Lippi'nin Juventus'un da her daim sahada görmeye alıştığımız isimlerden biriydi Antonio Conte. Kolundaki kaptanlık pazubandı ile belirli bir ağırlığı olmasına karşın, işine geldiğinde çaktırmadan saha içerisinde oyunu provake edebilecek hareketler yapardı. 2004'te futbolu bıraktı Conte. Önce Siena'da bir yardımcı antrenörlük tecrübesi ardından ise Serie B takımlarından Arezzo ilk teknik adamlık tecrübesini yaşadı. Göreve geldikten sonra kısa bir sürede aldığı sonuçlar nedeniyle kovulmayı başardı. 5 ay sonra yine aynı kulübe teknik adam oldu fakat bu sefer ligin son haftasına kadar kümede kalma şansını sürdürdü Arezzo. Takım son hafta ligden düşünce o da görevinden ayrıldı. 6 ay kadar evde dinlenme ile geçen bir sürenin ardından 2007'nin Aralık ayında Bari'nin başına geçti. O göreve geldiğinde takım küme düşme potasındaydı. Conte ile birlikte Bari, sezonu orta sıralarda tamamlamayı başardı. Bu sezona ise Bari son yılların aksine çok iyi başladı. Ligin yarısı geride kalırken dün akşam Trieste karşısında alınan 2-1'lik galibiyet Bari'yi liderliğe taşıdı. Ki Trieste bu sezon ilk defa evinde oynadığı bir maçtan mağlup ayrıldı. Geçtiğimiz sezonun tamamında aldıkları galibiyet sayısına bu sezon ilk yarı itibariyle ulaştı Antonio Conte'nin talebeleri.
Serie B'de sezonun sonuna daha çok var ama Bari, 2000-2001 sezonunda veda ettiği Serie A'ya ilk defa bu kadar yakın görünüyor. Antonio Conte'nin Bari'yi Serie A'ya çıkarması Juventus teknik direktörlüğü yolunda da önemli bir adım olacaktır...
24 Ocak 2009 Cumartesi
itaim bibi gezmesi
Corinthians'ın eyalet şampiyonasındaki ilk maçında sahada değildi Ronaldo. Cuma sabaha karşı Itaim Bibi'de -Sao Paulo'nun ilçelerinden- arkadaşlarıyla görülmüş, görülünce de foto muhabirleri kaçırmamış bir kare çekmeyi geceden hatıra olarak. Ertesi sabah da antremana çıkmamış. Kulüp doktoru Joaquim Grava, Ronaldo'nun sol dizinde esneme olduğunu söylemiş. Uykusuzluktan olsa gerek!
bir kutlama da "kral"dan...
Barack Obama'nın seçim kampanyasına 20 bin dolarlık bir katkıda bulunmuştu LeBron James. Yemin töreni sırasında Washington D.C.'de bulunmak istiyordu ama Cleveland'ın batı turu buna engel oldu. O da desteğini Golden State maçında "özel" ayakkabılarıyla gösterdi...
Fotoğraf: Rocky Widner/NBAE via Getty Images
750 bin fotoğraf, 35 bin aşk mektubu
"...1935'te yalnıza Paramount tek başına basına ve hayranlara, yani istekte bulunan sinema fanatiklerine 750 bin artist fotoğrafı postladı ve bilinen bütün seksapel rekorlarını kıran Clara Bow kendi döneminde, bir hafta içinde 35 bine yakın aşk mektubu aldı! "
Hollywood Sinemanın Kâbesi, Blaise Cendrars, s. 72
herkese pizza
Cesare Prandelli Juventus'u yenmeleri halinde futbolcularını nasıl ödüllendireceğimi SKY Italia'ya anlatırken...
23 Ocak 2009 Cuma
brittney griner
Brittney Griner 1991 doğumlu bir lise öğrencisi. Onu yaşıtlarından farklı kılan ise bir basketbolcu ve daha da önemlisi 2.03 boyunda olması. Spora futbol ve voleybol oynayarak başlayan Griner, daha sonra basketbol ile uğraşmaya başlamış. Tabi bunda fizyolojik gelişiminin de rolü büyük. Brittney Griner, Houston'da gittiği Nimitz Lisesi'nin basketbol takımını sırtlamış durumda. Sadece Houston'ın değil, Teksas eyaletinin de en iyi bayan basketbol takımı olan Nimitz Lisesi'nin bu başarısında Brittney'nin katkısı yüzde 68.9 şut yüzdesi ile maç başına 27.1 sayı, 12.6 ribaund ve 9.4 blok ortalamaları. Westwide Lisesi ile yapılan maçı 29 sayı, 13 ribaund ve 9 asist ile tamamlaması onun çok yönlülüğünü gösteren bir istatistiklerden sadece bir tanesi. Doktorlar 2.03 boyunda, 54 numara ayakkabı giyen genç kızın fiziksel gelişiminin devam edeceğini düşünüyor. Bu, Brittney Griner'ın 2.10 cm'ye kadar uzayabileceği anlamına geliyor.
Ayakları benzer fiziksel özelliklere sahip basketbolculara göre oldukça çabuk. Saha görüşü de yaşına göre oldukça iyi. Gerçi Brittney Griner'ı bu özelliklerinden daha çok, 2 yıl önce 24 Ocak 2007'de Youtube'a koyulan bir video spot ışıklarının üzerinde toplanmasını sağladı. Okul antrenmanı sırasında çekilen bu video, Brittney'nin rahatlıkla arka arkaya smaçlar yapabildiğini gösteriyordu ki o zamanlar henüz 16 yaşındaydı kendisi. Bir anda ilgi çeken bu video, 2 milyon kişi tarafından izlenildi. Hatta Brittney Griner'ın NBA'de oynayıp oynayamayacağı bile tartışılmaya başlandı. Bayan basketbolunda -WNBA'de- smaç denildiğine akla iki kişi geliyor. Bir tanesi Lisa Leslie. Lisa ablamız yaptığı işlerden çok -ki bu konuda hakkının yenildiğini düşünüyorum- WNBA tarihinin ilk smaç yapan basketbolcusu olarak anılır. Ki geçtiğimiz yıl Candace Parker'ın Lisa ablamıza katılarak smaç yapmak konusunda yalnız olmadığını gösterdi. Gerçi benim görüşüm Griner'ın hem estetik hem de yetenek açısından Leslie ve Parker'dan daha üstün olduğudur. Bu yıl liseyi bitirecek olan Brittney Griner, 2009-2010 sezonundan itibaren Baylor Üniversite'nde kariyerini sürdürecek. Onun NBA'de oynayabilecek kadar kendini geliştirip gelşiştirmediğini görebilmemiz için 3-4 yıla daha ihtiyacımız var. Olmadı WNBA tarihinin en spektaküler basketbolcularından biriyle de tanışabiliriz...
en son kurban
Kalp krizi nedeniyle ölen futbolcuların arasına bir yenisi daha eklendi. Sezon başında Le Mans'tan Ligue 2 takımlarından Clermont'a transfer olan Clement Pinault, pazar günü evinde geçirdiği kalp krizinin ardından komaya girmişti. 4 gündür komada olan Pinault, akşam saatlerinde hayatını kaybetti. Herhangi bir kalp rahatsızlığı bulunmadığı söylendi 23 yaşındaki Fransız'ın. Kalp krizi geçirmesinden 2 gün önce Brest maçında forma giymişti en son olarak Pinault...
bir gece vakti melbourne
Etiketler:
avustralya açık,
ecnebi,
grand slam,
tenis
rhine-neckar arena
Bundesliga'da 1,5 aylık devre arasının ardından sezonun ikinci yarısına lider olarak başlayacak ligin sürprizi Hoffenheim. Sezonun ilk yarısında evinde oynadığı tüm maçlara Mannheim'daki Carl-Benz Stadyumu ev sahipliği yapmıştı. Ligin ikinci yarısıyla birlikte Sinsheim yakınlarındaki Rhein-Neckar-Arena, Hoffenheim'ın yeni evi olacak. Kulübün sahibi Dietmar Hopp tarafından 60 milyon avro maliyetle yaptırılan yeni stadyumun kapasitesi 30 bin kişi. Energie Cottbus maçıyla açılacak olan Rhein-Neckar-Arena'da son rötuşlar yapıılırken, açılış maçının biletleri de satışa çıktı. Hoffenheim'ın hem lider olmasının hem de yeni evinde ilk maça çıkmasının etkisiyle 20 bin adet bilet çok kısa sürede satılmış. Rakip fena değil, Vedad Ibišević'in yokluğuna rağmen bıraktıkları yerden devam edeceklerini düşünüyorum.
Etiketler:
bundesliga,
ecnebi,
futbol
para bol, kazık yemek serbest
Nigel De Jong'un Manchester City'e transferiyle birlikte Hamburg futbol tarihinin en kârlı işlerinden birine de imza attı. 2005'te sadece 1 milyon sterlin bonservis bedeli ile Ajax'tan alınan Hollandalı, 3,5 yıl sonra ederinin 17 katına satıldı. Böylece en yüksek meblağa satılan futbolcu olarak da Bundesliga tarihine geçti De Jong.
Gerçi Mark Hughes ve Dubaililer sadece 4 ay sabredebilseydi Hollandalı'nın transferini 2 milyon 300 bin sterline kapatabileceklerdi. Nigel De Jong'un sözleşmesinde 5. yıla girilmesi onun 2 milyon 300 bin sterline serbest kalmasını sağlıyordu. Lâkin Mark Hughes orasını burasını yırttı, Dubaililer de "bizde para var, dert değil" deyince transfer gerçekleşti.
Etiketler:
bundesliga,
ecnebi,
futbol,
premier league,
transfer
22 Ocak 2009 Perşembe
obama melbourne'de!
Barack Obama'nın rüzgarı Melbourne'e kadar ulaşmış. Flavia Pennetta ile Jessica Moore arasında Margaret Court Arena'da oynanan 2. tur maçında seyircilerden bir bölümü ABD'nin yeni Başkanına göndermede bulunmayı ihmal etmemiş.
Fotoğraf: TORSTEN BLACKWOOD/AFP/Getty Images
Etiketler:
avustralya açık,
ecnebi,
grand slam,
politika,
tenis
5 yıllığına 125 milyon sterlin
AIG'nin 2010 yılında sona erecek olan anlaşmayı yenilemeyeceğini açıklamasının ardından Manchester United'ın forma reklamı için kimle anlaşacağına dair haberler birbirini izledi. The Sun'ın bugünkü haberine göre 2010-2011 sezonundan itibaren 5 yıl boyunca Saudi Telecom'un logosunu United formasında göreceğiz. Anlaşmanın toplam değerinin 125 milyon sterlin olduğu yazıyor İngiliz gazetesinin haberinde. Yazılan rakamlara göre yıllık 25 milyon sterlin -yaklaşık olarak 35 milyon dolar- ödeyecek Araplar, İngiliz kulübüne. Dünyanın en zengin kulübü olmanın doğal bir ederi bu.
2 gün önce okuduğum Beşiktaş'ın Cola Turka ile yenilediği forma reklamı anlaşması ile bu haberi yanyana koyduğumda Manchester United'ın neden "büyük" bir kulüp olduğunu daha iyi anlıyor insan. Bir yanda 35 milyon dolar diğer yanda -Delgado'nun tuhaf bonservis hikayesini de eklersek-1 milyon 150 bin dolar.
6 yıl sonra ilk kez
Andrew Bynum, 3'er 5'er oyununu ilerletmeye devam ediyor. Hâlâ öğrenmesi gereken çok şey var. Fakat bu hızla giderse Dwight Howard ile birlikte uzun yıllar NBA'in en dominant uzunu olacak. Bu akşamki Los Angeles derbisinde kariyer rekorunu kırdı ve 42 sayı kaydetti. Gerçi Brian Skinner ve yeni yeni süreler almaya başlayan -hatta belirtmekte fayda var NBA kariyerinin en fazla süre aldığı, en fazla ribaund yaptığı ve sayı attığı karşılaşma bu akşamki Lakers maçıydı- çaylak DeAndre Jordan'dan kurulu bir pota altıyla muhattap oldu Bynum. Buna karşın attığı 42 sayı ile 6 yıl aradan sonra Kobe Bryant dışında 40 sayı barajını geçen ilk Lakerslı olmuştu. En son Shaq, Lakers günlerinden birinde - 21 Mart 2003 diyor takvim yaprakları- Boston'a 48 sayı atmıştı.
Fotoğraf: Noah Graham/NBAE via Getty Images
mustafa sarigül
Pazartesi günü iş dönüşü gözüme çarptı Şükrü Saraçoğlu'nun yanındaki Kenan Evren Lisesi'nin önünde bulunan billboardlardaki Mustafa Sarıgül'ün seçim afişleri. Garibime de gitti işin doğrusu Şişli Belediye Başkanlığı için aday olan birinin Kadıköy ilçesi sınırları içerisinde reklamını yapılması, seçim afişlerinin asılması. Niye bu tür bir harekete girişilmiş bir türlü anlayamadım. Hani billboard dediğin şey de ucuz değil öyle 5 kola, 3 hamburger parasına kiralayasın. Hergün o yoldan geçen ve Şişli'de oturan insanlar ise hedef bu kadar para harcamaya gerek yoktu diye, toplasanız o billboardun kirasına değeyecek kadar insan geçmiyordur oradan. Sonuçta koca Kadıköy'de kaç kişidir Şişli Belediye Başkanını seçmek için oy kullanacak. Nereden bakılırsa bakılsın tuhaf duruyor şu Mustafa Sarıgül'ün Kadıköy'deki seçim ilanları. Anlayan varsa beri gelsin...
21 Ocak 2009 Çarşamba
euroleague'de son 16
Yazacağım yazacağım diyordum en sonunda yazıyorum hele şükür son 16 gruplarının değerlendirmesini. Tau Ceramica, Olympiakos, AJ Milano ve Prokom'un olduğu grubu bir kenara bırakırsak diğer gruplarda ilk iki için 3 aday mevcut. Bu, en azından son maçlara kadar takımların iddiasının sürmesini sağlayacak, umudum o yönde. Fenerbahçe'nin çektiği grup mu yoksa fikstürü mü daha felaket karar veremedim. Tamam CSKA, MontePaschi ve Cibona ile eşleşirsiniz fakat iyi bir fikstür sizi bekler. Evinde CSKA ile başlayıp ardından iki deplasmana gitmekle ilk üç maçta alınacak üç mağlubiyet erken havlu atmak anlamına gelebilir Fenerbahçe için. Üstelik CSKA'nın geçtiğimiz grup maçlarında yaşadığı AJ Milano ve Real Madrid şokları, onların daha ciddi olmasını ve 6'da 6 yapmak hedefiyle maçlara çıkmasını sağlayacak. Bunun yanında parasal açıdan da sorunları yok Rusların, en azından basketbolcuların keyfi yolunda.
MontePaschi bu 16 takım içerisinde takım oyununu en iyi oynayan ekip. Bunu geçen yıldan biliyoruz. Geçen yılki çizgilerini bu yıl da devam ettiriyorlar. Muhtemelen evlerinde hiçbir maçlarını kaybetmeyecekler. Cibona'nın da günü gününe uymayan, herşeyi yapabilecek tehlikleri takımlardan biri olunca Fenerbahçe'nin işi zor. Fenerbahçe'nin avantajı Cibona'nın herkese sürpriz yapabilecek olması.
Diğer gruplarda da işler karışık geçeek gibi. Barcelona ile Real Madrid, İspanya Kral Kupası'ndan sonra Euroleague'de de aynı gruba düştüler. Barcelona açık ara grubun, belki de Avrupa'nın en iyi basketbol oynayan ekibi. Carlos Arroyo biraz istikrarlı olabilirse Maccabi Tel-Aviv gruptan çıkmak için Madrid'e göre daha avantajlı. Olympiakos'un Josh Childress'ı Top 16 boyunca kullanamayacak olması onların Tau'yu geçme ihtimallerini zorlaştırıyor. Üstelik Tau'nun Chuck Eidson'u kadrosuna katması onların oyununu daha da zenginleştirecek. Eidson'un oyunun her iki yanını da oynayabilmesi Dusko Ivanovic'e esneklik sağlayacaktır. Unicaja, Partizan, Roma ve PAO'lu grubun zorluk derecesi de Fenerbahçe'nin ki kadar yüksek. Hatta daha zorlu bir grup gibi duruyor. Bu grupta CSKA kadar dominant bir takımın olmayışı da herkesi hem liderlik hem de ikincilik için şanslı kılıyor. Obradovic, San Antonio Spurs misali takımını Top 16'da forma sokarsa grup lideri bile olabilir. Repesa sonrası Roma'nın şanslı olduğunu düşünmek iyimserlik olur Partizan sürpriz yaparsa şaşırmam. Unicaja'nın başında Reneses olduğundan herşey mümkündür derim.
Fenerbahçe'nin grupta ilk iki sırayı alması halinde PAO, Unicaja'lı grubun ilk iki sırasındaki takımlardan biriyle eşleşeceğini söyleyerk postu bitirelim...
Etiketler:
avrupa,
Basketbol,
euroleague
20 Ocak 2009 Salı
brit awards 2009 adayları
Bugün yarın açıklanır diye bekliyorduk en sonunda Brit Awards 2009'un adayları açıklandı. 18 Şubat'ta Londra'daki Earls Court'ta yapılacak ödül töreni ile ilgili bir-iki ufak bilgi verelim. Gecenin sunuculuklarını Kylie Minogus, James Corden ve Mathew Horne üstlenecek. Pet Shop Boys, U2, Girls Aloud, Duffy ve Kings Of Lean canlı performansları ile geceye katkıda bulunacaklar. 11 dalda ödüller jürinin verdiği kararlar ile belirlenirken, yılın Britanyalı single'ı ödülü telefon oylarıyla belli olacak. En iyi çıkış yapan şarkıcıyı BBC Radio One dinleyicilerinin oyları belirleyecek. Adaylar ile ilgili yorumları ve bizim ödül adaylarımızı fırsat bulduğumuz bir vakit yazarız. Postu bu yılın adayları ile bitirelim...
MasterCard Britanyalı Albüm
Coldplay - Viva La Vida Or Death And All His Friends
Duffy - Rockferry
Elbow - The Seldom Seen Kid
Radiohead - In Rainbows
The Ting Tings - We Started Nothing
Britanyalı Grup
Coldplay
Elbow
Girls Aloud
Radiohead
Take That
Britanyalı Single
Adele - Chasing Pavements
Alexandra Burke - Hallelujah
Coldplay - Viva La Vida
Dizzee Rascal featuring Calvin Harris and Chrome - Dance Wiv Me
Duffy - Mercy
Estelle ft Kanye West - American Boy
Girls Aloud - The Promise
Leona Lewis - Better in Time
Scouting for Girls - Heartbeat
The X Factor Finalists - Hero
Britanyalı Erkek Şarkıcı
Ian Brown
James Morrison
Paul Weller
The Streets
Will Young
Britanyalı Kadın Şarkıcı
Adele
Beth Rowley
Duffy
Estelle
M.I.A.
Britanyalı Yeni Çıkış
(BBC Radio One dinleyicilerinin oylarıyla)
Adele
Duffy
The Last Shadow Puppets
Scouting For Girls
The Ting Tings
Britanyalı Canlı Performans
Coldplay
Iron Maiden
Scouting For Girls
The Verve
Uluslararası Albüm
AC / DC - Black Ice
Fleet Foxes - Fleet Foxes
The Killers - Day & Age
Kings of Leon - Only By The Night
MGMT - Oracular Spectacular
Uluslararası Grup
AC / DC
Fleet Foxes
The Killers
Kings of Leon
MGMT
Uluslararası Erkek Şarkıcı
Beck
Neil Diamond
Jay-Z
Kanye West
Seasick Steve
Uluslararası Kadın Şarkıcı
Beyonce
Gabriella Cilmi
Katy Perry
Pink
Santogold
maxi lopez'e talip var
Büyük beklentiler ile Barcelona tarafından River Plate'ten alınmıştı fakat bekleneni veremeyince önce Mallorca'ya kiralandı daha sonra da FC Moskova'ya satıldı Maxi Lopez. Arjantinli Rusya'daki ilk sezonunda 22 maçta 9 gol attı. Ne iyi ne de kötü geçen sezonundan ardından Maxi Lopez'e Gremio talip oldu. Porte Alegre kulübü 1 milyon dolar ve bonservisin yüzde 50'sini önermiş, Ruslar ise bu teklifi reddetmiş. Ama adamlar uzlaşmacı davranıp "7 aylığına kiralayalım" demiş. Rusya'da liglerin başlamasına neredeyse 2 ay var. Maxi Lopez'in Gremio'ya gitmesi halinde Rusların kaybı sadece 5 ay olacak.
answer 12
Allen Iverson, Reebok kendisi için ürettiği "Answer 12"yi ilk kez bu akşamki Memphis maçında giydi. Ayakkabı uğurlu mu geldi bilemem ama Detroit, 5 maçlık yenilgi serisine bu akşam nokta koydu. Iverson 11/18 şut isabeti ile 27 sayı, 2 assist ve 5 ribaund ile fena bir gece geçirmedi.
Reebok Answer 12'nin All Star'da piyasaya sürülmesi bekleniyor. Sahip olmak isteyenlerin gözden çıkarması gereken meblağ ise 100 dolar...
Fotoğraf: Joe Murphy/NBAE via Getty Images
mohamed bin zayed stadyumu #1
Al Jazira'nın da maçlarını oynadığı Abu Dabi'deki Mohamed Bin Zayed Stadyumu önümüzdeki iki yıl boyunca FIFA Kulüpler Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak. 2007 yılına kadar 15 bin kişilik kapasiteye sahip olan stadyum 2007 yılında düzenlenen Körfez Kupası öncesinde modernize edilip, yeni haliyle hizmet vermeye başladı. İçerisinde iki adet rezidans da bulunan stadyumun klimalı da olduğunu söyleyelim...
zengin bench!
Elton Brand ölü sezonda satmasa ve 76'ers'e gitmese bu kadar kötü bir sezon geçirirler miydi bilemiyorum ama bir takımın geleneğinde başarısızlık kalıcıysa ne yapsanız, ne etseniz olmuyor. 3 yıl önceki masal gibi sezonu saymazsak Clippers ligin her daim sürünen takımlarından. Marcus Camby de, Baron Davis de bunu değiştiremedi. Bu kadar uyumsuz bir kadroyla da değiştirmeleri imkansız gibi. Mike Dunleavy'nin saçları bile dayanamadı bu durumu, artık, iyice seyreldi. Fotoğraf bu akşam ki Minnesota maçından.
Takımın saha içerisinde ve benchte sahaya çıkacak çok sayıda oyuncusu olmayabilir ama Marcus Camby, Jason Hart, Chris Kaman, Mike Taylor, Baron Davis ve Ricky Davis'ten oluşan zengin bir takım elbiseli benche sahipler...
Fotoğraf: Noah Graham/NBAE via Getty Images
kızgın noel gallagher
F**k all that bollocks about the club losing its identity. What identity?? The fact that we've been skint for 30 years?...”
Noel Gallagher'ın oasisinet.com'da yer alan blogunda yazdığı son yazıdan..
philadelphia ismini arıyor
MLS'e 2010 yılında katılacak olan Philadelphia'nın "expansion" takımı için isim arama çalışmaları başladı. Philadelphia'nın yerel web sitesi philly.com üzerinden yapılan oylamada Philadelpia'nın başına ya da sonuna gelecek eki belirlemek için oy kullanıyorsunuz. Oylama için sunulan dört öneri; Philadelphia City, AC Philadelphia, Philadelphia SC ve Philadelphia Union. Eğer bu dört seçeneği de beğenmedim diyorsanız kendiniz de isim önerebiliyorsunuz. Benim oyum "Philadelphia City"e gitti. Üşenmeyip oy kullanırım diyorsunuz şurayı tıklamanız yeterli. Son not olarak oylamanın 2 Haziran'a kadar süreceğini de belirtelim.
19 Ocak 2009 Pazartesi
avst. açık: kızlar kızlar gelem mi?
Turnuvanın açılış maçına dakikalar kala, Avustralya Açık tahminlerime kızlarla başlamak isterim. Girişi şurada yapmış, blogumuzun kurucusu ulu sporsever Taha ise konuya şuracıkta dahil olmuştu.
Öncelikle, bahisçilerin şampiyonluğuna 1'e 20 civarında para verdiği sürpriz şampiyonluk adayımı söyleyeyim. Danimarka Krallığı'ndaki çürümeyen az sayıda şeyden biri olan, genç kardeşimiz Carolina Wozniacki'den (resimdeki kızımız) söz ediyorum. Ben bu Carolina'nın yalnızca birkaç maçını seyrettim ayıptır söylemesi, gelin görün ki istikrarlı performansını ve Tarık Daşgün'ünkini andırmayan yükselişini uzun zamandır takip ediyorum. Şansı yaver giderse, Yunanistan'ın Avrupa şampiyonu, Güney Kore'nin dünya dördüncüsü olabildiği şu ölümlü dünyada bizim Carolina'nın şampiyon olması da kimseyi şaşırtmaz. Pek acar bir backhandi var ve maşallah tavşan gibi sekiyor kortun dört bir yanında, ihtiyar ablalarını fena yoracak. İddaa yorumcusu jargonuyla söyleyeyim: Geniş kuponlar için düşünülebilir.
Şimdi WTA dünya sıralamasında listenin tepesini parselleyen kızlarımıza tek tek bakalım, ileri geri konuşalım haklarında:
1. Yelena Yankoviç:
Kendi uydurduğu atasözleriyle tarihe geçmeyi uman bir büyüğümüzün deyişiyle, sonu 'oviç' olduktan sonra hepsi Yugoslavdır bize. İşte bu Yugoslav kızımız zerre Grand Slam kazanmadan listenin tepesine çıkarak önemli bir işi başardı zaten. Ayrıca güzel de kura çekti haspa, finale kadar belalısı olan Williams kardeşlerden biriyle karşılaşmayacak. Gel gör ki, geri çizginin iki metre gerisinden sağa solla salladığı toplarla maç kazanıp şampiyon olacaksa, file kavramıyla yegane rabıtası mini eteğinin altına giydiği çorap vasıtasıyla olacaksa Yankoviç başarısız olmaya devam etsin derim ben.
Netice: En fazla yarı final görür.
2. Serena Wilyıms:
Serena işin sırrını çözdü. Yıl boyunca Afgan tazısı gibi turnuvadan turnuvaya koşturmaktansa, birkaç sene önce bir ara verip, zevksizlik konusunda Uygur Kardeşler'i bile kıskandıracak dizaynlarıyla moda işine falan girip kafayı dağıttı ve yenilenerek geri döndü. Görünüş itibarıyla manda kasa Mersedesleri andıran bu bayan, kortta nasıl öyle oynaklaşıyor, sağdan sola nasıl seyirtiyor şaşıyorum. Gücü kuvveti de yerinde maşallah, tek sorunu istikrar. Canı isterse dağıtır.
Netice: Son Grand Slam turnuvasının galibinden söz ediyoruz arkadaş, az biraz ilerleyeceği muhakkak. Yarı finalde ablasına takılır. (Eminim Venüs evde bulaşıkları yıkıyordur, bu da sağda solda sürtüyordur aşağıdaki fotoğrafın çekildiği yıllarda.)
3. Dinara Safina:Ağabeyi gibi sağı solu hiç belli olmayan Tatar kızının ilk WTA zaferini kendi gözlerimle gördüm, kendi ellerimle alkışladım. Ama hiçbir zaman güvenemem kendisine. âlemde kaç tenisçi var ki ilk setini 6-0 verdiği maçın kalan setlerini 6-1 ve 6-0 alarak maç kazansın. Rus tenisinin Hasan Şaş'a cevabı.
Netice: Öyle bir tenisçi ki bu canı isterse şampiyon bile olabilir. Türk milli takımı gibi.
4. Elena Dementiyeva:
Sevgili Elena,
Yıllar yılı senin için, 'yok servisi çok kötü, yok istikrarsız, yok efendim saçları röfleliymiş, yok şöyle, yok böyle' dediler. Ama sen yılmadın, bunlara kulak asmadın, tıpkı Genç Semih gibi kendini küllerinden yarattın. Sıkıcı ve savunmacı oyun stiline rağmen, sen Olimpiyat şampiyonu olunca evimizde bir bayram havası oluştu, annem ve ağabeyimle birlikte evin salonunda delicesine halay çektik. Yaklaşan Avustralya Açık'ta da aynı sıkıcı ve bıktırıcı çapraz kort forehandlerinle çeyrek finale kadar çıkacağını ve sonra Venüs'e kaybedeceğini biliyor, tenis hayatında sana başarılar diliyoruz.
Öptüm.
Netice: Yukarıda var.
5. Ana İvanoviç: Erkek dergilerinin kapağında görünmeye başlamışsa bir kadın sporcu, ondan umudu keseceksin. Ana'nın bundan sonra varıp varabileceği yer, bundan bir beş sene sonra Sırp devlet televizyonunda pilates programı yapıp, ara sıra da birinci turunda, dünya sıralamasında 376. sırada yer alan Özbekistanlı bir tenisçiye kaybedeceği dandik turnuvalarda boy göstermektir. (Bir zamanlar Anastasia Myskina vardı kortlarda fırtına gibi esen, çıplak pozlarından sonra ne oldu bu ablamıza sorarım size İvanoviç hayranları.)
Netice: Çeyrek finali görürse öpsün başına koysun. Biz de koyarız. Başımıza...
6. Venüs Wilyıms
Venüs'ü severim arkadaş. Nasıl ki zamanında Dunga'yı, şimdilerde Xavi'yi ya da Larry Richard'ı ya da ne bileyim Justine Henin'i çok sevmişsem. Efendi gibi sporunu yapar. Kort dışında fazla görünmez, maymunluk yapmaz. Mücadelenin, hırsın, asla pes etmemenin sembolüdür. Ayrıca oynadığı tenis de gayet varyetelidir, öyle çizgi gerisinden orta yere top sallayıp rakibinin hata yapmasını bekleyen mıymıntılara benzemez. Yakın zamanda bir turnuvada Yankoviç'i hacamat edişini izledim ve kararımı verdim.
Netice: Wozniacki sürprizi gerçekleşmeze, Venüs şampiyon olur.
7. Vera Zuvonareva
Hem Nazım Hikmet'in şiirinden, hem Pink Floyd'un şarkısından, hem de okuduğum Rus romanlarından Vera ismine karşı bir sempatim vardır. Bu ablaya yönelik başka söyleyecek bir şeyim de yoktur. Hep ilk 10'da olacak ama hiçbir zaman Grand Slam kazanamayacak bir isimmiş gibi gelir bana. Tenis kortlarının AZ Alkmaar'ı.
Netice: Çeyrek final diyelim.
8. Svetlana Kuznetsova
Adı güzel Svetlana hâlâ 2004'te kazandığı Amerika Açık'ın kaymağını yiyor, Afyon kaymağıymış mübarek yala yala bitmedi dolaptaki pekmez misali. Daha ne kadar gider bilemem ama o cüssesiyle korta çıktığında bütün Melbourne zangırdayacakmış gibi gelir bana. Serena'yla ikisi karşılaşırsa, çevredeki apartmanlar boşaltılacakmış diyorlar.
Netice: Çeyrek göremeden Radwanska'ya elenecek.
9. Mariya Şarapova
Şarapçıoğulları'ndan Mariya da, Ana'yla aynı yolun yolcusu. Hatta daha ziyade vatandaşı Anna Kurnikova'yı hatırlatıyor. Teniste onun kadar başarısız değil ama bu sakatlık hikâyeleri böyle giderse; Mariya ileride tenisi bırakır ve onunla tek bağlantımız, Milliyet'in web sitesinde göreceğimiz "Ünlü tenisçi fena yakalandı" ya da "Eski sporcu AGD oldu" gibi başlıklardan ibaret olur gibime geliyor. O zaman da şimdi yaptığımız gibi seksi fotoğraflarına tıklar, torunlarımıza da, "Bir zamanlar tenis kortlarını orgazm çığlıklarıyla inleten Rus bir sporcu vardı, sonradan AGD olup Çin 2. ligine kadar düştü evladım," diye anlatırız. (Aşağıya koydum bi tane seksi fotoğraf, geleneği bozmayalım.)
Netice: Sakat, katılmıyor.
10. Agniyezka Radvanska
Ben olsam bu isimle diplomat falan olur, Polonya'yı Birleşmiş Milletler'de ya da Danone Kupası'nda falan temsil ederdim. Radvanska iyi tenisçidir. Suratı asıktır, işini iyi yapar, yenince kemik bulmuş köpek gibi sağa sola saldırmaz, yenilince efendi gibi 'kaderimiz buymuş' deyip kenara çekilir. Şimdilik umut vaat eden bir arkadaş konumunda. Ama sabık Real Madrid başkanı Calderon'un Guti için, "Adam 30 yaşına bastı, hâlâ umut vaat eden topçu diye geçiniyor," dediğini de hatırlatayım.
Netice: Çeyrek final iyidir.
NETİCE:
Şu halde kıymetli tenisseverler, tahminlerimiz şu şekildir:
Yarı Final:
Jankovic - Wozniacki
V.Williams - S.Williams
Final:
V.Williams - Wozniacki
Şampiyonu da söylemeyeyim artık, bana kalsın. Geniş kuponlarda bulundurur, gerektiğinde bozdurup harcarsınız.
Etiketler:
avustralya açık,
grand slam,
tenis,
wta
18 Ocak 2009 Pazar
montevideo & futbol terörü #2
Etiketler:
ecnebi,
futbol,
güney amerika
Brezilya'da havalar sıcak, güneş futbolcuları bunaltıyor. Bunaltmakla da kalmıyor, yakıyor. Bu durumdan korunmak için çeşit çeşit çözümler mevcut. En basit çözüm güneş kremi sürmek tabi ki. Internacionalli futbolcuların uyguladıkları yöntem de bu. En azından Talles Cunha, güneşin kendisini yakmasından yüzüne ve kollarına sürdüğü güneş kremi ile kurtulmaya çalışıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)