geçeceği konuşuluyor. Hatta Brezilyalı pilotun takım arkadaşının bir başka Alman Nico Hulkenberg olacağı haberi de Planetf1 başta olmak üzere çoğu siteye düşmüş durumda. Hulkenberg, Formula BMW, Formula 3, A1 ve en son olarak da bu sezon GP2'de şampiyonluk yaşamış bir pilot. Fakat Formula 1, bu yarış platformlarının hepsinden çok farklı bir alan olduğu için genç Alman'ın işi yapıp yapamayacağını söylemek zor. Yalnız yarışacağı takımın geçmişinde iyi pilotlar yetiştirmesi önemli bir dip not.
Nico Rosberg için ise Brawn GP tercihi oldukça hayırlı gibi duruyor. Ross Brawn'ın sezonun ikinci yarısında yaşadıkları düşüşü hesap ederek gelecek yıla hem sıcak hem de soğuk hava koşullarında daha dengeli bir otomobil hazırlamayaca çalışacağı büyük bir olasılık. Ferrari'nin de sezonun yarısından itibaren gelecek sezona hazırlandığını düşünürsek bu sezon kadar rahat bir başlangıç yapamayacak İngiliz takımı.
Alman pilotun Williams'ın sınırlı olanaklarıyla yaptıklarını düşünürsek Brawn GP'nin dengeli otomobilleriyle podyum ve yarış birincilikleri görmemesi zor...

29 Ekim 2009 Perşembe

beşiktaş, ankaragücü, bilete devam...

İlk soruyu dün sormuştuk. 10 cevabını veren ve Brezilyalı futbolcuların isimlerini yazan Yusuf Al numaralı tribünden ilk bileti kazandı. Kendisi telefon numarasını bize bildirirse biletin ulaşması ile ilgili işlemleri yapacağız.
Avea iki kişiye daha cumartesi günü oynanacak maça numaralı tribünden bilet verecek. Soru aşağıda. Doğru cevaplayan 2 arkadaş biletin sahibi olacak. Belitrmekte fayda var lütfen e-posta adresinizi cevapla birlikte yazmayın...

Beşiktaş hangi sezon Ankaragücü ile oynadığı maçı hakemin attığı -çarpan- gol ile kaybetmiştir?

28 Ekim 2009 Çarşamba

yas marina


Formula 1'in bu sezonki yeni pisti Abu Dabi'deki Yas Marina bu haftasonu hizmete giriyor. Yas Marina'nın hizmete girmesiyle bir ilke de şahit olunacak. Pazar günü yapılacak yarış gündüz başlayıp gece sona eren tarihteki ilk Formula 1 yarışı olacak.
Takımların Abu Dabi'ye varmaya başlamalarıyla birlikte piste dair ilk izlenimleri de öğreneceğiz. Temsil misal son fotoğrafta yer alan pistin hemen yanındaki tuhaf binanın otel olduğunu AFP'den Karim Sahib'in çektiği fotoğrafın altına düşülen nottan anladık.
Fomular 1'in en yeni ve en ilginç pistini detaylarıyla görmek için cumartesi 15.00'i bekleyeceğiz...

beşiktaş, ankaragücü, bilet, maç, inönü, süper lig


Maç bileti hadisesine bu hafta da devam ediyoruz. Avea bu hafta da 3 kişiye Beşiktaş - Ankaragücü maçını Numaralı tribünden izleme şansı veriyor. Geçtiğimiz haftalarda olduğu gibi sorunun cevabını yorum bölümüne yazanlar bileti kazanıyor. E-Posta adresini lütfen yorum bölümüne yazmayın. İsimsiz yorumları kaale almadığımızı da belirtelim. Biletler, Avea tarafından kazananlara ulaştırılacak. Haftanın ilk sorusu aşağıdadır..

"Beşiktaş'ta son 10 yılda forma giyen Brezilyalı futbolcu sayısı kaçtır ve bu futbolcuların isimleri nedir?"

27 Ekim 2009 Salı

#10 emekli

Michael Jordan ile Larry Birdle birlikte NBA'den hoşlanmamı, sevmemi sağlayanlardan bir tanesiydi Miami Heat ile New York Knicks arasındaki o muhteşem playoff serileri.
1998 ile 2000 arasında arka arkaya 3 sezon boyunca muazzam 3 playoff serisi izletmişti Knicks ve Heat. O Miami takımının Alonzo Morning ile birlikte en önemli ismiydi Tim Hardaway.
NBA'de yeni sezon bu gece başlarken ayın 28'inde sezonu açacak olan Miami aynı gün Tim Hardaway'in #10 numaralı formasını da emekli edecek. Tesadüf müdür bilinmez ama Hardaway'in formasının emekli edilmesi yine bir New York maçına denk geldi.
Heat organizasyonunda organizasyonda forma giymiş bir oyuncunun forması ikinci kez emekli ediliyor. Daha önce Alonzo Mornming'in #33 numaralı forması American Airlines Arena'nın tavanına asılmıştı. 


2009 mls playoffları


MLS'de sezonun sona ermesi 3 hafta kalan normal sezon sona erdi ve playoff eşleşmeleri de belli oldu. David Beckham döndüğünde barı konferansının son basamağında yer alan LA Galaxy, İngiliz futbolcunun oynadığı son 11 maçta aldığı 6 galibiyet 2 beraberlik ile 5 yıl sonra playofflara adım atmakla kalmadı, batı konferansını da lider olarak tamamladı. Batı Konferansında ilk sırada yer alan Galaxy şehrin diğer takımı Chivas ile eşleşti. Playofflarda Super Clasico eşleşmesini izlemek zevkli olacak. Galaxy seyirci avantajına sahip olsa da Chivas'ın konferans finaline kalma şansı daha yüksek gibi.
Batı Konferansında bir diğer eşleşme Dynamo ile Sounders arasında. Seattle sezona seri galibiyetlerle girmiş, daha sonra yaşadığı düşüş sonrası son iki ayda oynadıkları 6 maçta 4 galibiyet, 1 beraberlik elde ederek playofflara formda giriyorlar. Houston ise sezonun sonunu rölantiye almıştı. Playofflarda işleri koaly değil.
Doğu Konferansındaki eşleşmelerde net birşey söylemek imkansız. Dört takımında şansı eşit.
Gönül ister son dörtte Seattle, Galaxy, Salt Lake ve New England yer alsın...

luisao ile 2013'e


Güne Benfica ile başladık onlarla devam edelim. Luisao Avrupa futbolunun en saygıdeğer stoperlerinin başında gelir benim için. Teknik direktör olsam takımıma alacağım 3 adamdan biridir kendisi. Benfica'daki 7. sezonu Luisao'nun. 
Son 4 sezondur her transfer döneminde Luisao'nun adı bir takıma satılacağı yönünde dedikodulara karışır. Önceki yaz Bordeaux ile anılan Brezilyalı'nın adı bu yaz da Fiorentina'nın gündemindeydi. Hatta "Ha gitti ha gidiyor" derken Luisao yine Lizbon'da kaldı, Benfica'nın kaptanı olarak kariyerine devam ediyor.
Dün akşam Benfica'dan yapıla açıklama ile Luisao'nın sözleşmesinin 2 yıl daha uzatıldığını öğrendik. 2011 yılında bitecek anlaşmanın yeni tarihi 2013.
Her sezon satmaya çalıştığınız bir futbolcu ile sözleşme yenilemek için görüşmelere başlamak ve ardından da sözleşmesini uzatmak  ne tür bir anlayıştır çözemedim. Başkan Luís Filipe Vieira işler harika gittiğinden Rui Costa'nın "isteğini" kıramamış olmalı...

11 & 3.75


Benfica son 20 yıldaki en başarılı sezon başlangıçlarından birine imza attı belki de en başarılısına. Takım sadece Estádio da Luz'da, son 4 gün içerisinde oynadığı iki maçta 11 gol attı. Önce Everton'ı 5'lediler ardından Nacional'i yarım düzine gol ile geçtiler.
Barcelona ile birlikte ofansif anlamda en formda ekip Benfica. Ligde oynanan 8 maçta 30 gol attılar. -Gerçi bu gollerden 14'ü 2 maçta atıldı- Maç başına 3.75 gol ortalaması ile oynuyorlar. Teknik direktör Jorge Jesus'un Paraguay & Arjantin ikilisinden oluşan hücum hattı çok verimli çalışıyor. Cardozo sezona muazzam başladı. Maç içerisindeki gereksiz agresifliğinden sıyrılmış gibi duruyor. Oyun konsantrasyonu da Benfica'ya geldiğininden bu yana en üst düzeyde. 11 golle ligin gol kralı. Portolu Falcao ile birlikte bu sezon gol krallığı için çekişecek Paraguaylı. 4 sezondur yedek kulübesinde bekleyen Saviola da süreklilik kazanmaya başladı. Onun form düzeyini yükseltmesi Jesus'un işini daha da kolaylaştıracak. Cardozo & Saviola ikilisi takımın gollerinin yarısına imza attı. Ki Barcelona'dan kiralanan harika çocuk Keirrison'un da bu kadroda yer aldığını hatırlatmakta fayda var.
Sporting'in erken koptuğu yarışta Braga - Porto -Benfica üçlüsünün kendi aralarında oynayacakları maçlar şampiyonu belirleyecek gibi duruyor. Benfica'nın bu yükselişi sürer, Porto da 1-2 hafta tökezlerse Lizbonlular alır başlarını gider. Braga sezona ne kadar iyi başlasa da haftalar ilerledikçe Leixões'in geçtiğimiz sezon yaşadığı düşüşe benzer bir düşüşü onların da yaşaması muhtemeldir.
İber Yarımadasının batısındaki futbolseverlerden Estádio da Luz'u dolduranlar keyifli bir sezon geçirecekler gibi...

26 Ekim 2009 Pazartesi

nba başlıyor


Dünyanın en önemli spor organizasyonlarından birisi olarak gösterilen amerikan ulusal basketbol ligi NBA start alıyor...
Doğu ve batı olmak üzere 2 ayrı konferansta mücadele eden 30 takım nba tarihinin 64. şampiyonu olabilmek için mücadele edecekler. 82 karşılaşmalık normal sezonda bazen bir haftada 4 maç birden oynayan takımlar yaz aylarında transferlerini gerçekleştirerek kadrolarını güçlendirdiler...
Yaz döneminin en çok dikkat çeken transferlerinin başında Phoenix'ten takas yoluyla Cleveland Cavaliers'e geçen dev pivot Shaquille O'neal oldu. O'neal "kral" lakaplı Lebron James'le birlikte 5. şampiyonluğunu kazanmayı hedefliyor. Transfer döneminde Houston Rockets'ten Los Angeles Lakers'a geçen Ron Artest ile New Jersey'den Orlando Magic'e dahil olan Vince Carter'da dikkat çeken isimler arasında yer aldılar...
NBA'de son 10 yılda yaşanan şampiyonluklarda Los Angeles Lakers ile San Antonio Spurs'un hegemonyası dikkat çekiyor. Los Angeles'ın 1999'dan beri 4, San Antonio'nun ise 3 şampiyonluğu bulunuyor...
64. sezonun favorileri arasında ise 4 takım göze çarpıyor. geçen sezonun şampiyonu Los Angeles Lakers kadrosunu daha da güçlendirdi ve şampiyonluk adaylarının başını çekiyor. Outsider pozisyonunda ise San Antonio Spurs, Cleveland Cavaliers ve Boston Celtics bulunuyor...
NBA'de bu sezon 3 milli oyuncu mücadele edecek. Geçen sezon Orlando Magic'le final oynayan Hidayet Türkoğlu bu sezondan itibaren Türk basketbolseverlerinde çoğunlukta bulunduğu Toronto Raptors'ta forma giyecek. Utah Jazz ile sözleşmesini uzatan Mehmet Okur ile Barcelona macerasından sonra geri dönen Ersan İlyasova'da NBA parkelerinde mücadelede edecek Türk basketbolcular arasında yer alıyor...

amerika ingiltere'ye mi taşınıyor ?


Spor artık endüstriyelleşti... Bunu artık inkar etmenin gereği yok açıkçası... Endüstriyel sporu en iyi kavrayan ülke ise kesinlikle Amerika Birleşik Devletleri..
ABD'nin beyzbol, futbol ve buz hokey liglerinde bulunan takımlar neredeyse 15 yıldır Asya pazarını domine etmek için Çin, Hong Kong, Kamboçya, Japonya gibi ülkelerde turneler düzenliyorlar...
Ancak birkaç yıldır ibre küçük kardeş İngiltere'ye döndü.. Örnek olarak son Utah Jazz - Chicago Bulls ve New England Patriots - Tampa Buccaneeers maçlarını gösterebiliriz...
NBA'in iki yabana atılmayacak takımı Londra'da yeni yapılan O2 Arena'nın açılışını gerçekleştirdiler... Haydi bu takımların NBA Europe Live turnesi kapsamındaydı...
Ama dün Londra'da bulunan Wembley stadı 3 kez bir NFL normal sezon karşılaşmasına ev sahipliği yaptı... New England Tampa Bay'i ezdi skor anekdotik ama uygulama ilginç...
NFL yöneticileri maçların gelecek sezonlarda daha sıklıkla İngiltere'de oynanacağını söylediler...
ABD küçük kardeşi İngiltere'ye destek mi veriyor ? Yoksa İngiltere'de bizim daha keşfedemediğimiz bir pazar mı var ?
Sizce ?

azteka'da los clásicos


Derbiler için seçilmiş özel bir haftasonunu geride bıraktık. Genel değerlendirmedehem taraftar hem de futbol açısından benim en için en keyiflisi Chivas ile Club America arasında olanıydı. Azteca tamamen doluydu. Bir önceki randevuda Chiva 1-0 kazanmıştı. America evindeki maçta Seviilla'daki 2 sezonun ardından Meksika'ya geri dönüş yapan  Kolombiyalı Mosquera'nın dakikalar 3'ü gösterirken attığı gol maçın da skorunu belirledi. Chivas'ın kötü giden sezonu değiştirmek için en önemli maçtı. Fakat kayıp sezonunun sonuda kötü olacak Guadalajaralılar için.
Club America ise yavaş başladıkları sezonda hem grupda hem de genel sıralamada Toluca ile Morelia'ya yetişti...

tekerrür


Maç öncesi planlanan, konuşulan, düşünülen ne varsa Fenerbahçe lehine, Galatasaray aleyhine; hepsi gerçek oldu. 10 senedir yaşananlar da, bir kere daha tekerrür etmiş oldu.

Bu maçların taktiği yok, taktik analizi de. Sezon başından beri neredeyse uzun top kullanma yasağı getiren Rijkaard’ın topçuları, Alex ilk golünü atana kadar savunmadan, kaleden kısa pasla çıkmak ne demek, hatırlamadılar bile. Franco dahil ayağına gelen sallıyordu topu rakip yarı alana. Senelerdir ilk 15 dakikada yenen gollerin bu sabahda 10 yıldır kazanılamıyor oluşunun sebebi olduğu unutulmuştu bile. 10 dakika olsun top yapalım, tempoyu düşürelim diyen olmadı.

Nihayetinde 11.dakikada, bu tuhaf top kayıpları ve kaybedilen savunmacı pozisyonları arasında boş kalan Vederson’un ortası, ilginç biçimde orada olan ve topun üstünden atlayan Roberto Carlos, ardından gelen Alex golü. Maçın rutine bindiğinin işareti oldu zaten.

Panik halinde yapılan paslaşmalar sırasında kaptırılan toplar (Leo Franco, Servet, Hakan başta olmak üzere tüm Galatasaray futbolcularından), karşılığında verilen pozisyonlar, penaltı ve ikinci gol.

Dört hücumcu ile sahaya çıkan Galatasaray’ın attığı ilk şut, 36.dakikadaydı. Çünkü kaliteli pas, bilinçli oyun kurmak, Galatasaray’ın ilk devre becerebildiği bir şey değildi. Tüm bunlara maç öncesi çıkan yine gereksiz tartışma/kavga, 10 yıldır kazanamıyor olmanın verdiği stres ve erken yenen gol de eklenince, kilitlendi Galatasaray. Su içmek, yemek yemek kadar basit yapabildiği şeyleri de yapamaz oldu.

Buna karşılık Christoph Daum’un ve Fenerbahçe takımının doğrularını da yazalım. Herkesin beklediğinden farklı, mücadele yönü fazla olan bir 11 ile sahaya çıkarttı takımını. Galatasaray’ın en büyük eksiğini, önemli silahları ile vurmuş oldu. Misal, Fenerbahçe orta alan kanatlarında oynayan Mehmet Topuz ve Vederson’u savunmanın kenarlarında da rahatlıkla oynatabilirdiniz ama Galatasaray’da Keita ve Arda ile bu mümkün değildi.

Güiza, Semih, Andre Santos’u kenarda oturtup, taktik disiplinine uygun adamları sahaya göndermek, önemli bir teknik adam becerisi ve ötesinde cesaret işi. Bu rekabeti, bu ligi tanıyor olmanın avantajını kullanmış oldu Daum.

Rijkaard’ın yaptığı hata neydi derseniz, Rijkaard’a bağlayarak verilebilecek bir cevabım yok. Linderoth ile sezona başlamak bir tercih ve Rijkaard’ın tercihi olduğunu sanmıyorum. Mustafa Sarp eldekilerin iyi niyet yönüyle en iyisi; ama kalan yönüyle yetersiz. Bu maç ve benzerlerinin atmosferini kaldıramayacağı aşikar. Sabri, Arda gibi miras devralanlar var, soyunma odalarında kusan ağabeylerinden. Maçı “maç” olarak göremeyenlerdir 10 yıllık muhasebenin sorumluları, yönetici, antrenör, futbolcu.

Galatasaray, hocası ile uzun soluklu bir çalışma dönemi geçirecek ise, kadrosunu asgari olarak direk oynayacak bir stoper ve bir defansif orta alan oyuncusu ile desteklemek mecburiyetindedir. Bu sistemin gereği budur.

by Nurullah Bakır

psg otobüsü


Haftanın en keyifli maçlarından biri olmaya adaydı Marsilya - PSG maçı. Lâkin rivayete göre Guily ve Sakho'ya bir kişinin daha katılması;  "Domuz Gribine" yakalananların da sayısı 3'e çıkmasıyla Fransa Futbol Federasyonu da maçı ileri bir tarihe erteledi. Karar cumartesi alınınca Saint Germain'liler yolculuk anlamında bir yararı olmadı. Takım Marsilya'ya gelmişti. Fotoğraf da takımın Marsilya'da kaldığı otelden ayrılırken çekilmiş. Otobüste güvenlik önlemlerin sıkı olduğu pek aşikar. Muhtemelen Paris'te herkes daha detayli bir kontrolden geçecek. Belki de söz konusu o 3 kişiye daha fazla isim eklenecek...

25 Ekim 2009 Pazar

alışmış kudurmuştan beterdir..

Yazıyı taraftarlık haddimi aştığım nedeniyle kendi irademle kaldırdım, bana ait olmayan bir blogta sadece katkıda bulunmaya çalışıyorum..Alınan, üzdüğüm veya hayal kırıklığına uğrayan kişiler varsa gerçekten özür dilerim...
Saygılarımla