6 Kasım 2009 Cuma

seçimler ve muhtemel sorunlar


Dinamo önünde, Keita ve Elano’nun cezaları tamamlanmış olduğu halde, Rijkaard’ın nasıl bir 11 ve sistem tercih edeceği merak konusuydu. Hoca Sivasspor önündeki sistemini de, 11’ini de değiştirmedi. Peki bunun için bir B planı denebilir mi? Kesinlikle hayır, zira göreve başladığında, misal Tobol deplasmanında ve oynanan birçok hazırlık maçında, öncelikle tercih ettiği diziliş tam olarak bu idi.

Akabinde, takımın hücum silahlarının fazlalığı Rijkaard ve ekibini ofansta 4-2-3-1 uyarlaması bir sisteme itmiş, bol gollü galibiyetler ile bu tercih alkış almıştı. Biz de alkışlayanlar arasındaydık. Ancak, ekstra ofansif bu diziliş, zaten yeterlilikleri tartışmalı olan Galatasaray defans hattını, Ankaragücü ve Fenerbahçe maçlarında alınan mağlubiyetlerle eleştirilerin hedefi haline getirince Sivasspor önünde bir değişiklik yaşandı.

Bu, kritik bir karar, önce onu söyleyelim. Rijkaard’ın Galatasaray’da en fazla zorlandığı konular arasında bence en üst sırada, ofans hattındaki yıldızların 11 çıktıkları ve çıkmadıkları maçlar, aldıkları dakikalar, memnuniyet ve memnuniyetsizlikleri geliyor. Şöyle ki, hangi teknik adama verseniz Elano, Keita, Kewell, Arda, Baros, Nonda’dan müteşekkil bir hücum hattını, istisnasız hepsi farklı bir kombinasyon tercih ettiğini söyleyecektir. Hadi Nonda ve Baros birbirlerinin alternatifi ve Baros’un sakatlığı buradaki konuyu rafa kaldırdı diyelim; santraforun arkasında oynayacak 2 kişi için 4 eşdeğer ve yıldız alternatifiniz var ise, bu formayı dağıtma konusunda sıkıntı yaşarsınız. 4-2-3-1 oynarken tek kişinin yedeklik ya da rotasyon nazını çekerken, şimdi bu iki kişiye çıkıyor. Ve bu adamların hepsi maliyetli, yıldız, ülkelerinin milli takımlarında direk oyuncu pozisyonunda. Sivas ve Dinamo maçlarındaki, defansif güvenliği biraz daha sigortalı 4-3-3’ün devamı, yıldızların memnuniyetsizliği sonucu doğruacaktır, bizden söylemesi.

Ancak aslolan takımın kazanması ve daha sağlıklı bir futbol ortaya konması ise, teknik adamın da adı Frank Rijkaard ise, kadro kimyasındaki dengeyi korumak da onun görevi ise; 4-3-3 bugünün şartlarında Galatasaray için daha doğru bir seçimdir.

Buradaki sıkıntıyı aşma yolunda dün bir tercih daha yaptı Rijkaard ve Mustafa Sarp’ı Elano ile değiştirdi. Doğrudur, Elano ülkesinin milli takımında buna yakın bir pozisyonda tercih ediliyor ancak Galatasaray’da o pozisyondan beklenen asgari mücadele gücünü gösterecek midir, kısa vadede; emin değilim.

Elano özelinden devam edelim, Deivid de Souza’nın ilk sezonunu andıran bir dönem yaşıyoruz. Genel olarak Elano konusunda memnuniyetsizlik olduğu bir gerçek. Ancak bazı oyuncuların uyum sürecini diğerlerine göre daha uzun sürede atlattıkları da bir diğer gerçek. Kaldı ki Elano ummadığı ölçüde ciddi bir forma rekabeti buldu karşısında, gelir gelmez. Havaalanındaki karşılamada muhtemeldir ki elini kolunu sallaya sallaya oynayacağı bir takıma geldiğini düşünmüştü ama işin aslı o değil.

Galatasaray’ı uçuracak olan da, hatta uçuran da, düşürecek olan ve zaman zaman düşüren de, esasen bu hücum hattındaki rotasyon, doğru ve adaletli forma dağıtımı, bu adaleti futbolcuların da bünyelerinde kabul etmeleridir. Rijkaard masaya yumruk vuran tarzda bir teknik adam değil, tüm bu çalışmasını ikna yolu ile yapmaya çalışıyor. İyi niyetli çabasının karşılığında aynı paralelde cevap bulması dileğimizdir.

Maç hakkında çok fazla birşey söylemeye gerek yok. Barış-Topal-Sarp üçlüsü, buraya katılacak Linderoth ve Ayhan takviyesi ile, Galatasaray stoperlerini defansif anlamda, beklerini ise ofansa çıkış anlamında rahatlatırlar. Son iki maç da bunu birazcık işaret etti. Kewell fark yaratıyor ve rotasyonda kesinlikle en öne çıkmış durumda, ki sezon öncesi herkes onun en sonra kalacağını düşünüyordu. Mehmet Topal’ın golü ise tek kelime ile muhteşemdi...

by Nurullah Bakır

Hiç yorum yok: