16 Mart 2009 Pazartesi

Marsilya'nın "classico"su...


En başından söylemek lazım hafta boyunca beklediğimize değen bir 55 dakika gerisi ise boş. Tabi bunun için Zoumana Camara'ya teşekkür etmek gerek.
Neyse biz baştan başlayalım. Maçtan 2 saat önce gelen Olympique Lyon'un yenildiği haberi -ki Gerland'da Auxerre nasıl kazandı sorusunu sormalıyız- herkesin iştahını kabartmış olsa gerek. Paris kazansa bilmem kaç yıl sonra lider olacak, Marsilya için ise o kadar kaybedilmiş puana karşın 1 puan geriden takip etme şansını bulacak. Bu varsayımlar Parisleri olumsuz etkilemiş olmalı ki maçın genelinde geçtiğimiz haftalardaki havalarını bulamadılar. Gerçi bunda Marsilya'nın sezonun en iyi topunu oynaması, Zenden'in en son Barcelona'da izlediğiniz oyunlarından birini sergilemesi büyüktü. Hani dün akşamki Zenden'i al koy bu Barcelona'ya takır takır iş yapardı. -Mijatovic'e bu maçı seyrettirseler kesin Real'e alırdı ilk fırsatta-
Maçın başlangıcıyla Marsilya orta sahada Paris hücumcularını karşılayıp basınca Saint Germain'in oyun kurma şansını olmadı. Koca ilk yarı boyunca sadece iki pozisyon buldular. İkisi de birbirinin benzeriydi. Guily çizgi defansı cezalandırıp karşı karşıya kaldığı bu pozisyonlardan birini değerlendirdi de. Fakat maç 1-1'e gelse de oyun Marsilya'nın istediği gibiydi. Makalele ve Paris orta sahasının tamamı fizik gücüyle ezen -ki Bakary Kone'nin olduğu bir orta saha & hücum hattından bahsediyoruz. Fiziksel açıdan belki de ligin en çabuk oyundan düşen adamı- Marsilya 90 dakikalık bir efor sarf ettirdi. En azından bizim gördüğümüz buydu.
Bu noktada konu dağılacak lâkin söylemeden geçmemek gerek Brandao ile Niang'ı yanyana koyduğumuzda karşılarına çıkan defansa, "Allah kolaylık versin" demek gerekiyor. Abiler "ayı" misali ama aynı zamanda da çevikler. Hem çevik hem de ayı gibi olunca savunma hattını da fazlaca hırplayıp, savuruyorlar. Zenden'in Brandao'nun harika topuk pası verkaçla attığı ilk golde Brezilyalı'nın golden önceki 5 dakika boyunca Paris defansının canını okumasının da payı vardı.
Guily'nin zamanında gelen golü Paris'in 2. yarıya rahat çıkmasını sağladı. Fakat kim bilebilirdiki Camara henüz 55'te kırmızıyı görecek, görmekle de kalmayıp kırmızının ertesindeki serbest vuruş gol olacak. 10 kişi kalmış takımın bu Marsilya'ya gol atması mucize derken ardından gelen Cana'nın golü dakikalar 60'ı gösterirken "bu oyun burada bitti arkadaş dedirtti" bize.
Maçın ilk 50'si dışında geri kalanı pek hoş değildi, boştu. Ama tribünler + ilk yarı toplamı bize keyifli ve beklememize değen bir "Classico" sundu. Paris maça bu kadar kendi sahasından çıkamayarak başlamasa ya da ilk golü bulsa belki bu sabaha lider olarak merhaba diyeceklerdi. Ama 2004'ten beri süren gelenek devam etti ve Parc des Princes'te Marsilya ile oynadıkları 6. lig maçından da galip ayrılamadılar. Sezonun toplamında ise 1-1 oldu durum. İlk yarıda Stade Vélodrome'de formda olan Marsilya, kazanan PSG'ydi. Bu sefer ise roller değişti.
Bu işten kimler kârlı çıktı dersek; Lyon koltuğu kaptırmadı. Son 7 yılın acısı çıkıyor galiba. İlk 6 takım arasında puan farkı 4, Rennes'i de eklersek 7. ile lider arasında sadece 6 puan fark var. Olympique Lyon, Şampiyonlar Ligi şokundan çıkıp lige dönerse unvanını koruyabilir. Fakat arkadan gelen iştahlı arkadaşlar ona bu şansı zor verecek gibi. Ligue 1'de bitime 10 hafta kala şampiyonluk yarışı çok çok keyiflendi en azından bizim için...

Hiç yorum yok: