14 Şubat 2009 Cumartesi

money league'den notlar #2

# En zengin kulüp olan Real Madrid,135 milyon 800 bin avroluk yayın geliri ile bu kategoride de ilk sırada. Madrid ekibinin maç günü gelirleri bir önceki yıla göre yüzde 23'lük, 18 milyon 800 bin avroluk bir artış kaydetmiş.
# En zengin 2. kulüp Manchester United ise maç günü gelirlerinde dünyanın en çok kazananı. Bir önceki sezona göre maç günü gelirleri yüzde 10 artmış ve 128 milyon 200 bin avro olmuş. Tabi bunda bir önceki sezona göre 16 binlik kapasite artışı en büyük etken.
# Barcelona tarihinde ilk kez 300 milyon avro barajını açtı. Sadece toplam gelirlerde değil, ticari gelirlerde de bir ilki başardı Katalan kulübü. 101 milyon 100 bin avroluk ticari gelir kalemi tarihinde ilk kez 3 haneli sayıları gördü.
# Ticari gelirler kaleminde dünyanın 1 numarası Bayern Münih. 176 milyon 500 bin avroluk ticari gelir onları rakipsiz kılıyor. Geçtiğimiz yıla göre gelirlerini en fazla arttıran kulüp de Münih temsilcisi. yüzde 32'lik artış 72 milyon avroya karşılık geliyor. Bu artışın seneni ile Alianz Arena. Hem işletme hem de store gelirleri bayern'in yüzünü güldürmüş. Bu arada unutmadan ticari gelirler toplam kulüp gelirlerinin yüzde 60'ını oluşturuyor ki bu muazzam bir rakam.
# Bu yıl Money League raporunda bir ilk de Arsenal'den geldi. Kulüp tarihinde ilk kez gerlirler 200 milyon sterlinin üzerine çıktı. Emirates Stadyumu Londra kulübüne yaradı. 31 milyon 700 bin avroluk gelir Emirates kaynaklı. 15 milyon 200 bin sterlinlik gelir ise futbol dışı aktivitelerden elde edilmiş.
# Maç günü gelirleri açısından ilk 10'da yer alan en zayıf 3 kulübün de İtalyan olması ilginç bir tesadüf. Üstelik ikisi de aynı stadyumu kullanıyor. Roma 23 milyon 400 bin, Milan 26 milyon 700 bin, İnter ise 28 milyon 400 bin avro maç günü geliri elde ediyor.
# Roma en zengin 20 kulüp içerisinde en büyük 5. stadyuma sahip olmasına karşın 36 bin 200 ortalama seyirci ile en az seyirciye sahip 3. kulüp.
# Inter'in gelirlerinin yüzde 62'si yayın gelirlerinden. Bu bir gelir kalemi payının sahip olduğu en yüksek oran.

corinthians 2009

hertha berlin & lucien favre

Berlin Olimpiyat Stadyumu'ndaki en keyifli anın resmidir. Hertha Berlin'in Bayern'i 2-1 geçerek lider oldu. Geçtiğimiz sezon takımın başına gelen Lucien Favre, Zürih'teki başarısının bir benzerini Berlin'de tekrarlayacak gibi. En azından gidişat o yönde. Kendisiyle birlikte öğrenen bir takım oluşturuyor İsviçreli teknik adam. Zürih'te de aynı strateji gütmüş ve kendisiyle birlikte her yıl olgunlaşan o kadro, kulüp tarihindeki son şampiyonluktan tam 25 yıl sonra 2006'da lig şampiyonluğunu kazanmıştı. Ertesi yıl da şampiyon olan Zürih, Lavre'nin Berlin'e gitmesinden sonra şampiyonluğu Basel'e kaptırmıştı tekrardan.
Neyse biz Hertha hadisesine dönelim. Favre'nin sezon başında Andriy Voronin gibi Avrupa'nın en iyi açık alan forvetlerinden birini kadrosuna katması Hertha'nın yaptığı en doğru işti. Sezonun geri kalan bölümünde Voronin takımın en önemli hücum silahı olarak beklenenden fazlasını da verdi. Devre arasında Babic ve Cufre gibi iki tecrübeli isim ilerleyen haftalarda Lucien Favre'nin işine çok yarayacak. İsviçrelinin yaşayabileceği tek sorun ilerleyen haftalarda baskının artması ve futbolcuların bu baskıdan olumsuz etkilenmesi.
Dileğimiz Hertha ve diğerlerinin ligin sonuna kadar mücadelelerini sürdürmeleri ve Bayern'i rahat bırakmamaları.
Fotoğraf: AXEL SCHMIDT/AFP/Getty Images

ligue 1'de pasaport avı

Bundan birkaç yıl öncesinde İtalya'da yapılan pasaport soruşturmasının bir benzeri Fransa'da yapılıyor. Ligue 1'de İtalyan pasaportu ile oynayan Arjantinli oyuncular soruşturmanın merkezinde yer alıyor. Tolouse'dan Mauro Cetto, Marsilyalı Renato Civelli, Bordeaux'dan Fernando Cavenaghi ve Diego Placento pasaportu incelenen isimler. İtalyan yetkililerden gelen bilgilere göre işlme yapılacağı açıklandı. Ligue 1'de AB vatandaşı olmayan 4 futbolcu kadroda tutulabiliyor. Hakkında soruşturma açılan isimlerden Mauro Cetto'nun kulübü konu hakkında açıklama yapmayı da ihmal etmedi. Toulouse'un resmi İnternet sitesinden yapılan açıklama Cetto'nun büyükbabsı ve babaannesinin italyan olduğunu, bu nedenle de İtalyan pasaportu almaya hak kazandığı belirtildi. Bakalım Fransızlar bu soruşturmadan işe yarayan bir sonuç elde edebilecek mi?

13 Şubat 2009 Cuma

gremio 2009-2010

mourinho+grant = 23 milyon £

Chelsea'nin 30 Haziran 2008'de sona eren mâli yılda 66 milyon sterlin zarar ettiği açıklandı. Kötü gibi görünse de iyi bir haber bu Roman Abramovich için. Bu rakam, Chelsea'nin sahibi olduğu günden bugüne en az zarar elde ettiği mâli yılı işaret ediyor. Aslında Jose Mourinho ve Avram Grant'ı kovmasa daha da az zararlı kapatabilirdi bu mâli yılı. Portekizli ve İsrailli teknik adamlar ile 5 yardımcısına toplam 23 milyon sterlin tazminat ödedi Chelsea. -Yıldırım Demirören sevinmeli. Del Bosque'ye ödediğinin iki katını ödemiş Abramovich, teknik adamlara tazminat olarak.- BBC'nin yazdığına göre 2003'ten beri Abramovich'in Chelsea için harcadığı para 710 milyon sterlini bulmuş. Kulüp geçtiğimiz yıl 74 milyon sterlin zarar etmişti. Abramovich'in Chelsea'sinin 2006/07'yi 80 milyon 200 bin, 2004/2005'i ise 140 milyon sterlin zarar ile kapattığını hatırlatmakta fayda var.

performans

Barcelona'nın Alba Berlin'i 85-69 ile geçerken Ersan İlyasova performansı ile haftanın MVP'si oldu. İlyasova 25 dakikada 4/10 2'lik, 6/7 3'lük, 4/4 serbest atış = 30 Sayı, 4 savunma+7 hücum = 11 ribaund, 2 asist, 2 top çalma, 1 top kaybı ve 2 blokluk sağlam bir performans sergiledi. Umarız Avrupa Şampiyonası'nda benzer performanslar sergiler kendisi.

premier league'de her sezon gol atanlar

golf tutkunları #3 - andy garcia

red bull arena

Yapımı yılan hikayesine dönen stadyumlardan biri Red Bull Arena. Geçmişi 2005'e dayanıyor. İlk kazma da Eylül 2006'da atılmıştı. Aradan geçen 2.5 yılda gelinen nokta yukarıdaki resimlerde görünüyor. Yapımının tamamlanmasının 2010'u bulacağı kesin. Beklentilerin çok ağırında giden bir iş planı var Red Bull Arena'nın. MLS'in 2009 yılındaki All-Star maçını bu stadyumda oynatmayı planladığımı söyleyeyim de varın siz düşünün aslında ne zamana hazır olması gerektiği bu stadyumun.

hugo o top!

Hugo Chavez Mısır'da yapılacak olan 20 Yaş Altı Dünya Kupası'na katılmaya hak kazanan Venezüella milli takımını kabul etmiş. Kendisine hediye edilen imzalı topa bakışından "hocam o top, el bombası değil" esprisi bile yapılabilir. Bu arada Chavez'in kafasında 2006 yılında kurulan ve 2 yılda Primera División Venezolana'ya çıkmayı başaran Guaros de Lara kulübünün şapkası bulunuyor. Muhtemelen 1-2 yıla kalmaz Venezüella şampiyonu da olur bu takım. Nedendir bilinmez içinden öyle bir his geçiyor... Fotoğraflar: JUAN BARRETO/AFP/Getty Images

12 Şubat 2009 Perşembe

golf tutkunları #2 - bill murray

eve dönüş hazırlıkları

2001 yılından beri uzak diyarlarda Scott Chipperfield. Emeklilik yaşının yaklaşması ile birlikte 8 yıldır forma giydiği Basel'den ayrılma kararı almış Avustralyalı. Bir son dakika sürprizi olmazsa gelecek sezon, A-League'in "expansion" takımlarından North Queensland forması giyecek Chipperfield. Takım arkadaşlarından biri de sağlam kalmayı başarırsa Robby Fowler olacak 33 yaşındaki defans oyuncusunun.

money league'den notlar #1

# Manchester United'ın hem şampiyonlar ligi hem de Premier League'i kazanması kulübe bir önceki sezona göre 45 milyon sterlinlik bir katkı yaptı. # Gelirlerin artmasında önemli bir katkıda naklen yayın gelirleri. Hâlihazırda önde gelen ligler ya yeni yayın anlaşmaları yapıldı ya da eli kulağında yapılıyor.
# Fenerbahçe ve Stuttgart tarihlerinde ilk kez en zengin 20 takım listesi içerisinde yer aldılar.
# Şampiyonlar Ligi takımların en zengin 20 listesi içerisinde yer almasındaki en büyük etken. Bu yıl listede yer alan sadece 6 takım Şampiyonlar Ligi'nin grup aşamalarında yer alamadı.
# Geçen yıl ilk 20'de yer alan Celtic, Valencia, Olympique Marsilya ve Werder Bremen bu yıl listeye giremediler.
# Listenin son sıradasındaki kulübün elde ettiği gelir açısından yapılan karşılaştırmada geçen yıla göre 6 milyon 700 bin avroluk bir artış söz konusu. Listede yer alan bütün takımların gelirleri 100 milyon avronun üzerinde.
# 366 milyon avroluk geliriyle dünyanın en fazla gelir elde eden kulübü olan Real Madrid, 4 yıldır listenin ilk sırasındaki yerini koruyor. İspanyol temsilcisi 2002'ye göre gelirlerini neredeyse 2 katına çıkardı.
# İngiltere'de kulüpler 1992-93 sezonundan bu yana stadyumların yapımı ve iyileştirilmesi için 2 milyar 400 milyon sterlinlik harcamada bulunmuşlar.
# İngiltere demişken raporda düşülen nota göre ülkede yapılan ilk ciddi forma reklamı anlaşması Liverpool'a ait. Japon Hitachi ile yapılan anlaşmanın tarihi 1979.
# Seyirci ortalaması açısından en fazla ilerleme kaydeden kulüp Roma. Başkent ekibi geçtiğimiz yıla göre yüzde 16'lık bir seyirci artışı kaydetmişler. Ama genel oranda hâlâ son sırada Roma.

golf tutkunları #1 - justin timberlake

vancouver'a 365 gün

Torino'nun üzerinden 3 koca yıl geçmiş. 2010 Kış Olimpiyatları'nın geri sayımında son 365 gün. 11 Şubat 2010'da Vancouver, British Colombia'da spor dünyasının en önemli etkinliklerinden biri başlayacak. Peki Vancouver ne kadar hazır? 3 vakte kadar cevabını yazmayı planlıyoruz...

biri bana izah etsin...

Deloitte'in yayımladığı "money league" raporu ile ilgili olarak ajanslara düşen haberlerde bir bölüm dikkatimi çekti. Aynen alıyorum; "...Deloitte Türkiye Spor Endüstri Lideri Burç Seven, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, futbol sektörünün krize karşı hayli dirençli olduğunu belirterek, ''Krizden...." Daha önce görmediği mdaha doğrusu Türkçe'de olduğunu bilmediğim bir unvan Spor Endüstri Lideri. Direktör, ortak, uzman gibi çok unvan biliyoruz ama endüstri lideri ne demektir? Nasıl bir unvandır bu, Türkçe'yi nasıl kullanmaktır çözmüş değilim. Deloitte'un İngiltere'de kullandığı aynı unvanın Türkçe'ye çevirisi Deloitte Sport Business Group ortağı iken biz de niye "Endüstri Lideri" gibi Türkçe'de daha önce duyulmamış garip bir unvan icat edilmiştir, bilen varsa ve açıklarsa sevinirim. Endüstri Lideri vay be...

ırkçı değiliz

Ramon Sanchez Pizjuan'da İspanya - İngiltere maçını seyreden taraftarlar ırkçı eleştirilerine göndermede bulunmayı ihmal etmemişler; "Irkçı değiliz, sanatçıyız"
Fotoğraf: CRISTINA QUICLER/AFP/Getty Images

en zengin 20 takım

en zengin 20'nin seyirci ortalaması

Deloitte'un çalışmasından verileri aktarmaya devam. En zengin 20 takımın bu sezon ki (31 Aralık 2008 itibariyle) seyirci ortalaması 51 bin 700. Bayern Münih, Chelsea ve Schalke %100 doluluk oranıyla oynarken, Roma Olimpiyat Stadyumu'nun ancak yüzde 58'ini doldurabiliyor. Fenerbahçe ise yüzde 82'lik doluluk oranıyla 42 bin 400 seyirciye oynuyor...

ilk ve tek...

Deloitte Money League'in 2009 versiyonunu yayımladı. Rapor ile ilgili geniş bir yazı koyacağız bloga ama gözümüze ilk çarpan hususu belirtmememiz gerekiyor. Fenerbahçe bir ilki başardı ve listeye 19. sıradan girdi. Listeye girmesinin ne kadar önemli olduğunu yukarıdaki spot açık bir şekilde ortaya koyuyor. Listeye giren ve Avrupa'nın 5 büyük liginde yer almayan tek takım olmak elde edilen başarının "küçümsenemeyecek" olduğunun ispatıdır. Aziz Yıldırım'ın yönetim tarzını ve mantalitesini sevmesek de kendisini tebrik etmek gerekiyor. Gerçi büyük ihtimalle gelecek yıl açıklanacak olan sıralamada yer alamayacak Fenerbahçe bu sezonki Avrupa başarısızlığının ardından.

bu salonda grev var!

PAOK'ta son 2 sezondur maddi sıkıntılar yaşanıyordu. Hatta bu sıkıntılar nedeniyle Beşiktaş'ın benzeri bir süreç de yaşanmadı değil. Bir ara gelen giden basketbolcunun haddi hesabı yoktu. Bu sezon başında ise beklentiler farklıydı. Geçmiş yıllara göre maddi açıdan daha az sıkıntılı bir sezon yaşanacaktı güya. Tabi bu vaadlerle çok sayıda oyuncu da kadroya katıldı. Fakat verilen sözler tutulmadı PAOK geçtiğimiz sezonlarda olduğu gibi mâli sıkıntılar ile boğuşuyor. Tabi oyuncularda bu durumdan sıkılmışlar artık. Bir basın bildirisi hazırlayıp yayınlamışlar. 15 oyuncunun tamamının imzası bulunan bildiride oyuncuların paralar ödenene kadar antremana çıkmayacakları belirtiliyor. Paralar ne zaman ödeneceği bilinmez ama durum böyle giderse PAOK ligden ihraç edilebilir...

sam & bob

Avustralya tarihinin en büyük felaketlerinden biriydi Victoria eyaletinde çıkan yangın. 200'den fazla insan hayatını kaybetti. 5 bin kişi evsiz kaldı, 1000'den fazla ev yandı. Bu felaket Melbourne'un etrafındaki ormanlık bölgede gerçekleştiğinden çok sayıda kanguru, kertenkele, at ve Avustralya'ya özel "possum" adı verilen hayvanlar da büyük zarar gördü. Tabi ölenler olduğu gibi mucizevi hikayeler de çıktı yangın felaketinde.
"Sam" bir koala. Onu özel yapan ise itfaiyeci David Terry tarafından yanan ormanlık bölgede bulunması ve kurtarılması. Terry, kendisini gördüğünde Sam'in kendisine yardım etmesine ister gözlerle baktığını söylüyor. Sonra da yukarıdaki tablo kameralara ve objektiflere yansıyor. Sam'in elleri ve burnunda 2. derece yanık söz konusu. Kendisinin 8 aylık bir rehabilitasyon sürecinden geçmesi gerekiyor. Yangının mağdurlarından bir diğeri de Sam'in erkek arkadaşı Bob. Onun Sam'e göre yaraları daha hafif. Vücudunda 3. derece yanıklar bulanan Bob'ın doğal ortamına dönebilmesi için 4 aylık süreye ihtiyacı var. Yangında kurtarılan Bob ve Sam yardım merkezinde birbirlerini gördüklerinden kucaklaşmaları ve sevinçleri ise bu hikayenin en güzel karelerinden. Tabii ki her canlı Sam & Bob gibi şanslı değildi bu yangında. Fakat onların hikayeleri insanın yüzünde tebessüm oluşturacak kadar güzel. Postun sonunda Heral Sun'da yer alan kurtama görüntülerinin linkini de verelim.

çözüm bu mu?

Sen Fransa Açık'ı kazan, dünya sıralmasında 1 numara ol ondan sonra da "beter" ol. Ana İvanovic'in durumu bu. Kızla ilgili arama yaptığınızda çıkan resimler tenis maçlarından daha ziyade bikini ve dergi kapaklarını! içeriyor. Herhalde geçen yılın 2. yarısında Sırp raketin yaşadığı düşüşün en önemli nedeni budur. Asıl işine konsantre olamadı Ivanovic. Hani Lindsay Davenport, Steffi Graff hatta ekleyelim Martina Hingis'i görmüş bir jenarasyonun adamı olarak "kızım sen ne oldun da böyle havalandın" demiştim kendi kendime. Netekim de havasını söndürdüler. Zararın neresinden dönülse kârdır demiş olmalı ki Ivanovic, Sven Groeneveld ile yolları ayırıp Craig Kardon ile anlaşmış antrenör olarak. Kardon geçmişte Martina Navratilova, Lindsay Davenport, Mary Pierce ve Jennifer Capriati gibi tenisçilerle çalışmış bir isim. Ivanovic ile Kardon ortaklığı önümüzdeki haftaki Dubai Tennis Championshipsla birlikte başlayacak. Bakalım Kardon Sırp güzele neler kazandıracak kortta...

vodoo modoo hak getire

Futbol sahasındaki işler büyü ile hallolsaydı Fenerbahçe bugün hem Şampiyonlar Ligi hem de Dünya Kulüpler Kupası şampiyonu olurdu. Record işi geyiğe vurup bir kampanya düzenlendi kabul ama skor anlamında tutsaydı yıllarca unutulmayacaktı. Meksika'nın Birleşik Devletler'e karşı son 10 yıldır süren bahtsızlığı bu gece de devam etti. ABD topraklarında maç kazanamayan Meksikalılar bu karşılaşmadan da boynu bükük ayrıldı. Daha da önemlisi Sven-Göran Eriksson için Meksika radyolarında Çelik'in "güle güle" parçasını isteyenlerin sayısı epey artacak.
Bob Bradley sahaya 7 tane Avrupa'da top koşturan futbolcu seçerek çıkmıştı. Brian Ching ve Heath Pearce dışındaki isimler bekleniyordu. Frankie Hejduk'ta iyi bir sezon geçirdikten sonra sakatlıklar nedeniyle önce kadroya çağrılmıştı, bugünde 11'de yer bulmuştu.
Meksika'da Eriksson'un sezonun "boş beleş" ismi Giovanni Dos Santos'u kadroya alması bir kumardı. İsveçli kumarı kaybetti.
Birleşik Devletler maç boyunca rahattı. Bu oyuna da yansıdı. Golü bulmakta acele etmediler, baba Bradley, "iyi topçu" vasıflı oğlunu 11'e koymanın mutluluğunu Michael'ın attığı golle yaşadı. Devre biterken gelen gol maç boyunca gergin oldukları her hallerinden belli olan Meksikalıları daha da gerdi.
Zaten 2. yarıda istedikleri gibi başlayaman Meksikalılar, 66'da Tim Howard ile kapışan Rafael Marquez'in kırmızı görmesi ile umutlarını iyice yitirdiler. 90+'larda da oğul Bradley bir kere daha sahneye çıktı. Baba Bradley'in yaşadığı "çifte" mutluluğu kolay kolay kimse yaşayamaz. En önemli rakibiniz karşısındaki ilk grup eleme maçını oğlunun golleriyle kazanan kaç teknik adam vardır ki şu dünyada.
Bugünkü Meksika gazetelerine bakmak lazım. Sven Göran Erikssob'un Mexico City'deki 4 bin metrekarelik evinde geçireceği fazla zamanı da kalmamıştır artık bu sonuçtan sonra....
Birleşik Devletler 2
Meksika 0

11 Şubat 2009 Çarşamba

ikisine de yaradı

Caner telefonla aradı Japonya-Avustralya maçını yorumlar mısın deyince koşa koşa gitmek düştü banada. Bugünkü ajandamın önemli etkinliklerinden biriydi zaten günün en önemli iki maçı arasında yer alıyordu Yokohoma'daki DK eleme karşılaşması. -diğeri Ohio'daki Birleşik Devletler - Meksika grup eleme maçı- Maç başlarken Avustralya'da yangında ölenler için yapılan saygı duruşuna gösterilen saygı gerçekten muazzamdı. 74 bin Japon 1 dakika boyunca saygı duruşunun gerçek anlamını hatırlattı bize. Hollanda teknik direktörü Pim Verbeek akıllı adım. Hiddink'ten aldığı kadroyu neredeyse hiç bozmadı, iskeleti aynen korudu. Araya Josh Kennedy ya da bugün 11'de yer verdiği Brett Holman gibi eklemeler yaptı. tabi pozitif sonuç veren bir işe devam edince de sahada zorlanmadı.
Gerçi bugün işi zordu Hollandalı'nın. Hem Emerton hem de Kewell'den yoksun bir ortasaha vardı elinde. Üstelik Chipperfield'ın da oynayacağı son antrenmanda kesinleşti. Forvette de Cahill tek başına çok fazla iş yapamadı. Tulio göz açtırmadı kendisine. Holman yerine Kennedy ile başlayıp, Cahill'i onun arkasında oynatmak belki daha iyi bir tercih olabilirdi. Ki Kennedy oyunda kaldığı son 10 dakika Socceroos'ların maçtaki en etkili dönemiydi.
Japonya ise Nakamura ve sağ açık/bek Atsuto Uchida'nın kanat bindirmelerine ve organizasyonlarından yararlanacaktı. En azından maç başlamadan beklentiler bu yöndeydi hem Avustralya hem de Japon basın mensupları arasında. Beklenildiği gibi de oldu Japonların hücumdaki her topu Nakamura'nın ayağından başladı, Uchida tarafından da etkinleştirildi. Japon forvetler kötü gününde olunca maçı zevkli hale getirebilecek gol de bir türlü gelmedi. İlk yarının son 5, ikinci yarının ise son 15 dakikası dışında dişe dokunur bir futbol oynanmadı. Sağolsun 1903'ün de dediği gibi Uchida'nın ciğerleri maçı izlenir kıldı.
Avustralya'nın risk almasını beklemiyorduk. Düşündüğümüz gibi de olsu. Grella'nın verdiği topları Bresciano ve Culina felaket kullanınca Avustralya DK elemelerinin en kötü hücum performansı ile maçı tamamladı. Geride kalan 4 maçlarından 3'ünü evlerinde oynayacak olmaları onları oldukça şanslı kılıyor. Hatta Güney Afrika bavulunu toplamaya başlamaları gerektiğini bile düşünüyorum. Japonlar içinde beraberlik iyi bir skor. Evlerinde oynayacakları Bahreyn veya Katar maçlarından birini kazanmaları onlara yetecek.

Üstelik 1997'den beri devam eden evlerinde DK eleme maçı kaybetmeme ve Avustralya'ya yenilmeme geleneklerini de korudular. Maçın en ilginç anlarından biriydi Hasebe'nin halıya takılıp düşmesi. İzlerken aklımdan Scott Chipperfield'in çaktırmadan halıyı kaldırdığı fikri geçmedi de değil hani.

Japonya 0 Avustralya 0

Australya: Mark Schwarzer (gk); Lucas Neill, Craig Moore, Tim Cahill (Josh Kennedy 85’), Jason Culina, Luke Wilkshire, Scott Chipperfield, Vince Grella, Brett Holman (Richard Garcia 64’), Carl Valeri, Mark Bresciano (David Carney 92’)

Sarı Kartlar: Chipperfield (22’), Wilkshire (26’), Valeri (91’)

Japonya: Ryota Tsuzuki (gk); Yuji Nakazawa, Tulio Tanaka, Atsuto Uchida, Yasuhito Endo, Daisuke Matsui (Yoshito Okubo 58’), Tatsuya Tanaka (Shinji Okazaki 83’), Shunsuke Nakamura, Keiji Tamada, Yuto Nagatomo, Makoto Hasebe

belek hatırası

İngiltere'de haftanın ismi en fazla telaffuz edilen şahsiyeti Guus Hiddink. Muhtemelen önümüzdeki hafta başı Chelsea'de iş başı yapacak. Kendisi şu sıralar ülkemiz sınırları içerisinde. Rus milli takımı Belek'te kampta. Sadece onlar değil Antalya'da kamp yapan. Yeni sezona hazırlanan Zenith de Belek'te kamp yapan bir diğer takım. Mâlum Rus takımın da teknik direktörü bir başka Hollandalı Dick Advocaat. İki Hollandalı yanyana gelince makara yapmışlar anlaşılan...

10 Şubat 2009 Salı

emirates'in yüzleri

Premier League'in bebek yüzlü çoğu topçusunun toplandığı takımdır Arsenal. En son olarak Andrei Arshavin'i de kadroya katınca rahatlıkla 2 boyband çıkartacak bir düzine kadar adama sahip oldular. Hani Blue filan gibi gruplarla karşılaştırınca bir eksiğini görmüyoruz Wenger'in öğrencilerinin. Hâl böyle olunca da Emirates'in dışındaki billboardlara koyacak yüz sıkıntısı da söz konusu değil. Temsil misal Brezilya - İtalya maçı öncesinde Edouardo ile Fabregas süslemiş billboardları. Yakında bol bol da Arshavin çarpar gözümüze.

bir bakışta copa libertadores 2009

Grafiği gerçek boyutlarda görmek için resme tıklayın...

haydi kızlar wps'ye...

Amerika'da bayan futbol ligine ayıltmaya yönelik en yeni çalışma WSP (Women's Professional Soccer) 29 Mart'ta başlıyor. Bu sezon 7 takımın mücadele edeceği lige 2010 yılında 3 yeni takım daha katılacak. Lig diğer Kuzey Amerika organizasyonlarından farklı olarak bütün takımların coğrafi yerleşkelerine göre grup ya da konferena ayrımına gidilmeden oynanacak. Normal sezonda yapılan 20 maç sonunda ilk 4 sırayı alan takımlar playoff oynamaya hak kazanacak. Lig ile ilgili ayrıntıları zamanın gelince yazacağız. WPS'in kurulmasıyla birlikte Avrupa'daki bayan futbolu büyük zarar gçrecek gibi. Amerika'da bayanblar ligine ara verilmesiyle birlikte, dünyanın önemli bayan futbolcuları Avrupa'da top koşturuyordu. Fakat WPS ile birlikte futbolculara ödenen ücret de arttı. Dünyanın en iyi bayan futbolcularından biri olarak kabul edilen Marta, yıllık 500 bin dolar karşılığın da İsveç ekibi Umeå IK'dan ayrılarak Los Angeles Sol ile 3 seneliğine anlaştı.
Eski kıtadan kopanlar arasında İngiliz bayan futbolun belki de gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olan Kelly Smith'te yer alıyor. 1997-2004 yılları arasında önce Birleşik Devletler'de üniversiteyi okuyan, ardından da profesyonel futbol oynayan Smith, yabancı olamdığı bir ortama geri dönüyor. Boston Breakers ile 4 yıllık anlaşma imzalayan İngiliz topçu The FA'in kendisine önerdiği 16 bin sterlinin 2 katından daha fazla kazanacak. Bu da Smith'i ligin en fazla kazanan futbolcusu yapacak.
Kelly Smith ile birlikte Arsenal ve Chelsea forması giyen 4 İngiliz milli takım oyuncusu da WPS yolunu tuttu. Alex Scott, Anita Asante, Karen Carney ve Eniola Aluka'yı seyretmek isteyen İngilizler İnternet ya da televizyon başına geçmek zorunda.
İsveçli Johanna Frisk, Caroline Jonsson, Sara Larsson ve Frida Ostberg de WPS yolunu tutan diğer Avrupalılar. Lige dışarıdan ilgi gösteren diğer isimler ise Japon.
2010 yılında lige katılacak "expansion" takımlar ile birlikte Avrupa'dan WPS'e göç edecek futbolcu sayısı artacaktır. Özellikle de Norveçli ve Alman futbolculara büyük ilgi duyulacaktır. Bu durumda kaybeden Avrupalılar olsa da Amerikalılar ve bayan futbolu kazananlar hanesinde yer alacak.

alex rodriguez hadisesi

Caner olayı daha detaylı yazar umuyorum ama kaç gündür okuyunca 2-3 satır yazmadan edemedim. Bizi pek ilgilendirmese de Amerikan spor basınının 1 numaralı gündem maddesi Sports Illustrated'ın "sağlam bir gazetecilik başarısı" olarak ortaya çıkardığı MLB (Amerikan Beyzbol Ligi)'in en değerli ve pahalı oyuncusu Alex Rodriguez'in 2001-2003 yılları arasında 3 yıl boyunca steroid kullanması.
Gerçi bu habere şaşırmamak lazım. Geçtiğimiz yıldan beri devam eden Roger Clemens hadisesi sırasında Senatör George Mitchell tarafından Kongre'ye sunulan ve "Mitchell Raporu adı verilen çalışmada 104 beyzbolcunun steroid v.b performans arttırmaya yardım edici maddeler kullandığı yazıyordu. Clemens'in davası devam ediyor. Her ne kadar kendisi bu iddiaları reddetse de NY Yankees ve Toronto Blue Jays'te oynarken kişisel antrenörlüğünü üstlenen Brian McNamee ise Clemens'in steroid kullandığını iddia ediyor.
Clemens hadisesi ile birleştirdiğimizde Rodriguez'in ki kendisi MLB tarihinin en pahalı oyuncusu -kaç kişi 10 yıllığına 275 milyon dolarlık bir sözleşmeye imza atabilir ki- açıklamalarının ligin ve oyuncuların üzerindeki şaibeyi doğruladığını söyleyebiliriz.
Alex Rodriguez'in Texas Rangers forması giydiği 2001-2003 yılları arasında yani steroid kullandığı dönemde ligin en değerli oyuncusu da olmak üzere 6 ödül kazanmıştı. Kendisi dün ESPN'e verdiği röportajda sadece Rangers yıllarında steroid kullandığını, NY Yankees döneminde temiz olduğunu söyledi. Tabi öyle olunca kariyerinde kazandığı ilk "MVP" ödülü ve kırdığı rekorlar da steroid yardımıyla elde edilmiş oluyor gerçeği ortaya çıkıyor. Herşeyden önemlisi toplumun kendisine duyduğu saygı da bir anda eridi. Rodriguez ESPN'e yaptığı açıklamalarda en son 2003 sonbaharında steroid kullandığını o dönemde yaşadığı sakatlığın ardından bir daha elinin o ilaçlara değmediği de belirtmeyi ihmal etmedi!
Rodriguez'in ortaya çıkan bu durumu karşısında herhangi bir ceza alması söz konusu değil. Sadece dediğimiz gibi toplum içerisindeki imajı ve saygınlığı dibe vuracaktır muhtemelen. Gerçi MLB ve NFL'de neredeyse oyuncuların yarısının bu tür performans arttırıcı maddeler aldığı tahmin ediliyor. Tabi tahmin etmekle isimlerin telaffuz edilmesi birbirinden farklı. Ama Amerikan spor basını önümüzdeki 1 ay boyunca bu olayı konuşmaya devam edecektir.

laf arısı #3

#Adnan Polat Kayseri maçından sonra hakemlere ve federasyona yüklenerek "baltalar topraktan çıktı" demiş. Sayın Polat çıkardığını söylediği o baltaları son maçlarda çenesi hiç durmayan Sabri ile Baros'un dilleri veya hakemin formasına kan bulaştıracak kadar ileri giden Baros'un eli için kullansa çok daha iyi olabilir.
__________________________________________________________________________________

#İstanbul Büyükşehir Belediye maçında yenilen 2. golden sonra yedek kulübesini terk eden Alex ve Guiza için Aragones "gittiklerini görmedim" demiş... Koskoca Fenerbahçe'nin bu oyun anlayışıyla nereye gittiğini dahi göremedikten sonra, iki futbolcunun gidişini görememesi çok doğal!

by taytay

9 Şubat 2009 Pazartesi

hawaii'ye veda

NFL'de 30 yıllık bir gelenek sona erdi. 30 yıldır her sene Super Bowl'un ertesi haftasında ligin all-star maçı olarak nitelendirebilececeğimiz "Pro Bowl" Hawaii'nin Aloho Stadında oynanıyordu. Di'li geçmiş zaman kullanıyoruz çünkü gelecek yıldan itibaren Pro Bowl Hawaii'de yapılmayacak. NFL yönetimi radikal bir karar alarak her yıl Pro Bowl'un farklı bir şehirde, Super Bowl'dan 1 hafta önce oynanmasını kararlaştırdı. Bu kararla birlikte 2010'daki Pro Bowl'a da Miami'nin ev sahipliği yapacağı açıklandı. Tabi bu karardan Hawaiili'ler pek mutlu değil. 30 yıldır biletleri tamamen satılan bir organizasyonu kaybetmenin tepkilerini son Pro Bowl maçında açtıkları pankartlarla gösterdiler.

42 & 37

Pazar gününün istatistiklerine Chris Lofton ve PAO ile başlamıştık. Ardından Lamar Odom ve Michael Asnley geldi. Lakers-Cavs maçını NTVSpor'dan izleyenlerdenseniz zaten biliyorsunuzdur Odom'un yaptıklarını. Biz 20 sayı, 18 ribaund, 2 asist olarak özet geçelim. Gecenin en değerli istatistiklerinden biri Michael Ansley'e ait. Üniversiteye gittiğim yıllarda Daçka forması ile canlı canlı izleme fırsatını bulmuştuk. Gerçi daha da eskilere gitmemiz mümkün. Charles Shacklefordlu Ülker'in o unutulmaz Unicaja maçında kendisi Malaga formasıyla sahadaydı. Aradan neredeyse 15 yıl geçti Ansley 42'sine geldi. Fakat kendisi hâlâ profesyonel basketbolun içerisinde Polonia Warszawa forması ile Polonya liginde oynuyor epey bir süredir. Muhtemelen İspanyolcasının yanına Lehçe de eklemiştir. Ansley dün akşam oynanan ve Warszawa'nın 85-82 kazandığı Basket Kwidzyn maçında eski günlerini hatırladı. 36 dakika sahada kaldı 6/10 2'lik, 5/6 3'lük, 10/10 serbest atış = 37 sayı, 2 ribaund, 2 assist, 2 top çalma ve 1 blok ile oynadı. 42 yaşında bir basketbolcunun bu istatistiklerine ancak şapka çıkarılır.

9.15 tespiti

Arjantin'de geçtiğimiz sezon ortasından beri kullanılıyormuş barajların tespiti için sprey boya. (bkz aceto balsamico ilgili post) Dün oynanan River Plate- Colon maçında hakem Alejandro Sabina'nın sprey boyayla baraj tespit etme çalışmaları AFP'den Alejandro Pagn'ın objektiflerinden kaçmamış.

8 Şubat 2009 Pazar

laf arısı #2

Galatasaray - Kayserispor maçının devre arasında seyirciler hakem Selçuk Dereli'ye "Kaç para aldın Selçuk, kaç para?" diye bağırmışlar...
Oysa hesabı sorulacak bir para varsa o da Selçuk Dereli'nin değil, Lincoln'ün şimdiye kadar aldığı para olmalı. Hem haftalardır takımını yalnız bırak, hem de 5 dakika önce sarı kart görmüşken, ikinci sarıyı hak eden o hareketi yap! Lincoln'ün takıma verdiği zarar Selçuk Dereli'ninkine kıyasla çok daha fazla oldu.
by taytay

olimpiyat madalyalı taksi şöförü

Özellikle eski doğu bloku ülkelerinde görüyoruz bu hikayeleri. Başarılı bir sporcunun hayatını devam ettirebilmek için profesyonel spor kariyerinin yanında başka bir iş ile meşgul olması zorunluluğu. Bu durumun örneklerinden biri de Rasul Boqiev. Bu ismi büyük olasılıkla ilk defa duyuyorsunuz. Boqiev 73 kiloda Tajikistan'a önce 2007'de Rio de Janerio'daki dünya şampiyonasında, geçtiğimiz yıl da Pekin Olimpiyatları'nda bronz madalya kazandıran bir judocu. Ki bu aynı zamanda Tajikistan spor tarihindeki ilk olimpiyat madalyası.
Peki olimpiyatlardan sonra ne oldu Rasul Boqiev'e? Tajikistan Hükümeti kendisine elde ettiği başarı karşısında 2 bin 300 dolar ödül verdi. Fakat bu Boqiev'in profesyonel spor hayatını sürdürmek için yeterli bir para değildi. Duşanbe'de iş olanaklarının sınırlı olması nedeniyle Moskova'ya gitmek zorunda kaldı Tajik judocu. Şu sıralar Moskova sokaklarında taksi şöförlüğü yaparak geçimini sağlamaya çalışıyor. Tabi dünya şampiyonalarında ve 2012 Londra'da Tajikistan'ı başarıyla temsil etmek için antrenmanlarına da aksatmadan devam etmeye çalışıyor. Bazı sporcular da vakitlerini sahip oldukları ortamı beğenmeyip şikayet etmekle ve farklı farklı eğlenceler denemekle geçiriyorlar. Profesyonellik dedikleri bu olsa gerek!

1000. galibiyet

8 bin PAO taraftarının OAKA'yı doldurmasının önemli bir nedeni vardı bu akşam. Panionios'u ikiye katlayarak 97-50 yenen PAO, lig tarihindeki 1000. galibiyetini aldı. Bugün basketbol adına istatistikler günü herhalde. Önce Chris Lofton ardından da PAO'nun 1000. galibiyeti. Sırada ne var?

8 şubat 1981

Bugün Yunanistan spor tarihindeki en büyük facianın yıldönümü. Bundan 28 yıl önce 8 Şubat 1981'de Giorgios Karaiskakis'te oynanan ve Olympiakos'un 6-0 kazandığı AEK maçında yaşanan sevinç gösterileri sırasındaki aşırı izdiham nedeniyle çoğu 20 yaş ve altında olan 21 "Gate 7" üyesi Olympiakos taraftarı hayatını kaybetmişti. Olayın bu kadar büyük boyutlara ulaşmasının nedeni olarak stadyum kapılarının kısmen kapalı olması ve zamanında açılamaması gösterildi. Yaşanılan sevinç gösteri sırasında dengelerini kaybeden taraftarlar yerlere düşerken arka taraftaki taraftarların da bu olayı anlamayarak yere düşen taraftarların üzerine basmaları bu trajedinin diğer ayrıntıları.
Bu olay nedeniyle her 8 Şubat'ta Giorgios Karaiskakis'in önünde anma tören, düzenleniyor. Bu yılki törene her yıl olduğu gibi futbol takımı da dahil olmak üzere Gate 7 ve kulüp başkanı Socratis Kokkalis de katıldı.