13 Kasım 2009 Cuma

campeonato brasileiro série a'da işler karışık


Bitime bu haftayla birlikte 4 hafta kala Campeonato Brasileiro Série A'da işler karıştı. Palmeiras güle oynaya giderken peşisıra puanları kaybetmeye başlayınca São Paulo zirveyi ele geçirdi. Arkadan dört nala gelen  Flamengo ve Atlético Mineiro'nun da sürpriz yapma şansı mevcut.
Palmeiras dün akşam kendi sahasında küme düşen Recife'ye az kalsın yenliyordu. 2-0'dan 2-2 beraberliği zor yakaladılar. Maç fazlasıyla liderler fakat ipler São Paulo'nun elinde. Palmeiras ile karşılaştırınca nispeten kolay bir fikstürleri var. Oynayacakları hiçbir maç ilk 10'da yer alan takımlarla değil.

Çaktırmadan gelen ve zirveden çok da fazla uzak olmayan Flamengolular da şampiyonluk heyecanı yaşıyor. En azından taraftarların gelecek hafta Maracana'da oynanacak Goiás maçına gösterdikleri ilgi şampiyonluktan umutlu, takımın performansından mutlu olduklarına işaret ediyor. Maçın biletleri satışa çıktığında uzun bilet kuyrukları oluştu. Sezonun en kalabalık maçları arasında yer alması bekleniyor halihazırda Flamengo - Goiás maçının.


Küme düşecek takımlar hususunda da son dört ekibin işi zor. Fluminense geçtiğimiz sezon mucize eseri küme düşmemişti. Ama bu sezon çekirge misali sıçrayabildikleri adım sayısı sınırlı kaldı. Fluminenseli taraftarlar için iyi haber; takımın küme düşmesi büyük ihtimalle Başkan Roberto Horcades'in koltuğunu kaybetmesi anlamına gelecek. Geninho her sezon olduğu gibi bu sezon da küme düşmeye aday takımları çalıştırmaya devam etti. Geçtiğimiz sezonlardan farkı, bu sezon başına geçtiği takımı kurtaramadı. Náutico'nun zorlu fikstür ile 6 puan geriden gelmesi imkansız gibi. Son 3 sezondur olduğu gibi bu sezon da Brezilya futbolunun bir büyüğü küme düşüyor. Geçtiğimiz sezon Vasco'ydu bu takım. 2009'da ise belirttiğimiz gibi Fluminense....

san siro'da rugby zamanı


Milanoluların futboldan sonra sevdikleri ikinci spor rugby olsa gerek. Yarın öğlen saat 4'te İtalyanlar, hazırlık maçında Yeni Zelanda'yı konuk edecekler. Maçın biletleri 1 ay öncesinden tükendi. 77 bin satılan biletin yanı sıra sponsorlara verilen biletlerle birlikte 80 bin kişinin San Siro'da olması bekleniyor.
Maçın favorisi dünya sıralamasında da 2. sırada bulunan konuk Yeni Zelanda. İtalyanlar ise ilk 10'da bile değil. Zaten haziran ayında Christchurch'te (bu kadar dini motifli bir şehir adı da zor bulunur) oynanan maçı Yeni Zelanda 27-6 kazanmıştı. Anlayacağınız İtalyanların sahadan sürpriz bir sonuçla ayrılması hakikaten de sürpriz olur.
İtalya'da rugby heyecanı ay boyunca devam edecek. Ayın 21'in de Udine'de dünyanın en iyi takımı olarak kabul edilen Güney Afrika konuk olacak. Ayın sonu, 28'inde de Samoa Adaları, Ascoli'ye gelecek. Lâkin bu maçlara ilgi San Siro'daki Yeni Zelanda maçına gösterilen ilginin yarısını bile bulmuyor. Bu saptamalar işin sırrının San Siro ve Milanolular da olduğunu gösteriyor...

kahire'de izdiham


Günün postları Kahire'den geliyor. haftasonunun en sağlam maçı demiştik Mısır - Cezayir karşılaşması için. Cezayirlilere yapılan saldırıya yukarıdaki resmi eklersek, Mısırlıların da maça nasıl motive olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Fotoğraf yarınki maçın bilet satış kuyruğundan. Bu kargaşada birinin ezilmemesi ya da yaralanmaması bir mucize olsa gerek...
Mısır - Cezayir maçını seyretme sebepleri gitgide artıyor. "Bu maç kaçmaz" konumuna geldi şimdiden...

kahire'den çıkmak zor...


Cezayirlerin işi zor. 2 Gün önce yazmıştık Kahire'den dünya kupası vizesi almaları durumunda 70 bin kişilik stadyumdan çıkmaları zor diye... Dün akşam Kahire'ye geldiğinde Cezayirlileri pek de hoş olmayan bir sürpriz karşılamış. Otele giderken otobüse saldırılmış ve sayı konusunda net olmamakla birlikte 4 - 5 futbolcu yaralanmış.
Cezayirlilerin canını sıkan polisin olaylar yaşanırken hiçbir müdahalede bulunmaması. Yaşanılan olay kötü olmasına karşın FIFA'nın Mısır'ı uyarması gibi de Cezayirlerin işine yarayan bir sonuç doğurmuş.
Kahire'de yarın ki maç öncesi gerilim had safhada. FIFA, puanların eşitliği halinde Mısır ile Cezayir arasında Sudan'da bir play-off maçı oynanacağını açıkladı. Mısır'ın bu kadar gerildiği ve kazanmak olduğu bir maç da ibre Cezayir'den yana görünüyor. Tabi Kahire'den maç kazanıp, dünya kupası vizesi alıp geri dönmek kolay olmayacak gibi...

11 Kasım 2009 Çarşamba

duvar yıkılalı...



9 Kasım 1989 insanlık tarihi için önemli bir dönüm noktasıdır. II. Dünya savaşından sonra Dünya'yı etkisi altına alan Soğuk Savaş Berlin duvarının yıkılmasıyla bu tarihte sembolik olarak son bulur.
Berlin Duvarı'nın yıkılması spor dünyası açısından da önemli bir kilometre taşıdır. 89 yılından sonra yaşananları en iyi anlatan isim ise Hristo Stoichkov. Bulgarların gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu o dönemde 23 yaşında ve CSKA Sofya'nın yıldız golcüsü. Gerisini onun ağzından dinleyelim :
- "1966 yılında dünyaya geldim. Bu tarih Berlin duvarının inşaasından birkaç sene sonrasına denk geliyor. Yani duvar öncesini bilmiyorum. Bulgaristan'dan ayrılışım ise 1990 yılında gerçekleşti. Bu iki tarihin hayatımda çok önemli bir yeri vardır."


Barcelona ve Bulgaristan Milli Takımının başarısı için ter döken Hristo Stoichkov şu aralar 2010'da Dünya Kupasının düzenleneceği Güney Afrika'da Mamelodi Sundowns takımını çalıştırıyor.
Stoichkov gibi birçok Bulgar futbolcu Berlin duvarının yıkılmasıyla uluslararası bir kariyere sahip olma şansına ulaştılar. Eğer Berlin duvarı yerinde duruyor olsaydı Kostadinov, Balakov, Letchkov gibi isimleri izleme şansına ulaşamayacaktık.
Bu tarih sadece futbolu etkilemedi. Berlin duvarının yıkılması Atletizm, Boks, Jimnastik, Patinaj gibi sporlarda Rusya, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerden birçok şampiyonun çıkmasını sağladı.

10 Kasım 2009 Salı

güney afrika hazırlıkları


Bir yandan Güney Afrika 2010'un son yolcuları belirlenirken diğer yandan da kupa vizesini alan takımlar haziran ayına yönelik hazırlıklarını yapıyorlar.
Bu hazırlıklardan bir tanesi de Güny Afrika'da giyilecek formaların tanıtımı. Bu hafta içerisinde Japonya, Meksika ve Almanya Milli Takımları turnuvada giyecekleri formaların tanıtımlarını yaptılar.
İlerleyen haftalarda daha fazla ülkenin turnuvada giyecekleri resmi formalar ile boy göstermesini bekliyoruz...

museo river I



River Plate'de 2 yıldır saha içerisinde işler iyi gitmese de kurumsal kimlikle ilgili güzel işlere imza atılıyor. Kurumsal açıdan yapılan güzel işlerden biri Museo River. Dün akşam resmi açılışı yapıldı River Plate'in görkemli müzesinin. River Plate ve Arjantin futboluna dair önermli hatıraların yer aldığı müzede en ilgi çekecek bölümlerden biri "zaman tüneli".
Taraftarlara ve furbolseverler gezmek için 25 Kasım'ı beklemek zorunda. Ziyaretçilere kapısı o tarihte açılacak Museo River'ın....
Buenos Aires'e yolu düşen futbolseverlerin mutlaka uğraması gereken mekanlar arasında yer alacaktır Museo River. Ara ara müzeden resimleri post olarak ekleyeceğiz bloga....

mısır mı cezayir mi?


Bu hafta Güney Afrika 2010 vizesi alacak son takımların belirleneceği hafta. Cumartesi ve çarşamba günü oynanacak maçların ardından Dünya Kupası'nın 32 takımı birden belli olacak.
Cumartesi gününün en önemli maçı Mısır ile Cezayir arasında Kahire Uluslararası Stadyumu'nda oynanacak. Mısır ya da Cezayir'den biri 20 yıl sonra dünya kupasında mücadele edecek. Cezayir'in Kahire'de kaybetmemesi Güney Afrika vizesi alması için yeterli. Mısır'ın ise Cezayir'i mutlaka yenmesi gerekiyor ki 1990 İtalya'dan sonra kupa heyecanını yaşasın.
Cezayir'in son dünya kupası tecrübesi Meksika 1986. Maç ölüm kalım misali bir karşılaşma olunca Cezayirliler de aradaki mesafeye bakmadan Kahire'nin yolunu tutmak üzere maç ve uçak biletlerini almış durumdalar. Kuzey Afrikalılar biletlerini almışlar almalarına ama Mısır'ın istediği sonucu alamaması halinde 74 bin kişilik stadyumdaki Cezayirli taraftarların işi pek kolay olmayacaktır...

W.A.D.A


WADA deyince Türkiye'de ilk akıllara gelen Yapı Kredi'nin reklamında yer alan mor yaratıklar olur herhalde...
Ama WADA aslında sporda dopinge karşı açılan organize mücadelenin ismidir. World Anti Doping Agency yani Dünya Anti Doping Ajansı bugün 10 yaşına bastı...
1999 öncesinde yaşanan doping skandallarını hatırlamak gerekirse Festina ve Ben Johnson isimleri listenin ilk sırasında yer alır...
WADA sonrasında doping yapılmadı mı? Tabi ki yapıldı... Ama hiç olmazsa her gün gelişen ve ilerleyen doping yöntemlerine karşı daha ciddi bir şekilde savaşılmaya başlandı...
Aslına bakılırsa WADA'nın yaptığı çaresiz bir şekilde savaşmak... Doping her zaman devam edecek... Ve WADA bu yöntemleri hep geriden takip edecek... Bu bağlamda sporu tamamen temizlemek mümkün mü?
Ne olursa olsun WADA yetkililerini tebrik etmek gerekir....

9 Kasım 2009 Pazartesi

rosenborg'un iskandinav triosu


Tippeligaen'de sezon sona erdi. Rosenborg 2006'dan sonra ilk kez şampiyonluğa ulaşırken çok da fazla zorlanmadı. Trondheim ekibi sezonu ikinci Molde'ye 13 puan fark atarak tamamladı. Sezon sona ermesiyle birlikte "En İyi 11" ve "Yılın Futbolcusu" ödülleri de sahiplerini buldu. Molde'nin Senegalli ortasaha oyuncusu Makhtar Thioune "Yılın Futbolcusu" seçilirken "Yılın 11"inde de 5 Rosenborglu kendine yer buldu.
Yılın defans dörtlüsünden üçünün Rosenborglu olması dikkat çekici bir noktalardan biri. Sağ bek İsveçli Mikael Lustig, stoperler Riga doğumlu Vadim Semidov ve Danimarkalı Kris Stadsgaard'ın sezon boyunca sadece 22 gol yenmesinde rolü büyük.
Bu üçlüden en genci İsveçli Lustig. Sağbek oynamasına karşın sezon boyuna 5 gole imza atan İsveçli'nin yaptığı asistlerin sayısı ise bir elin parmağından fazla. Letonyalı asıllı Demidov'un babası Sovyetler Birliği forması giymiş bir hentbolcu. Demidov, Letonya Milli Takımı yerine büyüdüğü Norveç'in formasını giymeyi tercih etmiş. Üçlünün en yaşlısı Danimarkalı Kris Stadsgaard'ın babası Knud da hakem.
Rosenborg'un İskandinav triosunun gelecek yaz özellikle Ada & Benelux takımlarının dikkatini çekmesi muhtemel....

Pedro Ledesma


Barcelona son dönemlerde yakaladığı başarıyı altyapıdan yetişen starlarına borçlu...
Katalan ekibi geçen sezon Manchester United'a karşı Şampiyonlar Ligini kazanırken final maçında ilk 11'de oynayan Valdes, Pique, Puyol, Xavi, İniesta, Busquets ve Messi altyapından gelen futbolcular olarak dikkat çekiyordu...
Bu sezon bu isimlere yeni bir tanesi daha eklendi... Pedro Ledesma. Geçen sezon bazı maçlarda görev alan 22 yaşındaki golcü ilk olarak Ağustos ayında Stade Louis II'de Barcelona'ya Süper Kupa'yı getiren golü kaydederek dikkatleri üzerine çekmişti...bu golde Messi'nin akıl dolu pasını unutmamak gerek...
O günden beri Pedro sık sık forma şansı buldu Barcelona'da. Genç oyuncu 7'si ilk 11'de olmak üzere toplam 11 maçta görev aldı ve 8 gol attı. Pedro, Barcelona'ya bu sezon başında gelen Zlatan İbrahimoviç ile aynı gol sayısına sahip...
Şampiyonlar Ligi'nde ilk golüne 29 Eylül'de Dinamo Kiev'e karşı atan Pedro adından çok söz ettireceği benziyor...
İspanyol basınında çıkan haberlerde Robinho'yu transfer etmek isteyen Barcelona'nın Pedro'nun performansından sonra bu transferden vazgeçtiği ifade ediliyor...

kool shen'in şansı


Dün maçı seyrederken fark etmemiştim. Bugün konuyla ilgili haberi okuyunca dikkatimi çekti Fransız rapçi Kool Shen'in Olympique Lyon'un forma reklamı olması. Olympique Lyon, BetClick ve Universal Music arasındaki yapılan anlaşmayla Kool Shen'in 2 Kasım'da piyasaya sürülen "Crise de conscience" albümünün reklamı Olympique Marsilya maçında ev sahibi takımın formalarında yer aldı.
Kool Shen ne kadar şanslı bir adamdır ki çoğu futbolseverin arşivinde yer alacak/alması gereken bir maçta Olympique Lyon formasının göğsünde ismi yazıyor. Aynı zamanda bu tür bir akımın da başlangıcına imza atmış oluyor.
Diğer müzik şirketleri de Universal Music ve Kool Shen'in attığı adımın bir benzerini atarlarsa şaşırmamak lazım...
Postu sonlandırırken Kool Shen'in albümden çıkan ilk single'ı C'est bouillant'i de ekledik.

peyton manning...


NFL'de inanılmaz bir rekor daha kırıldı...
Dün gece oynanan Indianapolis Colt - Houston Texans maçında önemli anlar yaşandı. İlk olarak ev sahibi Indianapolis Houston'u 20-17 mağlup etti ve bu sezon ardarda 17. galibiyetini aldı. Indianapolis bu başarıyı yakalayan 4. takım oldu.
Daha önemli bir başarı daha vardı dün gece Lukas Oil stadyumda. Colt'un oyun kurucusu Peyton Manning mücadeleyi 318 yardla tamamladı. Bu performansı onu 10 yılda 40 bin yarda ulaşan ilk oyun kurucu yaptı.
Bu başarının altını çizmek gerekirse, 90'lı yılların efsanesi Dan Marino 33,508 yard, 80'li yılların en büyük isimlerinden Joe Montana ise 10 yılda sadece 30,958 yarda ulaşabilmişti.
Congratulations...

5-5'in ardından...


hedefi vurmak


Hyundai A-League'de haftasonu oynanan maçlardandı Melbourne Victory - Central Coast Mariners karşılaşması. Maçın en ilginç anı Victory'den Carlos Hernandez'in  Marinerslı John Hutchinson'ı top zannetmesiydi...

galibiyet yeterli


Diyarbakırspor deplasmanında, kısıtlı fiziki koşullar altında, motive ve demotive olmayı aynı anda yaşayan kafası karışmış, ekonomisi alabildiğine bozulmuş, antrenörü sürekli kulübe yerine tribünde olan bir rakibe karşı şiir gibi futbol bekleyeniniz var idiyse, baştan yanılıyordu. Tüm bu koşullar altında aslolan Galatasaray’ın kazanabilmiş olmasıdır. Tek başına bu hadise bir başarıdır.

Türk futbolunda çok ciddi yapısal arızalar var. Oy ya da menfaat uğruna, UEFA kriterleri diye de adlandırılan, sporcu, izleyici ve federasyonlar için koşulları düzenleyen kurallar bu ülkede gözardı ediliyor. Borçlu takımlar, ilave borçlanarak üst liglere yürüyorlar; oradaki mevcudiyetlerini daha da fazla borçlanarak sürdürmeye çalışıyorlar. Elinde olan topçunun maaşının yarısını bile ödeyememişken, gelirleri temlik ve haciz altındayken, yeni futbolcu transfer edebiliyor, aynı senaryoyu rol alan sayısı artarak sarmal halinde baştan oynuyorlar. Sonuç; biten kulüpler, mağdur sporcular, kaçan futbol keyfi. Kocaelispor’un mevcut hali bunun bir örneği. Diyarbakırspor ise daha farklı formatı.

Bozulan psikolojiler sahaya da, tribüne de, yönetime de, kulübeye de; her yere yansıyor. Bir keyif ve eğlence oyunu olan futbol, stres ve sinir aracı olarak ortaya çıkıyor.

Halbuki bir Pazar akşamı için bundan daha güzel bir eğlence olabilir mi; Diyarbakır vilayetinde. Ben 4 sene Kayseri’de üniversite okurken en büyük eğlencemiz o devir Basketbol 1.Ligi’nde oynayan Meysuspor ve asansör takım hüviyetindeki Kayserispor’du. Kewell, Arda, Elano gibi futbolcular geliyor şehrinize, keyiftir bu. Yaşatılsa keşke. Ancak işin özü sakat ülkemizde; maalesef.

Büyüğünden küçüğüne, futbol içinde yer alan tüm organizasyonların, bağımsız birileri tarafından, ciddiyetle, kararlılıkla incelenmesi ve sonuçlarının korkusuzca ortaya konması gerek. Üzerine kum ata ata, çok uzun sürmez, bu ülkede ligler oynanmaz hale gelecektir.

Derin mevzuulara daldık, maçı hatırlayalım biraz da. Zor iki deplasmanından kazasız döndü Galatasaray. Diyarbakır önünde, bir de mağlup duruma düştükten sonra, maçı zihinlerde kaybetmemiş olmak, kazanma arzusunu devam ettirmek; son derece önemliydi. Galatasaray’ın Eskişehir, Graz, Ankaragücü ve Fenerbahçe maçlarında yaşadığı “gol ye ve oyundan kop” travmasının tekrarlanmamasından bahsediyorum.

Rakibin fiziki yetersizliği, bir Ziya Doğan takımına yakışmayacak kadar kötü fizik kaliteye sahip oluşu, Galatasaray’ın da maça tutunmuş olması; skoru getiren unsurlardı. Diyarbakırspor’un iyi oyuncuları olduğu bir gerçek ancak biraz bahsetmeye çalıştığımız koşullar, anlaşıldığı kadarı ile takım olmalarına engel teşkil ediyor. Biraz da takım kimyasında arızalar var, ekleyelim; bu kadar çok orta seviye eski şöhret bir takım için fazla. Çimento görevi görmesi gereken Abdullah, Barış gibi oyuncuların adedinin artması lazım.

Rijkaard 4-3-3’te ısrar ediyor. Elano, mevcut hali ile ilk 11’i zorlayamadığı için Diyarbakır önünde şaşılacak bir durum olmadı. Ancak, Keita sürekli yedek kalacak oyuncu değil. Keita dönünce Kewell, Arda ikilisinden hangisi kenara gelir, oynamayan oyuncu(lar)ın takım bütünlüğüne olumsuz etkisi olur mu, bu soruların tekrar altını çizelim. Mevcut koşullar altında 4-3-3 ideal diziliştir ve Rijkaard doğruyu yapıyor. Ancak önümüzdeki günler bazı değişiklikleri mecbur kılabilir. Bekleyip göreceğiz. İki adamın dikkat çeken performansı aynen devam ediyor; Sabri ve Kewell. Sabri ilk goldeki vuruşu, Kewell’ın da ikinci goldeki yaratıcılığı çok iyiydi.

Güzel de, bu alakasız 15 günlük ara neyin nesidir? Milli takım hadisesi sizce de biraz fazla zaman almıyor mu? Basketboldaki uygulama futbolda da kullanılamaz mı? Milli maç yok, heyecan yok, kasımın göbeğinde bu ara gereksiz değil mi?

by Nurullah Bakır

vasco'nun dönüşü


Zamanın çok hızlı geçiyor. Ağlayan Vasco taraftaları ve Edmundo'yla ilgili postun üzerinden neredeyse 1 yıl geçmiş. Geçtiğimiz Aralık ayında Campeonato Brasileiro Série A'ya veda etmesinin üzerinden sadece 1 sezon geçtikten sonra lige geri döndü Vasco da Gama. Gerçi Segunda Divisão'ya yolu düşen her büyük takım bir sonraki sezon açık ara rahat bir şekilde lige geri dönüyor. Geçtiğimiz sezon Corinthians ve 2003'te Palmeiras'ın yaptığı gibi.

Vasco'nun bu sezon gösterdiği performans Segunda Divisão -Campeonato Brasileiro Série B-   tarihindeki toplanan puanlar açısından en iyi 3. yüzde olarak da tarihe geçti. Geçen sezon Corinthians yüzde 74.6, 2003'te de Palmeiras yüzde 74.3'lük yüzdeler ile sezonu tamamlamışlardı. Bitime 4 hafta kala Vasco yüzde 68.8'yı yakalamış vaziyette. Kalan 4 maçlarını da kazanmaları halinde  yüzde 70'in üzerine çıkan 3 takımdan biri olacak Rio de Janeiro ekibi.
Vasco da Gama'nın Campeonato Brasileiro Série B'ye geri dönüşünün ardından yönetim yeni formaları piyasya sürmeye hazırlanıyor. Herhangi bir resmi açıklama yapılmamasına karşın söz konusu formalar internete düşmüş. Şampiyonluğun ilan edilmesi ile birlikte resmi açıklamanın da haftaiçi yapılması ve satışa çıkarılması bekleniyor...