31 Temmuz 2009 Cuma

only "1" bobby robson

shakhtar'da "kaybolanlar"dan...

Shakhtar Donetsk yabancı transfer konusunda çoğu zaman isabetli işler yapsa da büyük ıskaları da yok değil. Bu sezon Werder Bremen'e satın alma opsiyonuyla kiralanan Marcelo Moreno, geçtiğimiz yaz kadroya katılmıştı. Koca bir sezon boyunca Mircea Lucescu'nun rotasyonuna giremedi Bolivyalı. Bu yaz da Almanya'nın yolunu tuttu.
Ukrayna ekibinin transferdeki en büyük ıskası ise Nery Castillo. 2 yıl önce Ukrayna futbol tarihinin en pahalı futbolcusu olarak 20 milyon € karşılığında Olympiakos'tan alınarak kadroya katılmıştı. Castillo'dan beklentiler büyüktü. Fakat FC Naftovyk-Ukrnafta Okhtyrka ile oynanan lig maçında yaptığı bir hareket Ukrayna'daki kariyerini şekillendirdi.
Maç içerisinde kazanılan penaltı vuruşunda Castillo topu eline aldı ve takımın resmi penaltıcısı Lucarelli'ye vermeyerek atışı kullandı. Kaleci, Meksikalı'nın kullandığı penaltıyı kurtardı. Penaltı atışının ardından ise Lucescu, Nery Castillo'yu oyundan aldı. Sezon boyunca da bir daha formayı göremedi Meksikalı.
Ertesi sezon Manchester City'ye kiralansa da ilk antrenmanda sakatlanarak neredeyse sezonu kapadı. İngiliz kulübündeki ikinci kiralık sezonunda da Mark Hughes ona çok fazla forma şansı vermedi. Castillo da kabus dolu günleri atlatmak için Meksika'ya transfer olmak istedi. Fakat FIFA'nın bir sezondaki en fazla 2 kulüpte forma giyebilmesi kuralına takıldı ve sezonu City'nin yedek kulübesinde bile geçiremedi. Çoğu zaman 18'in dışında kaldı.
Nery Castillo için 20 aydır süren bu kabus belki de sona erdi. Shaktar, Meksikalı futbolcuyu Dnipro Dnipropetrovsk'ye kiraladı. İstediği ligde ve kulüp de olmasa da 11'de sahaya çıkabilecek. Atacağı gollerle transfer piyasasında kendisine yer edinebilir...

30 Temmuz 2009 Perşembe

uefa kadınlar şampiyonlar ligi

Gelecek yıl Avrupa futbolunda bir ilk yaşanacak ve Santiago Barnebau aynı hafta içerisinde iki şampiyonlar ligi finaline ev sahipliği yapacak.
Hem erkekler hem de kadınlarda şampiyonlar ligi finali izleme şansını yakalayacağız bu sezon. UEFA Şampiyonlar Liginde kadınların finali 20 Mayıs perşembe, erkeklerinki ise 22 Mayıs cumartesine denk geliyor.
Kadınların Şampiyonlar Ligi ilk kez bu sezon düzenlenecek. Kadınlar UEFA Kupası'nın bir devamı özelliğini taşıyor. 44 ülkeden 53 takım ilki düzenlenecek organizasyona katılıyor. Türkiye'den şampiyon Trabzonspor kupada yer alacak.
Kupanın değişik bir formatı var. UEFA Kupası'ndaki daha önceki yıllarda elde edilen başarılara ve ülke puanlarına göre 25 takım son 32'ye otomatik olarak kalırken, aralarında Trabzonspor'un da bulunduğu 28 takım 4'erli 7 gruba ayrıldı. 30 Temmuz - 4 Ağustos tarihleri arasında her tek maç üzerinden grup karşılaşmaları yapılacak. Gruplarında ilk sırayı alan takımlar ise son 32'ye kalacaklar.
Trabzonspor'un grubunda İtalyan Torres, Slovenya'dan ŽNK Krka, Slovakya'dan FK Slovan Duslo Šaľa ile eşleşti. Bu takımların hiçbirinin Avrupa kupalarında hatırı sayılır başarıları yok. Maçlar Slovenya'nın Ivančna Gorica ve Krško şehirlerinde oynanacak. Sloven temsilcisinin ev sahibi olması avantajını bir kenara koyarsak Grubun en iddialı takımı olarak geçtiğimiz sezon "Calcio Femminile Serie A"yı ikinci tamamlayan Torres görülüyor.
UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi'nde yer alan ekipler arasında Bayern Münih, Everton, Brøndby, Arsenal, Duisburg, Sparta Prag, PAOK, Rayo Vallecano, Standard Liège ve AZ Alkkmar gibi yabancı olmadığımız takımlar da bulunuyor.
Turnuvanın eleştirilebilecek en önemli yönü son 32 ile final arasında oynanacak 9 karşılaşmanın yaklaşık 8 aylık bir süreye yayılması ve son 16 ile çeyrek final maçları arasında yaklaşık 4 aylık bir sürenin bulunması.
Avrupa kupalarında Alman ve İsveç takımlarının mutlak üstünlüğünü düşünürsek 20 Mayıs'taki finalde Santiago Barnebau'nun konukları büyük ihtimalle Umeå IK, FFC Turbine Potsdam ve Duisburg üçlüsünden ikisi olur.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

phelps de geçilir

Yüzme tarihinde kimse geçilmez değildir. 90’ların ortasında Alexander Popov rekorları altüst ediyordu. Derken milenyumla birlikte Ian Thorpe edilen Avustralyalı bir adamla tanıştık. Ian Thorpe’un da geçilemeyeceğini düşünülüyordu ki Michael Phelps adında genç bir adam ortaya çıktı. Henüz 20’sine basmadan, Thorpe’un esamesini okutan bu adamın da günün birinde geçileceğini biliyorduk. Ki bugün söz konusu o günmüş.
Aslında geçtiğimiz yıl Pekin’de geç reaksiyon veren uyarı sisteminin azizliğine uğramasa Milorad Čavić, bir finalde Baltimorelu arkadaşı geride bırakan şanslı Avrupalı –nasıl bir Avrupalıysa doğma büyüme Amerikalı bir Sırp!- olacaktı. Čavić’in başaramadığını Alman Wilderrman başardı. Üstelik de uzun soluklu bir finalde. Niye bu cümleyi kullandık; Michael Phelps, Pekin’deki 8 altının ardından normal koşullarda Mart ayına kadar antrenmanlarına ara vermişti. Fakat Kasım ayında partilerken “aşırı doz” pozlarının ortaya çıkması bu geri dönüş süresini uzatmıştı. Bu nedenle de Roma’da 100 metre gibi sprint gerektiren kısa kulvar yarışlarında açık ara başarılı olması biraz zordu. Ama 200 metre gibi nispeten uzun mesafede tempoyu çok iyi ayarladığını bildiğimiz Phelps’in her türlü koşulda –kapasitesinin yüzde 60-70 performansını gösterse de- başarılı olacağını düşünüyordu pek çok kişi. Fakat çoğu yüzücünün Roma’ya formda gelmesi Amerikalı’nın işini bozdu.
Alman yüzücüler de Roma’ya formda gelmişti takım olarak. O takımın da en iyi isimlerinden biriydi Paul Biedermann. Kendi adıma Michael Phelps’i zorlayacağını düşünüyorduk fakat bu kadar da etkileyici bir performans beklemiyorduk. Hani son 50 metrenin içerisinde attığı sprintle Michael Phelps gibi bir adama neredeyse iki kulaç ve 1 saniyelik bir fark atması bu dünya yüzme şampiyonasının kenara not edilecek anlarındandı.
Bu yarış, Pekin sonrası normal bir insan olduğuna kanaat getirdiğimiz Michael Phelps’in havuzda artık o kadar rahat olmayacağını göstermesi açısından anlamlı. Gerçi Phelps yarış sonrası Alman yüzücünün hesabını gelecek yıl keseceğine dair “cümleler” söylemiş. Hani bir söz vardır; “Gelecek yıla kadar kim öle, kim kala Michael kardeş”…

beckham ritüeli

David Beckham anladığımız kadarıyla kasım sonunda MLS'de sezon bittiğinde arkasına bakmadan dönüp ayrılacak Birleşik Devletler'den.
Adamın başına her maçta bir olay geliyor. Milan maçında taraftarlarla ağız dalaşına girmişti. Kansas City Wizards maçında da İngiltere forması giyen bir taraftar Beckham'ın eline sıkarken Victoria hakkında "hoş olmayan" laflar söylemiş. Gerçi söz konusu taraftarın ömür boyu Galaxy maçlarından men edildiği açıklandı. -İnsan bu cümleyi okuyunca Fenerbahçe - Efes Pilsen final serisine Efesli basketbolculara saldıran ve yerlerde sürünen şişman abi akla geliyor. Allah bilir o Fenerbahçe'nin Abdi İpekçi'deki ilk maçında tribünlerdeki yerini alır. Yanında oturanlara da final serisinde yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatır. -
David Beckham LA Galaxy forması giydiği her maçta bir vukuat olacağı belli oldu. İngiliz futbolcunun "Ya sabır" diyerek aldırmaması gerekiyor. Aksi takdirde önünde uzun bir 3 ay bulunuyor...

sorin'in vedası

İngiltere dışındaki 4 büyük ligde de top koşturan nadir Arjantinlilerdendir Juan Pablo Sorin. Avrupa'da futbol koşturduğu her sezon sakatlıklarla uğraşmasına karşın takımımda görmek istediğim adamlardan biridir. Orta sahanın hem ilerisinde hem de gerisinde oyunun iki yönünü de oynayabilen kaç tane kanat oyuncusu var ki. Kariyeri boyunca hep vasat üstü takımlarda forma giydi Sorin. Forma giydiği her sezonda da dizi onun belası oldu. Hamburg'da 2 sezonda sadece 24 maçta forma giyebildi. Alman kulübünün serbest bırakmasının ardından geri döndüğü Cruzerio'da ise bir elin parmaklarının toplamını bulamadı.
Dizinin ona yaşattığı zorluklardan bıkmış olmalı ki 33'ün de futbolu bıraktığını açıkladı Arjantinli, Belo Horizonte'de yaptığı basın toplantısıyla. "Zor bir karardı, bırakıyorum" demiş. Arjantin Milli Takımı denilince Javier Zanetti ile birlikte aklıma gelen iki isimden biridir Sorin. Güney Afrika'da Arjantin'i seyrederken onu sahada görmemek tuhaf gelecek.

28 Temmuz 2009 Salı

tour de france & caner

Tour de France'ın bisiklette tepişen adamlar olduğunu düşünen insanların bulunduğu bir ülkede saatler boyunca ekrandaki keyifli anlatımıyla bizi Tour'a bağladığı için Caner'e koca bir teşekkür boynumuzun borcuydu. Bunu, arkadaşım ve bu blogun yazarlarından biri olduğu için değil, zor bir işi bu kadar keyifli başardığı için yapmak gerekiyordu. Fakat bizden önce Hıncal Uluç yapılması gerekeni yapmış ve Caner'in başarılı spikerliğinin hakkını teslim etmiş.
Beni ve birçok kişiyi 21 gün boyunca ekrana bağladığından dolayı Caner ve Aydan Çelik'e bir kere daha teşekkür ediyorum.
Bu arada Caner'in insan olduğuna dair şüphelerimin de olduğunu belirtmek isterim. Bir insan da herşeyi bilmez ki. Hocam tamam anladım da Avustralya - Bahreyn Dünya Kupası eleme grubu maçını anlatırken de Avustralya'daki spor altyapısının sistematiğinden ve gelişiminden kim bahsedebilir ki :)

morientes'in II. deschamps dönemi

5 sezon önce Monaco'da buluşmuşlardı ilk kez. Kimsenin beklemediğini başarıp Şampiyonlar Ligi'nde final oynarken Fernando Morientes de kariyerinin en iyi sezonlarından birini geçirmişti. Aradan geçen yılların ardından kariyerinin sonunda bir kere daha Fransa'ya yolu düştü İspanyol'un. Yine Didier Deschamps'ın başında olduğu bir takımda forma giyecek Morientes. Yaşı kemale erse de iyi iş yapabilir Fransa'da daha önceki tecrübesinde olduğu gibi.
Monaco günlerinde bir üçleme bizi bekliyor 2010 model Marsilya'da. Monaco'da olduğu gibi Morientes ile Deschamps'la birlikte E. Cisse de aynı takımda. Belki de bu "üçle"me, tarihi tekerrür ettirip sezonun bir başka büyük sürprizine imza atabilir. Oyunun adı futbol olunca herşey mümkündür...

roma'da rekorlar & ariana kukors

Roma'da rekorlar uçuşuyor desek yeridir. Bu Dünya Yüzme Şampiyonası tarihe en fazla rekor kırılan şampiyona olarak geçecek gibi. FINA'nın 2010'dan sonra teknolojik mayoların kullanımını yasaklaması gelecek yıldan itibaren rekorları zor göreceğimizin işareti olabilir. O nedenle bu yıl rekor kırıldı kırıldı, 2010 ve sonrasında zor...
Dün yazmıştık pazartesinin ayrıntılı bir değerlendirmesi olacak diye. Ariana Kukors bu dünya yüzme şampiyonasının en büyük sürprizi. Stephanie Rice'ı bırakması bir kenara dünya rekorlarını aynı gün içerisinde 2½ saniye geliştirmek kolay bir iş değil. Daha önce de dedik bu dünya şampiyonası Kukors'un ilk dünya şampiyonası aynı zamanda. Amerikalı'nın Rice'a son 50 metrede attığı fark ise insanın ağzını açık bırakacak türdendi.
Sadece Kukors kırmadı rekor. İsveçli Sarah Sjöström de dünya rekoru ile ilk kez tanışanlardan. Sjöström'ün 100 metre kelebekte kırdığı rekor diğer rekorlardan biraz daha değerli. 93 doğumlu hanım kızımız - bizim de karta kaçtığımızın habercisidir - Inge de Bruijn'un Sydney 2000 Olimpiyatlarında kırdığı dünya rekorunu önce 56.44'e sonra da 56.06'ya taşıyarak tarihin en genç dünya şampiyonlarından biri oldu. Ki Sjöström'ün sadece 1 yıl önce Pekin'de 100 metre kelebekte 27. sırada yer alabilmişti.
Roma'da Ruslar ve Japonlar da iyi iş çıkaranlardan. 90 jenerasyonunun bir diğer üyesi Anastasia Zueva da 100 metre sırtüstü elemerinde Kirsty Coventry'nin dünya rekorunu 30 salise geliştirdi ve 58.48'e taşıdı. Bu akşam ki final serisinde rekorun daha da geliştirilmesi muhtemeldir.
Kadınlarda 1990'lı sağlam bir jenerasyonun geldiğine şahit olduk dün akşam. Tabi sadece kadınlar değil, erkeklerin de yarışları vardı. Onu da bir-iki post sonra yazalım...

27 Temmuz 2009 Pazartesi

dayron robles & che

tor vergata'nin yıldızı

Roma'da Dünya Yüzme Şampiyonası'nın ikinci haftası muazzam başladı muazzam devam ediyor. Haftanın ilk gününde toplam 5 dünya rekorunu izledik 2 saatlik akşam seasında. Günün en büyük sürprizi Ariana Kukors'un aynı gün hem iki kez dünya rekoru kırarak hem de Stephanie Rice'ı geride bırakarak 200 metre karışıkta dünya şampiyonu olmasıydı. Kukors'un başarılı olacağını biliyorduk ama ilk dünya şampiyonasında da böyle bir performans beklemiyorduk 20 yaşındaki Amerikalı yüzücüden.
Günün bir diğer sürprizi de Roma'ya son iki hafta içerisinde iki dünya rekoru kırarak gelen Aaron Peirsol'un 100 metre sırtüstünde yarı finalde elenerek finale kalamamsıydı.
Bütün bunlar hakkında ayrıntılı bir post yazmayı umuyoruz yarın sabah. Michael Phelps de dahil olmak üzere bütün ünlü isimlerin havuza girdiği bugün, Tor Vergata'da en büyük alkışı resimdeki arkadaş aldı. Francesco Totti gittiği her yerde olduğu gibi Dünya Yüzme Şampiyonası'nda da en çok ilgi çeken isimdi.

twitter gündeminden...

Ajanslardan öğrenemediğimiz haberleri sağolsun Twitter bize ulaştırıyor. En son Twitter'dan ajanslara düşen haber, Dwyane Wade'in Lamar Odom'u ikna etmek için Los Angeles'a gittiği.
Odom ile anlaşılması ve Carlos Boozer'ın da takasla takıma katılması Miami'yi 3 yıl önceki şampiyonluk günlerine döndürebilir. Bununla da kalmaz Wade'e uzun süreli bir kontrat teklifinde cevabın olumlu olmasını da sağlar.
#3, Los Angeles'tan Miami'ye Odom ile birlikte dönerse oyun zekası ve atletikliği kadar ikna kabiliyetinin de güçlü olduğunu anlarız.

#9

8.8

Barcelona'da geçen sezon işlerin saha içerisinde iyi gitmesi ve 3 kupayla kapatılan sezonun getirisi kulübün bilançosuna da yansıdı. 2008-2009 sezonunda Katalan kulübünün 8 milyon 800 € kâr ettiği açıklandı. Joan Laporta'nın Ibrahimoviç için 40 milyon €'yu nasıl gözden çıkardığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

3 kala

27 Temmuz 2009 Londralılar'ın çoğu tarafından bilinmese de önemli bir tarih. Tam 3 yıl sonra bugün Londra 2012 Yaz Olimpiyatları, açılış seramonisiyle başlayacak. Yapımı devam eden Olimpiyat Stadyumu'nun inşasında görevli işçiler tarafından stadyumun ortasına 3 rakamı ile geri sayıma dair "koca" bir not düşülmüş.
İngilizler planlı gidiyorlar 2012'nin hazırlıklarında. Örneğin geri sayıma 3 yıla hedeflerden bir tanesi Londra'nın merkezinden Olimpiyat Parkı'na hızlı tren ile 7 dakikada ulaşımın sağlanmasıydı. Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın da bulunduğu bir deneme seferiyle bu hedefe kazasız belasız ulaşıldığı anlaşıldı.
Bütçeler aşılsa da Londra'nın 2012 yolculuğu, 3 kala sorunsuz şekilde ilerliyor...

deng ve gordon yok

İngiltere tarihinde ilk kez Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda yer alacak. Kadro olarak da sürpriz yapabilecek bir potansiyele sahipti. Luol Deng ve Ben Gordon gibi adamlarla iyi iş çıkartabilecek güçteydiler. Dili geçmiş zaman kullanıyoruz çünkü hem Deng hem de Gordon Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda yer almayacaklarını açıklamışlar.
Malum Luol Deng uzun süredir sakatlıkla uğraşıyordu. 2 hafta önce şut atmaya başlamış. Gelecek haftadan itibaren ise hafif koşuluyla devam edecekmiş antrenmalarına. EuroBasket 2009'a yetişmek için kendini riske etmek istemiyor haklı olarak. Adamın geçtiğimiz yaz İngiltere'nin bütün maçlarında çıkardığı işi düşününce bu yaz oynamamaya kararına hak veriyor insan.
Ben Gordon da Detroit ile iyi bir sezon geçirmek istediği için İngiltere Milli Takımına katılmamayı seçmiş. Bu durumda takımın en önemli isimleri de Pops Mensah-Bonsu ile Robert Archibald olacak. Onları desteği de emekliliği bir hayli yaklaşan Andy Betts sağlayacak gibi görünüyor.
Gordon ve Deng ile izlemesi zevkli bir takım olacaktı İngiltere. Bu haliyle sıradan bir turnuva takımı olarak gruptan çıkmaları oldukça zor gibi...