Derbinin üzerinden neredeyse bir hafta geçti. Yarın 11. hafta maçları oynanacak ancak hâlâ geride kalan derbi konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor. Maç içi enstantaneler bitti, şimdi de hakemin aldığı (ya da alamadığı) tavır konuşuluyor. Fenerbahçe’nin bu sezon arayı erken açma ihtimali yüksek olmasa, dolayısyla da ileriki haftalarda reytinglerde düşüş yaşama ihtimali olmasa şimdi hakem (maçı oynatma - oynatmama insiyatifi) de o kadar konuşulmazdı diye düşünüyorum.
Fenerbahçe bu maçı (maçın geneline baktığımızda ilk golün ofsayt olmasının pek önemi kalmıyor) fazlasıyla hak ederek kazandı. Hatta son yıllarda oynanan FB-GS maçlarına baktığımızda, Anelka’lı FB’nin 4-0 kazandığı (gollerden biri ardışık 36 pas sonrasında gelmişti, hatırlayan iyi hatırlar) maçtan sonra belki de en iyisiydi son derbide izlediğimiz Fenerbahçe. Bu sezon kolay gol yediği zaten bilinen, ancak yediğinden fazlasını atmakla öne çıkan Galatasaray ilk 45 dakika boyunca Fenerbahçe kalesini yoklayamadı dahi. (Ayhan’ın ilk yarıda uzaktan savurduğu bir şuta, Volkan o kadar artistik plonjon yapmasaydı o pozisyonu da şimdi hatırlamazdık) Tek başına bu bile Fenerbahçe’nin maçtaki üstünlüğünü belgelemekte.
Gözüken o ki, yıllar ilerledikçe Galatasaray’ın Kadıköy’de kazanma olasılığı gitgide zorlaşacak; çünkü her yeni hoca ve oluşturulan yeni kadro “biz şeytanın bacağını kıracağız, istatistiği bozan biz olacağız” gibi bir misyon üstlenip taktiksel akılcılığı bir kenara bırakıp adeta donanımsız şovalye ruhuna bürünüyor; o büyülü atmosferde yenilgi de kaçınılmaz oluyor. Son derbinin ardından reyting kaygısı duyanlarca bir de şu söylem öne çıkarıldı: Fenerbahçe’nin 55,000 kişilik stadı hem rakibi hem de hakemi etki altına alıyor, dengesiz bir güç gösterisine dönüşüyor(muş!) Hani Ali Sami Yen Satdyumu da “cehennem”di, oradan “çıkış yok”tu. Dünya devleri bile orada dize gelmedi mi? Ali Sami Yen’deki son 10 maça baktığımızda benzer üstünlüğü Galatasaray Fenerbahçe’ye karşı kuramadı diye (son 10 lig maçında GS’nin 5 galibiyet, 2 beraberliği var; yani Fenerbahçe rakibin “cehennem”inde çıktığı maçların yarısında yenilmemeyi bilmiş, hatta 3’ünde galip gelmiş) güzelim Fenerbehçe stadının günahı ne?
Ancak bu istatistikler, son 10 yılın derbi istatitikleri, aynı döneme denk gelen başka gerçekleri gölgelemeli mi, bundan emin değilim. Fenerbahçe sadece Galatasaray’a karşı son 10 yılda sağladığı Kadıköy üstünlüğünü bu kadar büyütürse iddia ettiği gibi gerçek bir “dünya takımı” nasıl olacak, iyi düşünülmeli. Çünkü aynı 10 yılda lig şampiyonlukları konusunda Fenerbahçe’nin rakibine herhangi bir üstünlüğü söz konusu değil.
Galatasaray 4, Fenerbahçe 4, Beşiktaş 2 kez şampiyon olmuş.
Başka ne olmuş? O arada Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası hasreti 15 yıldan 25 yıla çıkarken, Galatasaray bu arada o kupayı 2 kez daha götürmüş müzesine, üstelik de birinde Fenerbahçe’yi yenerek (5-1) ! (Mesela GS’lilere o maçın tarihini sorsanız hatırlamıyorlar, ama Fenerbahçeli çocuklara dahi 6 Kasım ezberletildi) Dahası ki, mesele rekabetse en fenası, yine aynı 10 yıl içinde Galatasaray bir EUFA kupası, bir de Avrupa Süper Kupası kazanmış.
Bunları düşününce, Fenerbahçe’nin Kadıköy derbilerindeki üstünlüğünü bu kadar büyütmek/uzatmak Fenerbahçe’nin büyüklüğüne de gölge düşürmüyor mu?
by taytay
6 yorum:
güzel yazı olmuş, yazdıklarınız çok doğru..
10 numara yazı Mustafa eline sağlık
guzel yazi tebrikler
@nerazzuri
yaziyi ben yazmadim. taytay isimli arkadasin kaleminden...
Doğru söze ne denir ?
taytay abi saydıkların arasındaki Galatasaray'ın en önemli iki başarısı son 10 yıllık süreçte değil, 10 yıl önce...
Biz de fazla büyütmeyelim ve uzatmayalım bazı şeyleri... Sevgiler
Yorum Gönder