10 Eylül 2009 Perşembe

iki tercih

Yapılan tercihler bazen işe yarar bazen ise varolan bütün düzeni yerle bir eder. Fabio Capello'nun İngiltere'nin başına getirilmesi ne kadar doğru bir karar ise Sven Göran Erikkson'un da Meksika teknik direktörü olması o kadar yanlış bir tercihti.
Meksika Futbol Federasyonu yapılan baskıların da etkisiyle doğru bir zamanlamayla İsveçliyle yollarını ayırdı. Javier Aguirre'nin göreve getirilmesi ise yapılan onca yanlışın ardından alınan doğru bir karardı. Aguirre'nin göreve geldiğinde grubunda sondan ikinci sırada olan Meksika, arka arkaya alınan 4 galibiyet ile grubun zirvesine ortak oldu. Büyük bir aksilik olmazsa da gitti denilen dünya kupası vizesi de alındı. En azından şimdilik öyle görünüyor.
Aguirre'nin göreve gelişinin ardından yaptığı en isabetli hareket milli takımdan emekli olduğunu açıklayan Cuauhtemoc Blanco'nun kararından geri döndürülmesinin sağlanmasıydı. Dün oynanan Honduras maçında galibiyet golünü atan Blanco hâlihazırda Hugo Sanchez ile birlikte ülke futbolunun en önemli ismi. Blanco sadece eleme maçlarında yer alacağını açıklasa da 2010'a gidecek 23 kişilik kadroda ismi olacaktır.
Bundan 6 ay öncesine kadar en çok eleştirilen iki kişiydi federasyon başkanı Justino Compeán ile genel sekreter Decio de María. Aradan geçen 6 ay sonunda milli takımın düzlüğe çıkması bu ikiliye yönelik eleştirilerin durmasını sağladı. Tabi bunda postun başında belirttiğimiz gibi doğru zamanda alına doğru kararların payı büyük. Javier Aguirre ile birlikte gençleşen Meksika takımının önü açık gibi görünüyor.

4 dakikalık maç

Bazı maçlar vardır bir ülkenin futbol tarihinde hiçbir zaman unutulmaz unutulamaz. Riyad'daki Kral Fahd Stadyumu dün akşam o tür bir maça ev sahipliği yaptı. Cumartesi günü Manama'da karşı karşıya gelmişti Bahreyn ile Suudi Arabistan Asya kıtasının baraj maçında. 0-0'lık beraberlik Suudileri çarşamba günkü rövanş öncesinde avantajlı kılmıştı.
Fakat Suudiler'in bekledikleri hesap gerçekleşmedi üstelik iki kez öne geçmelerine rağmen. Dakikalar 90'ı gösterirken skorbordda yazılı 1-1'lik sonuç Bahreyn'in Yeni Zelanda ile eleme karşılaşması oynayacağını ifade ediyordu.
Uzatmaların ilk dakikasında ev sahibi Hamad AL MONTASHARI ile öne geçti. Bu, Suudiler'in turu geçtiği anlamına geliyordu. Stadyumu dolduran binlerce Suudi turun sevinci yaşarken 90+4'te kazanılan köşe vuruşunu Salman İSA kullandı Ismaeel LATIF gelen topa vurduğu kafa ile Bahreyn'i bir mucizeye taşıdı. 4 dakikalık uzatmalarda atılan karşılıklı goller Bahreyn'i Yeni Zelanda'nın rakibi ve muhtemelen de Güney Afrika'nın yolcusu yapıyordu.
Stadyumda bulunan binlerce Suudi'nin ve futbolcuların bu travmadan çıkması için uzun bir süre gerekecek.
Postu sonlandırırken maçın gollerini de ekledik...

dünya kupası’na gidebiliyor muyuz?

“Ahmet yerine neden Mehmet oynadı ya da oynamadı”yı yazacak gün değil bugün. Bülent Timurlenk güzel söylemiş, “Yağmur suyunda insanların boğulduğu şehir” diyerek. O şehirde futbolu yazmak ne zormuş bu akşam. Afet sonucu kaybettiklerimiz ve kahrolduğumuz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kalanlara sabır diliyorum.

İspanya dışında, Bosna, Ermenistan, Belçika ve Estonya’nın bulunduğu grupta, bu saydığım takımlardan Ermenistan hariç (ki oynanmamış bir maçımız var) tamamına puan vermiş bir Türkiye var bugün elimizde. Ben iddia ediyorum ki tarihinin en iyi futbol jenerasyonunu yakalamış Türkiye. Ve bu gruptan çıkamamayı, ya da hadi ihtimal var diye ekleyelim, Estonya ve İspanya’nın olası kıyakları sonrası çıkmayı içimize sindirmemizi kim istiyorsa, kusura bakmasın. Hoca tribüne yollanınca bir tanesi bile ayağa kalkıp “head coach”luk yapmaya cesaret edemeyen Oğuz Çetin ya da Metin Tekin kadar anlayışlı olmak zorunda değilim.

Yoksa Bosna maçı berabere bitmiş, biter elbet. Gayet doğaldır, gayet zor da bir deplasmandır. Ama Bosna zor, İspanya zaten zor, Estonya da zor, deplasmanda Ermenistan’a yenilen Belçika da zor; ne yapalım biz?

Maç analizi yok bugün. Herkes kötüydü, çünkü sistem yoktu. Kimse ne yapacağını bilmiyordu. Doğru, hakem de olabilecek en dandik hakemlerden biriydi. Peki Dünya Kupası’na gidebiliyor muyuz? Bana bu sorunun cevabı lazım. O %1’lik ihtimal gerçekleşirse, olur da gitsek bile, bugünden sonra kimse karşımıza çıkıp, “buyur” da demeye kalkışmasın.

Sahi; Dünya Kupası’na gidebiliyor muyuz?

by Nurullah Bakır

7 Eylül 2009 Pazartesi

koşar adım cezayir

Güney Afrika'daki Dünya Kupası sadece Afrika kıtasında gerçekleşmesi açısından değil, uzun yıllardır görmediğimiz futbol ülkelerini görmemiz açısından da anlamlı bir turnuva olacak gibi duruyor. Kuzey Kore, Güney Afrika'da farklı gözle izleyeceğimiz takımlardan biri olacak. Kuzey Kore gibi Dünya Kupası denilince akla gelmeyen takımlardan birini de gelecek yıl Güney Afrika'da izlememiz muhtemel.
En Son 1986'da Meksika'da düzenlenen dünya kupasında yer alan Cezayir 14 Kasım'da Mısır ile Kahire'de oynayacağı maçı kaybetmemesi durumunda 2010'a gitmeye hak kazanan sürpriz ülkeler arasında yer alacak. Tarihinde sadece iki defa -1982 ve 1986- dünya kupasına katılmayı başaran bu Kuzey Afrika ülkesi 2010 vizesi alması halinde 1990'lardan bu yana uyuyan ülke futboluna da ivme verme şansını yakalayabilir.
Cezayir İspanya'da düzenlenen 1982 Dünya Kupası'nın söz ettiren takımlarındandı. Kupadaki ilk maçlarında Batı Almanya'yı 2-1 yenerek ne oluyor dedirten daha sonra Avusturya'ya 2-0 yenilen Cezayir, son maçında Şili'yi 3-2 yenmesine karşın averajının kurbanı olarak grubunda üçüncü sırayı alıp, kupaya veda ediyordu.
Cezayir futbolunun en üst seviyede olduğu 80'li yıllarda 1986'da Meksika'da yer alarak bir kere daha dünya kupası heyecanı yaşıyordu. Lâkin Orta Amerika'daki macera İber Yarımadası'ndaki kadar etkileyici geçmiyor, Kuzey İrlanda karşısında alınan 1-1'lik beraberlikle başlanan turnuva Brezilya ve İspanya mağlubiyetleri ile son bulunuyordu.
1986'dan bu yana aradan geçen 5 turnuvanın ardından Cezayir'in 2010 vizesi alması halinde turnuvada birşeyler yapması kimseyi şaşırtmamalı. Takımın kadrosunda Fransa, Almanya ve İtalya liglerinde top koşturan futbolcular bulunuyor. Madjid Bougherra, Nadir Belhadj, Karim Ziani, Mourad Meghni, Abdelkader Ghezzal ve Rafik Djebbour gibi futbolcuların bulunduğu bir takımın averaj takımı olmayacağını söylersek fazla iyimser olmayız. Cezayir, 24 yıl sonra dünya kupası vizesini aldıktan sonra kıtasında iyi işler yapabileceğini göstermek isteyecektir. Bunun için de kapasiteleri var. Tek sorunları sahaya yansıtıp yansıtamayacakları...

Fotoğraflar: FAYEZ NURELDINE/AFP/Getty Images

6 Eylül 2009 Pazar

yarım bir analiz

Milli takımımızın Estonya maçı le ilgili değerlendirme yazısı için size bir iyi, bir de kötü haberim var değerli okurlar. İyi haber, maçı bizzat Kayseri Kadir Has Stadyumu tribünlerinden seyretmiş olmamdır. Kötü haber ise, havayolu şirketinin azizliği sebebiyle maça 40.dakikada girebilmiş olmam. Bu münsebetle, 40 dakika ve 3 golünü izlemediğim maçla ilgili teknik taktik ahkam kesmemeye çalışacağım. Ama bu kadar yolu teptikten sonra ulaştığım maçın ikinci yarısı ve tribünlerle ilgili izlenimlerimi de sizlerle paylaşmadan edemedim.

Öncelikle ilk defa bulunduğum Kayseri Kadir Has Stadyumu’nu son derece etkileyici bulduğumu belirtmek isterim. Nüfus kütüğü Kayseri olan, yanı sıra 4 yıllık üniversite hayatını da Kayseri’de geçiren bendeniz, geride kalan 10 küsür senede Kayseri’nin tesis anlamındaki gelişimini sadece takdirle izledim. Bahsettiğim kadar süre önce, Maraton tarafının arkasından bakınca beton aralarındaki boşluklardan Kapalı tribünü görebildiğiniz, her zaman “ya çökerse” endişesi yaşadığınız, beton üzerinde (ki sonradan koltuklanmıştı ama olsun) maç seyrettiğiniz eski staddan bu muhteşem tesise geçiş, masal gibi bir şey. Yanısıra A milli takımın bir haftadır Kayseri’deki tesislerde ağırlanmış olması da ayrı bir güzellik. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

Senelerdir, milli takımın Anadolu’ya açılması gerektiğini savunan bir insan olarak bunun gerçekleşiyor olduğunu görmek gerçekten memnuniyet verici. Tabii bu uygulamanın bazı olumsuzlukları da yok değil. Türkiye’de tribün kültürü yerleşik Anadolu şehirleri olduğunu biliyoruz. Bursa, Sakarya, Kocaeli, Eskişehir, Adana bunlar arasında sayılabilir. Ama içinde fazlası ile bulunduğum için çok iyi biliyorum ki Kayseri bu şehirler arasında değil. Hoş, İstanbul’da da sponsor tribünleri nedeniyle organize tribün desteği alamayan milli takım için belki aynı desteği Kayseri’de alamamak şaşırtıcı olmayabilir ama bu bir realite.

Kayseri’de, 30.000’den fazla insan ikinci ya da üçüncü kez bir maç seyretmek için biraraya gelmişti. Yani, kuvvetle muhtemel 10.000 kadar insan belki de hayatlarında ilk defa maça gelmişti ya da yılda gittikleri maç adedi 2’yi geçmiyordu. Haliyle bu kalabalığın tezahurat anlamında organize edilmesi, Kayseri gelenekleri arasında yer alan “Bir baba hindi” ve Mexico ile sınırlı kaldı. Bu konuya, ortamın rakip üzerinde yaratacağı olumsuz etki penceresinden bakarsak, ürkütücü bir stad, dolu ve uğultulu tribünler olarak özetleyebiliriz.

Milli takımın trübün desteği meselesi, malum İstanbul’da da kangren konulardan biri. Sponsor tribünlerinin malum kopukluğu ile maçın oynandığı stadda ev sahibi olan tribün gruplarının kendi takımı lehine/ligdeki rakiplerinin oyuncuları aleyhine zaman zaman yaptıkları çirkinlikler hatırımızda.

Oyun açısından birşeyler söyleyebileceğim zaman dilimi, daha önce de belirttiğim gibi ikinci kırkbeş dakika olacak. Önder Turacı’nın yıllardır mücadelesini verdiği A milli formaya kavuşmasını ve Arda Turan’ın milli takım tarihine 600.golü atarak geçişini tebrik ederek başlayalım.

Herkesin düşüncesi, milli kadronun hücum hattındaki eksiklerinin sorun olabileceği yönündeydi. Doğrudur, Mevlüt, Semih, Nihat’ın yokluğu önemli ancak Sercan Yıldırım bu yokluğu hissettirmeyecek kadar özel bir oyuncu ki benim izlediğim dönemde de gayet iyiydi.

Benim düşüncem ise, orta alan göbeğinde yaşadığımız sıkıntının daha önemli olduğu ve Bosna maçında başımızı ağrıtması ihtimalidir. Emre’nin sakatlığının derecesini henüz bilmiyor olmakla beraber, umalım ki Bosna’da oynamasına mani bir durum yoktur. Mehmet Topal, Aurelio ve Ayhan’ın aynı maçta kadroda bulunamıyor oluşları, Terim’de Hamit’e göbekte görev verme zorunluluğu doğurdu. Hamit-Emre göbeği ile Estonya maçı oynayabilirsiniz belki ama Bosna deplasmanı zor biter. Ceyhun ya da Mustafa Sarp alternatiflerini değerlendireceğini düşünüyorum teknik heyetin. < Pisi pisine kaybedilen puanları şimdi anmamak ve üzülmemek mümkün değil. Olağanüstü iyi bir jenerasyon ve takım ile Dünya Kupası’nda fırtına gibi esebilecekken, bu kaderin bir Bosna deplasmanına kalması ve hatta bunun da yeterli olmaması ihtimali kahrediyor beni, açık söyleyeyim. Umalım ve dileyelim ki herşey dilediğimiz gibi gelişsin.

by Nurullah Bakır