16 Ocak 2010 Cumartesi

estádio 11 de novembro'nin zemin sorunu


4-4'lük açılış maçının ardından hem Jose Manuel hem de Diarra, Estádio 11 de Novembro'deki zemin sorununa değinmişti. Saha güzel görünmesine karşın sorunlu demişti her ikisi de. Angola kupadaki bütün maçlarını başkent Luanda'daki bu stadyumda oynayacak tıpkı Malavi maçında olduğu gibi. Organizasyon komitesi görevlileri maç öncesinde kazma kürek ve fıskiye eşliğinde zemini daha iyi hale getirme uğraşısı içinde...

kapıda kaldılar!








Sabah yazmıştık Malavililer Angola maçından iki gün öncesinde antrenman yapacak bir saha bulamamışlardı. Bugün de yine Angola'nın olduğu A grubunda yer alan iki takım, Cezayir ile Mali organizasyon komitesinin salaklığı ile uğraşmış. Gerçi "Erken kalkar yol alır" misali Cezayirliler bu işten hasarsız kurtarmış.
Afrika Uluslar Kupası Organizasyon Komitesi hem Cezayir hem de Mali'ye Escoqeiros Stadyumu'ndaki antrenman için aynı saati vermiş. Cezayirliler stadyuma gelip çalışmaya başlamak için hazırlanırken Maliler de gelmiş fakat stadyumun içine alınmamışlar, kapıda beklemek zorunda kalmışlar fotoğraflarda da göründüğü gibi.
Teknik direktör Stephan Keshi de sinirden çıldırmış. Kupa sonun kadar daha ne tür gariplikler göreceğiz Allah bilir...

15 Ocak 2010 Cuma

antrenmasız malavi


Afrika Uluslar Kupası'nda gruplardaki ikinci maçlar da oynandı. İlk maçında Cezayir'i 3-0 yenen Malavi, Angola'dan iki tane yeyip oturdu. Gerçi adamlara kızmamak lazım. Turnuvanın averaj takımı gözüyle bakılırken Cezayir'i yenince Angolılar da işi sağlama almış.
Takımın teknik direktörü Kinnah Phiri'nin söylediğine göre maçtan önceki iki gün boyunca antrenman yapamamış Malavi. Kendilerine antrenman için saha gösterilmemiş, buldukları iki sahada da antrenman yapamamış Malavili futbolcular. Bu durumu protesto ettiklerini söylemiş Phiri ve organizasyon komitesinin bu tutumunun Angola'yı çeyrek finalist yapma amacı taşıdığını belirtmiş.
Neyseki Angola oynadıkları maç geride kaldı artık rahat rahat antrenman yapabilirler Malavili futbolcular...

avustralya açık'ta ana tablo


Yılın ilk Grand Slam'i - benim de en sevdiğim- pazartesi günü Melbourne'de başlıyor. Havanın bir 42 dereceyi gördüğü ve tenisçilerin güneş kremlerinin yardımınayla antrenma yaptığı; ertesi gün ise rüzgarın şiddeti nden antrenmanda servis atmanın bile zorlaştığı Melbourne'de dün gece kuralar çekildi ve hem erkekler de hem de kadınlar da ana tablo belli oldu.
Kadınlarda Justine Henin ve Kim Clisjters ana tablounun alt kısmında yer alıyor. Henin ikinci turda Elena Dementieva ile eşleşecek. Rus raketi geçerse üçüncü turda olası bir Jelena Dokic maçı bekliyor Belçikalıyı. Çeyrek finale gelirse de iki Belçikalı Henin ve Clijsters oynayacak. Ki ana tablonun alt tarafına baktığımızda bu maçın galibi büyük ihtimalle finalist de olur. Ana tablonun altında Safina, Maria Sharapova, Kuzetsova ve Jankovic bulunuyor.
Ana tablonun üst tarafında iki Williams'ınd abulunması bizi finalde Serena-Venus eşleşmesinden koruyor. Ana tablonun üst tarafı daha zorlu gibi duruyor. Zvonareva, Ivanovic, Vesbina, Azarenka, Wozniacki, Radwanska, Hantuchova, Moulik ve Ouiden de ana tablonun üst tarafinda...
Erkeklerde ana tablonun üst tarafı daha zorlu gibi duruyor. En azından Federer'i zorlaması muhtemel isimlerin hepsi oraya gitmiş. Son iki maçtır İsviçreli'yi yenen Nikolay Davydenko çeyrek finalde kendisini bekleyebilir. Yine Lleyton Hewitt ya da Marcos Baghdatis üçüncü turda, Novak Djokovic de yarı finalde denk gelebilir İsviçreli'ye. Tabi Tsongo, Verdasco, Gulbis ve Soderling'in de ana tablonun üst tarafında olduğunu belirtmekte yarar var.
Ana tablonun alt kısmında rafael Nadal'ın kısmetinde ise Andy'lerden hem Murray hem Roddick olanı bulunuyor. Murray olanı Nadal ile çeyrek finalde eşleşme olasılığına sahip. Tabi son bir haftadır sakatlık sorunlarıyla uğraşan Gael Monfils'i geçmesi halinde İskoç raketin. Roddick ise Del Potro ile çeyrek finalde görüşebilirler.

rekorlarla top 16'ya...


Euroleague'de normal sezonun ilk grup maçları rekorlarla birlikte sona erdi. İlk defa bir Türk takımı normal sezonun ilk grup maçlarını son sırada tamamladı. ULEB'in bünyesindeki Euroleague'de ilk kez bir takım sezonu 10-0 bitirdi. Barcelona 2000-2001 sezonundan bu yana bu başarıyı elde eden ilk takım olurken, son 16 normal sezon maçını da kaybetmedi. Katalanların kaybettiği son normal sezon maç Kasım 2008'de Siena karşısındaydı.
Dün gece sadece takım olarak değil bireysel performansla da bir rekora imza attı Katalan takımı. Barcelonalı Fran Vasquez, Siena maçında yaptığı 3 blokla Euroleague tarihinde en fazla blok yapan oyuncu uvanına sahip oldu. 109 maçta 128 blok yapan Vasquez, 174 maçta 125 blok yapan Denis Marconato'yu geride bıraktı.

hassan shehata kriterleri


Mısır gazetelerinin yalancısıyız Mısır Milli Takımı teknik direktörü Hasan Shehata "nasıl yani dedirtecek açıklamalarda" bulunmuş. Hassan Shetata, milli takıma oyuncu seçme kriterleri arasında yeteneğin ve becerinin en önemli kriter olmadığı, futbolcunun  ne kadar dindar olduğunun esas kriter olduğunu söylemiş.
Shorouk gazetesinin iddiasına göre Mido'nun 4 hazırlık maçında forma giydikten sonra kadroya alınmamasının nedeni de futbolcunun dindar olmaması ve "partileri çok sevmesi"ymiş.
Bu açıklamalara göre Hassan Shehata'nın teknik direktörü olduğu sürece iyi bir futbolcuysanız fakat müslüman değilseniz Mısır Milli Takımında forma giyme şansınız bulunmuyor.
Hassan Shehata'nın bu tutumu da ırkçılığın bir başka versiyonu olsa gerek...


juventuslular l'oreal reklamında...


Bir önceki L'oreal reklam filminin kahramanı Diego'ydu. Bu sefer Buffon'u seçmişler...

14 Ocak 2010 Perşembe

avustralya açık'ın son 10 yılı...


2000: Andre Agassi
2001: Andre Agassi
2002: Thomas Johannson
2003: Andre Agassi
2004: Roger Federer
2005: Marat Safin
2006: Roger Federer
2007: Roger Federer
2008: Novak Djokovic
2009: Rafael Nadal

13 Ocak 2010 Çarşamba

para para para...


Afrika Uluslar Kupası'nın en sorunlu takımlarından biri Gana. Plantsil ve Appiah sakat oldukları için kadroda yok. Muntari teknik direktör Milovan Rajevac ile kavgalı. Essien İngiltere'deki kötü hava koşulları nedeniyle kampa ancak bugün katılabildi. Üstelik de sakatlıktan yeni çıktı Chelseali futbolcu, form olarak ne durumda olduğu soru işareti. Bu koşullar altında Gana takımın başarılı olması Malavi'nin Cezayir'i üçlemesi kadar olmasa da, sürpriz.
Ganalı yetkililer takımı motive etmek için kesenin ağzını açmışlar Afrika standartlarına göre de oldukça iyi bir tarifeden.  Takımın çeyrek finale kalması halinde futbolcu başına 20 bin 681 avro prim verilecek. Ayrıca kampa katılan her futbolcuyu da 6 bin 894 avro tabiri caizse ayak bastı parası veriliyor. Gana'nın üçlü gruptan çeyrek finale kalması halinde de futbolcuları 10 bin 333 avroluk ekstra bir para bekliyor. "Angola'ya geldiniz, mücadele de ederseniz biz sizin değerinizi biliriz" demek istemiş olmalı Ganalı yetkililer. Paranın futbolcuları ne kadar motive ettiğini cuma günkü Fildişi Sahili maçında görme şansına sahip olacağız 

12 Ocak 2010 Salı

super bowl biletleri uçuyor!


NFL'de normal sezon bitti 7 Şubat'ta oynanacak Super Bowl'a bir aydan az bir süre kala play-offlarda ilk turlar da sona erdi. NFL yönetimi bu arada Miami'de oynanacak Super Bowl biletlerini de satışa çıkarttı. 500 ile 1000 dolardan satışa çıkan kısıtlı sayıda bileti alamayanların üzülmesine gerek yok. 74 bin biletten bir tanesinin cebi dolu bir istek sahibine düşme olasılığı yüksek.
NFL 74 bin biletin tamamını Super Bowl finalistlerine vermiyor. Biletler; finalist takımlara yüzde 17.5'ar, ev sahibi Miami Dolphins'e yüzde 5, ligdeki diğer 29 takıma yüzde 34.8 ve  NFL yönetimi ile sponsorlara yüzde 25.2 oranında bir payla dağıtılıyor.
Finalist takımlara verilen yüzde 35 dışında kalan biletler genelde ikinci el -bizim bildiğimiz karaborsa- satışa düşüyor. Şu sıralar 500 ile 1000 dolar arasında değişen biletlerin ikinci elde bulduğu değer 2 bin dolardan başlayıp 5 bin dolara  kadar çıkabiliyor. Tabi çeşitli faktörlerle bu biletlerin fiyatlarının daha da artması mümkün. Dallas Cowboys'un ya da Brett Favre'in Vikings'inin Super Bowl yapması biletlerin 7 bin dolar tavan yapmasına neden olabilir.
Dediğimiz gibi Super Bowl'a daha bir ay var. Özellikle şubat'ın ilk haftasında bilet fiyatlari 10 bin doları da geçerse şaşırmamak lazım...

gilbert’ın ağababası jayson williams


NBA, oyuncuların bireysel silahlanmaları, Gilbert Arenas’ın şimdilik süresiz cezası…

Yakın geçmişte benzer bir deneyimi acı bir şekilde tadan Jayson Williams, kazara işlediği cinayetin cezasını tam 8 yıl sonra çekecek. 1990’da NBA’e adımını atan 2,08 metrelik power forvet, 1992’de katıldığı New Jersey Nets’le çok önemli başarılara imza atmasa da döneminin en saygın savunmacılarından ve özellikle ribaunt canavarlarından biri haline gelmişti. Müzmin sakatlığı, parke üzerinde birçok insanın sevgisini kazanan Williams’ın kariyerinin sonunu getirirken, oyunculuk döneminde de zaman zaman başına iş açan silah merakı ise kendi hayatını karartmakla yetmemiş gibi, bir de can aldı. 2002’nin Sevgililer Günü’nde özel bir davet için Williams’ın misafirlerini, ünlü oyuncunun 2800 metrekarelik malikanesine taşıyan limuzin şoförü Costas ‘Gus’ Christofi, Williams’ın elinde oyuncuk gibi dolaştırdığı tüfekten çıkan kurşunun hedefi oldu. Williams, malikanesini gezdirdiği arkadaşlarına silah koleksiyonu gösterirken, sadece bir gözünü kontrol ettiği ve emniyet kilidine bakmadığı pompalı tüfeği ateşlemiş, kör kurşu Christofi’nin boynun bulmuştu.

Kaza mı kasıt mı?
55 yaşındaki Christofi’nin ölümüyle NBC’deki yorumculuk işin de kaybeden Williams, görgü şahitlerinin ifadeleri de hesaba katıldığında tam manasıyla ayvayı yemişti. Önce bizdeki kan pası misali, Christofi’nin ailesine 2,75 milyon dolar ödedi. Ardından jüri, kasıt ve kaza arasındaki kalın çizgide kararsız kalınca dava ‘kaza’ olarak kayıtlara geçti. 2006’da temyiz için tekrar açılan dava, mahkeme kararlarıyla sürekli ertelenip günümüze kadar gelmişti.

Peki Williams bu dönem içinde neler yapmıştı. Daha önce yakın arkadaşı New Jersey Jets oyuncusu Wayne Chebret’i az daha yaraladığını özgeçmişinde itiraf eden Williams, 1992’de Chicago’da bir bar korumasının kafasında bira bardağı kırmış, iki yıl sonra ise bir spor salonunun park alanında havaya ateş açmıştı. Geçen yıl eşi tarafından terk edilen eski NBA yıldızı, 2009’un nisanında Manhattan’da bir otel odasında ilaç içerek intihara kalkılmış, mayısta ise bir bar kavgasına karışmıştı. Üç ay önce babasını kaybeden Williams, geçen hafta New York’ta içkili araç kullanırken yakalanmıştı.

8 yıl sonra suçunu kabul etti
Hayatı bu derece allak bullak olan Williams, kazara adam öldürme suçunun temyizinden kasıt çıkmasından mı çekindi, yoksa yıllardır taşıdığı vicdani rahatsızlığı biraz olsun dindirmek mi istedi bilinmez, suçunu kabul ederek 8 yıllık davanın gidişatını hızlandırdı. Bu itiraf ise, geçen yıl son vermek istediği hayatının en az 18 ayının hapishanede geçmesi manasına geliyor. Silah taşıyan NBA oyuncularına duyurulur!

by Tarık Dağlı

11 Ocak 2010 Pazartesi

tarihe geçen rus


Haftasonunun futboldan kalan gündeminin keyifli spor etkinlikliklerinden biriydi Doha'daki Exxon Mobil Tenis Turnuvası. Rus Nikolay Dayvdenko turnuvanın sürprizi oldu kazandığı şampiyonlukla. Aynı zamanda ATP'da en fazla turnuva kazanan Rus tenisçi olarak da tarihe geçti. Turnuvuyı yerinden izleyen konuk yazarımız MY bir izlenim yazısı yazmış, biz de bloga koymadan geçemezdik doğal olarak...

Finalin adı turnuvadan önce konmuştu. Ancak beklendiği gibi olmadı. Biz final öncesini izlemedik, çok yakın takip ettiğimiz de söylenemez. Zira planımız Doha’daki bu sportif faaliyetin finalini izlemek, tarihe tanıklık etmek ve biraz da farklı bir hava solumaktı.
Nitekim "deli bakışlı" Federer, "buz adam" Nikolay Davydenko’ ya yenilince ki bu ilk olmamış, 28’lik Davydenko ile 23’luk genç yetenek Rafael Nadal olarak yazılmış finalin ismi…
Bu ülkede katılmış olduğumuz ikinci sportif aktivitede artık kesin olarak belirtilmesi gereken nokta şu; organizatörlerin sunuşu ve izleyicilerin algısı bu işin bir oyundan öte bir "entertainment/eğlence" unsuru olması…İnsanlar maçtan önce gidiyor, standları geziyor, hediyelikler alıyor, yemeğini yiyor; bunu bir "biraraya gelme" vesilesi olarak da düşünüyor.

Dolayısıyla hem maç öncesi aktivitesi hem de yarı final günündeki büyük ilgi bizi erken gitmeye sevketse de, evdeki nohut-pilav partisi ve tesisin eve sadece beş dakika mesafede oluşu, oyunun başlamasından sadece bir saat öncesinde tribüne çıkabilmemize neden oldu. (Alışkanlıklar ve ulusal-genetik hareketler kolay kırılmıyor!) Neticede bizimle birlikte tribüne girmekte olan Katar’da yaşayan expatlar ve dünyanın ikinci kalabalık nüfusunun temsilcileriyle birlikte tribünleri 90% seviyesinde doldurmayı başardık.
Ortalama bir tenis maçının üç saate kadar uzaması fikri, havanın 20 derecelerde olmasına rağmen bizi tatlı tatlı gerse de Katar’lı ağabeylerimizin finalde güzel bir show hazırladıklarından emin, sabırla maçın sonunu bekleme noktasında kararlılık gösterdiğimizi itiraf etmeliyim. Buna elbette ki gayet sağlam bir maç olmasını beklememizin etkisini de eklemek gerek.

Maça Nadal hızlı başladı. (Çok klasik ama öyle oldu!) Gerçekten de gençliğin enerjisi ve Davydenko’ nun yarı finalde Federer karşısında zorlanmış olması Nadal’ı hücuma, Davydenko’ yu ise savunmaya itti…O da ne!..İlk set oyun vermeden 6-0 Nadal’a kaldı…İkinci set de benzer başladı. Ancak biraz dikkatli bakanlar, önündeki su şişesine bile dokunmayan, terlemeyen Davydenko’nun maça siniri ve direnciyle ortak olacağını görebilirdi. Aynen de öyle oldu, servis kırarak başladı, son oyun uzadı da uzadı, nihayetinde Davydenko seti aldı.
Bu arada tenis izleyicisi profili hakkında bir detay bildirmemizin şart olduğunu düşünmüyorum, böyle küçük, sadece çalışmak için gelinen bir ülkede bu aktivitenin yaşayanlar için ne kadar değerli olduğu hatırlatmak yeterli olacaktır. Ancak yanımızda oturan 7-8 yaşlarındaki iki Fransız erkek çocuğunun, üç saat boyunca, tek başlarına, yerlerinden kıpırdamadan, zaman zaman aralarında sessizce oyunu yorumlayan konuşmaları ve pür dikkat maça konsantre olmaları, Batı’ da çocuğun nasıl birey olarak disiplinli aynı zamanda "kendisi" olarak yetiştiğine bir örnek olarak gösterilmelidir.
Oyuna dönersek; üçüncü sette mücadelenin tam anlamıyla dünya tenis top 10’u kalitesinde üst seviyeye çıkacağı artık belli olmuştu. Zira Nadal asıldıkca asılacak ancak Davydenko tecrübesini konuşturacaktı. Beklendiği gibi oldu, adam tam bir Rus disipliniyle tıkır tıkır oyunu çevirdi ve son seti hiç uzatmadan hanesine bir şampiyonluk daha yazdırdı.

Final maçı buydu ama devamı daha bir finaldi...Sahadaki sunucunun uyarısı, bize kortların yan kısmında asılı bulunan dev vincin ucundaki cibinlik benzeri şeyle birleşince nefesimizi tutmaya karar verdik....Birden ışıklar söndü, Gulyabani tadındaki cibinlik uçuşarak süzüldü ve korta indi...Tam bu sırada memleketin simgesi (!) üç deve de salınarak kortta yerlerini aldı...Derken cibinlik üzerinde Katar’ın kumdan fışkıran binalarıyla başlayıp, katılan sporcuların dijital tanıtımlarına kadar süren bir multivizyon showu basladı. Buna elinde lazerli oyuncağıyla dans eden 2020 yılının dansçısı da eklenince...Sunucunun başta söylediği "beklediğinize pişman olmayacaksınız" sözünün hakkının verildiğini hissettik.
Klasik bir "Qatari event" bu şekilde tamamlandı ve kupalar dağıtıldı. Ödül bu tarz turnuvalara göre göreceli olarak düşük, 180.000 dolar mertebesinde olsa da kazananın hiçbir gocunma belirtisi yoktu. Ama elbette ki çiviyi yine bizim develer çaktı, huysuzlanan, tepişen, hacetini kortta gideren develerin yanı sıra skor söylerken hıçkıran sonrada üşüyüp montunu giymek için zıplayan orta hakem, hafızalarımızda küçük bir tebessüm olarak yerlerini aldılar.

by MY

10 Ocak 2010 Pazar

togo or not to go...


İşte bütün mesele bu !

Afrika Kupası maçına çıkmak için otobüsle Angola’dan geçmekte olan Togo kafilesinin uğradığı silahlı saldırı herkesde üzüntü yarattı. “Atmacalar” lakaplı Togo ulusal futbol takımının otobüs şoförü, yardımcı antrenörü ve basın sözcüsü hayatlarını kaybetmiş durumda. İkinci kaleci ise Johannesburg'da tedavi görmekte  Dileğimiz diğer yaralılar içinden başka ölen çıkmaması.

Bu üzücü olaydan hemen sonra bölgedeki güvenlik sorunları tekrar gündeme geldi ve turnuvanın iptal edilebileceğini düşünenler, temenni edenler oldu. Oysa böyle bir şeyi, yani turnuvanın iptal edileceğini düşünmek bile günümüz futbol dünyasının gerçeklerinden uzak olduğumuzu gösterir. Bugün hemen her spor dalı bir endüstriye dönüşmüşken sporların en popüleri futbol bu tür endüstrilerin en tepesine çöreklenmişken alt tarafı(!) 3 Togo’lu öldü diye(!!) milyar dolarlarla ifade edilen organizasyon bütçelerinden vazgeçme kararı alacak babayiğiyit tanımıyorum.

Şöyle bir düşünün, bundan 15-20 yıl önce Bayan Futbol Takımlarının nerede kiminle maç yaptıklarını bile bilemezken, şimdi onlar adına düzenlenen dünya şampiyonalarını naklen izliyoruz. Dahası, Bayan Futbol Şampiyonaları’nın U20, U17 seviyeleri düzenleniyor ve canlı yayınlarla futbolseverlerin evlerine kadar iletiliyor.

Eskiden bir tek Dünya Kupası’nı, orjinal adıyla WORLD CUP’ı bilirdik... Şimdi CONCACAF, CONMEBOL, CONFEDERATION CUP, OLYMPIC FUTBALL GAMES, AFC ASIAN CUP, CAF AFRICAN CUP diye sıralamakla bitmiyor. Hatta eskiden “sen git kumda oyna” diyerek küçümsediğimiz plaj futbolu bile şimdi BEACH SOCCER adı altında FİFA’nın “tamamen duygusal”(!) organizasyonlarından biri olmuş durumda.

Dolayısıyla Afrika Uluslar Kupası’nın iptal edilmesi söz konusu olamaz. Hatta Togo’nun turnuvadan çekilmesi içinde bulundukları B grubunun diğer takımlarını Fildişi Sahilleri, Burkina Faso ve Gana’yı da etkileyecek. Togo’nun onlarla yapacağı maçları, dolaysıyla o maçlardan beklenen yayın, sponsorluk, reklam vb getirileri de etkileyeceği için, futbol endüstrisi bundan hiç hoşnut olmayacaktır.

Tam da bu satırları yazarken bir arkadaşımdan mail geldi, “TOGO maçlara çıkacakmış” diye!

Sayın Blatter Togo futbol federasyon başkanına dün bir “geçmiş olsun” mesajı yollamıştı. Muhtemelen onlara yaralarını sarmaları için birkaç milyon dolar göndereceklerinin de müjdesini vermiştir. Eh! o zaman aynı Blatter “çıkın şu maçlara” diye rica da etmiştir.

Yani yazıya yanlış giriş yapmışım,
Mesele “Togo or not to go” değilmiş,
Gördüğünüz gibi mesele
“To pay or not to pay !” meselesi !

by taytay