28 Nisan 2008 Pazartesi

geleneğin kayboluşu...

Dünkü Galatasaray-Efes Pilsen maçını seyredince bir kez daha Efes'in bu ligi ikinci sırada bitirmesini hayretle karşıladım. Daha doğrusu bu kadar kopuk basketbol oynayan bir takımın bu oyunana ters istikrarlı bir şekilde ligdeki konumunu sürdürebilmesini anlayamadım. Son 2,5 sezondur geçmiş yıllardakinden farklı bir Efes var sahada. Eskiden maçların başında yakaladıkları farkları, sert savunmalarıyla maç boyunca koruyabilen bir takımdı. -ki Efes Pilsen'in başarısının temelinde de bu yatıyordu- Şimdi ise 15 sayılık bir farkı 2 dakika içerisinde kapatmanız mümkün Efes Pilsen karşısında. Dün Galatasaray bunu yaptı, bir önceki hafta Darüşşafaka da 22 sayı geriden gelip Efes yeniyordu ki maçın süresi izin vermedi. Bu sezon bu kadar farklardan çok maç verdi Efes. Play-off'ta da muhtemelen gel-gitleri sıkça yaşayacaklar. Eskiden savunma yaparak maç kazanan o savunma sertliği artık yok olmuş. Efes Pilsen'in basketbol kültürüne ters olarak savunma yaparak değil, atarak kazanmaya çalışan bir takım var. Sezon başında kurulan takım ile birlikte çok atarak kazanmak isteyen bir kimya oluşturulmaya çalışılmış olabilir. Ama sadece atarak değil, savunma yapılması gerektiği gibi en basit kuralı es geçerek bir yerlere gelmek mümküğn değil. Efes Pilsen bu felsefe ile Türkiye Kupası'nda yarı finalde elendi, Euroleague'de son sekizi göremedi. Muhtemelen Türkiye liginde de benzer şeyler yaşanacak. Ülker'in yıllarca yaşadığı yeni kadrolarda her yıl başarıl elde etmeyi beklemek Efes Pilsen'in de kaderi olacak gibi. Tabii eğer başta doğru bir coach seçimiyle birlikte kendini en tepeden aşağı kadar yenilemezlerse...

Hiç yorum yok: